Barzani’nin ABD Ziyareti Üzerinden IKBY İç Siyasetindeki Durum

Bilgay Duman, ORSAM Araştırmacısı
IŞİD ile birlikte bölgede yaşanan gelişmeler ışığında Irak’ta çözümü son derece zor bir tablo belirmiştir. Bütün bu tablonun içerisinde Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY)  ve genel olarak Kürtler avantajlı çıkan taraf olarak göze çarpmaktadır. Özellikle Irak’ın kuzeyinde IŞİD’le mücadelede peşmerge ana aktör haline gelmesi, IKBY’nin etki alanını güçlendirir bir etki yapmıştır.  IŞİD’in Erbil’e yaklaştığında ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonunun sürece müdahale ederek ilk kez hava operasyonları yapması IKBY’nin korunduğunun bir göstergesi olarak ifade edilebilir. Bu durum IKBY’deki 12 yıllık birikimin geriye gitmesi istenmemesine yönelik bir algıyı da ortaya çıkarmaktadır. Nitekim Mesut Barzani’nin Mayıs ayı içerisinde yapmış olduğu ABD ziyaretinde yaşananlar önemlidir. Barzani, ABD’ye bağımsızlık söylemiyle gitmiştir. ABD, bu söyleme karşı Irak’ın toprak bütünlüğü ve siyasi birliği yönünde tavır aldığını ortaya koymuştur. Bu anlamıyla Barzani, ABD’deki her platformda “bağımsızlık” fikrini dile getirse de konjonktürel olarak ABD’den beklediği desteği alamadığı görülmektedir.
 
Buna rağmen Irak Başbakanı Haydar Abadi’nin ABD ziyaretinden sonra Mesut Barzani’nin de ABD’ye gitmesi, Erbil ve Bağdat arasında dengelerin kurulması çabasının bir sonucu olarak nitelendirilebilir. Bu noktada özellikle IŞİD sonrası süreçte Erbil’in alacağı pozisyon önemlidir. Uluslararası düzeyde Irak’ta tüm tarafların bir arada yaşama iradesini kaybettiği ve IŞİD sonrası süreçte Irak’ın daha fazla ayrışmaya gideceğine yönelik genel bir kanı yerleşmiş olmakla birlikte, Mesut Barzani’nin sürekli olarak uluslararası platformda “bağımsızlık” söylemini dile getirmesi, bir propaganda niteliği taşımaktadır. Zira hem bölgesel denklem hem de Kürt iç siyasetinde yaşanan gelişmeler IKBY’nin bağımsızlığı noktasında belirsizlikler ortaya çıkartmaktadır.
 
Öncelikle IŞİD meselesi, ortak düşmana karşı Erbil ve Bağdat’ı birbirine yakınlaştırmış olsa da iki tarafın siyaseten giderek birbirinden uzaklaştığı görülmektedir. IKBY kendi pozisyonunu sağlamlaştırmaya ve etki alanını genişletmeye çalışmaktadır. Bu durum IŞİD sonrası süreçte Erbil ve Bağdat arasındaki ilişkileri gerginleştirebilecek niteliktedir. Ayrıca IKBY’nin etkinlik alanını genişletmeye çalıştığı bölgenin Sünni Araplar ve Türkmenlerin yaşadığı coğrafya olması da etnik gerginlikleri ortaya çıkarabilir. Bu durum Kürtleri çatışma noktasına getireceğinden, Kürtlerin 2003 sonrası elde ettiği siyasi, idari, ekonomik kazanımların geriye dönük bir ivme kazanmasına yol açabilir.
 
Öte yandan IKBY’nin ekonomik bütünlüğünü sağlamadan bağımsızlık yönünde adım atmasının mümkün olmadığı da görülmektedir. Bu durum Kürt lider ve siyasetçilerin ana kaygılarından biridir. Dikkat edilecek olursa, IKBY’nin Bağdat’la yaşadığı en büyük krizin bütçe konusunda olduğu görülmektedir. Nitekim Erbil, Bağdat’ın IKBY’nin payına düşen yüzde 17’lik bütçeyi tam olarak göndermediğini iddia etmektedir. IKBY nakit para sıkıntısı nedeniyle, memur ve işçi maaşlarını ödemekte zorlanmakta, hatta IKBY’de iş yapan şirketler alacaklarını tahsil edemediği için IKYB’deki faaliyetlerini durdurmaktadır. Bu nedenle IKBY bir an önce petrol üretimi ve ihracatını arttırmaya çalışmaktadır. Ancak kısa vadede IKBY’nin tek başına ayakları üzerinde durabilecek bir duruma gelmesinin mümkün olmayacağı söylenebilir. IKBY’nin maddi gelir konusunda atılım yapması için özellikle Kerkük’ün IKBY içerisine dahil etmek çabaları olduğu bilinmektedir. Zira Kerkük, hem topraklarında barındırdığı petrol rezervi hem de Kerkük’teki petrol üretim maliyetlerinin dünya ortalamasının neredeyse beşte biri düzeyinde olması sebebiyle IKBY’nin kısa sürede ekonomik atılım sağlamasına imkan verecek bir potansiyele sahiptir. Ancak Kerkük’teki etnik, dini ve mezhepsel çeşitlilik, Kerkük’ün ekonomik değeri ve stratejik konumu Kerkük’ün statüsü konusundaki tartışmaları beraberinde getirmektedir. Her ne kadar Kürt gruplar Kerkük’teki idari ve askeri kontrolü eline almış olsa da Kerkük’te tek taraflı bir adım atılması sıkıntılar yaratacaktır.

