Suriye’de İslami Cephenin Yükselişi

Oytun Orhan, ORSAM Ortadoğu Uzmanı
Suriye’de silahlı muhalefet en baştan itibaren Özgür Suriye Ordusu çatısı altında toplanmaktaydı. Ancak 1000’in üzerine farklı gruptan oluşan bu yapı kendi içinde bir türlü bütünlük sağlayamadı. Düzenli ordu yapısına kavuşturmak için Yüksek Askeri Konsey adı altında liderlik oluşturuldu ve Genelkurmay Başkanı olarak Selim İdris seçildi. Buna rağmen Konsey dağınık silahlı gruplar üzerinde etkinlik sağlayamadı. Silahlı gruplar, Konsey ya da Selim İdris’ten ziyade doğrudan finansman sağladıkları ülke, kurum ya da kişiye bağlılıklarını sundu. Bu yapı içinde zamanla bazı silahlı gruplar öne çıkmaya başladı ve dağınık güçler bazı merkezlerde toplanmaya başladı. Bu süreçte öne çıkan gruplar İslami – Selefi düşünceye sahip olanlar oldu. Körfez ülkelerinden gelen sermayeye dayanan bu gruplar hem Özgür Ordu’nun başarısızlığı hem de yükselen El Kaide tehdidine karşı birlik oluşturma yolunu seçti. Bu sürecin sonunda 22 Kasım 2013 tarihinde 7 büyük İslami – Selefi grubun bir araya gelmesi ile “İslami Cephe”nin kuruluşu ilan edildi. İslami Cephe şu anda Suriye’nin en güçlü isyancı grubu konumundadır. İslami Cephe’yi oluşturan gruplar şunlardır:
 
1. Ahrar el Şam İslam Hareketi (İslami Özgür Şam Hareketi): Bu hareketin kökeni, ayaklanmanın ilk dönemlerinde kurulan ve İdlib ile Hama’da operasyonlar düzenleyen Ahrar el Şam Hareketi’ne dayanmaktadır. Ahrar el Şam, Ocak 2013 tarihinde 100’e yakın grubu Ahrar el Şam İslam Hareketi adı altında toplamıştır. Şu anda İdlib ve Hama başta olmak üzere Suriye genelinde etkili bir örgüttür. Selefi inancına sahip bir harekettir. Lideri Hasan Abbud’dur.
 
2. İslam Ordusu: Şam’ın doğusunda muhaliflerin güçlü olduğu Guta bölgesinde etkili 43 İslamcı birliğin bir araya gelmesi ile kurulmuştur. En güçlü isyancı gruplardan biridir. Grubun başında, en güçlü ayaklanma liderlerinden biri olarak kabul edilen Zehran Alluş bulunmaktadır. Alluş 2011 yılı ortasında rejim tarafından hapisten salıverilmiştir. Zehran Alluş yakın zaman önce verdiği bir röportajda, “Esad rejiminin kendilerini ayaklanma başladıktan sonra hapishaneden salıvermesinin gerekçesinin muhalefetin İslamcı kimliğini güçlendirmek ve ayaklanmayı radikalize etmek olabileceğini” belirtmiştir.
 
3. Şukur el Şam Tugayı: Daha önce Özgür Suriye Ordusu çatısı altında savaşan, İslamcı görüşe sahip örgüt ilk çıkış yeri olan İdlib’te ve Kuzeybatı Suriye bölgesinde etkilidir. Lideri Ahmet Abu İsa’dır.
 
4. Tevhid Tugayı: 2012 yılı ortasında Halep Vilayeti’nin kuzey kırsalındaki birliklerin bir araya gelmesiyle kurulmuştur. Yakın zamana kadar Halep’in en güçlü askeri birliği konumunda olan Tevhid Tugayı, lideri Türkmen kökenli Abdülkadir Salih’in hayatını kaybetmesi ile zayıflamıştır. Salih’in ölümünden sonra Abdülaziz Salameh hareketin siyasi liderliğini üstlenmiştir.
 
5. Hak Tugayı: 2012 yılında Humus’ta Selefi grupların bir araya gelmesi ile kurulmuştur. En güçlü olduğu bölge de Humus ve çevresidir.
 
