Iraklı Sünnilerin Federalizm Tartışması

Bilgay Duman, Araştırmacı, ORSAM
Aslında son 2-3 yılda Sünni Araplar, federal bölgeler oluşturulması taleplerini yüksek sesle dillendirmişlerdi. Hatta 2011'in son aylarında, Sünni Arapların yoğun olarak yaşadığı Selahattin, Anbar ve Diyala il meclislerinde, federal otonom bölge olma kararları alınmış, Irak Bakanlar Kurulu'nun bu kararları reddetmesi süreci durdurmuştu. Aynı dönemde Sünni Araplar, yaşadıkları bölgelerdeki hizmet yetersizliklerini gerekçe gösterilerek hükümet karşıtı protesto gösterileri düzenlemişlerdi. Şimdilerde Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak görev yapan Usame Nuceyfi'nin de aralarında bulunduğu Iraklı Sünni politikacılar, dönemin Başbakanı Nuri Maliki'nin kabinesinde yer alan ve doğrudan halka hizmet götürmekle sorumlu olan Bakanların görevden alınmalarını, bakanlıklarının yetkilerinin yerel yönetimlere devredilmesini talep etmişlerdi. Bağdat o taleplerin bir kısmını karşıladıysa da Sünni siyasetçiler üzerinde artan hükümet baskısından dolayı Sünni Arapların yaşadığı bölgelerdeki protestolar devam etti.
 
2012 sonunda Anbar, Musul ve Selahattin’de başlayan gösteriler, Kerkük ve kısmen Diyala’ya ulaştı. Sünni Araplar temelde; ülkedeki Sünni Arap siyasetçilere yapıldığını iddia ettikleri baskılara son verilmesi, yeni terör yasasının güvenlik güçlerine tanıdığı keyfi uygulama ayrıcalığının iptal edilmesi, Maliki hükümetinin izlediği öne sürülen mezhepçi politikaların sonlandırılması, tutukluların serbest bırakılması ve Sünni bölgelerdeki yetersiz devlet hizmetlerinin artırılmasını talep ediyorlardı. Bu gösteriler esnasında Sünni Arapların federal bölge taleplerini de ısrarla vurgulamaları, üstelik Anbar'daki gösterilerde Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) bayraklarının yer alması, (çoğu Sünni olan) Kürtler ile Sünni Arapların federalizm konusunda işbirliği yaptıkları algısını doğurdu. Bugünkü sürece bakıldığında, Sünnilerin merkezi siyasetten yerel siyasete kayma eğilimini sürdürdükleri görülüyor.
 
Sünni Araplar ile Kürtlerin yakınlaşması
 
2010 genel seçimlerin ardından, Irak merkezi hükümetine karşı Kürtler ve Sünni Arapların işbirliği belirginleşti. Sünni Araplar arasındaki federalizm yanlıları, bu işbirliğini yoğun biçimde desteklemeye başladılar. Nitekim 18 Aralık 2014 tarihinde gerçekleştirilen ve Nuceyfi'nin organize ettiği söylenen bir konferansta, Sünniler yeni talepler ortaya koydular. Irak'taki Sünni Arap siyasetçilerin büyük bölümünü biraraya getiren o konferansa IKBY'nin başkenti Erbil'in ev sahipliği yapması, Kürtlerin Sünni Araplara desteğini gösterir nitelikte. Sünni Arapların, Erbil Konferansı'nın ardından 9 maddelik bildiriyle dillendirdikleri talepler, IŞİD'in yenilmesi sonrasında hükümet ile yerel yönetimlerin konumu konusundaki pazarlık noktaları gibi görünüyor. Özetle, İbadi hükümetinin politikalarını doğrudan eleştiren Sünni Arapların, mevcut durumdan rahatsız olduklarını söylemek mümkün. Her ne kadar Erbil ve Bağdat, petrol gelirlerinin paylaşımı konusunda uzlaşsalar da Irak merkezi hükümetinin bazı uygulamaları Kürtleri de rahatsız ediyor. Özellikle iki konu, Sünni Araplar ve Kürtleri yeniden yanyana getiriyor.
 
Bu konuların başında, Erbil Konferansı'nın sonuç bildirgesinde de geçtiği gibi, IŞİD'e karşı başlayan Irak'taki milisleşme süreci geliyor. Şii Arapların milisleşmesi, Sünni Araplar kadar Kürtleri de endişelendiriyor. IŞİD ile mücadele amacıyla kurulan "Haşti Şaabi" isimli (Türkçe "Millet Yığını" anlamına gelen fakat uygulamadaki anlamıyla “Gönüllü Birlikler” olarak anılan) Şii Arap milis güçlerinin, Sünni Arapların yaşadığı yerler ve tartışmalı bölgelerde etkinlik kurması dikkat çekiyor. Bağdat'ın desteklediği Şii milislerin, IŞİD tehdidinin sona ermesinin ardından Sünni halka baskı yaratmasından korkuluyor.
 
