Suriye'nin Kuzeyinde Yeni Denge Arayışı

Fırat Kalkanı operasyonunun Suriye'nin kuzeyinde yeni denge oluşturması bekleniyor. Peki Türkiye'nin güney sınırında nasıl bir denge oluşacak? Ortadoğu uzmanı Oytun Orhan Deutsche Welle Türkçe’nin sorularını yanıtladı.

 

Söyleşi: Hülya Schenk

 

Türkiye, Suriye'de başlattığı askeri operasyonu sürdürüyor. Amaç Türkiye-Suriye sınırında IŞİD'den temizlenmiş güvenli bir bölge oluşturmak. Ancak aynı zamanda YPG'nin de ilerleyişini durdurmak isteyen Ankara, YPG’yi Fırat'ın batısına geçmemesi konusunda uyarılarda bulunuyor. ABD Başkanı Joe Biden de Ankara ziyaretinde Türk hükümetinin YPG'ye ilişkin kırmızı çizgisine destek verdi. YPG'nin ABD'nin desteği olmadan ilerleyemeyeceğini düşünen Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi'nden (ORSAM) Ortadoğu uzmanı Oytun Orhan, Fırat Kalkanı operasyonuna ilişkin Deutsche Welle Türkçe’nin sorularını yanıtladı:

DW Türkçe: Bu operasyon Türkiye açısından gerekli miydi? ABD'nin Fırat Kalkanı operasyonuna verdiği destek ne anlama geliyor?

Oytun Orhan: Esasında Türkiye ile ABD böyle bir operasyonun hayata geçirilmesi konusunda İncirlik’in koalisyon uçaklarının kullanıma açılması sürecinde mutabık kalmıştı. Ancak Rusya ile yaşanan uçak krizinin ertesinde Türkiye'nin Kuzey Suriye'ye müdahale imkanının ortadan kalkmasıyla uygulanamamıştı. Rusya-Türkiye yakınlaşması ile Türkiye'nin yeniden Suriye’ye müdahale imkanı doğdu ve şartlar oluştu. YPG'nin Münbiç'i ele geçirmesi, El Bab'a doğru yürüme çabaları, Cerablus’a ilerleme olasılığı Türkiye'nin kuzeye müdahale etmesini daha acil bir gereklilik olarak ortaya çıkardı. Zira Türkiye açısından PKK'nın Suriye kolu olarak görülen YPG'nin tüm kuzey Suriye'de bütüncül bir coğrafyayı kontrol etmesi yaşamsal bir tehdit olarak görülüyor. Bunun dışında IŞİD giderek büyüyen bir baş ağrısı Türkiye için. Bu iki aktörün sınırı kontrol ediyor oluşu Türkiye'ye daha rahat sızabilmelerine imkan sağlıyor. Dolayısıyla Türkiye bu sınırdaşlığı ortadan kaldırmak istiyor. Bir diğer konu mülteci meselesi. Yeni akınların olma ihtimali var. Yeni mülteci akınlarını Suriyeli muhaliflerin kontrolünde güvenli bir bölge oluşturarak yerleştirme düşüncesi de var. Hatta Türkiye içindeki bazı mültecilerin IŞİD'den arındırılan bölgelere geri dönmeleri de söz konusu olabilir.

 

DW Türkçe: Bu operasyon sonrasında mültecilerin bu bölgelere yerleştirilmesi ve Türkiye'den geri dönüşlerinin sağlanmasını mümkün görüyor musunuz?

Orhan: Şu andaki mevcut haliyle bu amaca hizmet etmesi mümkün değil. Çok dar bir hattan bahsediyoruz. Azaz ve Cerablus'u kapsayan 98 kilometre uzunluğunda ve yaklaşık olarak 10-20 kilometre derinliğindeki bir hat. Ama benim düşüncem; Türkiye ve Suriyeli muhaliflerin bu bölgeye biraz daha derinlik kazandıracakları yönünde. Bu bölgelerde gerçek anlamda istikrar ve güvenlik sağlanırsa Türkiye'den bazı geri dönüşler olabilir. Cerablus’un IŞİD’den kurtarılması sonrasında dahi Türkiye’deki Cerablusluların bir kısmı evlerine dönmek için sınıra geldi. Ancak çok büyük rakamlardan bahsetmiyoruz.

