Mısır'da Seçim Yarışı: Müslüman Kardeşler ve Muhammed Mursi

Nebahat Tanrıverdi O, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı, nebahattanriverdi@orsam.org
Mısır’da 23 Mayıs tarihi itibari ile seçmenler oy kullanmaya başladı. Mübarek’i koltuğundan eden 2011 Halk Ayaklanmalarının ardından cumhurbaşkanlığı için sandık başına giden Mısır’da ilk turda bir adayın çoğunluk oyları alarak seçilmesi beklenmiyor. Bu nedenle ikinci tur seçimlere gidileceği neredeyse kesin bir tahmin olarak görünmekte. Her ne kadar cumhurbaşkanı seçimleri için oy kullanma işlemi başlamışsa da, hala cumhurbaşkanının yetkileri netlik kazanmış değil. Yüksek Askeri Konsey seçimlerin ardından yetkiyi tamamen cumhurbaşkanına ve parlamentoya devredeceğini hâlihazırda açıklamış durumda. Ancak aynı açıklamanın yanı sıra cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini belirleyecek yasanın da seçimlerde sonra açıklanacağının duyurulması adaya göre senaryoların geliştirildiğini akla getirmekte. Bu duruma paralel olarak da Ahmet Şefik’in seçilmesi durumunda kaos ortamının ortaya çıkacağı söylentilerinde cevaben Yüksek Askeri Konsey’in gereken bütün önlenmeleri almaktan çekinmeyeceklerini açıklaması da seçim denkleminde tahminleri zorlaştırmakta. Ancak görünen o ki öne çıkan İslami eğilimli iki aday Ebul Futuh ve Muhammed Mursi, Arap Birliği'nin eski Genel Sekreteri Amr Musa ve Mübarek rejiminin son Başbakanı Ahmet Şefik arasında geçeceğe benzemektedir. Bu noktada son tura kalacak adayların bu kampların temsilcileri arasında olabileceği düşünülmektedir. Ancak son tura iki İslami eğilimli adayın kalması da muhtemel görünmektedir. Ve böyle bir sonucun İslami gruplar arasındaki var olan rekabeti hem daha da arttıracağı ve hatta Müslüman Kardeşler Hareketi içerisinde önemli gelişmelere neden olabileceği düşünülebilir.
 
Muhammed Mursi
 
2011 Halk Ayaklanmaları sürecinin başlattığı siyasi yenilenme döneminde Müslüman Kardeşler Hareketi, Özgürlük ve Adalet Partisi’ni kurmuş ve parlamento seçimlerine katılarak büyük bir zaferle çıkmıştır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise Müslüman Kardeşlerin siyasi kanadı olan Özgürlük ve Adalet Partisi’nin aday açıklamayacağı duyurulmuştu. Öte yandan hareket içerisinde reform yanlısı bir isim olarak ön plana çıkan Ebul Futuh partiden bağımsız olarak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylığını açıklamış ve akabinde parti kurallarına uymamak gerekçesi ile hem hareketten hem de partiden ihraç edilmiştir. Ancak Müslüman Kardeşler aday açıklamama kararını da revize ederek Yüksek Seçim Kurulu’na Şatir’i sunmuş fakat son anda Muhammed Mursi adına da başvuru yapılmıştır. Yüksek Seçim Kurulu’nun Şatir dahil 10 adayı diskalifiye etmesi ile Mursi’nin adaylığı kesinleşmiştir. Parti içinde oldukça etkili bir konumu olan Şatir’in, Muhammed Mursi’yi desteklediği bilinmekte. Bu destek, cumhurbaşkanlığı seçimi yarışında ortaya çıkan Nahda (Rönesans) Projesinden de kendini gösteriyor. Nahda Projesi kapsamında reform sözü veren Muhammed Mursi’nin ise Müslüman Kardeşler içerisinde muhafazakar kesimi temsil ettiği söylenebilir. Mursi’nin seçim yasakları başlamadan önce yaptığı son seçim konuşmasına Al Azhar Üniversitesi’nden üst düzey bir katılımın olması da bu muhafazakarlık vurgusunu güçlendirmekte. Öte yandan Müslüman Kardeşlerin reform yanlısı genç kanadının da eski üyeleri olan bir diğer cumhurbaşkanı adayı Ebul Futuh’u desteklediği düşünülmekte. Ancak bahsedilen desteklerin seçim sandığına ne kadar yansıyacağı da büyük bir soru işareti. Ebul Futuh’un Selefi Nur Partisi tarafından resmen desteklendiğinin açıklanması seçim öncesi dengeleri daha hassas bir zemine taşıdı. Yapılan anketlere göre seçmenin neredeyse yarısına yakını hala kararsız görünmekte. İslami eğilime sahip seçmenin Ebul Futuh ile Muhammed Mursi arasında tercih yapacağı tahmininden yola çıkarak oy kullanma süresice çıkacak her türlü söylentinin de etkili olacağını söylemek mümkün.
 
Muhammed Mursi’nin seçim kampanyası Mübarek karşıtı siyasi tarihi, reform sözü veren Nahda Projesi ve Şeriat’ın korunması gibi üç temel üzerine inşa edilmekte. Bu bağlamda Mübarek karşıtı imajını güçlendirmek adına, Mübarek rejimi tarafından üç defa tutuklandığının altı çizilirken 2011 Mısır Devrim’inde ise aktif bir isim olduğu yönündeki söylem kullanılmaktadır. Nahda Projesi ise ana başlıkları ile siyasi hakların genişletilmesi, olağanüstü halin kaldırılması, parti ve basın yasasının değiştirilmesi gibi iç siyasi yapının reform edilmesi ile Mısır dış siyasetinin Mısır halkının çıkarlarını koruyacak şekilde yeniden masaya yatırılması gibi hususları içermektedir. Görüldüğü kadarıyla seçim yarışında hemen hemen her adayın dile getirdiği dış politikadaki bu revizyon yanlısı tutum Muhammed Mursi için de geçerlidir. Din vurgusunun seçim yarışının sonlarına doğru giderek ağırlık kazandığı ise bir diğer önemli gözlem olarak karşımıza çıkmakta. Muhammed Mursi, Ebul Futuh’un daha ılımlı söylemini kırmak adına daha radikal bir çizgiye kaydığı iddia edilebilir. Öte yandan zaten hareket içerisinde muhafazakar ve daha yaşlı kesimin desteğini de aldığı göz önünde bulundurulursa bu strateji şaşırtıcı olmayacaktır.
 
Mısır’ın yurtdışındaki temsilciliklerinde kurulan seçim sandıklarından gelmeye başlayan seçim sonuçları da seçmen tercihleri etkileyeceğe benzemektedir. İlk sonuç Suudi Arabistan gelmiş ve Muhammed Mursi’nin oyların çoğunu aldığını göstermiştir. 22 Mayıs’ta açıklanan bu sonuç henüz seçimlerin başlamadı Mısır’da seçmeni iki İslami eğilimli aday konusunda yönlendireceğe benzemektedir. Öte yandan parlamento seçimlerinde görülen seçmen katılımı, cumhurbaşkanlığı seçiminde henüz gerçekleşmemiştir. Parlamento seçimlerinde büyük bir başarı kazanan Müslüman Kardeşlerin siyasi kanadı Özgürlük ve Adalet Partisi’nin seçmenleri üzerinde hayal kırıklığı yarattığı iddia edilebilir. Bu iddianın da sağlaması ancak cumhurbaşkanlığı seçimi için kurulan seçim sandıklarından çıkan sonuca bağlı görünmektedir.