Saha Gözlemleri Işığında Necef ve Kerbela’da Yaşayan Telaferli Göçmen Türkmenlerin Durumu

Haziran 2014’te IŞİD’in Irak’ta Musul, Anbar, Tikrit, Diyala gibi bölgelerde etkinlik ve kontrol sağlamasının ardından ciddi bir göç hareketi başlamıştır. Irak içerisinde yaşanan yer değiştirmelerin yanı sıra Türkiye, Ürdün, Lübnan gibi ülkelere de Irak’tan göçler olmuştur. Ancak IŞİD’in yükselişi sonrası ortaya çıkan göç hareketinin daha çok iç göç olarak yaşandığını söylemek mümkündür. Irak Göç ve Göçmenler Bakanlığı IŞİD’in yayılması sonrası ortaya çıkan göçler neticesinde Irak’taki göçmen sayısının 4 milyonu geçtiğini ifade etmektedir. IŞİD’in tamamıyla kontrol ettiği Anbar, Musul ve Tikrit’ten yaşanan göç olaylarına bakıldığında Anbar’dan sonra en fazla göç veren vilayetin Musul olduğu görülmektedir. Musul’daki göç durumuna özel olarak bakıldığında ise en büyük göç hareketliliği Musul vilayet merkezinde yaşanmıştır. Musul’un ilçelerindeki duruma bakıldığında, Sincar ve Telafer’den yaşanan göçler dikkat çekmektedir. Zira IŞİD’in en fazla zarar verdiği bölgelerin başında Telafer gelmektedir. IŞİD’in Telafer’e girmesiyle Telafer halkının büyük bölümü göç etmek durumunda kalmıştır. Telafer’den göç edenlerin bir kısmı Irak’ın kuzeyinde Erbil, Duhok, Kerkük gibi vilayetlere yerleşirken, bir kısmı da Irak’ın güneyine göç etmek durumunda kalmış ve özellikle Necef, Kerbela, Babil gibi vilayetlere yerleşmiştir. Bununla birlikte Telaferli göçmenlerin bir kısmının da Irak dışına çıktığı ve yaklaşık 55 bin Türkmen’in Türkiye’ye göç ettiği bilinmektedir. Bu yazıda Necef ve Kerbela’da yapılan saha çalışması neticesinde elde edilen veriler ışığında Irak’ın güneyine göç eden Telaferli Türkmenlerin durumuna yer verilecektir. 

Mevcut durum itibariyle Irak’ın hemen her vilayetinde Telaferli Türkmen göçmenin olduğunu söylemek mümkündür. Irak’ın güneyine göç eden Telaferli Türkmenlerin Necef ve Kerbela’da yoğunlaştıkları, büyük bölümünün ise Necef ve Kerbela arasında bulunan Hüseyniyelere yerleştikleri bilinmektedir. Irak’ın güneyindeki vilayetlere göç eden yaklaşık 15 bin Telaferli Türkmen ailesi bulunmaktadır. Bu ailelerin büyük bölümünü Şii Telaferli Türkmenler oluşturmaktadır. Kerbela ve Necef’e yönelik Telaferli Türkmen göçünün IŞİD’in Haziran 2014’teki saldırılarının hemen ardından gerçekleştiği, daha sonra büyük bir göç hareketi yaşanmadığı, tekil aileler olarak zaman zaman yer değiştirmelerin olduğu bilinmektedir. Bu anlamıyla Irak’ın güneyine göç eden Telaferli Türkmen nüfusun stabil kaldığını söylemek mümkündür.
Irak’ın güneyine göç eden Telaferli Türkmenler arasında iletişim güçlü bir biçimde sürmektedir. Bu iletişimin Türkmenlerin birlikteliklerini ve millî kimliklerini korumalarına fayda sağladığını söylemek yanlış olmayacaktır. Göçmenlik, Türkmenlerde ciddi bir bıkkınlık yaratmıştır. İş ve sosyal hayata katılım konusunda bir sıkıntı yaşamasalar bile, Türkmenler Irak’ın güneyindeki halkla uyuşamadıklarını ifade etmektedir. Türkmenlerin göçmen oldukları bölgelerdeki yaşam şartları ve kalitelerinin göç etmeden önceki durumlarına nazaran daha düşük seviyede olması Türkmenleri geri dönüşe dair kararlı hale getirmektedir. Telaferli Türkmenler, Telafer IŞİD’den kurtarılır kurtarılmaz Telafer’e geri dönmek istemektedir. Bu konuda kesin bir kararlılık olduğu, göçmen Telaferlilerin bir düzen kursalar bile göç ettikleri bölgelerde kalmayacağını söylemek mümkündür. Irak’ın güneyindeki göçmen Türkmenler, hiçbir tarafın kendilerine yardım etmediğini ve sahipsiz kaldıklarını düşünmektedir.

