Mısır Anayasa Taslağının Anlattıkları

Nebahat Tanrıverdi O Yaşar, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı
3 Aralık 2013'te Mısır Geçici Cumhurbaşkanı Adli Mansur'a teslim edilen anayasa taslağı devlet kurumlarının (ordu, polis ve yargı) statüsünü arttırmakta ve güç dengesi 2011 öncesi tek parti döneminden daha bürokratik bir otoriter yapıya doğru yön değiştirmektedir.  
 
Yeni anayasa taslağı, yeni bir otoriter devlet yapısına zemin hazırlandığını ve hem sivil hem askeri kurumlarla beraber devlet bürokrasisinin, devrik Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in görevden ayrılmasından bu yana, yaklaşık üç yıldır devam eden iktidar mücadelesine bir son vermeyi de amaçladığını işaret etmektedir. Son üç yıldır ordu, yargı, emniyet ve diğer devlet kurumları, üzerindeki etkilerini kaybettikleri seçim siyaseti ve 2011'de kitleleri harekete geçiren sokak siyaseti nedeniyle karşılaştıkları zorluklardan ve risklerden kendilerini korumanın yollarını aramaktadırlar. Müslüman Kardeşler ise iktidar mücadelesinde devlet kurumları karşısında tehdit oluşturan başlıca aktördü ve daha da önemlisi, devletin elit kesimlerinin sağlayacağı fayda pahasına siyasi, ekonomik ve toplumsal alanlardaki potansiyel etki sahasını genişletecek güce sahipti. Müslüman Kardeşler ve siyasal İslamcı karşıtı toplumsal dalgadaki çarpıcı artış, 3 Temmuz darbesi ve sonrasındaki dönemde, söz konusu devlet kurumlarının sadece mevcut düzendeki konumlarını sağlamlaştırmalarına değil, aynı zamanda yeni anayasayla birlikte Mübarek dönemindeki güçlerini de genişletmelerine zemin hazırlamıştır.           
 
2011 sonrası dönemde en başarılı ve etkili aktör, siyasi düzendeki ayrıcalıklı konumunu gözden geçiren, yeniden konumlandıran ve sağlamlaştıran Mısır ordusu olmuştur. Mübarek sonrası geçiş dönemi Mısır ordusunun kontrolünde başlamıştır. Ordu otoriter rejim ve devletin geleceğini korumak için toplum, otoriter rejim ve devlet arasında yeni bir toplumsal uzlaşmaya varmayı hedeflemiş ve bu çerçevede otoriter düzeni yeniden yapılandırmak amacıyla eski iktidar partisi olan Ulusal Demokratik Parti (NDP) gibi etkinliğini yitiren bazı kurumları gözden çıkarmıştır. Başlıca amaç ise radikal bir geçiş dönemi ihtimalinin önüne geçmekti. Bu noktada başarılı olduğu gözlenen Mısır ordusu üstelik 2012 anayasasında gücünü genişletebilmiş ve orduya siyasi, ekonomik ve toplumsal alanlarda sınırları belirleme konusunda en yüksek yetkiyi vererek siyaset üstü “düzenleyici” statüsünü pekiştirmiştir.
 
2012 anayasası daha sonra askıya alınmış ve 3 Temmuz darbesinin ardından yeniden gözden geçirilmesine karar verilmiştir. Yeni anayasa taslağı ise Mısır ordusunun özerkliğini daha da genişletmektedir. Yeni anayasa taslağı ile Mısır ordusunun siyaset üstü konumu, yasal özerklikle taçlandırılmış oluyor. Yeni anayasa taslağına göre, savunma bakanı olmak için silahlı kuvvetler mensubu olma ve Mısır Silahlı Kuvvetleri Yüksek Şurası (SCAF)'nın onayıyla tayin edilme şartı aramaktadır. Ayrıca, askeri bütçe de denetime ve adli yargıya tabi olmayacak. Bunun yanı sıra, askeri mahkemelerin yetki alanı arttırılmakta ve siviller askeri mahkemelerde yargılanması uygulaması da anayasaca tanınmaktadır. Söz konusu madde, askeri binalara, personele, ekipmana, belgelere ve kaynaklara “doğrudan saldırı” koşuluna sınırlandırılmakla birlikte bu sınırlamanın esnekliği oldukça geniştir ve eylemin askeri kapsamda olup olmadığını belirleme yetkisi de yine askeri otoriteye verilmiştir. Mübarek döneminde de sık sık başvurulan askeri mahkemeler, bu dönemde siyasi muhalefeti cezalandırmak için kullanılıyordu; şimdi ise bu cezalandırma mekanizması Mısır Ordusu’nun kontrolüne verilmiştir. Özetle, ordu her tür özerklik unsurunu elinde bulundurmakta, savunma bakanlığı üzerinde tam bir kontrol sağlamakta ve sivil alana kadar uzanan yargı gücünü ve sivil denetimden muaf bir mali gücü de elinde bulundurmaktadır.
 
