Bağdat ve Irak Siyasetine İlişkin Gözlemler

ORSAM olarak hem saha çalışması yapmak hem de Irak Ulusal Güvenlik Müsteşarlığına bağlı bir araştırma merkezi olan Nahrain Center’ın yabacı terörist savaşçılar üzerine Avrupa Birliği kurumlarıyla düzenlediği uluslararası bir toplantı için Irak’ın başkenti Bağdat’ta bir ziyaret gerçekleştirdik. 27-28 Ekim 2015 tarihlerinde düzenlenen konferansta özellikle Avrupa ülkelerinden katılımcılar dikkat çekerken, Irak tarafından da özellikle güvenlik birimlerinden üst düzey katılım olması, toplantının verimliliği açısından önemli olmuştur. Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Faruk Kaymakcı da toplantıda bir sunum yapmış ve sunumunda IŞİD’le mücadelede Türkiye’nin rolünü ve attığı adımları anlatmıştır. Faruk Kaymakcı etkili sunumunda, Türkiye’deki pek çok insanın dahi bilmediği, Türkiye’nin yabancı terörist savaşçılara ilişkin aldığı önlemlere ilişkin bilgiler aktararak, Türkiye’ye ilişkin soru işaretlerinin giderilmesine önemli katkı yapmıştır. Toplantı, Avrupa ülkelerinin ortak savunma ve dış politika geliştirmedeki zayıflıklarının özellikle Avrupa ülkelerinden terörist gruplara katılımın engellenmesi konusunda da devam ettiğini ve her devletin neredeyse bireysel hareket ettiğini gözler önüne sermesi açısından önemli olmuştur. Nitekim bilgi ve istihbarat paylaşımındaki eksiklik ve yabancı terörist savaşçılara ilişkin olarak işbirliğindeki zayıflık toplantının ana vurgusu olmuştur. Özellikle bilgi paylaşımı ve istihbarat değişimini sağlayacak ortak bir iletişim ağının oluşturulması gerekliliği ortaya konmuştur. Toplantıda Iraklı katılıcımlar da IŞİD’le mücadelede kendilerini en fazla zorlayan konunun IŞİD’e katılımın devam etmesi olduğunu belirtmiştir. Iraklılar, IŞİD’in kısa vadede bitirilmesi konusunda kararlılıklarını ifade etseler de yabancı terörist savaşçıların Irak’a girişinin engellenmeden IŞİD’in Irak’ta son bulmasının mümkün olmadığı konusunda hemfikirdir. Bu noktada Iraklıların IŞİD’in kısa vadede bitirilmesi konusunda kararlı olmakla birlikte ümitsiz göründüklerini söylemek mümkündür.
 
Nitekim Bağdat’ta güvenlik nispeten iyi görünmekle birlikte, adam kaçırma, suikast, gasp gibi çete eylemlerinin arttığı söylenmektedir. Bağdat’ın güvenli olduğu mesajını vermek amacıyla Irak Başbakanı Haydar El-Abadi’nin 2015 yılının Şubat ayının başında Bağdat’taki gece sokağa çıkma yasağını 10 yılın ardından kaldırmasından sonra, Bağdat’ta pek çok bölgede bulunan kontrol noktalarının kaldırılması, kapalı caddelerin kullanımına başlanması ve son olarak 2015’in Ekim ayı itibarıyla da Bağdat’taki devlet kurumları ve pek çok yabancı ülke misyonunun bulunduğu ve özel güvenlik önlemleriyle korunan 'Yeşil Bölge'nin de halka açıldığı bildirilmiştir. Ancak halen insanlar gece sokağa çıkmaktan imtina ederken, Yeşil Bölge’ye girişler de tam olarak sağlanabilmiş değildir. Sadece Yeşil Bölge’nin etrafından geçen bir cadde araçların geçişine açılmakla birlikte, caddeyi kullanmak isteyenlerin de yoğun güvenlik taramasından geçmeleri ve taramaların da uzun sürmesi nedeniyle bu cadde yoğun olarak kullanılmamaktadır. Bunun dışındaki bölgelere giriş halen özel kimliklerle yapılmakta, halkın açılan cadde dışında Yeşil Bölge’ye girmesi ya da Yeşil Bölge içerisindeki yolları kullanması mümkün olmamaktadır. Nitekim Bağdat halkıyla sohbet ettiğinizde, güvenlik konusunda atılan adımları yeterli olmadığı, hatta bunların birçoğunun göstermelik olduğu yönünde sözler yüksek sesle dile getirilmektedir. Hatta IŞİD’in Bağdat’a halen çok yakın bir noktada durduğu, Bağdat’ın 30-40 km batısındaki Anbar’a bağlı Karma ilçesinin IŞİD’in elinde olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca Bağdat içerisinde düzenlenen büyük bombalı eylemler de halkın tedirginliğinin devam etmesine ve güvenlikle ilgili ilerlemenin olmadığı yönünde bir algı oluşmasına neden olmaktadır.
 
