Mısır’da Yargılanamayan Suçlar ve Mübarek Kararı

Nebahat Tanrıverdi O Yaşar, Araştırma Asistanı, ORSAM
Mısır'da, eski cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek, dönemin İçişleri Bakanı Habib Adli ve 6 yardımcısı hakkındaki “göstericilerin öldürülmesi” suçlamasıyla yargılandıkları davaların üçünden beraat, birinden zaman aşımı ve birinden de "hakkında dava açılamaz" kararı çıktı. Böylece 2011 sonrası Mübarek ve oğulları Alla ve Cemal Mübarek ile bir dizi üst düzey siyasetçi ve bürokrat için açılan davalar rejim lehine sonuçlandırılmış oldu. 2011 Martında başlayan yargılama sürecinde sabık cumhurbaşkanı Mübarek için “yargılanamaz” damgası vurulması, geçmişe rejim eliyle kilit vurulması manasını taşımaktadır.
 
2011’den beri devam eden Mübarek’in yargılanma süreci, gerek Mısır’da yargının benimsediği yaklaşım gerekse darbe sonrası rejimin bürokratik-otoriter yapısını daha sert bir biçimde yeniden tesis etmesi nedenleriyle teatral bir hal almıştı. Bu teatral yargı süreci ise Mısır siyasetinde işgal ettiği yerin yanı sıra Mısır tarihinin en pahalı yargı süreci olarak da hatırda kalacak. Mısır’a 15 milyon dolara mal olan bu yargılama sırasında Mübarek tutukluluk süresini, tamamı askeri tesis olan Tora Hapishane Hastanesi, Uluslararası Şarm el Şeyh Hastanesi, Uluslararası Medikal Center ve El Maadi Hastanesi’nde geçirmiştir.
 
2011 Sonrası Yargı Süreci
 
Mısır’da Mübarek’in istifasının ardından devam eden sokak gösterileri ülkede istikrarı sağlamakta zorlanan Yüksek Askeri Konsey’in bir dizi ismin yargılanması için adım atmasına neden olmuştu. Mart 2011 itibari ile Mübarek ve çevresindeki isimlere çeşitli suçlar konusunda davalar açılmıştır. Böylece 25-31 Ocak 2011 tarihleri arasında gerçekleşen eylemlerde göstericileri taammüden öldürmek, öldürme girişiminde bulunmak; sanıkların görevleri sırasında kamu malı ve yararını büyük zarara uğratmaya yönelik yanlışlara sebep olmak; yolsuzluk, haksız kazanç ve zimmete para geçirme suçlamaları ile bir dizi dava açılmıştır.
 
Mart 2011’de dönemin İçişleri Bakanı Habib Adli ve 6 yardımcısı hakkındaki 25-31 Ocak 2011 tarihleri arasında gerçekleşen eylemlerde göstericileri taammüden öldürmek, öldürme girişiminde bulunmak suçlamasıyla dava açılmıştır. Hüsnü Mübarek ise bu davanın kapsamı dışında bırakılmış ancak devam eden gösteriler nedeniyle Mayıs 2011 tarihinde ismi dava dosyasına eklenmiştir. Bu davada savcılık makamı kovuşturma kapsamını oldukça sınırlandırmış, 25 Ocak öncesi ve 31 Ocak sonrasını kapsam dışı bırakmıştır. Ayrıca davacı taraflar, yargılama dosyasına bu altı gün içinde hayatını kaybeden 846 kişinin eklenmesini istemiş, fakat savcı sadece 239 kişiyi dikkate almıştır. 2012’de karara bağlanan davada Hüsnü Mübarek’e müebbet ceza verilmiştir. Ancak 2014 tarihinde davanın teknik nedenlerden ötürü yeniden görülmesine karar verilmiştir. Kanıt yetersizliği ve Mübarek’in yargılanmasını gerektirecek somut zeminin yokluğuna rağmen Mayıs 2011 tarihinde dava dosyasına adının eklenmesi teknik neden olarak gösterilmiş ve 29 Kasım 2014 tarihinde Hüsnü Mübarek’in eylemcilerin öldürülmesine sebebiyet vermekten dolayı açılan davada “hakkında dava açılamaz” hükmüne varılmıştır. Diğer sanıklar ise tüm suçlamalardan beraat etmiştir. Böylece Mübarek’in Mısır halkına karşı işlediği suçlardan yargılandığı bu davada yargılanamamış, diğer isimler ise aklanmıştır.
 