Gelenek, kültür, ahlaki ve insani değerler açısından Irak’ın güneyindeki halktan farklı olduklarını düşünen Türkmenler, Şii dini kimliğinin dahi bütünleştirici bir rol oynamadığını düşünmektedir. Hatta Türkmenlerde Irak’ın güneyindeki halkın Arap Milliyetçisi bir anlayışa sahip olmaları nedeniyle dışlandıklarına yönelik bir düşünce hakimdir. Bu durumun Türkmen millî kimliğinin korunması ve güçlenmesi noktasında olumlu bir etki yaptığını söylemek yerinde olacaktır. Nitekim Necef ve Kerbela’daki göçmen Türkmenlerle yapılan görüşmelerde Türkmen millî kimliğinin güçlü bir biçimde vurgulandığı görülmüştür. Türkmenlerdeki millî kimliğin yükselişinin de Türkiye’den beklentilerin artmasına katkı yaptığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu beklenti göçmenlerin mevcut koşullarının iyileştirilmesinin yanı sıra, Telafer’in IŞİD’den kurtarıldıktan sonra yeniden imarına verilecek olan katkıyı da içermektedir. Telaferli Türkmenler, Telafer’in yeniden imarının ancak Türkiye’nin verebileceği katkıyla sağlanabileceğini düşünmektedir.

Türkiye’nin Telafer ve Türkmenler konusundaki duruşunun çok etkili olduğu bilinmektedir. Kendilerinin dışarıdan Telafer’e girecek hiçbir gücü kabul etmeyeceğini belirten Türkmenler, başka bölgelerden gelecek herhangi bir gücün Telafer’e girmesine karşı çıkmaktadır. Telafer’deki mezhepsel çekişmenin dış güçler tarafından körüklendiğine inanılmaktadır. Bu nedenle Telafer’deki uzlaşının sadece Telaferliler tarafından sağlanabileceği, dışarıdan gelecek bir gücün Telafer’e müdahale etmesi durumunda Telafer’deki barış ve uzlaşmanın zor olacağı düşünülmektedir. Telafer’de kurulacak ortak bir gücün Telafer’in korunmasına mutlak katkı yapacağı yönünde bir düşünce hâkimdir. Telafer halkının Telafer’e geri dönüşü sonrası ortak bir siyasi yapılanmanın da Telafer’deki barış, istikrar ve bütünleşmeyi destekleyeceği düşünülmektedir.

Telaferli Türkmenlerin uzlaşması durumunda hiçbir gücün dışarında Telafer’in birliğini bozmaya yetmeyeceği söylenmekte ve Telafer’i bugüne getiren noktanın dış müdahale olduğu ifade edilmektedir. Bu nedenle Sincar’daki varlığı nedeniyle Telafer çevresinde faaliyet gösteren terör örgütü PKK ya da Telafer üzerinde etki kurmak isteyen Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) fark etmeksizin dışarıdan herhangi bir tarafın Telafer üzerinde kontrol sağlaması ya da hak iddia etmesini istemediklerini, böyle bir girişim durumunda Sünni ve Şii Telaferlilerin topraklarını korumak için savaşacaklarını dile getirmektedirler. Türkmenlerin, PKK’nın da kendileri için bir tehdit olduğu yönünde görüş birliği içerisinde oldukları görülmüştür. PKK’nın bir terör örgütü olduğu belirtilirken, her şeyden önce Türkiye’ye saldıran bir oluşum olduğu için kabul görmesinin mümkün olmadığı ifade edilmektedir. Bu noktada Şii Telaferli Türkmenlerde, sadece PKK’nın değil, IKBY’nin de Telafer’e yönelik emellerine karşı ciddi bir tavır olduğu görülmüştür. Özellikle IŞİD’in Telafer’e girmesiyle göç etmek durumunda kalan Türkmenlere IKBY’ye geçişine izin verilmemesinin ve kontrol noktalarında Türkmenlere yaşatılan zorlukların halen hafızalarda olduğu görülmektedir. Hatta IŞİD’in varlığı ve Telafer’deki durumun bu hale gelmesinin sebeplerinden biri olarak da IKBY görülmektedir. Özellikle Mesut Barzani’nin liderliğindeki KDP’nin IŞİD’in Sincar’a saldırısı sonrasında direniş göstermeyip, Sincar’ı IŞİD’e bıraktığı ve bunun sonucunda da IŞİD’in Telafer’i kontrol ettiğine yönelik bir inanç bulunmaktadır. 

Sonuç olarak, Telaferli Türkmenler, kendi topraklarından yüzlerce kilometre öteye göç etmiş olsalar ve zorlu şartlar içerisinde yaşasalar bile, Türkmen kimliklerine sahip çıkmaktadır. Telafer’in IŞİD’den temizlenmesi durumunda, Telaferli Türkmenlerin neredeyse tamamının geri döneceğini söylemek mümkündür. Bu noktada Türkmen millî kimliğinin yanı sıra Telaferlilik kimliğinin de halen güçlü bir biçimde Türkmenler tarafından korunduğu görülmektedir. Irak hükümetinin zayıflığı ve siyasi çekişmeler ülkenin geleceği açısından Türkmenleri umutsuzluğa sürüklese de Türkiye ve Irak arasında gelişen ilişkilerin Türkmenlerde yeniden bir umut ışığı yaktığını söylemek yerinde olacaktır. Buradan hareketle Türkiye’nin hem Ortadoğu hem de Irak’taki pozisyonunun güçlenmesinin Türkmenlerin Irak’taki konumunu güçlendireceğine yönelik olguyu beraberinde getirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Bu yazı “Saha Gözlemleri Işığında Necef ve Kerbela’da Yaşayan Telaferli Göçmen Türkmenlerin Durumu ” başlığıyla Ortadoğu Analiz Dergisi'nde yayınlanmıştır.