Doğu Tarafı Kurtarıldıktan Sonra Musul’da Durum

Irak Başbakanı Haydar el-Abadi, 24 Ocak 2017 tarihinde Musul’un doğu (sol) tarafının IŞİD’den tamamen temizlendiğini açıklamıştır. Irak güvenlik güçleri, özellikle Terörle Mücadele Gücü, Musul’un doğu tarafını terör örgütü IŞİD’den geri almak için çok zor ve çetin bir savaşa girmiştir. Bu savaşta Irak güvenlik güçlerinin karşısındaki en büyük zorluk IŞİD’in sivilleri canlı kalkan olarak kullanması olmuştur. IŞİD sivilleri kullanarak Irak güvenlik güçlerinin ilerlemesini geciktirmeye çalışmışsa da, Irak güvenlik güçleri üstün yetenek ve beceri göstermiştir. Bu nedenle IŞİD’den kurtarılan mahallerde sivil kayıplar düşük bir seviyede kalmıştır. Aynı zamanda Irak güvenlik güçleri çatışma esnasında, kuşatılmış mahallelerde ailelere güvenli koridorlar açmayı başarmıştır. Musul’un doğu tarafını tamamen kurtardıktan 15 gün sonra askerî durumu şöyle özetleyebiliriz: Irak güvenlik güçleri ve yardımcı kuvvetler, Musul’un batı tarafını IŞİD’den kurtarmak için –çok yakın zamanda verileceği bilinen– Başkomutan’ın (Başbakan’ın) emrini beklemektedir. Irak güvenlik güçleri Musul’un batı tarafında IŞİD’in elinde bulunan yerleri öncelikle hava ve topçu ateşiyle vurarak IŞİD’i soyutlamayı ve örgütün savaş yeteneği ve moralini kaybetmesini amaçlamaktadır. Diğer taraftan, Haşdi Şaabi Sözcüsü Milletvekili Ahmet el-Esedi Musul’un batı tarafındaki savaşta Haşdi Şaabi’nin önemli bir rolü olacağını açıklamıştır.

Musul’un batı tarafındaki savaş hakkında pek çok muhtemel senaryo ve varsayım ortaya atılmasına rağmen, bu savaşta iki ana seçenek görünmektedir. Birincisi, Musul’un batı tarafını IŞİD’den geri almanın doğu tarafından daha az zaman alacağı yönündedir. Bu görüş aşağıdaki verilere dayanmaktadır:

  1. IŞİD mensupları doğu tarafındaki çatışmalarda savaş yeteneğini ve moralini büyük ölçüde kaybetmiştir.
  2. IŞİD’in savaş yöntemleri bütün gizemini kaybetmiştir. IŞİD’in savaş taktikleri, Irak güvenlik güçleri tarafından çözülmüştür. Dolaysıyla da Irak kuvvetlerinin karşılaşacağı yeni bir şey yoktur.
  3. IŞİD, stratejik derinlik, manevra kabiliyeti ve lojistik destek gibi unsurlarını kaybetmiştir. Çünkü doğu tarafındaki mücadelede batı tarafı stratejik derinlik, lojistik destek ve manevra noktası idi.
  4. Batı tarafı doğu tarafına nisbetle alan olarak daha küçüktür. Telafer ilçesi istisnadır. Zira bu ilçe Musul’un batı tarafı içerisinde değerlendirilmemektedir.

Musul’un batı tarafındaki çatışmalarda ikinci ihtimal ise, batı tarafındaki çatışmaların doğu tarafına nisbetle daha zor geçmesi ve daha uzun sürmesi yönündedir. Bu ihtimal aşağıdaki sebeplere dayanmaktadır:

  1. Terör örgütü IŞİD, Musul’un batı tarafındaki çatışmalarda kullanmak için elit bir savaşçı grubunu saklı tutmuş olabilir.
  2. IŞİD’in Musul’un batı tarafındaki kuvvetleri buraya yönelik operasyona –doğuya nisbetle– daha şiddetli ve güçlü bir şekilde karşı koyacaktır. Çünkü IŞİD için burada verilecek mücadele son savaş mahiyetindedir ki, buna umutsuzluk cesareti denir.
  3. Batı tarafındaki mahalleler hem eski evlerden hem de küçük ve dar sokaklardan oluşmaktadır. Bu durumun Irak güvenlik güçlerini doğu tarafına nisbetle daha çok zorlama ihtimali vardır.
  4. Batı tarafındaki sivillerin sayısı doğu tarafına göre daha çoktur. Çünkü batı tarafında yaşayan halkın göç etme fırsatı olamamıştır ve IŞİD’in kontrolü altındaki mahallelerde yaşamaya devem etmektedir.

