İdlib'de Neler Oluyor?

Hayat Tahrir El-Şam (HTŞ) İdlib’de bünyesinde ılımlı silahlı fraksiyonları barındıran Ulusal Kurtuluş Cephesi (UKC) mensuplarından Nureddin Zengi hareketine karşı saldırı başlatmışken ılımlı gruplar Menbiç ve Fırat'ın doğusundaki olası operasyon için hazırlık yapmakla meşguldü. HTŞ saldırıları sırasında daha önce IŞİD’in de kullandığı “haklı yöntemin galip gelmesi için düşmanlarını katletme” yönündeki argümanları kullandı. Bu çatışmalar sonucunda HTŞ kısa sürede önemli bir ilerleme kaydetti. HTŞ'nin İdlib’de varlığını ve etkisini genişletmedeki başarısı, İdlib'deki ılımlı ve radikal gruplar arasındaki güç dengesinde makasın HTŞ lehine açılmasına neden olacaktır. Radikaller lehine ortaya çıkan bu denge ise Esad ve müttefiklerine İdlib'e dönük kapsamlı bir operasyon ve dolayısıyla Soçi mutabakatının hükümlerinin çiğnenmesi amacıyla kullanılacaktır.

Ne oldu?
Çatışmalar öncesinde Zenki hareketinin kontrolü altında bulunan Bereket Dağının yakınında, Telaad bölgesinde 5 HTŞ üyesinin öldürülmesini takiben HTŞ ve Zengi arasında gerginlik yaşandı. 31 Aralık 2018'de etkili liderlerden oluşan bir jüri toplandı ve Zengi hareketinin üyelerinden 7'sinin suikast zanlısı olarak teslim edileceği belirtildi. Zengi bu doğrultuda 4 üyesini teslim etti ve diğer 3'ünü de bulma sözü verdi. Ancak, 1 Ocak 2019’un erken saatlerinde HTŞ Telaad olayını bahane ederek batı Halep’te Daret İzze kasabası ile Bereket Dağına saldırı başlatmak için savaşçılarını harekete geçirdi. Dahası, HTŞ üyeleri İdlib'in kuzey ve güneydoğusundaki bazı şehirleri kapsayacak şekilde saldırıyı genişletti. Bu da UKC'nin diğer fraksiyonlarını kışkırttı; UKC liderliği, savaşı durdurarak ele geçirdiği şehirlerden askerlerini çekinceye dek HTŞ’ye karşı resmen savaş ilan etti. Bu yazının yazıldığı sırada HTŞ yedi stratejik alan üzerinde kontrolü sağlamıştı. Bunlar Daret İzze, Bereket Dağı, Han el-Assal, Samaan kale yolu, Tekad, Busratun ve Acil köyleridir. Aynı şekilde bazı raporlar Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgelerindeki Ulusal Orduya bağlı bazı grupların, 9. Tugay ve Ahrar Adnan Topluluğu gibi kimi kuvvetleri HTŞ’ye karşı UKC’yi savunmak için gönderdiğini doğruladı. İki taraf arasındaki mücadele dördüncü gününe ulaştığında siviller dahil yaklaşık 50 kişi hayatını kaybetmiş ve onlarca insan yaralanmıştı.

HTŞ stratejik bölgeleri neden şimdi kontrol ediyor?
Önde gelen bölgesel ve uluslararası aktörler tarafından terörist bir grup olarak görülen HTŞ, Suriye için olası bir siyasi çözümde görmezden gelinemez önemli bir sembol olmanın yolunu bulmaya çalışmakta. Ancak yakın geçmişte HTŞ’nin hiç de işine gelmeyecek iki önemli olay meydana geldi. Bunlardan ilki, Afrin ile Türkiye arasında olası bir sınır kapısının açılmasıyla Afrin ve çevresinin özgürleştirilmesidir. Bu durumda ana yol, büyük olasılıkla malları ve yeniden inşa malzemelerini Türkiye'den Suriye’deki ılımlı gruplara, Türkiye destekli Ulusal Ordu kontrolü altındaki alanlara taşımak için kullanılacaktır. İkinci olay ise terörist grupların İdlib'den çıkarılması ile başta M-4 Şam-Halep karayolu olmak üzere uluslararası yolların açılmasını öngören Soçi mutabakatıdır. HTŞ bu sıkışmışlığı aşmak için, batı Halep'in stratejik bölgelerini kontrol ederek Soçi ve Astana süreçlerinin garantörlüğünü üstlenen Türkiye karşısında konumunu güçlendirmeye çalışmaktadır.

Afrin'i tepeden gören stratejik önemdeki Bereket Dağını kontrol etmek, HTŞ’ye Türkiye'nin müttefiki olan Ulusal Ordu’yu tehdit etme olanağı tanıyacaktır. Ayrıca, Daret İzze kentini ve Daret-İzze-Mansure-Halep yolunu kontrol etmek, HTŞ'ye Halep’ten Afrin’e hatta Menbiç ve Fırat’ın doğusuna kadar muhalif bölgelerden gelecek olası destek güçlerinin önünü kesme, ikmal yollarını kapama, gözetleme ve ekonomik fayda elde etme gibi çeşitli kazanımlar sağlayacaktır.

Dolayısıyla, bu bölgelerin kontrolü İdlib’deki çoğu Türk gözlem noktasının HTŞ’nin gözetimi altında olması anlamına gelecek; bu da Türkiye’nin HTŞ’ye karşı bir eylemde bulunma imkanını sınırlandıracak ve aynı zamanda HTŞ’nin ortadan kaldırılmasının da önüne geçecektir. Türkiye HTŞ’nin önde gelen din adamları tarafından “kafir rejim olarak nitelendirilmekte ve işbirliği yapılması yasaklanmaktadır.” Bu açıdan düşünüldüğünde HTŞ’nin stratejik bölgeleri denetlemesine izin vermenin Türkiye açısından yaratacağı riskler ortadadır.

Öte yandan, UKC’nin ılımlı gruplarının mağlubiyeti ve HTŞ’nin kuzey İdlib ile batı Halep’teki stratejik bölgeleri kontrol etmesi iki ana sonuç doğuracaktır. İlk olarak, Esed rejimine, terörist grupların kontrolünde olduğu için İdlib'e yönelik kapsamlı saldırı başlatması için bir bahane sağlayacaktır. Bu da İdlib ve çevresinde yaklaşık 4 milyon insanın bulunduğu gerçeği göz önüne alındığında ciddi bir insani felaket olan ikinci sonucu beraberinde getirecektir. El Kaide’ye bağlı bazı küçük grupların UKC'ye karşı HTŞ'ye katıldıklarını düşündüğümüzde önümüzdeki dönem UKC ve müttefikleri için kritik öneme sahip. Soçi anlaşmasının da öngördüğü şekilde İdlib'i tüm terörist gruplardan temizlemek, böylece İdlib ve komşu bölgelere siyasi istikrar getirmek için şu an doğru an olabilir.