Maliki Yeniden Başbakan Olabilir mi?*

Bilgay Duman, Araştırmacı, ORSAM
Haziran ayında başlayan Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) operasyonları sonrası Irak için bölünme senaryoları konuşulurken, 30 Nisan 2014’te yapılan seçimlerin ardından siyasi süreç de ağır aksak yürütülmeye çalışılıyor. Irak Meclis Başkanı ve Cumhurbaşkanı’nın seçilmesinin ardından siyasetin yeni gündem maddesi hükümetin kurulması.
 
Meclis başkanının Sünnilerden, cumhurbaşkanının Kürtlerden seçilmiş olması, Irak’ta dengeleri yeniden sağlamaya yönelik olumlu bir adım olarak değerlendirilebilir. Ancak Nuri Maliki, bir yandan iktidarını korumak ve üçüncü dönem başbakanlığı almak için IŞİD’e karşı özellikle Bağdat ve güneyini savunmaya çalışırken, bir yandan da Maliki'nin yeniden başbakanlığına karşı muhalefetin giderek güçlenmesi, Irak’taki siyasi dengenin ayarını kaçırmaktadır. IŞİD’in operasyonlarına karşı olarak bütün Şii gruplar ve hatta dini merci Maliki’ye destek verirken, aynı destek Maliki’nin üçüncü dönem başbakanlığına ilişkin olarak bir karşı duruşa dönüşüyor. Nuri Maliki halen ısrarla başbakan olmak için mücadele etse de bu oldukça zor görünmektedir.
 
Maliki’ye muhalefetin nedenleri
 
Irak’taki Sünni ve Kürtlerin yanı sıra, Şii gruplar içerisinde de Maliki’nin üçüncü dönem başbakanlığına ilişkin ciddi bir muhalefet sergilenmektedir. Bu muhalefetin hem Bağdat politikası hem de Şii iç politikasıyla ilgisi olduğunu söylemek mümkündür.
 
Öncelikle Nuri Maliki’nin özellikle ikinci başbakanlığı döneminde iktidarını tekelleştirmeye çalışması Şii grupların tepkisine yol açmıştır. 2010’daki seçimlerin ardından hükümet kurma sürecinde güvenlikle ilgili bakanlıkların belirlenememesini kendisi için bir avantaja çeviren Maliki, savunma bakanlığı, içişleri bakanlığı ve ulusal güvenlik bakanlığını vekaleten kendisi yürütmüş ve böylece güvenlik teşkilatını da tekelleştirmiştir.
 
2012’deki hükümet krizinin ardından görevinden ayrılan bakanların yerine kendisine yakın isimleri de vekaleten bakan olarak görevlendiren Nuri Maliki, hükümeti ulusal birlik hükümetinden çoğunluk hükümetine dönüştürmüştür. Bu süreçte 2010’dan sonra neredeyse tüm Şii grupların içerisinde yer aldığı Ulusal İttifak’ın kurulmasına rağmen Maliki’nin bu ittifaktan bağımsız hareket etmesi diğer Şii grupları rahatsız etmiş ve Maliki’nin Şii birlikteliğini bozduğuna ilişkin görüş birliğine yol açmıştır.
 
Bununla birlikte merkezi hükümette elde ettiği pozisyonu yerel siyaset için de kullanan Nuri Maliki’nin, diğer Şii grupların vilayet yönetimlerindeki etkisini sınırlamaya ve Şii bölgelerinde hakimiyet kurmaya çalışması da Şii gruplar içerisinde Maliki’ye yönelik tepkiyi artırmıştır. Öte yandan Irak’taki siyasi ve güvenlik krizinin sorumlusu olarak da Maliki görülmekte ve Sünniler ile Kürtleri ötekileştirerek krizi derinleştirdiğine inanılmaktadır.
 
Zira Necef merciliğinin hükümetin kurulmasına ilişkin ön gördüğü şartlar Nuri Maliki’ye ilişkin tutumu da ortaya koymaktadır. Necef’in hükümetin kurulmasına ilişkin üç temel unsur üzerinde durduğu görülmektedir. Necef eski hataların tekrarlanmaması, bütün kesimleri tatmin edecek ve ulusal farklılıklara saygı gösterecek bir hükümetin oluşturulması ve çoğunluk hükümeti yerine ulusal birlik hükümetinin kurulması yönünde görüş bildirmektedir. Bu görüş dikkate alındığında Nuri Maliki’ye ilişkin tutum ortaya çıkmaktadır.
 
Mevcut durum itibarıyla hükümetin kurulma görevinin kime verileceğine ilişkin yoğun bir tartışma yaşanmaktadır. Nuri Maliki, Irak Federal Yüksek Mahkemesi’ne lideri olduğu Kanun Devleti Koalisyonu'nun meclisteki en büyük grup olduğunu tasdik ettirmek için nabız yoklarken, Şii gruplar Ulusal İttifakı ayakta tutmaya çalışmaktadır. Maliki, Şii birlikteliğini bozmamak için Ulusal İttifak içerisinde yer aldıklarını ifade etse de Ulusal İttifak içerisindeki genel tutumdan farklı davranmaktadır. Maliki meclisteki en büyük grubun Kanun Devleti Koalisyonu olduğunu belirterek, hükümeti kurma görevinin kendilerine verilmesi yönünde ısrarcı davranmaktadır.
 
