“Nader ve Simin: Bir Ayrılık” Filminin Politik-Toplumsal Okuma Denemesi

Pınar ARIKAN, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü
İranlı yönetmen Asghar Farhadi’nin son filmi “Nader ve Simin: Bir Ayrılık” (Jodaeeye Nader az Simin) 26 Şubat 2012’de yapılan törenle sahiplerine verilen 84. Akademi Ödül Töreninde en iyi yabancı film dalında Oscar’a layık görüldü. Film, İran’da ilk gösterimini yaptığı 2011 Fecr Film festivalinde aldığı en iyi film ve senaryo ödüllerinden bu yana Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı, Sydney Film Ödülü, Altın Küre’de en iyi yabancı film ödülü gibi pek çok ödülü toplamıştı. Geçtiğimiz hafta aldığı Oscar ile birlikte bütün dünya Farhadi’den, filminden, İran’dan ve sinemasından konuşuyor.
 
“Bir Ayrılık”, Farhadi’nin dünyada ilgi gören ilk filmi değildir. Yönetmen, 2006 yılında “Fireworks Wednesday” filmi ile Chicago Uluslararası Film Festivalinde ödüllendirilirken, 2009 yılında çektiği “Elli Hakkında” (About Elly) ile de 59. Berlin film Festivali’nde en iyi yönetmen dalında Gümüş Ayı ödülünü almıştı. Farhadi’nin son filminin başarısının sebepleri arasında yönetmenin daha önceki filmlerinin gördüğü ilgiden dolayı uyandırdığı merak ve “filmdeki toplumsa-gerçekçi çizginin”  izleyicilerdeki olumlu yansıması ve yarattığı ilgi gösterilebilir.[1]
 
Bu yazıda Farhadi’nin senaryosunu yazdığı ve yönettiği “Nader ile Simin: Bir Ayrılık” filminin politik-toplumsal bir okuma denemesini bulacaksınız. Filmde İran toplumunun pek çok güncel sorunu ustalıkla işleniyor. Filmin senaryo olarak ve ulaştığı izleyici kitlesi açısından başarısının sırrı belki de burada yatıyor. Nitekim filmde abartıdan uzak, olanın olduğu gibi aktarıldığı, yaşanan hayatların detaylarının hikâyeyi boğmadan ördüğü, sade ve izleyen herkesin “benim de başıma gelebilir” diyebileceği insan halleri anlatılıyor. Bu yapılırken toplumda durulan yerin belirlediği sosyal hayatlar, karakterlerin psikolojik durumları, birbirleri ve diğerleriyle ilişkileri, iyi ve kötü tarafları, yani aslında karmaşık bir hikâye örgüsü belki tam da hayatın kendisi olarak karşımızda duruyor. Farhadi’nin bir konuşmasında[2] belirttiği gibi “Bir Ayrılık” filmini hem insani, hem toplumsal, hem psikolojik açıdan izlemek mümkün olmakla birlikte filmin işaret ettiği ve İran’da 1979 Devriminden bu yana yaşanan sosyal ve politik durumlarla birlikte örülü hayatları etkileyen ülke dışına göç, boşanma, sınıf farkı, dinin yaşamdaki rolü bu değerlendirmenin odak noktaları olacak.
 
Filmin ilk sahnesi olan Nader (Peyman Moadi) ve Simin’in (Leila Hatami) boşanmak için başvurdukları mahkemede hâkimin karşısında oturdukları sahnede boşanma sebebinin adı verilmeyen bir ülkeden alınan göçmen vizesi olduğunu öğreniyoruz. Nader ve Simin bu vizeye birlikte başvurmuş olmalarına rağmen daha sonra Nader, Alzheimer hastası olan babasını (Ali-Asghar Shahbazi) İran’da bırakmak istemediğinden dolayı ülke dışına çıkmaktan vazgeçiyor. Ve Simin, boşanıp kızı Termeh’i (Sarina Farhadi) da yanına alarak yabancı ülkeye gitmek için boşanmak istiyor. Simin, kızına daha iyi bir geleceği hak ettiğini ve bunun için İran dışına çıkmak istediğini söylerken hâkim cevabında İran’da iyi bir hayat olmadığını mı düşündüğünü soruyor. Burada Simin’in hâkime gösterdiği gerekçe ve hâkimin Simin’e cevabı bir toplumsal yaraya parmak basmaktadır. Devrimden bu yana İran’daki teokratik sistemin getirdiği sıkı kurallar ile yaşamak istemeyen ve kendilerini özgürce ifade edebildikleri daha iyi hayatlar düşleyen pek çok İranlı, yabancı ülkelere yerleşmek için vize almaya çalışmaktadır. Bugün İran dışındaki ülkelerde, özellikle Amerika, Kanada ve Avrupa ülkelerinde yaşayan ciddi oranda bir İran diasporasından bahsedilmektedir.
 
