Anbar’da Devam Eden Çatışmalar ve Irak Su Yönetimine Etkileri

Dr. Seyfi Kılıç, Araştırmacı ORSAM Su Programı seyfikilic@yahoo.com
Anbar vilayetine bağlı Felluce’de 2013 sonunda başlayan çatışmalar ülkenin güvenliği için ciddi bir tehlike oluşturmaya devam etmektedir. El Kaide destekli Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütü ile Irak merkezi hükümetine bağlı birlikler arasındaki çatışmaların ne zaman son bulacağı tahmin edilememekle birlikte çevre bölgelere de etkisi olduğu görülmektedir. Felluce ve Ramadi’de etkili olan IŞİD’e bağlı grupların Felluce barajının kontrolünü ele geçirdiği görülmektedir. Sulama amacıyla 1985 yılında inşa edilmiş olan barajda hidroelektirk santrali bulunmamaktadır. Merkezi ve güney Irak’ta 200.000 hektardan fazla bir alanın sulanması amacıyla inşa edilmiş olan barajın sularının IŞİD militanları tarafından aşağıya bırakılmadığı yönünde Irak Genelkurmay Başkanlığı’nın bir açıklaması olmuştur. Fırat nehrinin aşağısında yer alan nehir tipi santrallerde de hidroelektrik üretiminde düşüş olduğu belirtilmektedir.
 
Anbar vilayetindeki İŞİD faaliyetlerinin yoğun olarak görüldüğü Felluce’de baraj ve sulama kanalları Irak ordusunun şehre yönelik operasyonlarını engelleme potansiyeline sahiptir. Felluce barajı şehrin güneyinde yer almaktadır. Barajın iki ana gövdesi bulunmaktadır. Akıma göre sağ tarafta yer alan kısımda on, sol kısımda ise sekiz kapak bulunmaktadır. Bu kapaklar Fırat nehrinin sağ ve sol kıyısından başlayan sulama kanallarına suyu saptırmak amacıyla kullanılmaktadır. 2014 Ocak’ından ayından bu yana devam eden çatışmalar neticesinde Irak ordusu kente yönelik büyük bir operasyon başlatmıştır. Felluce’de hakimiyeti ele geçirmiş olan aşiret destekli İŞİD’e bağlı gruplar ise Irak ordusunun operasyonunu engellemek amacıyla sol kıyıda yer alan kanallara su bırakarak, birliklerin şehre yaklaşmalarını zorlaştırmayı planladıkları anlaşılmaktadır. Şehrin güneyinde barajın rezervuarı bulunmakta ve bu bakımdan şehre Irak ordusunun güney istikametinden yaklaşması mümkün görünmemektedir. Bağdat’tan başlayarak Ebu Gureyb üzerinden Felluce ve Ramadi’ye devam eden yol ise Felluce’ye güneydoğu yönünden yaklaşmaktadır. Bu bölgede ise yoğun bir sulama kanalı sistemi mevcuttur. Şehrin batısı ise bir kavis çizen Fırat nehri ile kesilmekte ve Irak ordusunun o yönden şehre yaklaşma imkanı bulunmamaktadır. Şehrin kuzeyinden geçen ve Habbaniye üzerinden Ramadi’ye devam eden yol, Irak ordusunun tek yaklaşma bölgesi olarak değerlendirilebilir. Ancak bu bölge de oldukça düz bir arazi yapısı bulunmakta ve her türlü askeri faaliyet kolaylıkla izlenebilmektedir. Bu kapsamda Irak’ta 30 Nisan’da gerçekleştirilecek seçimler öncesi temel gerginlik kaynağı durumundaki bu bölgedeki gelişmelerin Fırat nehri havzasında su yönetiminde sorunlara yol açacağı görülmektedir. Bu sorunlar arasında, sulama mevsiminin yaklaşmasıyla tarımsal üretimde meydana gelebilecek azalmalar ve yeniden oluşturulması için yoğun çaba gösterilen Basra bataklıklarının susuz kalarak tüm çabaların boşa gitmesi başta yer almaktadır. Ayrıca Fırat nehrinin akımının arttığı bu dönemde suların aşağıya bırakılmayıp tutulması barajların güvenliği açısından da ciddi risk içermektedir.
 
Irak’ta yakın zamanlarda yine iç ihtilaflarda suyun bir silah olarak kullanıldığı görülmüştür. Merkezi hükümet ile IBKY arasındaki ihtilafta da IBKY’nin Dicle nehrinin kollarındaki barajlardan sulama amacıyla suları bırakmayacağına dair haberler çıkmıştır. Ekonomik ve insani açıdan son derece önemli bir madde olan suyun iç siyasette bir araç haline gelmesi Irak’ın tümü için sıkıntı yaratacak bir konudur.
 
Havzadaki diğer nehir olan Dicle nehri de Irak’ta devam eden siyasi çalkantıların aracı haline gelmekten kurtulamamıştır. Irak’ta merkezi yönetim ile Irak Kürt Bölgesel Yönetimi arasında güç gösterisinin bir unsuru olarak kullanılmaya başlanan su meselesi ülkede yaşayan Türkmen topluluğu da etkilemeye başladığı gözlenmektedir. Bağdat’ta bulunan merkezi yönetim ile Irak Kürt Bölgesel Yönetimi arasında özellikle Kürt bölgesinden çıkarılan petrolün ihracı konusu nedeniyle başlayan gerilim, geçtiğimiz haftalarda, IKBY’nin kontrolü altında tuttuğu baraj ve rezervuarlardan aşağı su bırakmayı kesmesi ile birlikte yeni bir boyuta taşınmıştır. Merkezi Irak Yönetimi’nin bölgesel yönetime memur maaşlarını göndermeme kararı ile ortaya çıkan bu durum hemen her konuda olduğu gibi Türkmenleri zor durumda bırakmaya başlamıştır. Oluşan tepki üzerine bir miktar suyun bırakılığı söylense de miktarın yeterli olmadığı da dile getirilmektedir. Dokan ve Darbendikan barajlarının IKBY sınırları içinde olmasının yanı sıra Musul Barajı’nın da fiilen IKBY güçlerinin denetimi altında olması IKBY için oldukça önemli bir siyasi koz olarak değerlendirilmektedir. IKBY yetkililerinin, Kerkük şehrinin içme ve kullanma suyunu kesmemekle birlikte, tarım arazilerine ulaşan su kanallarına su vermeyi kesmesi ve azaltması ile Türkmen çiftçilerinin arazileri susuzlukla karşı karşıya kalmaktadır. Tarım arazilerinin susuz kalmasının bir takım siyasi ve toplumsal sonuçlar doğurması beklenmelidir. İlk olarak Türkmen köylerinin boşalması ve bu kişilerin Kerkük gibi büyük şehirlerin varoşlarında yoksulluk içinde yaşamaya zorlanmasına yol açacaktır. Ayrıca gerilen siyasi ortam nedeniyle de Irak’ta mevcut siyasi istikrarsızlığın daha da derinleşmesi de beklenmektedir.