Ancak burada Nuri Maliki, 2010’da başbakan olduğu yöntemi reddetmekte ve kendisiyle çelişkiye düşmektedir. Bilindiği gibi 2010 seçimlerinde İyad Allavi liderliğindeki Irakiye Listesi birinci parti olarak çıkarken, Ulusal İttifak’ın kurulmasından sonra hükümeti kurma görevi Ulusal İttifak’a verilmiştir. Mevcut durum itibarıyla Irak meclisindeki en büyük grup Ulusal İttifak olarak görünmektedir. Bu nedenle hükümeti kurma görevinin Kanun Devleti Koalisyonu’na değil, Ulusal İttifak’a verilmesi yönünde görüş birliği bulunmaktadır.
 
Maliki’nin, Ulusal İttifak içerisindeki en büyük grubun Kanun Devleti Koalisyonu olmasına rağmen, hükümet kurma görevinin doğrudan Kanun Devleti'ne verilmesini istemesi, Ulusal İttifak içerisinden tekrar kendisinin aday gösterilmeyeceğine yönelik güçlü duruştan çekindiğini gösterir niteliktedir. Maliki, Kanun Devleti Koalisyonu’nun aldığı milletvekili sayısıyla en güçlü aday gibi gözükürken, Irak genel siyasetinin eğilimi açısından başbakanlık için düşünülmediği görülmektedir.
 
Bununla birlikte Irak siyasetinin etkin iki aktörü olan hem İran hem de ABD, ulusal birlik hükümetinden yana tavır sergiler görünmektedir. Her iki taraf da Nuri Maliki’ye IŞİD’e karşı mücadelede destek verirken, Irak’ın ulusal birliği ve toprak bütünlüğü yönünde yapılan açıklamalar, Maliki’nin üçüncü dönem adaylığını zora sokmaktadır. Nuri Maliki’nin, Türkiye ile de ilişkilerini bozması, Türkiye’nin desteğini de kendisinden uzak bırakmaktadır.
 
Maliki ve Irak’ın geleceği
 
Bu süreçte Nuri Maliki’nin üçüncü dönem başbakanlığı hem iç hem de dış faktörler açısından zor görünmektedir. Kulislerden Maliki’nin yerine pek çok isim konuşulmaya başlamıştır. Burada temel meselenin başbakan adayının Kanun Devleti Koalisyonu içerisinden olmaması değil, Nuri Maliki’nin üçüncü dönem başbakan olmaması olduğu görülmektedir.
 
Zira Kanun Devleti Koalisyonu içerisinden Hudair Kuzai, Ali Edip, Tarık Necim gibi isimlerin başbakan adayı olabileceği konuşulmaktadır. Ayrıca Adil Abdülmehdi, Ahmet Çelebi, Cabir Solak, Bakır Zubeydi gibi isimlerin de başbakan adaylığı için isimleri geçmektedir. Ancak Irak siyasetindeki genel eğilime bakıldığında konuşulan isimlerden daha çok perde arkası isimler üzerinde anlaşmaya çalışıldığı görülmektedir.
 
Irak meclis başkanı ve cumhurbaşkanının seçilmesi Irak iç siyasetinde sürecin oturmaya ve ulusal uzlaşının yeniden sağlanmaya başladığının ilk işaretleri olarak değerlendirilebilir. Özellikle Irak siyasetini gerginleştirdiği söylenen Nuri Maliki ve Usame Nuceyfi’nin siyasetten çekilmelerine yönelik görüş birliğinin ilk hamlesinin Nuceyfi’nin meclis başkanlığı görevini bırakarak yapılması, ayrılma sürecini yüksek sesle tartışan Kürtlerin yeniden cumhurbaşkanlığı görevini alarak, merkez siyasetten kopmayacaklarına yönelik verdikleri mesaj, Irak siyasetinin yeniden rayına oturmaya başladığını gösterir niteliktedir. Burada ana nokta, bütün tarafları tatmin edebilecek bir adayın belirlenmesidir.
 
Yeni başbakanın siyasi duruşu ve tavrı Irak’ın geleceğini de belirleyebilecek niteliktedir. Maliki’nin Irak iç siyasetindeki tavrı hem Kürtleri hem de Sünnileri radikalleştirmiş, Irak merkez siyasetinden uzaklaştırmıştır. Irak’ın siyasi birliği ve toprak bütünlüğüne yönelik genel eğilim dikkate alındığında Kürtleri ve Sünnileri merkeze çekebilecek bir adayın belirlenmesi mümkün görünmektedir. Nuri Maliki dışında üzerinde azami olarak anlaşılabilecek ve ulusal uzlaşıyı sağlayabilecek bir isim Irak’taki siyasi barışı yeniden sağlayabileceği gibi bölgesel ve uluslararası düzeyde Irak’ın konumu güçlendirecek nitelikte olacaktır.
 
*Bu yazı 2 Ağustos 2014 tarihinde Al Jazeera Türk-Görüş'te yayınlanmıştır.