Irak’ta Hükümet ve Türkmenlerin Durumu

Irak’ta IŞİD’le mücadele ve Musul Operasyonu sürerken,  30 Ocak 2017 tarihinde Irak’taki boş olan bakanlıklara ilişkin olarak Irak Parlamentosu’nda yapılan oylamada, Irak İçişleri ve Savunma Bakanlıklarına yeni isimler getirilmiştir. Irak İçişleri Bakanlığı görevini Bedir Örgütü’nden (Şii) Kasım El-Araci, Savunma Bakanlığı görevini ise Irak Güçleri Birliği Koalisyonu’ndan (Sünni) İrfan El-Hayali almıştır. Savunma Bakanlıklarının yanı sıra Sanayi ve Ticaret Bakanlıkları da oylamaya girerken, her iki bakanlık için de verilen isimler kabul edilmemiştir. Haydar El-Abadi tarafından Sanayi Bakanlığı için aday gösterilen İnam El-Ubeydi ve Yusuf El-Esedi Irak Parlamentosu tarafından kabul edilmezken, Ticaret Bakanlığı için aday gösterilen Tuzhurmatu’dan Türkmen asıllı Necmettin Muhsin Abbas ise Türkmen Milletvekillerinin itirazı sonucu reddedilmiştir. Özellikle Irak Türkmen Cephesi Başkanı ve Kerkük Milletvekili Erşat Salihi ile Selahaddin Milletvekili Niyazi Mimaroğlu, Haydar El-Abadi tarafından Irak Parlamentosu’na sunulan Türkmen adayın Dava Partisi içerisinden ve mezhep odaklı bir kimliğe sahip olduğu gerekçesiyle yoğun itirazda bulunmuştur. Bunun üzerine Irak Parlamentosu tarafından Necmettin Muhsin Abbas’ın ismi onay almamıştır. Öte yandan Irak Türkmen Cephesi tarafından Haydar El-Abadi’ye Yalçın Mehdi Beyati ismi önerilse de Haydar El-Abadi tarafından kabul görmemiştir. Böylece Ticaret Bakanlığı görevi boş kalırken, Türkmenlerin hükümette temsil problemi çözülememiştir. Zira Türkmenler Ağustos 2015’te Irak hükümeti tarafından alınan karar doğrultusunda bakanlık sayısının azaltılması ve bazı bakanlıkların birleştirilerek tek bakanlık haline dönüştürülmesi sonrasında ellerinde bulunan tek bakanlığı da kaybetmiştir. Muhammed Mehdi Beyati’nin üstlendiği Irak İnsan Hakları Bakanlığı, Irak hükümetinin aldığı kararla lağvedilmiş ve Türkmenlerin hükümetteki temsiliyeti ortadan kalmıştır. Bu nedenle Türkmenler büyük rahatsızlık duymaktadır. Irak Türkmen Cephesi Başkanı ve Kerkük Milletvekili Erşat Salihi bu rahatsızlıklarını açık bir biçimde dile getirmekte ve Irak hükümet tarafından Türkmenlere verilen sözlerin tutulmadığını her platformda dile getirmektedir. Erşat Salihi, kendilerinin mezhepçilikten uzak, gerçek anlamda Türkmenleri temsil edebilen bir kişinin bakan olmasını istediklerini, kendileriyle müzakere edilmeden Türkmenleri temsilen bir kişinin görevlendirilmesini kabul etmeyeceklerini net olarak ifade etmektedir.

Nitekim Türkmen kimliği Irak’ta gittikçe erozyona uğramaktadır. Türkmenler 2003 sonrası Irak’taki siyasi sistem içerisinde hak ettikleri pozisyona gelemezken hem yerel hem de genel politikada günden güne geri plana atılmıştır. Özelikle 2014 Haziran’ında IŞİD’in Irak’ta hakimiyet bölgeleri oluşturmasından sonra, siyasi olarak geri planda kalan Türkmenler, IŞİD’in ortaya çıkardığı bütün olumsuzluklarla karşı karşıya kalmıştır. Türkmenler doğrudan IŞİD’in hedefi haline gelirken, IŞİD’in kontrol ettiği ya da etkide bulunduğu başta Telafer ve Musul olmak üzere, Kerkük, Tuzhurmatu, Diyala gibi yerlerden göç etmek zorunda kalmıştır. Mevcut durum itibariyle 600 binden fazla Türkmen’in mülteci konumuna düştüğü söylenmektedir. Türkmenlerin bir kısmı Irak’ın güneyindeki Necef, Kerbela, Hille gibi bölgelere göç ederken, bir kısmı da Irak’ın kuzeyinde Duhok ve Erbil’e bir kısmı ise Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmıştır. Böylelikle Türkmenler göç ettikleri bölgelerde azınlık nüfus konumuna düşmüştür. Sosyal hayatın uzağında kalan Türkmenler, gittikleri bölgelerde yabancılık çekmiş, işsizlik, eğitimsizlik gibi sorunlarla karşı karşıya kalmıştır.