Bununla birlikte Kerkük meselesi Kürt iç siyaseti açısında bakıldığında da çekişmeyi beraberinde getirmektedir. Buradaki hakimiyeti sağlayan tarafın IKBY iç politikasında güçleneceği ve belki de siyasetin yürütücü gücü haline geleceğini söylemek mümkündür. Bu nedenle IKBY’nin iki büyük partisi olan KDP ve KYB arasında Kerkük üzerinde ciddi bir çekişme vardır. Tarihsel olarak KYB’nin etki alanı içerisinde olan Kerkük’te, KDP hem KYB’nin etkisini sınırlamaya çalışmakta hem de kendi kontrolünün olduğu Erbil’e yakınlaştırarak IKBY içerisindeki pozisyonunu güçlendirmeye çalışmaktadır. Bu durum KDP ve KYB arasında olası bir çatışma riskini beraberinde getirmektedir. Nitekim bu çatışmanın örnekleri 30 Nisan 2014 seçimleri öncesi yaşanmıştır. Ayrıca KDP ve KYB arasındaki gerginliğin tek odak noktası Kerkük değildir. IKBY içerisinde halen KPD ve KYB’nin ayrı güvenlik ve istihbarat birimleri bulunmaktadır. Bunun yanı sıra IKBY’de maliye bütünlüğü de sağlanabilmiş değildir. Bu nedenle IKBY’nin olası bir ”bağımsızlık” için gerekli olan kurumsal bütünleşmeyi halen sağlayamadığı ve kısa vadede de sağlanamayacağı görülmektedir.

Diğer taraftan Kürt iç politikası dikkate alındığında genel odak noktası KDP-KYB çekişmesi ve KYB içerisindeki liderlik mücadelesi olurken, KDP içerisinde Neçirvan Barzani ve Mesrur Barzani arasındaki “gizli mücadele”nin dikkate alınmadığı görülmektedir. Ancak belki de KDP içerisindeki yaşanan bu ayrışma, IKBY’yi KYB’deki liderlik mücadelesinde daha fazla etkileyebilecek düzeydedir. Mevcut durum itibariyle Mesut Barzani’nin yeğeni ve damadı Neçirvan Barzani IKBY Başbakanı iken, Mesut Barzani’nin oğlu Mesrur Barzani istihbarat ve güvenlik birimleri üzerinde en etkili kişi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte başkanlık süresi tartışmalı bir biçimde 2013’te iki yıl uzatılan Mesut Barzani’nin süresi de Ağustos 2015’te dolmaktadır. Mesut Barzani’nin başkanlık görevini bırakıp bırakmayacağı yeni bir tartışma konusu olarak ortaya çıkarken, Mesut Barzani sonrası süreçte kimin IKBY Başkanı olarak rol alacağı da ayrı bir tartışma konusudur. Ancak Mesut Barzani, başkanlığı bırakma yönünde bir sinyal vermezken, elini güçlendirmeye çalışmaktadır. Nitekim ABD ziyareti öncesinde verilen “bağımsızlık” mesajlarını bu yönde okumak mümkündür. Mesut Barzani, “bağımsızlığın öncüsü” olmaya çalışmakta ve ABD ziyareti öncesi Celal Talabani’yi ziyaret ederek Kürt kamuoyuna “ulusal lider benim” mesajını vermektedir. Bu mesaj Mesut Barzani’nin IKBY Başkanlığından ayrılsa bile “kurumlar üstü” bir pozisyon alarak Kürt siyasetindeki etkisini korumaya çalışacağının göstergesidir. Ancak Mesut Barzani’nin başkanlıktan ayrılması durumunda siyaseten aynı etkiyi göstermeye yönelik hamleler yapması, Kürt iç siyasetinde gerginliği arttırabilecektir. Özellikle 2009 sonrası IKBY’de belirginleşmeye başlayan muhalefet algısı, Kürt iç siyasetinin dengesini bozabilir. Bu nedenle “bağımsızlık” söylemleri IKBY ve Ortadoğu’daki Kürt kamuoyu için şimdilik “heyecan verici” olsa da zamansız ve dengesiz atılan adımlar Kürtlerin 2003 sonrası elde ettikleri kazanımlarının geriye doğru gitmesine yol açabilecek sonuçlar doğurabilecektir. Zira hem Irak’taki gelişmeler hem bölgesel denklem hem de Irak’ın komşu ülkelerinin inisiyatifinin IKBY’nin ve Irak’ın geleceğindeki pozisyonları da göz önünde bulundurulmalıdır.