6. Ansar el Şam Taburu: Lazkiye Vilayeti’nin kuzeyinde ve İdlib Vilayeti’nde faaliyet göstermektedir. Lazkiye’nin kuzeyinde Türkmen Dağı Bölüğü ile rejime karşı ortak mücadele yürütmektedir.
 
7. Kürt İslami Cephesi: Kürt İslamcıların oluşturduğu nispeten zayıf bir gruptur ve Halep ile Kuzey Suriye bölgesinde faaliyet göstermektedir.
 
İslami Cephe, El Kaide bağlantılı Nusra Cephesi ve Irak ve Şam İslam Devleti’ni dışarıda bırakarak Özgür Ordu bünyesindeki en güçlü İslamcı – Selefi grupların bir araya gelmesi ile oluşmuş çatı bir yapılanmadır. (Esasen grupların birçoğu ayaklanmanın başından beri hiçbir zaman Özgür Ordu çatısı altında savaştıklarını kabul etmemiştir.) İslami Cephe kendini şu şekilde tanımlamaktadır: “Esad rejimini devirmek ve sadece Allah’ın kanunun geçerli olacağı bir devlet inşa etmek amacıyla oluşturulmuş bağımsız bir askeri, siyasi ve sosyal oluşum”. İslami Cephe’nin savaşçı sayısının 70 bin civarında olduğu iddia edilmektedir. Bu sayının doğruluğu net olmasa da her halükarda en fazla savaşçıya sahip ve güçlü muhalif grupları barındırdığını söylemek mümkündür. Bu gruplar büyük ölçüde Körfez ülkelerinden gelen finansmana dayanmaktadır. Grupların tamamı Suriye Ulusal Koalisyonu’nun otoritesi tanımadıklarını ve kendilerini temsil etmediklerini belirtmektedir. Cenevre 2 Konferansı’na karşı olduklarını, katılacak kişilerin de “hain” olarak görüleceğini açıklamışlardır.
 
İslami Cephe’nin kuruluşundaki önemli nedenlerden biri Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD)’nin artan gücüdür. İslamcı – Selefi gruplar ile IŞİD arasındaki ilişki ilk dönemlerde karşılıklı şüpheye dayanmaktaydı. Bazı bölgelerde işbirliği yapsalar da IŞİD’in kural tanımaz uygulamaları hem İslami Cephe hem de Özgür Ordu birliklerini rahatsız etmekteydi. Zaman içinde IŞİD rejimden ziyade zaten muhaliflerin kontrolü altında olan bölgelere yönelmeye başladı. Zayıf konumdaki Özgür Ordu’nun elinden birçok yeri aldı ve bazı birlik liderlerini tutuklamaya başladı. IŞİD’in rejimle savaşmaması, rejimin de IŞİD kontrolündeki bölgeleri bombalamaması nedeniyle muhalifler arasında IŞİD’in rejim tarafından yönlendirilen bir örgüt olduğuna ilişkin inanç oluşmaya başladı. Ahrar el Şam Lideri Hasan Abbud bu süreçte gerçekleştirdiği röportajında IŞİD için şu ifadeleri kullanmıştı:
 
“İsyancı grupların kendi arasındaki kavga sadece devrimi zayıflatacak ve rejime yardım edecektir. Biz İslami Cephe olarak IŞİD ile çatışma kararı almadık. Fakat grubumuz içinden saldırılar olduysa bu IŞİD’in diğer gruplara karşı tavrından kaynaklanmıştır. IŞİD gerçekleri reddetmekte ve sadece diğer bir isyancı grup olduğunu kabul etmemektedir. Bağımsız mahkemelere gitmeyi reddetmektedir. Birçok isyancı gruba saldırdı, silahlarını çaldı, üslerini işgal etti, halka, gazetecilere ve diğer isyancı grup savaşçılarına yönelik keyfi tutuklamalar gerçekleştirdi. Tutsaklarına acımasızca işkence uyguladı. Uygulamaları neticesinde insanlar artık IŞİD’den bıktı. Bu insanların bazıları IŞİD’e saldırı gerçekleştirdi ama IŞİD ilk saldıran olarak bu tepkileri kendi üzerine çeken taraftır.”
 