Mısır'da emniyet, güvenlik ve istihbarat organlarının statüsü de yeni anayasa taslağıyla birlikte değişime uğramaktadır. Bu kurumlara da ilk defa belli düzeyde bir özerklik tanınmıştır. Öncelikle anayasada “polis teşkilatı halkına doğrudan sadıktır,” ifadesi bulunmaktadır. Aynı tanımlama önceki anayasalarda ordu için de yapılmış ve 2011 ve 2013 yıllarında ordunun siyasete müdahalesine zemin hazırlamıştır. Dolayısıyla, söz konusu ifade gelecekte polis ve diğer güvenlik ve istihbarat aktörlerince siyasete doğrudan bir müdahale için olanak sağlamaktadır. Ayrıca yeni anayasa taslağı, muhtemelen kıdemli Emniyet görevlilerinin egemen olacağı ve emniyet teşkilatını etkileyen yasaların hazırlanması sırasında fikir alınması gereken Yüksek Emniyet Şurası'nın kurulmasını sağlamaktadır. Yani güvenlik organı, ülke siyasetine müdahale etmelerinin yolunu açan düzenlemenin yanı sıra emniyete ilişkin yasayla kısıtlı olmasına rağmen yasama üzerinde de bir etkiye sahip olacaktır. Dahası, tüm istihbarat servislerinin başındaki yöneticiler sadece askeri mahkemelerde yargılanacak, bu şekilde sivil denetim dokunulmazlığına sahip olacaklardır. Orduya sağlanan imtiyazlara benzer bir başka adım ise, terörle mücadele gibi konularda güvenlik kurumlarının yetkisi artmış ve daha geniş bir görev tanımlaması yapılmıştır.               
 
Genel anlamda güvenlik kurumlarındaki -ordu, polis, istihbarat teşkilatı ve diğer güvenlik kurumlarında- böylesi bir yetki artırımı Mısır'ın yakın geleceğinde baskı ve sindirme politikalarının da artacağına işaret etmektedir. 2011'e kadar ülkede Mısır'daki otoriter rejimin kurumlarının baskı ve patronajın uygulayıcısı olduğu ve bu çerçevede ekonomik faydanın siyasi ve toplumsal itaatle takas edildiğini de belirtmek gerekir. Bu takas devlet ve toplum arasında uzun zamandır var olan yarı-zımni bir sözleşmeydi. 2011 yılında Mısır'daki kitlesel gösteriler artınca ve Mübarek'i istifaya zorlayınca bu sözleşmenin artık ülkedeki kabul edilebilirliğini ve işlevselliğini yitirdiği netleşmişti. Son üç yıldır, otoriter rejimdeki elitlerin gündeminde yeni mekanizmalar oluşturma bulunmaktaydı ve bu yeni mekanizmalar ile çıkarlarını koruyan yeni bir düzeni yeniden yapılandırmak için çabalamaktaydılar. Mevcut anayasa taslağı ise yeni bir otoriter devlet yapısı içinde yeni bir güç dengesi oluşturma konusunda rejimin elitleri arasında varılan uzlaşıyı temsil etmektedir. Bu yeni güç dengesinde ise güvenlik elitlerinin hatırı sayılır ölçüde özerkliğe, siyasete müdahale gücüne ve mali denetim ile sivil yargı dokunulmazlığına sahip en güçlü aktörler haline geldikleri gözlenmektedir 
 
Yeni anayasada Mısır'daki yeni otoriter düzen muhtemelen baskıya dayalı bir düzen olacaktır; ancak otoriter rejimler dirençlerini sadece muhaliflerine baskı uygulamada elde ettikleri başarılara değil aynı zamanda siyasi ve toplumsal itaati sağlayan rant dağıtımına da borçludurlar. Mübarek döneminde insanlar ekonomik menfaatleri karşılığında siyasi ve toplumsal haklarından vazgeçmek zorunda kalmışlardır. Bugün Mısır'daki yeni düzen siyasi hakları pahasına bile olsa Mısır halkına baskıdan başka ekonomik bir gelecek sunmuyor. Yeni anayasa ise başta devlet kurumları olmak üzere rejim elitleri arasındaki uzlaşmanın bir yan ürünü olmakla birlikte, toplum ve devlet arasındaki toplumsal sözleşmeye ilişkin söyleyecek pek bir sözü bulunmamaktadır.