Bununla birlikte IŞİD’le mücadelede önemli bir ilerleme sağlansa bile halen Türkmen yerleşimleri IŞİD tehdidiyle karşı karşıyadır. Örneğin 2014’te 86 gün boyunca IŞİD’in ablukası altında kalan Tuzhurmatu’ya bağlı Türkmenlerin yaşadığı Amirli nahiyesine 6 Şubat 2017 tarihinde IŞİD tarafından yeniden bir saldırı düzenlenmiş, ancak bölgedeki Türkmen gücü bu saldırıları bertaraf etmiştir. Kerkük ve çevresindeki Türkmen bölgelerine de zaman zaman IŞİD tarafından saldırı düzenlenmektedir. Öte yandan 17 Ekim 2016’da başlatılan Musul operasyonunda Musul’un doğu yakası IŞİD’den temizlenmekle birlikte, batı tarafındaki operasyonun hazırlıkları yapılmaktadır. Ancak IŞİD’in Musul’un batısında daha fazla bir direnç göstermesi beklenmektedir. Ayrıca Musul’un batı yakasında doğu tarafına göre daha fazla nüfusun yaşaması ve şehir yapılanmasının daha sıkı bir niteliğe sahip olması operasyonu zorlaştıracağından, operasyonun doğu tarafına göre daha uzun sürmesi beklenmektedir. Musul’daki operasyonunu uzaması, Telafer’deki operasyonu da olumsuz yönde etkileyebilecek niteliktedir. Zira bölgelerin sadece IŞİD’den temizlenmesi yeterli olmayacak, güvenliğin nasıl ve kim tarafından sağlanacağı da kurtarılan bölgelerdeki istikrar açısından önemli olacaktır. Musul’dan önce Telafer IŞİD’den kurtarılsa dahi, Musul operasyonu tamamlanmadan Türkmenlerin Telafer’e geri dönüşü mümkün olmayacaktır.

Öte yandan IŞİD’le birlikte özellikle Telafer’deki Türkmenler arasında çıkan mezhepsel gerginliğin de giderilmesi, Telafer’e Türkmenlerin dönüşü öncesinde en önemli konulardan biri olacaktır. Nitekim halen Tuzhurmatu’nun çevresindeki Türkmen yerleşimleri Yengice ve Bastamlı, IŞİD’den temizlense bile, buradan göç eden Türkmenler halen yerlerine dönebilmiş değildir. Sünni Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı Yengice ve Bastamlı halkı içerisinden bazı kişilerin IŞİD’e destek verdiği yönündeki bilgiler, Şii Türkmenlerin yaşadığı Tuzhurmatu’da Türkmenler arasında gerginlik ortaya çıkarmış, bu gerginlik giderilebilmiş ve uzlaşı sağlanabilmiş değildir. Bu nedenle Telafer’in de IŞİD’den kurtarılması sonrasında, benzer biçimde Telafer konusunda da sosyal uzlaşı adımlarının atılması gerekecektir. Bu konuda Birleşmiş Milletler Irak Özel Temsilcisi Jan Kubis de bir adım atarak, Türkmen yetkililerle bir görüşme gerçekleştirmiştir.

Ancak kısa vadede Türkmenlerin sorunlarına bir çözüm üretilmesi çok mümkün görünmemektedir. IŞİD’le savaş devam etmekle birlikte, IŞİD sonrası yeniden yapılanma ve siyasi-sosyal dengelerin sağlanması için büyük bir çabaya ihtiyaç duyulmaktadır. Bu kapsam içerisinde Türkmenlerin sorunlarının en azından bir kısmının çözülmesine çalışılması az da olsa Türkmenleri rahatlatacaktır. Mevcut durum itibariyle Türkiye ve Irak arasındaki ilişkilerin giderek iyileşmesi de Türkmenlerin Irak’ta daha iyi bir konuma gelmesinde kolaylaştırıcı olabilir. Ancak öncelikle Türkmenlerin daha bütüncül ve etnik, mezhebi, siyasi çıkar ayrışmalarından uzak durarak, Türkmen kimliğini önceleyerek hareket etmesi, Türkmenlerin sorunların çözülmesindeki en kritik konudur.