Hikâyede doğrudan tartışılmayan boşanma durumu- ki filmin evveli ve nihai noktaları arasındaki uzamın kendisi olmakla zaten tüm hikâyeyi kapsamaktadır- geleneksel değerlere göre yaşayan bir toplum olduğunu söyleyebileceğimiz İran’da paradoksal şekilde gün geçtikçe daha çok başvurulan bir yaşam biçimi olmuştur. Öyle ki medeni kanunun İslam hukukuna göre düzenlendiği İran yasalarında erkek istemediği sürece kadının boşanması imkânsıza yakın olduğundan son yıllarda yapılan evliliklerde mehir (İslam hukukuna göre erkeğin nikâh sırasında boşanma durumunda kadına ödemeyi taahhüt ettiği para) yerine kadının boşanma hakkını talep ettiği toplumda sıkça ifade edilmektedir. Çocuklar erkeğin malı kabul edildiğinden velayetler genellikle babaya verilmektedir. “Bir Ayrılık” hikâyesinde de hâkimin çiftin kızları Termeh’nin babasının yanında kalmasının uygun olacağına hükmettiğini görmekteyiz. Her ne kadar filmde Termeh de babasıyla kalmak istese de Farhadi’nin hâkimin ağzından aktardığı ayrıntıda medeni hukuktaki bu uygulamaya gönderme yaptığını fark ediyoruz.    
 
Filmin devamında Tahran’ın modern ve varsıl kesimiyle (orta sınıf) geleneksel ve yoksul kesimi (alt sınıf) arasındaki toplumsal farka dair unsurlar göze çarpmaktadır. Hâkiminin Nader ve Simin’i boşamaması ve problemlerini çözmeye teşvik etmesinden sonra Simin evi terk eder. Ancak kızları Termeh babasıyla yaşamaya devam eder. Simin evi terk etmeden önce Nader’in babasına bakıcılık etmek üzere arkadaşının referansıyla bir hanım bulur. Nader’in işe aldığı Razieh (Sareh Bayat) geleneksel bir çevreden gelmektedir. Bir süredir işsiz ve borç içinde olan kocasının haberi olmadan eve gelmektedir. Evinden Nader’in evine iki saatte ulaşabileceğini söyleyen Razieh belli ki Tahran’ın geleneksek ailelerinin yaşadığı ve daha ziyade düşük gelirli kesiminin oturduğu güneyinden yüksek gelirli, eğitimli, modern ailelerin oturduğu kuzey semtlerine gelmektedir. Simin, başörtüsü ve pardesüden oluşan modern kıyafetler giyerken Razieh geleneksel ve dindar ailelerin hanımlarının giydiği, vücudu baştan ayağa örten siyah çador ile işe gelmektedir. Aynı zamanda dört aylık hamiledir. Ve bütün bu zorluklara Nader’in verdiği asgari ücret civarında bir parayı kazanabilmek için dört-beş yaşlarındaki küçük kızıyla birlikte katlanmaktadır. Nader’in babası altını ıslattığı için yıkanması gerektiğinde onu banyoya götürür; ancak yaşlı ve hasta adam kendini yıkayamayınca Razieh telefonla hizmet veren bir dini danışma hattından bunu yapmasının günah olup olmadığını sormadan yaşlı adamı yıkamaz.  İki gün sonra, Nader eve geldiğinde evde kimse yoktur ve babasını yataktan düşmüş baygın yatar bulur. Çok sinirlenen Nadir, Razieh’yi sorumsuzlukla suçlar, evde kaybolan bir miktar parayı da kendisinin aldığını ima yoluyla söyler ve gündeliğini vermeden işten ve evden kovar. Bu sırada yaşanan tartışmada Nader kadını kapıdan iterek evden çıkarır.
 
