İsrail-Filistin Barış Görüşmeleri ve Şeria Nehri Vadisinde İsrail Varlığı

Dr. Seyfi Kılıç, ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı seyfikilic@yahoo.com
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin inisiyatifi ile yeniden ivme kazanan İsrail ile Filistin arasındaki barış görüşmelerinde İsrail’in Ürdün nehri olarak da bilinen Şeria nehri vadisinde askeri varlığını korumak istemesi diğer birçok sorunun yanında yeni bir ihtilaf alanı olarak ortaya çıkmaktadır. İsrail’in bu konudaki ısrarı güvenlik gibi tartışmalı bir kavrama dayandırılmakla birlikte başka nedenleri olduğu da dikkate alınmalıdır. Konuya ilişkin yapılan bazı değerlendirmelerde İsrail’in geri çekilme yolunu açması durumunda bunun sonunun olmayacağı ve İsrail devletinin varlığının tehlikeye gireceği ileri sürülmektedir. Ancak tarihsel açıdan bakıldığında İsrail’in Sina, Lübnan ve Gazze Şeridi olmak üzere üç defa geri çekildiği bilinmektedir. Bu geri çekilmelerin ise askeri olarak herhangi bir soruna yol açtığı söylenemez.
 
İsrail’in Şeria nehri vadisinde askeri olarak varlığını sürdürme isteğini, iç savaş içindeki Suriye, ABD işgalinden henüz çıkmış ve etnik ve mezhepsel çatışma içindeki Irak ya da askeri olarak bir anlam ifade etmeyen Ürdün kaynaklı tehdit(ler)le açıklamak mümkün görünmemektedir. Tek bir sebep ile açıklanamasa da İsrail’in bu talebi Batı Şeria’daki işgalini devam ettirme ve bu yolla da gerek Şeria nehrinin kontrolünü sağlama, gerek Batı Şeria’da bulunan ve İsrail’in hukuka aykırı bir şekilde ana kaynaklarından biri olarak su çektiği dağ akiferleri üzerindeki hakimiyetini devam ettirme isteği olarak değerlendirilebilir.
                                                             
Şeria nehri taşıdığı küçük su miktarına rağmen uluslararası su politikasında ve uluslararası politikada oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Nehir havzasında Ürdün, İsrail, Suriye, Lübnan ve Filistin yer almakta ve İsrail ve Ürdün için ana yer üstü su kaynağını oluşturmaktadır. Filistinliler için şu anda bu kaynaktan su tüketim faaliyeti bulunmamaktadır.
 
Şeria Nehri, İsrail’in temel yerüstü su kaynağı durumundadır. Yıllık ortalama 1527 milyon m3 su taşıyan nehrin kaynağı durumunda olan üç kolu bulunmaktadır. Bunlar Dan, Hasbani ve Banyas kollarıdır. Dan kolu 1967 öncesi İsrail sınırları içinde yer alırken, Hasbani Lübnan, Banyas ise Suriye toprakları içinde yer almaktadır. Bununla birlikte Hasbani ve Banyas kolları da 1967 savaşından bu yana İsrail kontrolü altında yer almaktadır. İsrail toprakları içinde birleşen bu üç kol, 1950’li yıllarda ilk olarak Yahudi yerleşimciler tarafından başlanan çalışmalarla kurutulmaya başlanan Huleh bataklıklarından geçerek Tiberya gölüne (Galile Denizi) dökülür.  Tiberya gölüne kadar olan kısım Yukarı Ürdün nehri olarak anılır. İsrail’in Ulusal Su Taşıyıcısı olarak bilinen ana su yapısı, sularını bu gölden alarak nüfusun yoğun olduğu kıyı bölgesi ile Necef çölündeki tarımsal alanlara su taşımaktadır.
 
Tiberya gölünün güneyinden Ölü Deniz’e kadar olan kısım ise Aşağı Şeria nehri olarak anılır. Nehrin bu kısmında Yarmuk, Zarka ve bazı küçük kollar katılır. Aşağı Şeria nehrinin en önemli yan kolu Yarmuk nehridir. Bu nehrin kaynağı Suriye’dedir ve Suriye’nin güneyinde bir yay çizdikten sonra Ürdün ile sınır oluşturur ve daha sonra Ürdün topraklarına girer ve Tiberya gölünün güneyinden Şeria nehrine karışır. İsrail Yarmuk nehrinden yılda 70 ile 100 milyon m3 suyu Tiberya gölüne pompalamaktadır.
 
İsrail’in Suriye ve Lübnan’a ait toprakları elinde tutması Yukarı Şeria nehrine dair kontrolün tümüyle İsrail’in elinde olması anlamına gelirken, Batı Şeria’daki işgal durumu da buradaki yeraltı sularını tek taraflı olarak çekmesini sağlamaktadır. Batı Şeria’daki İsrail işgali Filistinlilerin sadece yeraltı su kaynaklarını kullanmasını engellemekle kalmamakta aynı zamanda Filistinlilerin Şeria nehrine kıyıdaş olmalarını da engellemektedir.
 
Barış görüşmelerinde her zaman önemli bir yer tutan su kaynaklarının durumu küresel iklim değişikliği dolayısıyla daha da önemli hale gelmektedir. Bunun farkında olan İsrail’in de klasik söylem olan güvenlik kaygısını ileri sürerek Filistinlileri Şeria nehrine kıyıdaş olmaktan alıkoymayı amaçlayan bir müzakere süreci yürüttüğü değerlendirilmektedir. İsrail basınında da Filistinlilerin 1967 sınırları ötesinde istekleri olduğu yönünde haberler çıkmaya başlamıştır. Kastedilenin İsrail’in en büyük su kaynağı durumundaki Galile gölünden Filistin’in su talep etmesidir. Şeria nehrine kıyıdaş olan bir ülkenin de bu talebi doğal olacaktır.