2018 Irak Değerlendirmesi: IŞİD’den Sonra Nereye?

9 Aralık 2017 tarihinde Irak eski Başbakanı Haydar El-Abadi’nin, yaklaşık üç buçuk yıl süren IŞİD’le savaşın bittiğini ilan etmesiyle, 2018 Irak için yeni bir sürecin başlangıcı olmuş ve bir seçim yılı olarak ön plana çıkmıştır. IŞİD’le askeri olarak savaş bitirilmesine rağmen, söz konusu savaşın bıraktığı izler Irak’ta etkisini devam ettirirken, 2018’in ilk yarısındaki en önemli mesele 12 Mayıs 2018’de yapılan seçimler olmuştur. Hem seçim öncesi süreç hem de seçimden sonra yaşananlar ve hükümet kurma meselesi, neredeyse 2018’in en önemli gündem maddesi olarak Irak’ı meşgul etmiştir. Bununla birlikte 30 Eylül 2018’de Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde (IKBY) de parlamento seçimleri gerçekleştirilmiştir. Her iki seçim öncesindeki siyasi grupların pozisyonu, Irak’ın IŞİD sonrası yeni bir sürece girdiğini kanıtlar nitelikte olmuştur.

Öte yandan 12 Mayıs 2018 tarihinde yapılan parlamento seçimlerinin ardından seçime hile karıştırıldığı iddiaları nedeniyle seçim sonuçlarına yönelik yapılan itirazlar sonrası yaşanan siyasi krizin ardından özellikle Irak’ın güneyinde Basra merkezli  başlayan ve daha sonra diğer vilayetlere yayılan protesto gösterileri ülkede yeni bir krizin kapılarını aralamıştır. Basra merkezli olarak başlayan gösterilerde halk kamu hizmetlerinin sağlanamaması, yolsuzluk, yaşam standartlarındaki düşük düzey, işsizlik gibi sorunlarla ilgili olarak hem hükümet hem de yerel yönetimler protesto edilmiştir. Protesto eylemleri zaman zaman duraklamış olmakla birlikte, 2018’in Aralık ayında yeniden hız kazanmıştır. Bu olay hükümet kurma sürecini dahi ciddi bir biçimde etkilemiş ve ikinci dönem başbakanlığı isteyen Haydar El-Abadi’nin ipini çeken olaylar zinciri olarak tarihe not düşülmüştür.