Nader ile Razieh arasında yaşanan arbeden sonra kadının bebeğini düşürdüğünün anlaşılmasıyla yeni bir mahkeme süreci başlar. Razieh ve kocası Hojjat (Shahab Hosseini), Nader’den şikâyetçi olmuşlardır ve Nader cinayetle suçlanmaktadır. Nader, kadının hamile olduğunu bilmediğini iddia eder ve kızına evde özel ders veren öğretmeni bunun için şahitlik eder. Sinirli ve saldırgan davranışlar gösteren Hojjat, mahkemede bu insanların zengin olduğu, tabii ki herkesin onlar lehine şahitlik edeceği, kendilerinin ise fakir oldukları için haklarının yeneceğine dair sinirli itirazlarda bulunur. Sonunda, mahkeme Nader’i kan parası ödemeye mahkûm etmiştir. Ancak bu arada Nader kızına Razieh’nin hamile olduğunu bildiği halde cezasını hafifletmek için yalan söylediğini itiraf ederken, Razieh de Simin’e Nader’le tartıştığı günden önceki gün kendisine araba çarptığını ve bebeğin o sırada da düşmüş olabileceğini itiraf eder. Bundan haberi olmayan Nader, parayı ödemeden önce Razieh’den bebeği merdivenden düştüğü sırada düşürdüğüne dair Kuran üzerine yemine etmesini istediğinde Razieh bunu yerine getiremez. Bunun üzerine işsiz, borçlu, alacaklıların kapıda beklediği koca sinir krizi geçirir. Hem Nader hem Razieh içinde bulundukları durumlardan kendilerini kurtarmak adına yalan söylemişler; ancak daha sonra vicdanlarıyla hesaplaşarak kendileri için faydalı olanı değil, herkes için iyi olanı yapmayı seçmişlerdir. 
 
Filmin sonunda mahkeme Nader ve Simin’in boşanmasına karar verir. Kızları Termeh’ye hâkimin kiminle yaşamak istediğini seçmesi gerektiğini söyler ve Termeh’nin kararını verdiğini söylemesiyle bu kararın ne olduğunu öğrenemeden film biter. Bu bitiş,  “Bir Ayrılık” hikâyesinin sonu değildir. Aksine, izleyiciye bundan sonra ne olacak sorusunu sordurmakta ve zihinlerde aranan cevaplarla perde karardığı halde hikâyenin yaşamaya devam ettiği hissiyle baş başa bırakmaktadır.
 
Farhadi’nin filmi aldığı Oscar ödülü ile başarısını perçinlerken İran otoriteleri de filmin başarısından duydukları memnuniyeti dile getirdiler. Kültür ve İslami Erşad Bakanı Mohammad Hosseini ödülü büyük bir başarı olarak tanımlarken Kültür Bakanlığı Gözetim ve Değerlendirme Ofisi Başkanı Alireza Sajjadpour, bu başarının bütün İran sinemasına ait olduğunu söyledi. Ülkedeki Farabi Sinema Vakfı, Fecr Film Festivali yönetimi, Belgesel ve Deneysel Film Merkezi gibi pek çok sinema kuruluşu da Farhadi’nin başarısından duydukları mutluluğu ve milli gururu ifade ettiler.[3] Böyle parlak bir başarı kazanan filmin yapımıyla ilgili ilginç bir ayrıntı ise Farhadi’nin 2010 yılının Eylül ayında yaptığı bir konuşmada ülkedeki muhalif Yeşil Hareketi destekleyen ve devrim karşıtı olarak görülen yönetmenlerden sürgündeki Mohsen Makhbalbaf, hapisteki Majid Majidi gibi İran sinemasını dünyaya tanıtan büyük ustaları koruduğu sebebiyle İran Kültür ve İslami Erşad Bakanlığı tarafından “Nader ve Simin: Bir Ayrılık”ın çekiminin yasaklanmasıdır. Farhadi’nin sözlerinin yanlış anlaşıldığı, bu yönetmenlerin siyasi görüşlerini önemsemediği açıklamasıyla 2010 Ekiminde filmin lisansı tekrar verildi ve çekimlere başlandı.[4] Filmin Oscar almasından sonra İran Kültür ve İslami Erşad Bakanı Mohammad Hosseini, “Bir Ayrılık”ın dramatik dokusundan ayrı görülemeyecek ancak İran’daki hayatın kendisi olan çok doğru bir açıklamada bulundu. Hosseini, Bakanlığının bu filmin yapımına izin vererek filmin başarısındaki ilk önemli adımı attığını ifade etti.[5]Sonuçta, Farhadi’nin de Oscar ödülünü alırken yaptığı konuşmada belirttiği gibi son zamanlardaki “siyasetçiler arasındaki şiddetli çekişme, tehdit, saldırganlık ortamında” İran’ın adı bir kez daha “siyasetin kalın tozları altında kalmış olan ihtişamlı, zengin ve çok eski kültürü ile anıldı”.
 

Kaynaklar
  1] Cihan Aktaş, http://www.dunyabulteni.net/?aType=yazarHaber&ArticleID=
16694  
[2] http://www.khabaronline.ir/detail/130702/  
[3] http://www.tehrantimes.com/arts-and-culture/95911-iranian-officials-salute-f
arhadis-oscar-win-  
[4] http://www.payvand.com/news/10/oct/1016.html  
[5] http://filmfa.org/thread2408.html