Abadi’nin Erbil Ziyareti ve IŞİD’le Mücadele Süreci

Bilgay Duman, ORSAM Araştırmacısı
2014’ün Haziran ayında IŞİD’in Musul’u işgal etmesi ve daha sonrasında IŞİD tehlikesinin giderek yayılmasının ardından Irak’taki siyasi ve güvenlik dengeleri değişmeye başlamıştır. Bu süreçte yeni ayrışmalar, ittifaklar, denklemler ve aktörler Irak siyasetinin yönünü belirlemiştir. 30 Nisan 2014’te yapılan seçimlerin ardından IŞİD’in Musul’u işgal etmesiyle sekteye uğrayan hükümet kurma çalışmaları, Nuri El-Maliki’nin üçüncü dönem başbakan olma ısrarından vazgeçmesi ve Haydar El-Abadi’nin büyük Şii ittifakı Ulusal İttifak tarafından başbakan adayı olarak belirlenmesiyle Eylül ayında tamamlanmış ve hükümet kurulabilmiştir. Bu süreçte olumlu bir profil çizen Abadi, hem Irak iç siyasetinde hem de dış politikada ılımlı adımlar atacağını ilk günden göstermiştir. Özellikle IŞİD’le mücadele süreci nedeniyle iç politikada tam desteğe ihtiyaç duyan Abadi, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile de ilişkilerini yumuşatma ve IŞİD’e karşı mücadelede ortak hareket etme yönünde bir profil sergilemiştir. Nitekim hükümetin kurulmasının hemen ardından başlayan Erbil ve Bağdat görüşmeleri Aralık ayında bir anlaşmayla sonuçlanmıştır. Anlaşmanın ardından Erbil ve Bağdat arasında yaşanan özellikle bütçe ve IKBY’nin petrol satışı konusundaki problemlerin en azından kağıt üzerinde çözüldüğü, IŞİD’e karşı ortak mücadelenin artacağı görülmüştür.
 
Zira uluslararası koalisyon güçlerinin hava saldırısı desteğiyle yapılan Irak güvenlik güçlerinin yanı sıra Irak hükümeti ve İran tarafından desteklenen Haşdi Şaabi olarak bilinen “Gönüllü Birlikler” (milis gruplar) ile peşmergelerin birlikte düzenlediği pek çok operasyonla IŞİD’in bazı bölgelerde gerilemesine şahit olunmuştur. Özellikle Tikrit’in büyük bölümünün kontrolünün IŞİD’den geri alınmasıyla, IŞİD’e karşı psikolojik eşikten geçildiği söylenmektedir. Nitekim Tikrit operasyonun hemen ardından Abadi, Erbil’i ziyaret ederek, Erbil ve Bağdat ilişkilerinin geleceği ve IŞİD’e karşı yürütülen mücadeleye ilişkin görüşmeler yapmıştır. Abadi ile birlikte Savunma Bakanı Halid Ubeydi, İçişleri Bakanı Muhammed Gabban, Göç ve Göçmenlerden Sorumlu Devlet Bakanı Darbaz Muhammed ve Ulusal Güvenlik Müsteşarı Falah Feyyad da Erbil’de yapılan görüşmelere katılmıştır. İsmi geçen bakanların da Abadi’nin heyetinde yer almış olması, görüşmelerin IŞİD’le olası bir Musul operasyonunun detaylarını konuşulmuş olduğunun bir göstergesi olmuştur. Haydar Abadi de ziyaret sonrası yaptığı açıklamada, Musul’a ilişkin operasyon tarihi belirlediklerini ifade ederek, Musul operasyonu için Erbil’le işbirliğinin bir limitinin olmadığını sözlerine eklemiştir. Ziyaret sonrası yapılan diğer açıklamalar da Irak hükümetinin Musul operasyonu için peşmerge desteğini beklediğini gösterir nitelikte olmuştur. Zira peşmergelerin operasyona katılıp katılmayacağı ve katılsa bile nasıl katkı sağlayacağının Musul operasyonu için kurulacak ortak istişare heyetinin toplantıları sonrasında belirleneceği açıklanmıştır. Bu durum peşmergelerin Musul operasyonuna katılması için IKBY’nin Irak hükümetine bir takım şartlar koştuğunu göstermektedir. Mevcut durum itibariyle başta Mukteda El-Sadr’ın önderliğindeki Saray El-Selam isimli milis gücü ile Kays El-Hazali’nin önderliğindeki Asaib Ehlül Hak gibi etkili bazı milis grupların Irak hükümetinin uygulamaları ve yürütülen operasyonlardan memnun olmaması sebebiyle Irak hükümetini eleştirdikleri görülmektedir. Bu durum Irak hükümetini IŞİD’le mücadelede zor duruma düşürmektedir. Zira Tikrit IŞİD’den kurtarılmış olsa bile, Anbar, Kerkük’ün güneyi, Tikrit’in kuzeyindeki Beyci ile Musul ve çevresindeki IŞİD etkinliği yoğun bir biçimde devam etmektedir. IŞİD’le yapılan mücadelenin genel durumuna bakıldığında Irak hükümetinin kapsamlı bir işbirliği sağlamaması durumunda IŞİD’in etkinliğinin kırılmasının mümkün olmayacağı görülmektedir. Bu nedenle özellikle Musul operasyonu için Irak hükümetinin peşmergelerin tam desteğini aradığını söylemek mümkündür. IKBY’nin de bu durumdan faydalanarak IŞİD sonrası dönemde avantaj elde etmek ve hedeflerine ulaşmak için fırsat kolladığı açıktır. Nitekim operasyon ve operasyon sonrası geniş bir plana ihtiyaç duyulduğunun açıklanması, IŞİD sonrası düzen üzerinden pazarlıklar yapıldığını gösterir niteliktedir. Burada özellikle IKBY’nin tartışmalı bölgeler olarak nitelendirilen alanlarda kontrolünü pekiştirmek istediğini söylemek mümkündür. Bu noktada Musul’un kuzey ve doğusu ile Telafer ve Sincar, Kerkük, Hanekin, Tuzhurmatu gibi IKBY ile Irak merkezi hükümeti arasında idari, siyasi ve coğrafi kontrol tartışmasının yaşandığı bölgeler üzerinde IKBY’nin peşmergeleri bu bölgelere göndermek vasıtasıyla IŞİD sonrasında kontrol sağladığı görülmektedir. IKBY, IŞİD sonrası süreçte bu kontrolün devamını sağlama yönünde bir politika izlemektedir. Nitekim Abadi’nin Erbil ziyaretinde bu noktada bir pazarlık yapılmış olabileceğini değerlendirmek mümkündür.
 
