Mısır: Kanlı Müdahale Sonrası Gergin Bekleyiş

Nebahat Tanrıverdi O Yaşar, ORSAM Ortadoğu Uzman Yrd.
Mısır, ülkenin çeşitli yerlerinde 14 Ağustos itibari ile başlayan kanlı müdahale ile çalkalanıyor. Rabaa’dan Nahda’ya kadar pek çok meydanda yaklaşık 40 gündür devam eden darbe karşıtı eylemleri bitirme amacı ile başlayan ve kanlı bir operasyona dönüşen müdahalenin bilançosu henüz net değil. Mısır İçişleri Bakanlığı ile Müslüman Kardeşlerin verdiği rakamlar birbirinden oldukça farklıdır. Ancak kayıpların oldukça fazla olduğu ve artmaya devam edeceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Öte yandan ülkenin çeşitli bölgelerinde Kıpti kiliselerine ve nüfusa yönelik pek çok saldırıları da gerçekleşmiştir. Güvenlik güçlerinin bazı bölgelerde kasıtlı olarak sokaklardan çekildi yönündeki söylentiler de dikkate alındığında Mısır’da rejimin stratejisini, güvenlik ve terör üzerinden yürütmeye devam ettiği gözlenmekte.
 
14 Ağustos tarihinde gerçekleştirilen müdahale Mısır Ordusu tarafından değil, İç İşleri Bakanlığına bağlı güvenlik güçleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Ülkeden gelen görsellerden anlaşıldığı üzere Adeviyye, Nahda gibi meydanlardaki eylemciler silahlı müdahaleye maruz kalmıştır. Özellikle göğüs ve baş bölgesinden yara alanların sayısının fazla olması hedef alınarak müdahale edildiğini göstermekte. Ancak Mısır İçişleri Bakanlığı yaptığı resmi açıklamada müdahalenin sadece biber gazı ile yapıldığını belirtmiştir. Şuana kadar eleştiriler Mısır Ordusunu hedef alsa da ülkede kanlı müdahaleye dair resmi açıklamalar içişleri bakanlığı ve geçici hükümet tarafından yapılmıştır.
 
Müdahalenin ardından aynı günün akşamı ülkede Olağanüstü Hal Yasası (OHAL) yürürlüğe girmiş ve bu kapsamda gece sokağa çıkma yasağı aynı gün uygulanmaya başlamıştır. Hali hazırda geçici hükümet silahlı kuvvetlere OHAL yasasının tanıdığı pek çok yetkiyi vermişti, ancak ilanı ile birlikte sokağa çıkma yasağı gibi sosyal hayatın kontrolünü kolaylaştıran pratiklerin de önü açılmış oldu. Ülkede darbe ile başlayan tutuklamalar, 14 Ağustos müdahalesinin ardından artarak devam etmektedir.
 
Müslüman Kardeşlere yönelik tutuklamalar, mal varlıklarının dondurulması ile birlikte hem 24 Temmuz hem de 14 Ağustos tarihlerinde gerçekleşen kanlı müdahalelerin gerçekleşmesi acaba Mısır’da rejim Müslüman Kardeşlerin tümden tasfiyesini mi hedef alıyor sorusunu da gündeme getirdi. Devam eden ve oldukça dramatik seyreden kriz anında bu soruya cevap vermek oldukça zor. Özellikle şimdilik Müslüman Kardeşlerin bu müdahale karşısında alacağı tavrın ne olacağı ve geçici hükümet ve sivil bürokrasinin pozisyonu bu hususta etkili olacak gelişmeler. Henüz bu gelişmeleri görmeden yapılan yorumlar her halükarda eksik kalacak. Ancak şu ana kadar rejimin sivil ve askeri elitlerinin aldığı pozisyonlara ve Mısır siyasine tarihine bakarak bazı çıkarımlarda bulunabiliriz.
 
Mısır’da rejim geçmişte Müslüman Kardeşlere yönelik oldukça geniş kapsamlı ve ağır çeşitli operasyonlar yaptığı biliniyor. Bunlardan belki de en ön plana çıkanları 1950’lerde Hür Subaylar darbesinin akabinde gerçekleşen operasyonlar ile 1981’de Enver Sedat’ın öldürülmesinin ardından gerçekleşen operasyonlar. Bu iki dönemde de Müslüman Kardeşler rejim tarafından ulusal güvenlik sorunu olarak kabul edilmiş ve doğrudan hedef alınmıştır. Ancak netice itibari ile otoriter rejimlerin henüz sorgulanmadığı, ağır uygulamaların dünyanın gündeminde bu kadar yer almadığı bu dönemlerde dahi Mısır’da rejim Müslüman Kardeşleri tamamen ortadan kaldırmayı başaramamıştır.
 
BBu nedenle de bizzat bu deneyimi yaşayan Mısır Ordusu’nun 21. Yüzyılda kendisini fazlasıyla zor durumda bırakacak toptan tasfiyeyi hedeflemesi pek çok açıdan zor görünmektedir. 3 Temmuz darbesinden itibaren Mısır’da yaşanan gelişmeler, rejimin Müslüman Kardeşlerin ülkedeki konumunu yeniden konumlandırmaya çalıştığını göstermektedir. Bu haliyle Müslüman Kardeşler rejim için yutulması büyük bir lokmadır, bu nedenle de rejim, özellikle Müslüman Kardeşler Hareketini sosyal alanda avantajlı konuma getiren sosyal hizmet ve iletişim ağını yok ederek hareketi zayıflatmak isteyeceği aşikârdır. Son üç yıllık dönemde dönem dönem Müslüman Kardeşler ile siyasi organı Hürriyet ve Adalet Partisi arasındaki bağın geleceği rejim tarafından gündeme getirilmiş ve Müslüman Kardeşler üzerinde baskı kurulmaya çalışılmıştır. Ancak hareket ve parti arasındaki bağın koparılması konusunda Müslüman Kardeşler etkili olunamamıştır.
 
3 Temmuz darbesi ile birlikte Mısır Ordusu başta olmak üzere Mısır otoriter rejimi siyasi alanı kendi eli ile yeniden şekillendirmeye çalışacaktır. Bu hususta can kayıpları da dahil olmak üzere çok sert uygulamaları ve sonuçları göze aldığı görülmektedir. Özellikle ülkede Kıptilere yönelik saldırıları, güvenlik devleti mantığı ile kullanmaya çalıştığı ülkede medya aracılığı ile hala yoğun bir PR çalışması yürüttüğü de gözlenmektedir. Mısır siyasetinin rejim eliyle yeniden dizayn edilme hedefinin başarısı ile önümüzdeki günlerde Müslüman Kardeşler dahil olmak üzere ülkedeki siyasi aktörlerin benimseyeceği konum ve uluslararası aktörlerin geliştireceği pozisyon belirleyici olacaktır.