Büyük Rönesans Barajı ve Nil Nehri Havzasında Son Gelişmeler

Nil havzasında ortaya çıkan son gelişmeler, geçen yüzyılda oluşan dengelerin bu yüzyıl için geçerli olamayacağını göstermektedir. 20. yüzyılda Nil havzasının politik yapısında önemli bir politik kırılma yaşanmıştır. Bu kırılma bölgenin özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sömürge yönetimlerinden kurtulup bağımsızlıklarını kazanmasıdır. Sömürge döneminin diğer birçok olumsuz etkilerinin yanı sıra havzada yarattığı önemli sorun, Nil nehrinin yukarı kıyıdaşlar tarafından kullanılmasını engelleyen düzenlemeler getirmiş olmasıdır. Bu düzenlemeler ve oluşturdukları rejim tarihsel sıralaması ile şu şekildedir:
 
15 Nisan 1891 İngiliz-İtalyan Protokolü 
1891 tarihinde İngiltere’nin İtalya ile yaptığı ve Doğu Afrika’daki etki alanları ile ilgili protokolün 3. maddesine göre, Etiyopya, Nil’in kollarından biri olan Atraba üzerinde, hiçbir su kaynağı geliştirme faaliyetine girişmeyecektir.
 
15 Mayıs 1902 İngiltere-Etiyopya Andlaşması
1902 tarihli İngiliz-Etiyopya andlaşmasında da, Etiyopya, Mavi Nil’in kaynağı olan Tana gölünde, Mavi Nil’de ve Sobat nehrinde, Sudan’daki İngiliz yönetimiyle uzlaşmaya varmadan, nehrin sularını engelleyebilecek herhangi bir yapı inşa etmemeyi taahhüt etmiştir. Fakat 1950’lerde Etiyopya, bu andlaşmanın hiçbir zaman onaylanmadığını ve bu nedenle de bağlayıcı olmadığını bildirmiştir.
 
12 Mayıs 1906 İngiltere-Belçika Andlaşması
1906 yılında, Belçika Kongosu yönetimi, Sudan’ın onayı olmadan, Albert Gölü’nden çıkan suyu azaltacak şekilde, Semeiki ve Asango nehrinde hiçbir inşa faaliyetine girişmemeyi taahhüt etmiştir.
 
13 Aralık 1906 İngiltere-Fransa-İtalya Andlaşması 
Bu andlaşma ile İngiltere, Fransa ve İtalya, Mısır’a ulaşan, özellikle Mavi Nil ve kollarında ve Nil havzasında, Mısır ve İngiltere’nin çıkarlarını korumak konusunda anlaşmışlardır.
 
1925 İngiltere-İtalya Nota Teatisi 
1925 yılında İngiltere ile İtalya arasındaki nota teatisinde, İtalyan hükümeti, Mavi Nil’in üzerinde herhangi bir hidrolik çalışmada bulunmamayı taahhüt edip, Mısır’ın ve İngiliz Sudanı’nın kazanılmış haklarını kabul etmiştir.
 
7 Mayıs 1929 Mısır-İngiliz Sudanı Andlaşması
1920 yılında Hindistan, Büyük Britanya ve ABD’nin üye olduğu, Nil Projeleri Komisyonu kurulmuştur. Bu komisyon aynı yıl, ‘Yüzyıl Depolama Projesi’ olarak bilinen ve tüm Nil havzasını kapsayan bir su kaynaklarını geliştirme raporu yayınlamıştır. Fakat bu projede, Nil sularını kontrol eden depolama yapılarının tümü Mısır toprakları dışındaydı ve bu durum Mısır’daki milliyetçiler tarafından, İngiltere’nin olası bir Mısır bağımsızlığını engellemek için ortaya attığı bir plan olarak algılanmıştır.
 
1925 yılında ise yeni su komisyonu bazı tavsiyelerde bulunmuştur. Bu tavsiyeler ile başlayan süreç, Mısır ve Sudan arasında, 7 Mayıs 1929 tarihli ‘Nil Suları Andlaşması’na giden yolu açmıştır.
 
1929 Andlaşması, Mısır ile Sudan, Kenya, Tanzanya ve Uganda’yı temsilen İngiltere arasında imzalanmıştır. Bu andlaşma da, Mısır’ın kullanımını öncelikli olarak görmüştür. Andlaşma uyarınca, Mısır’a yıllık 48 km3 ve Sudan’a 4 km3 su tahsis edilmiştir. Mısır, Ocak ayından Temmuz’a kadar süren düşük akım süresince tüm akımı almakta aynı zamanda da yukarı kıyıdaşların baraj inşa faaliyetlerini izleme ve ulusal çıkarına aykırı düşen bir durumda da bunu veto etme hakkına sahip olma yetkisini kazanmıştır. Fakat bu andlaşmaya Kenya’da ve Tanzanya’da hiçbir zaman müracaat edilmemiş veya uygulanmamıştır ve bu ülkeler, andlaşmanın bağımsızlıklarını kazanmalarıyla sona erdiğini iddia etmektedirler.
 