2011 sonrası açılan ve beraat ile sonuçlanan diğer davada ise Mübarek diğer 7 kişi, olaylar sırasında “gereken tedbirleri almadıkları” ve bu nedenle de “kamu malı ve yararını büyük zarara uğratmaya yönelik yanlışlara sebep oldukları” suçlamasıyla yargılanmıştır. Bu yargılama süreci de bizi, Mübarek ve bakanlarının Mısır halkına karşı suç işlediği için değil de eylemleri durdurma konusunda başarısız olduğu için rejime karşı suç işlediği ve bu nedenle yargılandığı gerçeğine götürmektedir. Bu dava da davalı tüm taraflar beraat etmişlerdir.
 
Her iki davada 2011’den beri öne sürülen kanıt eksikliği gibi hususlar, 2011 sonrası açılan tüm davaların en yüksek sesle dile getirilen mazereti olmuştur. Örneğin 2011 eylemleri sırasında ekranlara yansıyan ve şiddeti belgeleyen tüm görüntülere rağmen mahkeme bazı polislerin yargılandığı davalarda “polisin göstericileri öldürdüğüne dair somut kanıt yoktur” kararı vermiştir. Öte yandan benzer bir durum Mübarek de dahil olmak üzere üst düzey bakan ve bürokratların yargılama sürecinde farklı şekillerde tekerrür etmiştir. Sivil bürokrasi yargılama süreci boyunca işbirliğine yanaşmadığı için kanıtların ortaya çıkması sürekli engellenmiştir. Mübarek ve diğer tutukluların halka karşı vur emri verdiklerini gösteren kanıtların olmadığı yönündeki ısrar, bu işbirliği yokluğunun ve gönülsüzlüğün en basit örneğidir.
 
Yüzlerce Mısırlının hayatını kaybetmesine ilişkin davalardaki bu durum, yolsuzluk, zimmete para geçirme ve haksız kazanç elde etme suçlamalarıyla açılan diğer davalarda da devam etmiştir. Bu davlardan en çok dikkat çekeni Hüsnü Mübarek ve oğulları Ala ile Cemal Mübarek’in, dönemin Petrol Bakanı Samih Fehmi ile birlikte Hüseyin Salim isimli bir işadamına ait Doğu Akdeniz Gaz Şirketi’ne piyasa değeri altında doğalgaz satılması ve şirketin bu gazın İsrail’e satışından fahiş kar elde etmesine ilişkin davadır. Hüseyin Salim ismi Hüsnü Mübarek, Ala ve Cemal Mübarek’in yargılandığı rüşvet davası dosyasında da geçmektedir. Hüsnü Mübarek ve oğulları, Hüseyin Salim’den Sina’daki bir kamu arazinin satışı için Şarm el Şeyh’te beş adet villayı rüşvet olarak almakla suçlanmıştır. Lakin bu suçlamalardan da beraat etmişlerdir.
 
Hüsnü Mübarek tüm bu suçlamalar içinde sadece tek bir davada suçlu bulunmuş ve 3 yıl ceza almıştır. Başkanlık Sarayının tadilatına ayrılan bütçede zimmetine para geçirmekle suçlandığı dava, Mayıs 2014’de karara bağlanmıştır. Mübarek, 2011’den itibaren hapiste olduğu sürenin düşürülmesi nedeniyle bu suçtan ötürü de hapiste uzun süre yatmayacaktır. Önümüzdeki günlerde serbest bırakılması beklenen Hüsnü Mübarek’in ve kendisiyle birlikte yargılanan diğer isimlerin isnat edilen suçlardan aklanması ve hatta “yargılanamaması” Mısır’da bir dönemi resmen sona erdirmiştir.