Suriye’de İç Savaş ve Türkmenler

Oytun Orhan, ORSAM Ortadoğu Uzmanı
Suriye’de süren iç savaş Türkiye’de Lübnan ve Suriye Türkmenlerine yönelik ilgiyi artırmış ve bu toplulukların toplumsal ve siyasal taleplerini açık bir şekilde dile getirme imkanını kazanmalarını sağlamıştır. Buna karşılık söz konusu toplulukların uzun vadede Suriye iç savaşından en fazla olumsuz etkilenecek kesimler olacağı söylenebilir. Bunun temel nedenleri;
 
- Coğrafi olarak dağınık halde yaşamaları,
 
- Toplumsal, siyasal ve askeri örgütlenme açısından zayıf konumda olmaları,
 
- Siyasal ve askeri açıdan örgütlü ve güçlü toplulukların arasında yaşıyor olmaları,
 
- Nüfuslarının çok fazla olmaması,
 
- Dış destekten yoksun olmaları.
 
Suriye iç savaşının etnik – mezhepsel boyutunun keskinleşmesi ülkenin söz konusu temelde bölünmesini dahi gündeme getirmektedir. Suriye toprak bütünlüğünü bir şekilde koruyacak olsa bile artık zayıf merkezi otorite ile yönetilecek bir ülke olacak gibi gözükmektedir. Bu da Lübnan ya da Irak benzeri bir siyasal modelin uzun vadede yerleşeceğini göstermektedir. Bu durumda her toplumsal grup kendi bölgesini kontrol etmeye ve kendi güvenliğini sağlamaya çalışacaktır. Dolayısıyla fiili olarak etnik temelde belli bölgelere ayrılmış ve yerel güçlerin etkinlik kazandığı bir yapı ortaya çıkacaktır. Türkmenler yukarıda sıralanan nedenlerden ötürü hiçbir bölgede kendi yerel otoritelerini sağlayacak konumda değildir. Suriye Türkmenleri açısından daha sıkıntılı olan ise zayıf olmaları nedeniyle giderek büyüyen iç savaşta şiddete maruz kalacak ilk topluluk olmalarıdır. Suriye’de kantonlaşma ve bölgelerin nüfuslarının homojenleşmesi süreci zorunlu göç olgusunu beraberinde getirecektir. Suriye Türkmenlerinin en yoğun yaşadığı Halep ve Lazkiye vilayetleri bu anlamda en riskli bölgelerdir. Halep Vilayeti’nin Türkiye sınırına yakın kuzey bölgelerinde yaşayan Türkmenler Kürtlerin kurmaya çalıştıkları bölge içinde kalmaktadır. PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan PYD ve ona bağlı askeri kanat YPG liderliğinde ilerleyen Kürtler birbirinden kopuk olan yerleşim yerleri arasında güçlü konumları sayesinde coğrafi bütünlük sağlamaya çalışmaktadır. Bu bütünlüğün sağlanması Türkmen bölgelerinin de Kürt bölgesine katılmasını beraberinde getirebilir. Bu da Türkmenlerin Kürtlerin idaresi altında yaşaması ya da çatışma ortamından kaçmak için göç etmeleri zorunluluğunu doğurabilir. Aynı risk daha yüksek boyutta Lazkiye Vilayeti’nde yaşayan Bayır – Bucak Türkmenleri için de söz konusudur. Lazkiye Vilayeti Esad rejiminin yıkılması durumunda son seçeneği olan Alevi Devleti’ni hayata geçirme planında merkezi yere sahiptir. Bu bölgenin Lazkiye ile beraber Tartus’un tamamı ve Hama, Humus Vilayetlerinin batı kanadını içermesi beklenmektedir. Bayır – Bucak Türkmenleri Lazkiye Vilayeti’nin kuzeyinde Türkiye sınırına yakın bölgelerde yaşamaktadır. Esad rejimi daha önce aynı bölge içinde kalan Banyas’ta gerçekleştirdiği gibi şiddet uygulayarak halkı zorunlu göçe tabi tutabilir. Esasen iç savaş boyunca bu taktik bir ölçüde uygulanmış ve Bayır – Bucak bölgelerinin büyük çoğunluğu boşaltılmış durumdadır. Bayır – Bucak Türkmenlerinin önemli bir kısmı halen Türkiye’de kamplarda yaşamaktadır. Böyle bir bölgenin kurulması durumunda Bayır – Bucak Türkmenleri bir daha evlerine dönememe riski ile karşı karşıya kalacaktır. Aynı durum Humus Türkmenleri için de söz konusudur. Zira Alevi bölgesinin Humus’ta da bazı yerleri içermesi beklenmektedir.
 
Suriye iç savaşının Lübnan Türkmenleri açısından risk taşıyan etkisi ise Lübnan’da zaten var olan mezhepsel kutuplaşmayı çatışmaya doğru götürüyor olmasıdır. Bu durum iki farklı bölgede yaşayan Türkmenler açısından farklı sonuçlar doğurabilir. Sünni çoğunluğun yaşadığı kuzey bölgesinde yaşayan Akkar Türkmenleri doğrudan bir saldırının hedefi konumunda değildir. Ancak geçmiş yıllarda örnekleri görüldüğü üzere bölgede yaşayan Alevi azınlığa yönelik toplumsal saldırı olayları içinde ne yazık ki diğer Sünni gruplarla birlikte yer almaları ihtimal dahilindedir. Baalbek’te yaşayan Türkmenler ise çoğunluğu Şiilerin oluşturduğu ve Hizbullah’ın güçlü olduğu bir bölgede yaşamaktadır. Bu nedenle ülkede olası bir mezhepsel çatışma durumunda güvenliklerinin büyük risk altına gireceğini söylemek mümkündür.