Suriye’de Kördüğüm Devam Ediyor

Oytun Orhan, ORSAM Ortadoğu Uzmanı
Suriye’de devam eden iç savaşta çatışan taraflar arasında denge zaman zaman değişkenlik gösterebilmektedir. Bir tarafın elde ettiği kazanım savaşın sonlanabileceğine ilişkin bir beklenti yaratabilmektedir. Daha önce muhaliflerin üst düzey rejim yetkililerine yönelik operasyonu, Halep’in önemli bir bölümünü ele geçirmeleri, Rakka ve Deyr ez Zor’da kontrolü sağlamaları ve çatışmaların Şam’da yoğunlaşması ile Esad rejiminin sonuna gelindi mi tartışmaları yapılmıştı. Son aylarda da rejim güçlerinin sahada önemli kazanımlar elde ettiği ve bu sefer muhaliflerin tamamen bastırılabileceği yorumları yapılmaktadır. Bu düşüncenin gelişmesinde rejim güçlerinin stratejik Kusayr kasabasını muhaliflerin elinden almaları, Halep’e doğru ilerlemeleri, Humus’ta muhaliflere karşı kazanımlar elde etmeleri etkili olmuştur. Ancak daha önceki dönemde muhaliflerin kazanımlarına rağmen rejimi yıkacak güçte olmamaları gibi şu anda da rejimin muhalifleri tamamen bastırma imkanı bulunmamaktadır. Mevcut denkleme kritik bir girdi olmadan savaşın sonlanamayacağı öngörüsü geçerliliğini korumaktadır. İki buçuk yıla yakın süredir devam eden ve muhtemelen daha uzun süre iç savaşın sonlanmayacağı Suriye’de dönemsel olarak taraflar bazı kazanımlar elde edecek ve dengeler bir tarafın lehine değişebilecektir. Ancak bu savaşı sonlandırmaya yetecek düzede stratejik değişimler olmayacaktır. Bu tarz bir değişim artık sadece dış aktörlerin verdiği askeri destekte kritik bir değişim (artma ya da azalma) olması durumunda yaşanabilir.
 
Rejim güçlerinin son aylarda sahadaki kazanımlarının altında yatan da dış desteğin artışı olmuştur. Hizbullah’ın savaşın başından bu yana Esad rejimini desteklemek üzere savaşçılarını Suriye’ye gönderdiği iddiaları dile getiriliyordu. Ancak son Kusayr çatışması ile beraber Hizbullah açıkça ve geniş katılımla Esad rejiminin yanında muhaliflere karşı savaşa katılmıştır. Bunun yanında İran ve Hizbullah desteği ile Ulusal Savunma Gücü adı altında 50 bin kişilik yeni bir milis kuvvet oluşturulmuştur. Rejime sadık kişilerden oluşturulan bu kuvvet düzenli orduya göre sokak savaşında daha etkili bir güç olarak kurulmuştur. Bu faktörlerin devreye girmesi neticesinde son aylarda denge rejim lehine değişmeye başlamıştır.
 
Ancak bu yeni durum hemen karşı tepki yaratmış ve savaşın Suriye-İran ve Hizbullah lehine kazanımına izin vermeyecek aktörler devreye girerek dengeyi sağlamaya çalışmışlardır. Suudi Arabistan; İran ve Hizbullah’ın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı güçlendirmesine dünyanın izin vermemesi gerektiğini bildirmiş, Tahran’ın krize müdahalesine ülkesinin daha fazla sessiz kalamayacağını açıklamış ve isyancılara daha fazla askeri yardım çağrısında bulunmuştur. Tam bu dönemde ABD üst yönetiminden Suriye rejiminin muhaliflere karşı kimyasal silah kullandığı yönünde açıklamalar gelmiştir. ABD tarafından daha önce kırmızı çizgi olarak açıklanan kimyasal silah kullanımı muhtemelen muhaliflere ağır silah yardımının meşru gerekçesi olarak gündeme getirilmiştir. Bu açıklamaların hemen arkasından kaynağı tam olarak bilinmemekle birlikte Özgür Suriye Ordusu Genel Kurmay Başkanı Selim İdris ellerine uçaksavar ve tanksavar füzelerini içeren yeni silahlar geçtiğini ve birliklere dağıtıldığını açıklamıştır. Tam da bu nedenle Suriye’deki kördüğümün dönemsel güç dengelerindeki değişim ile çözülmesinin mümkün olmadığını söylemek mümkündür.
 
Her iki tarafı destekleyen güçlerin verdiği askeri desteğin artışındaki bir diğer neden ABD ve Rusya arasında varılan mutabakat çerçevesinde Suriye sorununa siyasi bir çözüm bulma ve Cenevre sürecinin işletilmesi kararının alınmış olmasıdır. Eğer sorun masada çözülecekse taraflar masaya daha güçlü oturmak ve pazarlıklarda elinin güçlü olmasını istemektedir. Bu da tarafları sahada kazanım elde etmeye itmektedir. Ancak bu yaklaşım kendi içinde siyasi sürecin mantığı ile ters düşmektedir. Bir tarafta siyasi bir çözüm arayışı söz konusu iken diğer tarafta askeri mücadelenin devam etmesi sürecin mantığına aykırıdır. Böyle bir dönemde taraflar arasında ateşkes zorunludur. Tam da bu nedenle 2. Cenevre Toplantısı Haziran ayı içinde yapılması planlanmış olmasına rağmen gerçekleşmemiştir. Bu sürecin yeniden işletilmesi Suriye’de tarafların belli bir süre daha bilek güreşine tutuşmaları sonucunda gerçekleşebilir. Bir taraftan rejimin sahada kazandığı başarılar diğer taraftan Mısır’da gerçekleşen iktidar değişimi dengeleri Esad rejiminin lehine değiştirmiştir. ABD ve Rusya Cenevre süreci konusunda halen istekli olmasına rağmen böyle bir dönemde muhaliflerin masaya oturmasını beklemek mümkün değildir.