Suriye Gündemi: 21-27 Ocak 2019

Uluslararası Gündemde Suriye
BM’nin yeni Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, Suriye meselesine siyasi bir çözüm bulmak için bir dizi toplantı yapacağı Moskova’ya ilk ziyaretini gerçekleştirdi. Görüşmenin basına açık kısmında Pedersen ortak fikir paydaşlarını tanıtmak, güven inşa etmek ve Cenevre siyasi sürecini tanıtmak için çalışacağını söyledi. Pedersen, yoğun katılımın, somut adımların ve uluslararası desteğin kritik olduğuna dikkat çekti. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ise, hem düzenli ikili temaslar çerçevesinde hem de BM'nin "Astana formatının" garantörleriyle etkileşimi bağlamında kurulan iş birliğini takdir ettiklerini söyledi Görüşmede taraflar göçmenlerin Suriye'ye geri dönmesi yönündeki kararlılıklarını dile getirdi. Suriye’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı göstererek terörizmin tamamen ortadan kaldırılması ve Suriye'de güvenlik ve istikrarın sağlanması ihtiyacı vurgulandı. Geir Pedersen’ın yakın bir zamanda Türkiye ve İran'ı ziyaret etme planı da bulunmaktadır.

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 2019'un ilk görüşmesini 23 Ocak’ta Moskova’da gerçekleştirdi. Görüşmenin gündeminde ABD’nin çekilme kararı sonrasındaki gelişmeler, İdlib’teki son durum, Suriye meselesine siyasi ve diplomatik çözüm bulma çabaları vardı. Erdoğan ve Putin, heyetler arası görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan; İdlib mutabakatının ve 4’lü Suriye Zirvesi’nin sonuçlarının takibini yaptıklarını, İdlib başta olmak üzere arazideki gelişmeleri gözden geçirdiklerini ve ABD’nin çekilme kararı üzerine değerlendirmeler yaptıklarını açıkladı.Türkiye ve Rusya işbirliğinin Suriye’nin barış, güvenlik ve istikrarı açısından bir mihenk taşı olduğuna vurgu yaptı. Astana süreciyle başlatılan üçlü zirvelerin dünyanın ilgisini çeken görüşmeler olduğunu söyleyen Erdoğan bu sürecin devamının çok faydalı olacağına inandığını da ekledi. ABD'nin Suriye'den çekilme planını değerlendiren Putin ise, bunun olumlu bir adım olacağını ve ülkenin kuzeydoğusundaki durumu istikrara kavuşturacağını belirtti. Putin Suriye meselesinde kalıcı bir çözüm üzerinde çalıştıklarını, siyasi ve diplomatik yollarla sorunu çözmek istediklerini açıkladı. Bununla birlikte, Putin Türkiye ve Suriye sınırı arasında 1998 yılında imzalanmış olan; PKK ve uzantılarının Suriye topraklarını kullanarak Türkiye’ye tehdit oluşturmasını önlemeyi amaçlayan; fakat 2011 yılından bu yana fiilen uygulanamayan Adana Mutabakatı’nın hala geçerli olduğuna değindi. Görüşmeler son derece yapıcı bir atmosferde gerçekleşti ve Anayasa Komitesi'nin kuruluş sürecinin en kısa zamanda tamamlanması vurgusu yapıldı.Toplantı sonrasında Şubat ayında yeni bir üçlü zirve gerçekleştirme kararı alındığı açıklandı.

Moskova görüşmeleri sırasında dikkat çeken diğer bir mesele Fransa, Almanya ve İngiltere  daimi temsilcilerinin Suriye’deki anayasa komitesi için imzaladıkları bir mektubu BM’ye göndermesi oldu. Mektupta; Cenevre'de Astana garantör ülkelerinin (Türkiye, Rusya, İran) yapacağı açıklamaları BM Suriye Özel Temsilcisinin kabul etmemesi gerektiği ifadesi geçmekteydi. Yapılan ortak basın toplantısında Putin, gönderilen mektuba işaret ederek, "Bu, Avrupalı dostlarımızdan hiç beklemediğimiz bir şeydi. Şaşırtan bir durum" ifadesini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da, mektupla ilgili bir açıklama yaptı ve “Bizleri şaşırtan bir mektup oldu, ama bu onları bağlar bizim için geçerli değil” şeklinde konuştu.