Keza "Haşti Şaabi" milislerinin Irak güvenlik güçlerine devşirilme kararı, merkezi hükümetin güvenlik birimlerinde zaten Şiiler lehine oluşmuş durumun devamına yol açacağından, ayrı bir mesele teşkil ediyor. Sünniler, güvenlik güçleri içerisinde mezhep dengesinin sağlanmasını talep ediyorlar. Her vilayetin kontrolünün orada yaşayan halka bırakılmasını istiyorlar. Böylece merkez siyasette etkili olamayan Sünni Araplar, kendi yaşadıkları bölgelerde etkin güç olmayı hedefliyorlar ki bu da onların federal bölge oluşturma düşüncelerini kuvvetlendiriyor.
 
Kürtler de Irak'taki federal yapının daha gevşek bir sisteme dönüşmesi için baskı yapıyorlar. Petrol anlaşmaları, gümrük uygulamaları ve peşmergelerin kullanılmasıyla Irak'taki federalizmin sınırlarını zorlayıp genişletiyorlar. Dolayısıyla Sünnilerin federal bölgeler yönünde talepkar davranmaları, Kürtlerin elini rahatlatıcı bir hamle olarak değerlendirilebilir. Nitekim Bağdat ile yapılan son anlaşma çerçevesinde, Erbil'in Irak bütçesinden alacağı payın yüzde 17 olarak kabul edilmesi ve IKBY'den çıkarılan petrolün satışına Bağdat'ın onay vermesiyle Kürtler bir adım daha ilerlediler.
 
Kürtlerin, 2003'teki ABD işgaliyle başlayan dönemde, kriz anlarındaki adımları sayesinde yaşananlardan kazançlı çıkması, Sünni Arapların hükümette yarattığı/yaratacağı baskıya destek vermelerini sağlıyor. Son dönemde peşmergelerin, ABD öncülüğündeki koalisyon kuvvetlerinin desteğiyle, Irak'ın kuzeyinde IŞİD'e karşı ilerleme kaydedip Musul'un Sincar ilçesi gibi bazı bölgeleri ele geçirmeleri, Sünni Araplar ve Kürtler arasındaki işbirliğini güçlendirebilir. Sünni Araplar açısından, mevcut durum itibarıyla, Irak merkezi hükümeti yerine Kürtler daha tercih edilebilir görünüyor.
 
Sünni Araplar ve federalizm
 
Yine de Sünniler, federal bölgeler oluşturulmasının gerekliliğinden henüz tam emin değiller. IŞİD'in ele geçirdiği bölgelerdeki yapılanma çalışmaları ve Sünni bölgelerin yeniden imarı konusunda merkezi hükümetten destek alınamaması konusunda tereddütler yaşanıyor. Oluşacak bir federal yapıda, merkezi hükümetin Sünni Arap bölgeleri yeteri kadar desteklememesi ya da IŞİD'in yarattığı hasar nedeniyle pozitif ayrımcılık uygulamaması durumunda, yeraltı kaynakları fakir olan Sünni Arap bölgelerinin şartları daha da kötüleşebilir. Bu olasılık, Sünni Arap siyasetçilerde ikilem yaratıyor. Böyle bir durumda federalizm yanlısı Sünni Arap siyasetçiler suçlanacağından, bu fikri benimseyen siyasetçiler, uluslararası destek arayışına girmiş durumdalar.
 
Bu bağlamda Nuceyfi’nin düzenlediği konferansa İngiltere, ABD ve bazı Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin diplomatik temsilcilerinin katılması dikkat çeken bir nokta. Sünni Arapların federal bölgeler elde etmesi ve bundan sonuç alınması, Suriye'de federal bölgeler etrafında çözüm üretme yoluna gidilmesi fikrinin akıllara gelmesine yol açabilir. Kürtlerin Suriye’nin kuzeyindeki üç bölgede oluşturdukları kantonlara ilaveten Sünni Arapların da özerk yönetim talepleri ortaya çıkabilir. İktidarı bırakmak istemeyen ama Şam ile çevresi hariç neredeyse hiçbir bölgeyi kontrol edemeyen Devlet Başkanı Beşşar Esed, konumunu koruması şartıyla "federal Suriye" fikrine pek uzak durmayabilir.
 
Sonuç olarak Irak'ta IŞİD sonrası yeni bir yapılanmanın ayak sesleri duyuluyor. Ancak ortaya çıkması muhtemel böylesi bir yapının zorluklarla karşılaşacağı her adımda anlaşılıyor. Ülkede federalizmin yeniden gündeme gelmesi, tartışmalı birçok konuyu iyice karmaşıklaştırma potansiyeli taşıyor. Petrol gelirlerinin paylaşımı, ihtilaflı bölgelerin durumu, Kerkük meselesi, sınırların kontrolü, milis güçlerin varlığı gibi konular yeniden gündeme gelebilir; Sünni Araplar arasındaki yerel çatışma dinamikleri ortaya çıkabilir. 2003'ten sonra Şiilerin yoğun olduğu Irak'ın güneyinde federal bölgeler kurulması yönünde eğilim gösteren gruplar da yeniden seslerini yükseltebilir. Tüm bunlar Irak'taki ayrışmanın fitilini ateşleyebilir. Hatta Irak'ta en bütüncül grup olarak görünen ama halen kendi iç problemlerini tam anlamıyla çözemeyen Kürtler arasında bile bu durumun yansımalarıyla karşılaşılabilir.
 
Bu yazının orijinali Aljazeera Türk internet sitesinde yayınlanmıştır.