Diğer taraftan tüm bu siyasal karmaşa içerisinde IŞİD yeniden harekete geçmiş ve özellikle 2018’in ikinci yarısından itibaren Irak’taki eylem kapasitesini arttırmıştır. Bu noktada Haziran-Kasım ayı aralığı dikkate alındığında IŞİD sonrası süreçte en fazla sivil kaybın yaşadığı dönem olmuştur. Ekim ayında Adil Abdulmehdi’nin başbakanlığında yeni hükümetin kurulmasıyla, Kasım ayı, 2018’de en az sivil kaybın yaşandığı ay olarak kayıtlara geçmiştir. Bu durum, Irak’taki siyaset ve güvenlik arasındaki paralellik ve dengeyi göstermesi açısından son derece önemli bir veri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada 2018’de Irak’ın seçim ve yeni hükümet süreci odaklı bir yıl geçirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Söz konusu seçimler, IŞİD sonrası sürecin ardından yapılan ilk seçimler olması nedeniyle, Irak için önemli bir köşe taşı niteliği taşımaktadır. Zira 30 Nisan 2014’te yapılan parlamento seçimlerinin ardından, Haziran 2014’te IŞİD’in Irak topraklarının bir kısmında kontrol sağlaması, hükümetin olağanüstü ortamda kurulmasına sebebiyet vermiştir. 2017 yılı sonu itibariyle IŞİD’in Irak’taki kontrolü sona erdirilmiş olsa da IŞİD’in bıraktığı izler, siyaset üzerinde önemli etkiler ortaya çıkarmıştır. IŞİD’in Irak’taki kontrolü süresince güvenlik ve siyaset alanında yaşanan güç boşluğu, Haşdi Şaabi gibi yeni aktörlerin siyaset ve güvenlik alanında etkili olmasını beraberinde getirmiştir. Diğer taraftan IŞİD’le savaşın bitirilmesine rağmen, IŞİD’den kurtarılan bölgelerin yeniden imarına yönelik ciddi bir çalışma yürütülmezken, IŞİD nedeniyle yerlerinden göç etmek zorunda olan yaklaşık 4,5 milyon insanın geri dönüşü konusunda büyük bir ilerleme sağlanamamıştır. Nitekim bu halkın siyasi sürece katılımını da olumsuz yönde etkilemiştir. 12 Mayıs 2018’de gerçekleştirilen seçim, yüzde 44,52’lik katılımla, 2005’ten sonra Irak’ta yapılan seçimlere katılımın en düşük olduğu seçim olarak kayıtlara geçmiştir. Hatta Irak medyasında bu rakamın dahi gerçek katılımı yansıtmadığı, katılımın açıklanandan daha düşük olduğu yönünde haberler çıkmıştır.   Katılımın bu kadar düşük seviyelerde kalmasının nedeni olarak halkın siyasete ve seçimlere olan inancını kaybetmesi gösterilebilir. Seçim sonucunda Mukteda El-Sadr önderliğinde kurulan Sairun Koalisyonu birinci parti olarak beklenmeyen bir başarı yakalamıştır. Haydar El-Abadi liderliğindeki Nasr Koalisyonu, beklenen performansı gösteremeyerek üçüncü siyasi oluşum olmuştur. Şii milis grupların temsilcilerinin yer aldığı Hadi El-Amiri liderliğindeki Fetih Koalisyonu ikinci olarak önemli bir başarı elde etmiştir. Seçim söylemlerinde mezhepçilikten uzak, Iraklılık kimliğine dayalı, vatan toprağını önceleyen ve hatta liberal söylemler de benimseyen Mukteda El-Sadr’ın birinci çıkmış olmasını, Irak halkındaki değişim talebinin somut yansıması olarak da ifade etmek mümkündür. Nitekim Mukteda El-Sadr seçim öncesinde çok farklı bir siyasi çizgi izlemiş, seçim öncesinde daha önce Irak’taki pek çok terörist gruba ve terör eyleminin gerçekleştirilmesine destek vermekle itham edilen Suudi Arabistan’ı ziyaret etmiş ve ABD ile ilişkilerde ılımlı mesajlar vermiş, İran’a karşı ise temkinli yaklaşmıştır. Her ne kadar seçim sonuçlarına ilişkin tartışmalı bir süreç yaşanmış olsa da genel trendler açısından Mukteda El-Sadr’ın bu tutumunun Irak halkında kabul gören bir yaklaşım olduğu ortaya çıkmıştır. Nitekim aynı yönde sergilenen yaklaşım Basra merkezli yaşanan protesto gösterilerinde de ortaya çıkmış ve gösterilerde İran karşıtı sloganların atılmasının yanı sıra, Basra’daki İran Başkonsolosluğu göstericiler tarafından yakılmıştır. Bu durum hem iç hem de dış politikada Irak için yeni bir dinamik ortaya çıkartmıştır. Nitekim hükümet kurma sürecinde daha önceki dönemlerde olduğu gibi hiçbir kesim hükümet kurulmasına imkan veren parlamentodaki en büyük çoğunluğu oluşturacak bir koalisyon meydana getirememiş ve mecburen her siyasi grubun üzerinde anlaşamasalar dahi itiraz etmeyeceği isimler üzerine gidilmiştir. Ancak yine de Cumhurbaşkanı olarak seçilen Berham Salih, Parlamento Başkanı olarak seçilen Muhammed Halbusi ve Başbakan Adil Abdülmehdi, mikro siyasette gruplar arasında problemler ortaya çıkarmış ve belki de Irak siyasetindeki temel dinamikleri değiştirici etki yapmıştır. Nitekim Irak’ta teamül haline gelen Cumhurbaşkanı’nın Kürtlerden seçilmesi konusunda bugüne kadar KYB’nin gösterdiği adayın tek aday olarak ortaya çıkmasına rağmen, Berham Salih’in seçiminde KDP ve KYB arasında problem çıkarmış ve KDP de cumhurbaşkanlığı için Fuad Hüseyin’i aday göstermiştir. Aynı şekilde 30 Eylül 2018’de IKBY’de gerçekleştirilen seçimlerin ardından hükümet sürecinde de KDP, KYB ve diğer partiler arasında da başbakan yardımcılığı, parlamento başkanlığı gibi konularda ciddi bir çekişme yaşanmaktadır. Aynı durum gruplar için de geçerlidir. Muhammed Halbusi’nin seçiminde de Sünni Araplar arasında tartışmalar yaşanmış ve birden fazla aday çıkartılmıştır. Öte yandan Adil Abdülmehdi ve diğer bakanların belirlenmesi konusunda da anlaşmazlık devam etmektedir. Türkmenler hükümet sürecinden dışlanırken, gruplar arasında pozisyonlara ilişkin çekişmeler sürmektedir. Nitekim Aralık ayı itibariyle seçimin üzerinden yaklaşık 7 ay geçmesine rağmen Savunma ve İç İşleri Bakanlıkları dahil 5 bakanlık için belirlenen adaylar parlamentodan onay alamamış ve kabine tamamlanamamıştır. Daha önceki hükümet kurma dönemlerinde bütün pozisyonlar belirlendikten ve üzerinde anlaşma sağlandıktan sonra hükümet kurma süreci başlatılırken, bu kez süreç içerisinde hükümeti kurma yolu seçilmiştir. Bu noktada 2018’in Irak için yeni bir süreci de ortaya çıkardığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu anlamıyla Irak’ın 2018’deki krizi atlatamadığını söylemek yerinde olacaktır. Bu noktada 2018’de Irak’ta yaşanan siyasi krizin etkilerinin 2019’da da devam etme olasılığı yüksek görünmektedir. Hükümete ilişkin krizin yanı sıra, Basra merkezli protesto gösterilerinin artarak ve yayılarak devam etmesiyle birlikte ortaya çıkabilecek güç boşluğu neticesinde, 2018’in ikinci yarısında yeniden hareketlenmeye başlayan IŞİD’in 2019’da da terör eylemleri gerçekleştirebileceğini söylemek mümkündür. Bununla birlikte, siyaset 2018’in en önemli gündem maddesi olarak ön plana çıkmakla birlikte, 2019 bütçesi üzerinde bir anlaşma sağlanamamış olması, Şubat 2018’de Kuveyt’te yapılan Irak’ın Yeniden İmarı Konferansı’nda Türkiye’nin de 5 milyar dolarla en yüksek desteği verdiği toplantıya rağmen IŞİD’den kurtarılan bölgelerdeki yeniden yapılandırma çalışmalarındaki zayıflık, mültecilerin geri dönüşü konusundaki yetersizlik gibi nedenlerin de 2019 için yeni siyasi, ekonomik ve sosyal krizlere yol açabileceği söylenebilir.