Berham Salih’in Türkiye Ziyareti ve Türkiye-Irak İlişkilerinin Geleceği

Türkiye-Irak ilişkileri 2003 sonrası süreçte dalgalı bir süreç izlemiştir. Zaman zaman ikili meseleler, zaman zaman da bölgesel ve küresel mücadele iki ülke ilişkileri üzerinde etkiler bırakmıştır. Ancak 2017 yılının özellikle ikinci yarısından sonra yaşanan gelişmeler ve Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih’in ziyareti sonrasında yapılan açıklamalar, önümüzdeki süreç için Türkiye-Irak ilişkileri açısından daha sağlam temellerin atıldığının göstergesi olmuştur. Ziyaretin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın daveti üzerine yapılması, Türkiye’nin Irak’la ilişkileri geliştirme isteğindeki kararlılığı gösterirken, Berham Salih’in bu ziyareti 2019 yılının ilk ziyareti olarak planlaması ve Türkiye’nin devlet başkanı düzeyinde ağırladığı ilk ülkenin Irak olması, Türkiye-Irak ilişkilerinin 2019 yılının birincil gündem maddelerinden biri olarak ele alınacağının işareti olarak değerlendirilebilir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Berham Salih arasında gerçekleştirilen görüşmenin ardından yapılan ortak basın toplantısında Türkiye ve Irak arasındaki sıcak ilişkiler ve samimiyet, iki liderin sözlerine de yansımış ve iki lider de birbirlerine “dostum, kardeşim” gibi ifadeler kullanmıştır. Basın toplantısındaki açıklamalar, sorunlu alanların işbirliği alanlarına dönüştürüleceğinin göstergesi olmuştur. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Irak'ın siyasi birliği ve toprak bütünlüğünün korunması, istikrar ve güvenliğinin sağlanması Irak siyasetimizin temelini oluşturur” ifadesiyle, Türkiye’nin duruşunu net bir biçimde ortaya koymuştur. Hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem de Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih’in açıklamalarına bakıldığında görüşmelerin üç temel konu üzerinde şekillendiği anlaşılmaktadır. Bu konular ticari-ekonomik, güvenlik ve terörle mücadele ile su meselesidir. Özellikle ekonomik ilişkilere yapılan vurgunun görüşmelerde önemli bir yer teşkil ettiğini göstermektedir. Mevcut durum itibariyle iki ülke arasındaki ticaret hacmi yaklaşık 9 milyar dolardır. Ancak bu rakam 2013 yılında, IŞİD öncesi süreçte, 16 milyar dolara kadar yükselmiştir. Irak’ın içerisinde geçtiği zor şartlar bir yana, Türkiye’nin ekonomik sıkıntıları, her iki ülkenin de ekonomik ve ticari ilişkilerini geliştirmesi konusunda ortak bir tutum belirlemesini gerektirmiştir. Nitekim bu kapsamda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kapsamlı Ekonomik İşbirliği Anlaşması'nın bir an önce Irak tarafından yürürlüğe konulmasına ve Yatırımların Karşılıklı Teşviki Anlaşması'nı da en kısa sürede sonuçlandırılmasına vurgu yapmıştır. Ayrıca Türkiye ve Irak ilişkilerinin en üst düzey noktaya ulaştığı ve 48 mutabakat muhtırasının imzalanarak Türkiye’nin ilk Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin kurulduğu 2009’a işaret edilmiş olması da önemli bir mesaj olmuştur. Bu anlamıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2009’dan bu zamana kadar geçen yaklaşık 10 yıllık süreçteki olumsuzlukları göz ardı ederek, ilişkilere yeniden en üst seviyeden devam edilmesine işaret ettiğini söylemek mümkündür. Bu konuda Türkiye’nin Şubat 2018’de Kuveyt’te gerçekleştirilen Irak’ın Yeniden İmarı Konferansı’nda 5 milyar dolarla Irak’a en fazla katkı sağlamayı taahhüt eden ülke olduğunun vurgulanmış olması da dikkat çekici olmuştur. Nitekim Aralık 2017’de IŞİD’le askeri savaşta zafer kazanıldığının açıklanmasının ardından, IŞİD’den kurtarılan ve IŞİD’le savaştan zarar gören bölgelerin yeniden yapılandırılması konusunda çok etkili adımlar atılamamış, Irak 2018 yılında Mayıs ayında yapılan seçimlere ve hükümet kurma çalışmalarına odaklanmıştır. Hükümet Ekim 2018’de açıklansa da halen içişleri, savunma ve adalet bakanlıklarına getirilecek isimler belirlenebilmiş değildir. Bu nedenle hükümet halen kendi ayakları üzerinde tam olarak duramazken, hükümetin 2019’da karşılaşacağı en büyük meselelerden biri IŞİD’den kurtarılan bölgelerin yeniden yapılandırılması ve imarı olacaktır. Birleşmiş Milletler verilerine göre, IŞİD nedeniyle yerlerinden edilen ve yerlerine dönemeyen halen yaklaşık 3 milyon insanın yanı sıra, insani yardıma ihtiyacı olan yaklaşık 11 milyon Iraklı vardır. Bununla birlikte Irak dışına göç etmek zorunda kalan 500 binden fazla Iraklı bulunmaktadır. Bu Iraklıların büyük bölümü de Türkiye’de yaşamaktadır. Bu nedenle Irak’ın hem şehirlerin yeniden imarı hem de Iraklı mültecilerin yerlerine geri dönüşü konusunda Türkiye’nin yardımına ihtiyaç duyacağı açıktır. Nitekim Türkiye bu konuda Irak’ın yanında duracağını net bir biçimde göstermiştir.