Bununla birlikte, Irak siyasetinde yaşanan belirsizlikler de halktaki tedirginliği arttırmaktadır. Irak’ta güvenlik ve siyasetin iç içe geçmiş yapısı nedeniyle, siyasi istikrarsızlığın güvenliği olumsuz yönde etkilediğine dair yaşanan çok sayıda örnek bulabilmek mümkündür. Zira son dönemde Irak hükümetine ilişkin tartışmalar Bağdat siyasetini meşgul etmiştir. Hatta Irak Başbakanı Haydar El-Abadi’nin yerine pek çok kişinin ismi yeni başbakan olarak anılmaya bile başlamıştır. IŞİD’le mücadelenin yanı sıra, 2015’in yaz aylarında başlayan hükümet karşıtı gösterilerin Haydar El-Abadi’yi reformlara zorlamasının ardından açıklanan reform paketinin sert önlemler içermesi, bu kez ibreyi tersine çevirmiştir. Haydar El-Abadi’nin bazı bakanlıkları lağvederek yetkilerini vilayetlere devretmesi, cumhurbaşkanı ve başbakan yardımcılığı görevlerini kaldırması ve pek çok çalışanın maaşında kesintiye gidilmesi, reformlara olan desteğin reform karşıtlığına dönmesine sebebiyet vermiş, Irak Parlamentosu Abadi’ye verdiği reform yapma yetkisini geri çekmiştir. Bu durum, Abadi’nin halen hükümet ve Irak siyaseti üzerinde etkinliğini sağlayamadığı yorumlarına neden olmaktadır. Bu anlamıyla Abadi’nin yalnız kaldığını söylemek yerinde olacaktır. Zira geniş çaplı bir koalisyon olan Irak hükümeti içerisinde bir uyum yakalanabildiğini söylemek zor gözükmektedir. Hatta hükümet ve devlet kurumları içerisinde bile saflaşmadan söz etmek mümkündür. Özellikle IŞİD’le mücadele sürecinin belirlediği Irak siyasetinde, IŞİD’le mücadele için kurulan ve Şii milis grupların da içerisinde yer aldığı “Gönüllü Birlikler ya da Halk Yığınları” olarak ifade edilen Haşdi Şaabi isimli silahlı oluşumun siyaset içerisinde de etkinliğini sağlamaya başlaması, Bağdat siyasetinde bir gerginlik yaratmaktadır. Nitekim hükümet ve Haşdi Şaabi arasında bir çekişme olduğunu söylemek mümkündür. Bu açıdan Haşdi Şaabi’ye sahada destek veren İran’ın pozisyonunu güçlendirmeye çalıştığı görülmektedir. Ancak bu durum, Irak siyasetinde rahatsızlık yaratmaktadır. Irak’ın İran’ın desteğine ihtiyaç duyduğu kabul edilmekle birlikte, İran’ın Irak’ın kontrol etmesine de olumsuz yaklaşılmaktadır. Özellikle Necef’teki Şii ilmiye havzasının İran’ın baskısından rahatsızlık duyduğu söylenmektedir.
 
Öte yandan Irak siyasetindeki bir diğer tartışma konusu da Rusya’nın IŞİD’le mücadeledeki pozisyonudur. Bilindiği gibi Rusya, İran, Irak ve Suriye IŞİD’le mücadele amacıyla bir ortak operasyon merkezi kurmuş, bu merkezin bilgi paylaşımı yapacağı açıklanmıştır. Hatta Irak Savunma Bakanlığı bünyesinde bir ortak operasyon merkezi dahi açılmıştır. Bu durum, Suriye’den sonra Irak’ta da ABD-Rusya çekişmesini gündeme getirmiştir. Iraklıların bir bölümü, Rusya'yla yapılacak işbirliğinin Irak’ta ABD’nin etkisini dengeleyebileceği düşüncesiyle ortak operasyon merkezi kararını desteklerken, Iraklıların bir kısmı da ABD’nin bu anlaşmadan memnun olmadığı için IŞİD’le mücadeleye yeteri kadar destek vermeyeceğini düşünmektedir. ABD’nin, Rusya ile yaptığı anlaşma nedeniyle Abadi’yi mesaj vermek amacıyla diğer siyasi gruplar üzerinde baskı kurmaya çalıştığına ilişkin yorumlar yapılmaktadır. Hatta ABD’nin Havice’de peşmergelerle birlikte düzenlediği operasyonla Irak merkezi hükümetine bir mesaj vermek istediği düşünülmektedir.
 
Sonuç olarak, Irak siyasetindeki çekişme, belirsizlik ve istikrarsızlık halen devam etmektedir. Bu durum, Irak’taki oyuna dâhil olan her yeni aktörle daha da derinleşmekte ve karmaşıklaşmaktadır. IŞİD’le birlikte yeni bir tarihi dönüm noktasından geçen Irak’ın kısa vadede ve orta vadede tünelin sonundaki ışığı görmesi pek de mümkün gözükmemektedir.