İslami Cephe ile IŞİD arasında ipler, Ahrar el Şam liderlerinden Huseyin Süleyman’ın Ocak 2014 ayı başında IŞİD tarafından öldürülmesi ile koptu. Halep kırsalında yer alan Maskaneh köyünde IŞİD ile Ahrar el Şam arasında çıkan sorunu çözmek için köye giden Süleyman, IŞİD tarafından alıkonduktan sonra işkence edilerek öldürüldü. İslami Cephe bu olayın ardından IŞİD için “Esad rejiminden daha kötü” şeklinde çok sert bir açıklama yaptı ve taraflar arasında Kuzey Suriye’nin stratejik bölgeleri ve sınır kapılarında çatışmalar yaşandı. Çatışmaların sonunda İslami Cephe; İdlib’e bağlı Atme, Dane ile Halep’e bağlı Atarib, Munbiç, Cerablus ve Halep şehir merkezindeki birçok kontrol noktasını IŞİD’den geri aldı. Halep ve İdlib’te ağır darbe alan IŞİD, merkezi konumundaki Rakka Vilayeti’ne yönelerek kısa sürede vilayetin neredeyse tamamında kontrolü ele geçirdi. Şanlıurfa’ya bağlı Akçakale Sınır Kapısı da IŞİD tarafından ele geçirildi. Kapının kontrolünü kaybeden İslam Cephesi’ne bağlı Ahrar el Şam birlikleri ise silahlarını bırakarak Türkiye’ye sığındı. İslami Cephe ve IŞİD arasında son dönemde yaşanan çatışmalar neticesinde her iki taraftan toplamda 700’ü aşkın kişinin hayatını kaybettiği iddia edilmiştir.
 
IŞİD’in İslami Cephe karşısında gerilemesinde iki faktör rol oynamıştır. Birincisi İslami Cephe’nin kurulması ve IŞİD’e karşı mücadelesi için destek almasıdır. İkincisi, IŞİD’in, Irak’ın Anbar Vilayeti’nde merkezi hükümete karşı yürüttüğü mücadele nedeniyle imkanlarının bir kısmını Irak’a kaydırmak zorunda kalmasıdır. İslami Cephe’nin IŞİD’e yönelik saldırıları ile Irak ordusunun Anbar’daki IŞİD operasyonları aynı zaman diliminde gerçekleşmiştir.
 
İslami Cephe, Suriye’deki IŞİD tehdidine karşı en güçlü alternatif olarak öne çıkmaktadır. Bunun yanı sıra kendi karargahını dahi koruyamayan Özgür Suriye Ordusu’na göre Esad ile mücadele açısından da en uygun seçenek konumuna yükselmiş durumdadır. Cephe, Özgür Ordu’ya göre çok daha organize ve ideolojik açıdan homojen bir nitelik taşımaktadır. Bu nedenle İslami Cephe’ye destek de artabilir. İlk aşamadaki başarıya rağmen İslami Cephe’nin IŞİD tehdidini ortadan kaldırabilmesi Irak’ın Anbar Vilayeti’ndeki çatışmaların nasıl sonuçlanacağı ile doğrudan bağlantılı olacaktır. Zira IŞİD halen Rakka Vilayeti’nin büyük çoğunluğunu, Deyr ez Zor Vilayeti’nin bir kısmını ve buradaki bazı petrol alanlarını, Irak’a geçiş hattını kontrol etmektedir. IŞİD yoğun baskı nedeniyle Halep ve İdlib’ten çekilmeyi ve Rakka’ya yoğunlaşmayı seçmiştir. Şu aşamada kendileri açısından Irak bağlantısı daha büyük önem taşımaktadır. Çekildikleri İdlib ve Halep’te ise doğrudan mücadele yerine terör saldırıları ile mücadele yönetimini seçmiş durumdadır. Son dönemde Halep’te muhalif bölgelerde patlayan bomba yüklü araçlar bu stratejinin sonucudur.