Bu iki ihtimalden tek bir sonuç çıkarmak mümkündür: Irak silahlı kuvvetleri ne pahasına olursa olsun Musul’un batı tarafını IŞİD’den geri alacaktır. Nitekim Birleşmiş Milletler Irak Özel Temsilcisi Ján Kubiš, 2 Şubat 2017’deki BM Güvenlik Konseyi oturumunda “Irak’ta IŞİD’in günleri sayılıdır” diye açıklamada bulunmuştur.

Musul’un doğu tarafını kurtarılmasının ardından bu alandaki altyapı, insani hizmetler ve diğer koşullara bakılacak olursa, IŞİD’in Musul’un altyapısına, kamu hizmetlerine ve sivillerin mal mülklerine yapmış olduğu tahribat ve yıkımın büyüklüğü ya da doğu tarafını kurtarılması için yapılan hava saldırılarının ortaya çıkardığı tahribat korkunç bir şekilde yüzünü göstermiştir. Ninova Valiliği ve kamu hizmetleri sorumluları bu durum karşında şaşırtıcı ve hayal kırıklığına uğratacak bir şekilde çaresiz kalmışlardır. Musul’un doğu tarafındaki halkın ihtiyaç ve sıkıntıların giderilmesi, özellikle ana hizmetlerin (su, elektrik, ısınma, yakıt, sağlık hizmetleri) karşılamasında yetersiz kalınmıştır. Aynı zamanda Musul’un doğu tarafını kurtardıktan hemen sonra Irak merkezî hükümeti ile Musul yerel yönetimi arasında sivillerin taleplerini yerine getirmek ve sorunlarını gidermek konusunda koordinasyon eksikliği ve karşılıklı destek yetersizliği net bir biçimde görülmüştür. Merkezî hükümet tarafından Musul’un doğu ve batı tarafının, genel olarak Ninova vilayetinin altyapısının, yeniden inşası ve iyileştirilmesi için uzun vadeli stratejik vizyon ve planlar hazırlanmış olmalıdır. Ancak, bu planların uygulaması için Musul’un IŞİD’den tamamen temizlenmesini beklemek gerekir. Musul’un doğu tarafını kurtardıktan sonra halkın ana ihtiyaçlarını karşılamak için hazırlanan kısa vadeli acil durum planlarında büyük eksikler olduğu ortaya çıkmıştır. Başka bir ifadeyle böyle bir planın olmadığından da bahsetmek mümkündür. Irak askerî birimleri IŞİD’le mücadelenin yanı sıra, kurtarılan bölgelerde hem sivillerin ihtiyacı olan ilk yardım ve tıbbi bakım malzemelerini temin ediyorlardı hem de yemek ve su dağıtıyorlardı. Zira bu hizmetleri karşılayan kamu daireleri sahadan tamamen kaybolmuştu.

Yerel yönetimlerin halka hizmet sunmaktaki zayıflığı, sadece Musul’da değil, Irak’ın tüm illerinde görülmektedir. Bunun ana sebebi 2003’ten itibaren uygulanan il meclisleri ve yerel yönetimlerin oluşumundaki kota sistemidir. Bu sistemde yerel yönetimde yer alan kişiler yetenekleriyle değil, parti, mezhep veya aşiret desteğiyle göreve gelmektedir. Bu durum birçok yetkilinin gerekli beceri ve deneyimden yoksun olması sonucunu doğurmaktadır. Diğer taraftan yerel yönetimlerde bu şekilde görev alan kişiler gerekli beceri ve deneyime ihtiyaçları olmadığını düşünmektedir. Çünkü partileri, mezhebi grupları ve aşiretleri tarafından bu görevlere getirildiklerinde, bir yanlış yaptıkları zaman bu unsurların kendilerini koruyacakları konusunda bir şüpheleri yoktur.

Doğrusunu söylemek gerekirse, başta eğitim kuruluşları ve üniversite olmak üzere, Musul’da bazı devlet kurumları doğu tarafının IŞİD’den kurtarılmasından hemen sonra hizmete başarılı bir şekilde başlamıştır. Bu hizmetler doğrultusunda öğrenciler, personel ve öğretmenlerin işlemlerini yürütmek için acil talimat verilmiştir. Kayıt ve benzeri bürokratik işlerin yürütülmesi için güvenli yerler ayarlanmıştır.

Irak Ulusal İttifakı Başkanı Ammar el-Hakim 1 Şubat 2017’de Zikar Vilayet Meclisi’ni ziyareti çerçevesinde Zikar’ın yerel yönetimiyle gerçekleştirdiği bir toplantı sırasında “ülkenin içinde olduğu zor şartlarda Ulusal İttifak size herhangi bir söz vermeyecektir. İttifak sadece güvenilirliği pekiştirmek istiyor. Irak’ın imkânları savaş sebebiyle zayıf duruma gelmiş ve kaynakları bir hayli tükenmiştir” açıklamasını yapmıştır. Irak Başbakanı’nın üyesi olduğu siyasi koalisyon liderinin açıklamasına bakılırsa, merkezî hükümetin istikrarlı orta ve güney illerin ihtiyaçlarını karşılayamadığı için ön alıcı bir özür dilediği görülmektedir. Buna karşılık merkezî hükmet diğer bölgelere nispeten daha istikrarlı bölgelere dahi hizmet sunmakta güçlük çekerken, savaş nedeniyle genel ve özel mal varlıkları büyük oranda harap ve zarar gören illere (Diyala, Selahaddin, Enbar, Ninova) ne yapacaktır?