Aynı duruş Irak’ın yaşadığı su sorununda da ortaya konulmaktadır. Türkiye, Dicle Nehri üzerinde kurulan Ilısu Barajı’nda belirli bir süre daha su tutmayacağını açıklamış olmakla birlikte, Irak’ın kendisinden kaynaklanan problemlerin giderilmesi konusunda yardımcı olmak için de çaba harcayacaktır. Nitekim Irak’taki en temel problemlerden biri su yönetimidir. Suyun yanlış kullanımının yanı sıra etkin ve verimli kullanılması konusunda da problemler yaşanmaktadır. Türkiye’nin su yönetimi konusunda Irak’a sunacağı tecrübe, Irak’taki su probleminin giderilmesinde büyük fayda sağlayacaktır. 2018’in yaz aylarında başta Basra olmak üzere Irak’ın güney vilayetlerindeki su sıkıntısıyla birlikte halkın başlattığı protesto gösterilerinin ulaştığı boyut, Irak’ın önümüzdeki süreçte su konusunda atacağı adımları daha da önemli kılmaktadır. Özellikle İran’ın, Irak’a giden suların büyük bir bölümünü kısarak içeriye yönlendirmesi, Irak’ın Türkiye’ye olan ihtiyacını arttırmaktadır. Bu nedenle Türkiye ve Irak arasında su konusunda atılacak adımlar 2019’daki temel konulardan biri haline gelebilir.

Öte yandan terörle mücadele ve askeri alandaki işbirliği de iki ülke arasındaki ilişkileri yakından ilgilendirmektedir. Özellikle terör örgütleri IŞİD ve PKK ile mücadelede iki ülke arasındaki işbirliğinin önemi büyüktür. Irak’ta IŞİD’in eylem kapasitesini yeniden arttırması, yeni hükümet açısından büyük bir riski barındırmakla birlikte, terör örgütü PKK’nın Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinde yaptığı operasyonlar neticesinde daha çok şehirlere güç kaydırarak, Sincar, Mahmur, Kerkük ve çevresi, Süleymaniye, Kifri gibi bölgelerde etkinlik kazanması dikkat çekmektedir. Bu durum artık sadece Türkiye açısından değil, Irak açısından da bir tehdit oluşturmakta ve Irak’ın güvenliğini ve egemenliğini tehdit etmektedir. Bu nedenle Türkiye ve Irak arasında önümüzdeki süreçte artan işbirliğini görmek mümkün olacaktır.

Son olarak, basın toplantısında ele alınmamış olmakla birlikte, Türkiye ve Irak arasında devam eden siyasi ve diplomatik bir süreç bulunmaktadır. Özellikle Ovaköy Sınır Kapısı’nın açılması, Türkiye’nin Basra ve Musul Başkonsolosluklarının yeniden aktif hale getirilmesi, Türkiye’nin Necef ve Kerkük’te konsolosluk açmak için yaptığı başvurular, Kerkük-Ceyhan Petrol Boru Hattı’nın kapasitesinin geliştirilmesine yönelik görüşmeler ve atılacak adımlar, Türkiye ve Irak arasında ikili işbirliğini arttıracak ve güçlendirecek konular olacaktır. Bu anlamıyla Türkiye ve Irak’ın bölgesel ve küresel konuların dışında doğrudan ikili ilişkilere odaklanarak bağımsız ve kararlı bir işbirliği sürecine girdiğini söylemek mümkündür.