Fransa ve Avrupa Birliği ülkeleri, siyasi bir çözüme ulaşılmadığı sürece Suriye'nin yeniden yapılanmasına katkıda bulunmayacaklarını açıkladı. Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian yaptığı açıklamada, Suriye’de siyasi bir çözüme duyulan ihtiyacı vurguladı. Avrupa'nın Suriye’nin yeniden inşasına ancak siyasi bir çözüm için katılacağını belirtti ve siyasi bir çözüme ulaşılmadığı sürece Suriye'nin yeniden inşasına katkıda bulunmayacaklarını açıkça belirtti. Jean-Yves Le Drian Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge kurma önerisi konusunda  daha fazla araştırma ve incelemeye ihtiyaç olduğuna ve koalisyon güçlerinin Suriye’deki durumu incelemek için 6 Şubat'ta Washington'da yapılacak uluslararası  toplantıda  buluşacaklarına işaret etti.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri ile telefon görüşmesi gerçekleştirdiği bildirildi. Rusya Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, telefon görüşmesinde, Kuzey Afrika ve Ortadoğu'daki son gelişmeleri değerlendirdikleri kaydedildi. Yapılan görüşmede, iki bakan Suriye'deki  gelişmeleri ve Suriye devletinin birliğini ve egemenliğini korumak ve krizdeki mevcut kilitlenmeyi kırmak için siyasi bir çözüme ulaşmanın yollarını tartıştı.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov,  Kuzey Afrika ülkelerine resmi ziyaretleri sırasında Cezayir Dışişleri Bakanı Abdulkadir Messahel ile  görüştü. Görüşme sonrası yapılan basın toplantısında Lavrov, BMGK'nın 2254 sayılı kararına uygun olarak, Suriye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı çerçevesinde krizin sonlandırılması, terörün tamamen ortadan kaldırılması ve yerlerinden edilen Suriyelilerin anavatanlarına geri döndürülmesi gerekliliğini vurguladı. Lavrov, Tunus’a ve Fas’a yaptığı ziyaretlerde de Suriye krizine siyasi bir çözüm bulma konusundaki tutumunu yineledi.

Suriye Rejimi bölgesi
20 Ocak 2019’da Suriye’deki İran destekli güçlerin karadan karaya roket sistemleri ile Golan Tepeleri’ndeki İsrail güçlerini hedef almıştır. İsrail’in Demir Kubbe Hava Savunma Sistemi ile bu saldırılar savuşturuldu. Saldırıdan bir gün sonra İsrail tarafından Şam Uluslararası Havalimanı yakınlarına hava saldırısı gerçekleştirildi. Gerçekleştirilen saldırıda toplam 21 kişi asker hayatını kaybetti. Bunlardan en az 12 kişi İran Devrim Muhafızları üyesidir. Bu saldırı neticesinde Rusya tarafından Suriye’ye yerleştirilen S-300 Hava Savunma Sistemleri’nin işlevselliği sorgulanmaya başlandı. Saldırıya ilişkin Rus medyasından yapılan haberlerde 30’dan fazla İsrail roketinin bu savunma sistemleri ile etkisiz hale getirildiği söylendi.

Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn gibi ülkelerin Şam’da yeniden büyükelçilik açmaları ve Ömer el-Beşir’in Esad’ı ziyaret etmesi sonucunda Arap ülkeleri ile Suriye rejimi arasındaki normalleşme adımları hız kazandı. Lübnan Başbakanı Hariri’nin kardeşi Bahaa el-Hariri Fransa’dan dönüşü sırasında doğrudan Şam’a geldi ve Beşar Esad ile bir görüşme gerçekleştirdi. Suriye’nin yeniden yapılandırılma sürecine Lübnan’ın da iştirak etme isteği bu görüşmede ele alınan ana konu olmuştur. Bunun yanı sıra Ürdün’ün Sivil Havacılık Düzenleme Komisyonu (CARC)’undan teknik bir ekip 23 Ocak 2019’da Şam’ı ziyaret ederek Suriye hava sahasının Ürdün uçaklarına yeniden açılması konusunu ele aldı. Şam yönetimi ile ilişkileri normalleştirmeye yönelik bir adım da Fas’tan geldi. Fas Dışişleri Bakanı Nasser Bourita Suriye’nin yeniden Arap Birliği’ne dönmesi için bir Arap koordinasyonu olması gerektiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan 1998’de Türkiye ile Suriye arasında imzalanan Adana Anlaşma’sına vurgu yaparak Suriye rejiminin PKK ve Suriye’deki türevlerine destek vermesi halinde Türkiye’nin meşru müdafaa hakkını kullanacağını beyan etti. Dolayısıyla Türkiye’nin Suriye’ye yapacağı herhangi bir askeri müdahale bu meşru zemin üzerinden yürütülecektir.

Fırat’ın Doğusu
Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde kurulacak güvenli bir bölge üzerinde Türkiye’nin kontrolünün hem göçmenlerin güvenli bir şekilde ülkelerine geri dönüşünün sağlanması hem de terörü ortadan kaldırma konusunda oldukça önemli olduğunu belirtti. ABD Başkanı Trump ile görüşen Erdoğan, Türkiye ve ABD’nin IŞİD’in kalıntılarını temizlemek ve yeniden oluşmasını engellemek için ortak bir önlem alma konusunda anlaştıklarını ve Türkiye’nin vakit kaybetmeden Menbiç bölgesinin güvenliğini üstlenmek için hazır olduğunu söyledi. Bununla birlikte, Türkiye ve ABD arasındaki ticari ilişkilerin genişletilmesinin her iki ülkenin ortak yararına olmasının yanında, iki ülke Suriye’nin kuzeydoğusunda karşılıklı olarak güvenlik endişelerini giderecek bir ‘müzakere yoluyla çözüm’ arayışına devam etme yönünde anlaştı. ABD’li Senatör Lindsey Graham, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşme sonrasında yaptığı basın açıklamasında Obama döneminde PYD/YPG’nin silahlandırılmasının ABD tarafından yapılan hatalı bir strateji olduğunu ve bunun Türkiye için ne anlama geldiğini iyi bildiğini, YPG’nin PKK’nın siyasi bir kolu olduğunun gayet açık olduğunu belirtti. Pentagon Sözcüsü Sean Robertson, ABD’nin Suriye’den çekilme süreci boyunca askeri birliklerin sayısının değişiklik göstereceğini ve çekilmenin bölgedeki operasyonun koşullarına, bölgedeki müttefiklerle görüşmelere bağlı olduğunu söyledi. ABD, geri çekilme sürecinde bölgedeki donanım ve kuvvetlerin korunmasını sağlamak amacıyla Suriye’ye ek askeri birlikler göndermiştir. Bununla birlikte, güvenlik sebebiyle gönderilen ek asker sayısını ve askerlerin konumlarına ilişkin detay verilmedi.