Yukarıdaki verilere dayanarak üzerinde önemle durulması gereken bir diğer husus da, hem IŞİD’in elinde bulunan ya da kurtarılmış bölgelerde yaşayan hem de yaşanan çatışmalar sebebiyle Irak’ın diğer vilayetlerine ya da komşu ülkelere sığınan Musul halkının psikolojik durumudur. Kendi şehirlerinin harabeye dönmesi, hizmetlerin neredeyse yok olması, merkezî hükümetin ortaya bir şeye koymaması ve siyasi güçlerin IŞİD’den sonra Musul’u yönetme konusunda hemfikir olmaması, vatandaşlarda bir korku ve psikolojik baskı yaratabilir. Bu durum Musul’daki halkın yeninde bölgelerini terk ederek Irak’ın içinde ya da dışında güvenli yerler aramalarına sebep olabilir. Terk edilen yerleri de başkaları dolduracaktır. Bu olay, muhtemelen şehirde demografik değişime neden olacaktır. Dolaysıyla Musullu ailelere güven sağlayıcı mesajlar ve umut sinyalleri verilmesi gerekmektedir. Musul halkının şehirlerine bağlanmaları ve orada kalmaları yönünde önemli adımlar atılmalıdır. Bu konuda şu adımlar önerilebilir:

  1. Eylül 2017’de yapılması planlanan il meclisi seçimlerinde Musul ilini istisna ederek Musul’daki seçimi başka bir tarihe ertelenmesi. İl meclisi seçimleri Musul’da ertelenmezse, siyasi güçler ve yerel yönetim, bütün çabasını seçimleri kazanmak ve nasıl oy toplayacakları üzerinde yoğunlaştıracağından şehrin yeniden inşası ve halkın sorunlarının çözümüyle ilgilenmeyeceklerdir. Irak’ta her seçimde olduğu gibi Musul, yeniden imarın yerine rekabet ve çatışma durumuyla karşı karşıya kalacaktır.
  2. Musul’un yeniden imarının ve bu amaçla tahsis edilen bütçenin ve Irak içinden ya da dışından gelen bağışların koordine edilmesi amacıyla herhangi bir partiye bağlı olmayan ve dürüstlüğüyle tanınan üyelerden oluşan bir yüksek komisyon kurulmalıdır.
  3. Musul vilayetinin yeniden inşası için ulusal bir kampanya çerçevesinde Irak’ın tüm vilayetlerinden imar ve bakım ekipleri toplanarak Musul’a gönderilmelidir.
  4. Gönüllü girişimler desteklenmeli, sivil toplum kuruluşları motive edilmelidir. Örneğin Musul’da gençlerin semtleri temizlemek için başlattığı kampanyalar gibi genç oluşumlara yeterli destek sağlanabilir. Zira Musul toplumu arasında güvenin yeniden sağlanması için bu tür kampanyalar önemlidir.
  5. IŞİD’e karşı savaştan dolayı tahrip edilen bölgelerin yeniden imarına yönelik –İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’nın yeniden inşası için oluşturulan Marshall yardımı gibi– bölgesel ve uluslararası bir koalisyon oluşturulması için yoğun diplomatik çaba göstermelidir. Çünkü bu bölge ve illerdeki hasar ve yıkımın oldukça büyüktür. Bu durum merkezî hükümetin gücünü aşmaktadır. Özellikle köprüler, ana yollar, üniversiteler, hastaneler, su ve elektrik tesisleri gibi stratejik altyapı hizmetleri konusunda önemli adımlar atılması gerekmektedir. Tabii ki bu öneriyi gerçekleştirmek için Irak hükümeti ve komşu ülkeler ile uluslararası güçler arasında siyasi uzlaşıya varmak ve uygun bir ortam sağlamak gerekmektedir. Aynı zamanda Irak’ın dış politikasında komşu ülkelerle anlaşmazlıklarını işbirliğine dönüştürmek için büyük çaba göstermesi yerinde olacaktır. Bu konuda Irak hükümeti yatırım, ekonomi ve stratejik ortaklık sunmalıdır. Irak, komşu ülkeleri, uluslararası düzeydeki Irak’ın yeniden inşa edilmesi çabalarına katılmalarını teşvik edebilir. Bölgesel ve uluslararası çabalara uygun ve güvenli bir ortam oluşturmak için Irak hükümeti komşu ülkeler ve bölgedeki etkin güçlerle uluslararası güvenlik alanındaki işbirliği ve koordinasyon konusunda yeni mekanizmaların oluşmasına öncülük edebilir.