Söz konusu andlaşma ile Mısır su ile ilgili çıkarlarını sağlama almıştır. Çünkü Sudan, sınırları içinde Mısır’ın çıkarlarına aykırı bir su kaynaklarını geliştirme faaliyetine girişmeyeceğini taahhüt etmiştir.
 
1929 Nil Suları Andlaşmasında bulunan; Sudan’da ve Britanya kontrolündeki diğer bölgelerde, Nil üzerinde veya Nil’in kaynağı durumundaki göllerde, Mısır’a gelen suyu azaltacak veya geciktirecek hiçbir sulama ya da enerji projesi yapılamaz, şeklindeki hüküm, Britanya’nın Nil’e, daha doğrusu Mısır’daki tarımsal üretime verdiği önemi göstermektedir.
 
8 Kasım 1959 Mısır-Sudan Nil Suları Andlaşması 
8 Kasım 1959 Nil Sularının Tam Kullanımı Andlaşması, Nil havzasının, en kapsamlı andlaşmasıdır ve toplam akımın 84 km3 olarak hesap edildiği Aswan’da suların tahsisini öngörmektedir. Andlaşma ile Mısır, Aswan’da bir baraj inşa etme hakkını kazanırken, Sudan da Mavi Nil üzerinde Roseries barajını inşa etme hakkını kazanmıştır. Beyaz Nil nehrinin yukarı kesimlerinde, akımı artırmak amacıyla yapılacak çalışmalar sonucunda elde edilecek ilave suyun da, eşit olarak paylaşılacağı hükme bağlanmıştır. Andlaşma ile iki ülke, Daimi Ortak Teknik Komisyon adıyla bir yapının kurulmasını ve Nil nehrine kıyısı bulunan diğer ülkelerin suların yeniden tahsisine yönelik taleplerinin olması durumunda da, ortak bir tutum takınmayı kabul etmişlerdir (Beach 2000:114). Andlaşmanın ilgi çekici yönü, Mısır ve Sudan’ın müzakereleri sürdürürken diğer havza devletleriyle hiçbir danışma mekanizmasını işletmemiş olmalarıdır.
 
Mısır ve Sudan tarafından ortalama akışı 84 milyar/m3/yıl olarak kabul edilen nehirde, buharlaşma kayıpları da 10 milyar/m3/yıl olarak hesaplanmış ve kalan 74 milyar/m3/yıllık miktar iki ülke arasında tahsis edilmiştir. 1959 Andlaşması’nda suların tahsisi su şekilde ele alınmıştır. 1929 Andlaşmasında sırasıyla 48 ve 4 milyar m3/yıl olan Mısır ve Sudan’ın payları, kazanılmış hak olarak kabul edilmiş ve geri kalan 22 milyar/m3/yıl’lık miktar akım ise 7,5 oranında Mısır ve 14,5 oranında Sudan arasında paylaştırılmıştır. Bu durumda Mısır’a tahsis edilen toplam miktar 55,5 milyar/m3/yıl ve Sudan’ın payı da 18 milyar/m3/yıl olarak hesaplanmıştır. Akışın tahminin üzerine çıkması durumunda da, fazla miktarın iki ülke arasında eşit olarak paylaştırılacağı hükme bağlanmıştır.
 
Nil havzasının yukarı kıyıdaş ülkeleri sömürge döneminde yapılan düzenlemelerin kendi kullanımlarını engellemesi nedeniyle söz konusu düzenlemeleri tanımamaktadır. Bu nedenle ortaya çıkan uyuşmazlığı çözmek amacıyla 1999 yılında Nil Havzası İnisiyatifi (Nile Basin Initiative: NBI) adı altında bir oluşum ortaya çıkmıştır. Ancak bu oluşum kuruluş amacı olan havza sorunlarını çözmek konusunda başarılı olamamıştır. 2010 yılına gelindiğinde ise yukarı kıyıdaşlar olan Etiyopya, Tanzanya, Ruanda, Uganda, Kenya ve daha sonra Burundi’nin arasında, bir diğer adı Entebbe Anlaşması olan İşbirliği Çerçeve Anlaşması imzalanmıştır. Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin de anlaşmaya katılma durumunda olduğu ifade edilmektedir.  2011 yılının Temmuz ayında Sudan’dan bağımsızlığını kazanan ve hidroelektrik üretme faaliyeti için uygun coğrafyaya sahip olan Güney Sudan’ın da ileride bu anlaşmaya dahil olması yüksek bir ihtimaldir.  Sudan ve Mısır’ın şiddetli itirazları bulunan bu anlaşma ile söz konusu ülkeler nehir sularında her ilkenin faydalanma hakkı olduğunu vurgulamışlardır. Bu anlaşmaya Mısır ve Sudan güvenliklerinin özellikle su güvenliklerinin tehlikeye girdiklerini düşünerek karşı çıkmaktadırlar. Önümüzdeki dönemde Entebbe Anlaşması’nın Nil havzasındaki temel tartışma konularından birisi olacağı açıktır.
 
Etiyopya’nın Nil nehri sularının