Diğer taraftan petrol gelirleri ve bütçe konusunun da yeniden konuşulduğu açıktır. Abadi görüşmeler sonrasında yaptığı açıklamada Bağdat’ın bütçede bir kesinti yapmadığını, tek sıkıntının nakit para olduğunu söyleyerek IKBY’ye garanti verdiği görülmektedir. Bunun karşılığında, IKBY’nin de tartışmalı bölgelerde kontrol ve bütçeden alacağı paya karşılık olarak, Irak’ın bütünlüğü konusunda bir tavır sergilediğini söylemek mümkündür. Nitekim yapılan açıklamalarda Irak’ın bütünlüğü ve Irak’ın ülkesel çıkarları sıklıkla vurgulanmıştır.
 
Ancak Erbil ve Bağdat arasında yapılan bu görüşmeler ve pazarlıklar, farklı çatışma dinamikleri yaratacak niteliktedir. Zaman zaman peşmergeler ve Şii milis gruplar arasında gerginlikler yaşandığı gelen haberler arasındadır. Irak hükümetinin desteğiyle hareket etseler bile Şii milis gruplar üzerinde tam bir kontrol sağlanabildiğini söylemek mümkün değildir. Bu nedenle Irak merkezi hükümeti ile IKBY anlaşsa bile özellikle Telafer, Tuzhurmatu, Kerkük gibi noktalarda Şii milisler ve peşmergeler arasında gerginlik ve çatışmaların yaşanması mümkündür. Öte yandan Sünnilerin de tam anlamıyla siyasi sürece entegre edilmesi ve IŞİD sonrası süreçte Sünnilere de inisiyatif alacak şekilde pozisyon sağlanması, IŞİD sonrası istikrar yakalanmasında en önemli konulardan biridir. Son olarak, IŞİD sonrası süreçte tartışmalı bölgelere ilişkin olarak Türkmenlerin de sürecin dışında bırakılmaması gerektiği düşünülmektedir. Zira hem IŞİD’den en fazla zarar gören Türkmenler olurken, tartışmalı bölgeler olarak ifade edilen yerlerde çoğunluk olarak Türkmenler yaşamaktadır. Bu nedenle Irak’taki dengenin sağlanması ve haklarının korunması noktasında Türkmenlerin IŞİD sonrası süreçte rol alması, Irak’ın istikrarı açısından önemli olacaktır. Aksi takdirde, hem IŞİD’le mücadeledeki başarının hem de IŞİD sonrası sürecin istikrarını sağlamanın kolay olmayacağını söylemek mümkündür.