Suriye Ulusal Koalisyonu Başkanı Abdurrahman Mustafa, Suriye’nin kuzeyinde bir tampon bölge oluşturulmasının hem bölgede yaşayan siviller için güvenli bir bölge olarak işlev görmesi hem de göçmenlerin ülkeye geri dönüşünü kolaylaştırmak yönünde gerekli olduğunu vurguladı. Suriye Kürdistan Demokrat Parti üyesi Müslim Muhammed, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde güvenli bir bölge oluşturmak için ana aktör olduğunu belirtmiştir. Güvenli bölge fikrine bölge halkının olumlu baktığını vurgulayan Muhammed, Suriyeli Peşmergelerin ülkeye dönerek güvenli bölgede görev alması gerektiğini dile getirdi. Suriye Kürt Ulusal Konseyi’nin (ENKS) Suriye muhalefeti içindeki temsilcisi Hewas Egid ise, Suriye’nin kuzeyinde oluşturulması planlanan güvenli bölgenin Afrin bölgesini de kapsaması gerektiğini söyledi. Suriye Demokratik Meclisi yetkililerinden İlham Ahmed, Şam rejimiyle görüşmelerde, Fırat’ın doğusundaki bölgelerinde, Deraa, Humus ve Guta gibi teslimi istenirse bu talebi reddedeceklerini; Suriye’nin kuzey ve doğusundaki halkların kendi kendilerini yönetmeleri anayasal güvenceye alındığı takdirde ise; SDG’nin yeni Suriye ordusuna dahil edileceğini belirtti. Suriye Demokratik Güçleri sözde komutanı Mazlum Kobani, YPG ve Şam hükümeti arasında yapılacak herhangi bir anlaşmanın IŞİD ile savaşan YPG savaşçıları için ‘özel bir statüyü’ tanıması gerektiğini belirtti.  

Menbiç’te meydana gelen intihar saldırısının ardından IŞİD’e yönelik operasyonlarını arttıran koalisyon güçlerinin desteğiyle birlikte, SDG Deyrizor’un Süse beldesinde kontrolü sağladı. Operasyonlara devam eden SDG IŞİD’in elinde bulunan Suriye-Irak sınırındaki Baghouz köyünü ele geçirdi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), IŞİD savaşçılarının bulunduğu noktalarda yaklaşık beş bin kişinin SDG’nin kontrol altında tuttuğu güvenli bölgelere kaçtığını ve IŞİD’in elinde sadece Safafna ve Sajla mezralarıyla, tarım arazilerinin kaldığını belirtti. IŞİD, karşı bir saldırı düzenleyip Baghouz’un bazı bölgelerini SDG’nden yeniden ele geçirse de Suriye İnsan Hakları Gözlemevi IŞİD’in ilerlemesinin uzun süre devam etmediğini belirtti.

İdlib, Fırat Kalkanı ve Afrin bölgesi
ÖSO bileşenlerinden Ceyş el-İzze ile rejim güçleri arasında Hama kırsalında çatışma çıktı. Ceyş el-İzze’den yapılan açıklamaya göre rejim güçlerine ağır kayıplar verdirildi.

HTŞ son dönemlerde İdlib üzerindeki etkisini artırdı. Örgüt tek başına İdlib’in yaklaşık %70’i üzerinde kontrol sağladı. Soçi mutabakatı gereği bu oluşumun yok edilmesi gerektiğini iddia eden Rusya, İdlib’e hava saldırısı gerçekleştirdi. Yerel kaynaklar Beksariye kasabasına yapılan saldırı sonucunda 2 sivilin hayatını kaybettiğini aktardı.

Beyaz Baretliler’in yaptığı kamuoyu açıklamasına göre, rejim tarafından İdlib ve Halep’e top atışları yapılarak saldırı düzenlendi. İdlib’in Kadr Zita, Latamnah ve Morek kasabaları bu saldırılardan zarar görürken bir sivil de hayatını kaybetti. Halep’te ise Havir köyüne rejim kuvvetlerince yapılan saldırı sonucu bir tanesi çocuk olmak üzere 2 sivil hayatını kaybetti.

22 Ocak 2019’da rejim kontrolündeki Lazkiye’ye bombalı araçla saldırı düzenlendi. Bir aracın Sahat el-Hamam bölgesinde infilak etmesi sonucu 1 kişi yaşamının yitirirken 14 kişi de yaralandı.

20 Ocak 2019’da Afrin’de bir minibüse monte edilen bombanın infilak ettirilmesi sonucu 4 kişi hayatını kaybetmişti. Benzer bir saldırı Afrin’de konuşlu Ahrar el-Şarkiye grubunun karargahına yapıldı. Bombalı araçla yapılan saldırıda 3 ÖSO mensubu hayatın kaybetti.