IŞİD’in Kerbela Saldırısının Anlamı

Irak’ın Şiilerin yoğun olarak yaşadığı Kerbela vilayetinde 7 Haziran 2016 tarihinde bomba yüklü araçla düzenlenen saldırıda ilk belirlemelere göre 8 kişi hayatını kaybederken, 20’den fazla kişi de yaralanmıştır. Saldırıyı IŞİD üstlenmiştir. Saldırıda IŞİD’in Irak’ta hakimiyet sağlamasından sonra Irak’ın en büyük Şii dini merci Ayetullah Ali El-Sistani’nin “cihad fetvası” sonrasında kurulan Haşdi Şaabi üyelerinin hedef alındığı söylenmektedir. IŞİD’in yaptığı bu terör saldırıları Irak için artık hayatın sıradan bir parçası haline gelirken, son saldırının Kerbela’da gerçekleşmiş olması, bu saldırıyı yer, zaman ve mahiyet bakımından diğer saldırılara göre farklı bir niteliğe büründürmektedir. Kerbela, Irak’ın en güvenli şehirlerinden biri olarak bilinmekle birlikte, Hz. Abbas ve Hz. Hüseyin Türbelerinin bu şehirde bulunması nedeniyle Müslümanlık ve özellikle Şiiler için kutsallığa sahip olması da saldırıyı Irak’taki diğer saldırılardan ayırmaktadır. Kerbela, aynı zamanda pek çok Şii din adamına (Ayetullah) bağlı Şiilerin dini eğitim aldığı “ilmiye havzası” olarak bilinen dini eğitim merkezlerinin de olması nedeniyle Şiiler için önemli bir merkezdir. Bu nedenle hem Irak merkezi hükümet tarafından hem de Haşdi Şaabi ve Şii milis yapılanmalara tarafından sıkı bir biçim de korunan Kerbela’da yaşanan bu saldırının satır aralarına bakmak yerinde olacaktır.

Öncelikle Kerbela’da gerçekleştirilen saldırının mahiyeti dikkat çekmektedir. Daha önce de ifade edildiği gibi Irak’ın en güvenli vilayetlerinden biri olan Kerbela’da bombalı araç kullanılarak bu çapta bir saldırı düzenlemesi, Irak’taki güvenlik boşluğunu gösterir niteliktedir. Kerbela’nın, dini bir önem taşıması ve IŞİD’in hakim ve güçlü bir konumda olduğu Anbar vilayetine sınır olması nedeniyle de güçlü biri biçimde korunduğu bilinmektedir. Bu nedenle IŞİD’in Kerbela’da düzenlediği bu saldırı, güvenlik risklerini ortaya koymaktadır. Bununla birlikte saldırının Kerbela gibi Şiilerin kalbi konumunda bir vilayette düzenlenmesi, IŞİD’in Şiileri hedef aldığını gösterir niteliktedir. IŞİD, Kerbela gibi sıkı korunan ve Şiilerin yoğun olarak yaşadığı bir vilayette bombalı araçla saldırı düzenleyerek, eylem yapma kapasitesini ortaya koymakta ve güç gösterisi yapmaya çalışmaktadır. IŞİD bu saldırıyla sadece Sünnilerin ya da karma nüfusun yaşadığı bölgelerde değil, Kerbela gibi Şiilerin yaşadığı bir vilayette de saldırı yapabileceğini göstermeye çalışmaktadır. Nitekim, saldırı sonrası IŞİD tarafından yapılan açıklamada bu saldırının arkasının geleceği yönünde bir açıklama da yapılmış, böylece kendisine karşı savaşan taraflara karşı “gücünün bitmediği” mesajını vermeye çalışmıştır.

Aynı zamanda bu saldırı bir IŞİD için bir “meydan okuma” niteliğini de taşımaktadır. Bilindiği gibi Haşdi Şaabi ve Şii milisler, IŞİD’le mücadelenin ana unsuru haline gelmiş ve pek çok bölge Haşdi Şaabi ve Şii milis grupların desteğiyle IŞİD’den kurtarılabilmiştir. Hatta bu durum Irak merkezi hükümet ile Haşdi Şaabi arasında bir çekişme yaratmış, Haşdi Şaabi Irak hükümetinden farklı davranmaya başlamıştır. Tikrit operasyonu bunun en önemli örneklerinden birini oluşturmaktadır. Irak Ordusu’nun birkaç başarısız girişiminden sonra Haşdi Şaabi ve Şii milis grupların destek vermesiyle Tikrit ancak kurtarılabilmiştir. Bu noktada IŞİD’in en fazla Haşdi Şaabi ve Şii milis yapılanmalar tarafından zarara uğratıldığını söylemek yerinden olacaktır. Haşdi Şaabi ve Şii milis yapılanmaların en güçlü olduğu yerlerden biri olan, hatta Hz. Hüseyin ve Hz. Abbas Türbe Yönetimleri (Atabel Hüseyniye ve Atabel Abbasiye) tarafından desteklenen milis yapılanmaları tarafından şehrin özel olarak korunduğu Kerbela’da IŞİD’in saldırı düzenlemiş olması, IŞİD’in Haşdi Şaabi ve Şii milis gruplara karşı bir “meydan okuması” olarak değerlendirmek mümkündür.

Öte yandan saldırının zamanlaması da dikkat çekicidir. Öncelikle saldırının Şiiler için (Irak’ta Şiiler, dini hesaplamalar doğrultusunda Sünnilere göre 1 gün geç Ramazan ayına başlamaktadır) Ramazan ayının ilk gününde yapılmış olması, IŞİD’in Şiiliğe karşı çıkışının bir simgesi olarak nitelendirilebilir. Diğer taraftan bu saldırının, IŞİD’in en güçlü olduğu yerlerden biri olan Felluce’ye yönelik, koalisyon güçlerinin hava desteğiyle, Irak ordusu, Haşdi Şaabi, yerel polis ve aşiret birlikleri tarafından başlatılan operasyonla eş zamanlı olarak yapılmış olması, IŞİD’in kendisiyle savaşan güçlere bir mesajı niteliğindedir. Bununla birlikte Felluce operasyonunun yanı sıra, IŞİD’in Irak’taki merkezi olarak bilinen Musul’un kurtarılmasına yönelik operasyon planlarının yapıldığı dönemde IŞİD’in Kerbela’da saldırı düzenlemiş olması, hem zaten yavaş bir ilerleme kaydedilen Felluce operasyonunun olumsuz yönde etkileyecek, hem de Musul operasyonunun ötelenmesine sebebiyet verebilecektir. IŞİD’in Kerbela saldırısı sonrası, Irak merkezi hükümetinin güvenlik planlarını yeniden gözden geçirmesi gerektiği açıktır. Nitekim Kerbela’da 2011’den bu yana bir terör olayı yaşanmazken, IŞİD’in 2014’te Irak’ta hakimiyet kurmasından sonra ilk kez Kerbela’da bir saldırı düzenlenmiştir. IŞİD daha önce Babil, Musenna gibi Şiilerin yoğun olarak yaşadığı vilayetlerde saldırılar düzenlemiş olsa da Kerbela gibi özel bir vilayette saldırı düzenlemiş olması, IŞİD’le mücadelenin daha sıkı bir hal alması gerektiğini ortaya koymaktadır. IŞİD’in açıklamasında ifade ettiği gibi bu saldırıları arttırması durumunda, Irak’taki güvenliğin gittikçe kötüleşmesi işten bile değildir. Bununla birlikte IŞİD’in doğrudan hedef gözeterek Şiilere yönelik saldırılarını arttırması, Şii milis güçlerin de daha agresif olmasına sebebiyet verebilir. Bu da Irak’taki mezhepsel ayrışma ve çatışmayı derinleştirebilecektir. Irak’taki güvenlik ve güç boşluğunun mezhepsel bir savaşa dönmesi de Irak’ın parçalanmasına doğru gidecek sürecin bir başlangıcı olabilir.