 

DW Türkçe: Bu operasyonun kuşkusuz en önemli noktası Suriyeli Kürtlerle Türkiye'nin karşı karşıya gelme ihtimali. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, Ankara'nın kaygılarını dile getirerek YPG'yi Fırat'ın batısına geçmemesi yönünde uyardı ve aksi halde ABD'nin desteğinin kesileceğini söyledi. Ancak açıklamalara bakılırsa Suriyeli Kürtler bu konudaki ısrarını sürdürüyor. Bu operasyon Suriyeli Kürtlere uzanırsa bunun Türkiye açısından sonuçları ne olur?

Orhan: Biden'ın açıklamalarından anlaşılan ABD'nin bundan sonra Fırat'ın batısında YPG'ye hava desteği vermeyeceği. Dolayısıyla bundan sonra YPG ilerlemek isterse veya Münbiç'ten geri çekilmezse ABD desteği alamayacak. ABD desteği olmadan da IŞİD'e karşı başarı sağlaması mümkün gözükmüyor. El-Bab'ı ele geçirmesi neredeyse imkansız. Münbiç El-Bab’a göre IŞİD'in daha zayıf olduğu bir yerdi ancak ABD desteğine rağmen yaklaşık 3 ay içinde şehri alabildiler. Dolayısıyla YPG'nin ilerleme şansının kalmadığını düşünüyorum. Biden'ın yine dünkü ifadesi; Fırat'ın doğusuna geçmeleri konusunda Türkiye ile mutabık oldukları. Bu da YPG'nin Fırat'ın doğusuna dönmesi için Türkiye'nin zor kullanma dahil atacağı adımlara ABD'nin destek vereceği ya da sessiz kalacağı anlamına geliyor. Dolayısıyla Türkiye ve YPG'nin karşı karşıya gelme riski var.

 

DW Türkçe: Türkiye bu operasyondan istediğini alabilecek ve istediği çözüme ulaşabilecek mi, yoksa bu Ortadoğu'da yeni bir çözümsüzlüğü beraberinde mi getirecek?

Orhan: Bu atılan adımın sadece Kuzey Suriye cephesindeki güç dengelerinde kritik bir değişime yol açacağını söyleyebiliriz. Ama bunun ötesinde ne Suriye krizinin çözümü ne de Ortadoğu'daki istikrarsızlık konusunda kritik bir hamle değil. Kuzey Suriye'de, özellikle batıda Lazkiye ve İdlib bölgesinde Rusya ile rejimin hakimiyet sahibi olduğu, buna karşılık Azaz ve Cerablus arasında Türkiye ve Türkiye'nin desteklediği muhalif grupların güçlü olduğu ve Fırat'ın doğusunda da şu anda olduğu üzere YPG etkinliğinin olacağı üçlü bir parçalanma gerçekleşiyor. Bu Türkiye açısından mevcut haliyle bir başarı olarak görülebilir. Yabancı savaşçıların geçişinin engellenmesi konusunda da Türkiye'nin eli güçlenecek. IŞİD'in daha da zayıflayacağını söyleyebiliriz.

 

DW Türkçe: Suriye krizinde en önemli aktörlerden biri Rusya. Rusya'nın bu operasyona ilişkin tutumunu nasıl açıklarsanız?

Orhan: Türkiye bu operasyonu yapmadan önce hem bölgesel hem de küresel düzeyde şartları oluşturmuş gibi görünüyor. Neredeyse hiçbir ülkeden ciddi bir itiraz söz konusu değil. ABD zaten desteklediğini açıkladı ve hava desteği veriyor. Rusya endişe duyduğu yönünde cılız bir açıklama yaptı. Ama Rusya zaten muhtemelen operasyonu önceden biliyordu ve bu konuda Türkiye'ye onay verdi.

 

DW Türkçe: Şam yönetimi de operasyonu kınayan bir açıklama yaptı. Peki bu açıklamayı nasıl okumalıyız?

Orhan: Rejimin Türkiye'nin operasyonuna yönelik tepkisi, diplomatik olarak yapması gereken bir açıklamaydı. Ama onların da ciddi bir tepki göstermediğine şahit oluyoruz. Zaten burada yürütülen mücadele herkesin ortak düşmanı olarak IŞİD'e yönelik. Dolayısıyla rejimin en önemli destekçileri Rusya ve İran'ın onay verdiği bir ortamda Suriye'nin daha fazla bir tepki göstermesinin anlamı yok. Askeri ve siyasi olarak da bakarsak rejimin de çok rahatsız olacağını düşünmüyorum. YPG rejim açısından da beklentisinin ötesinde büyük bir baş ağrısına dönüşmeye başlamıştı.

 

DW Türkçe: Bu operasyon Beşar Esad'ın Suriye'deki geleceği açısından bir anlam taşıyor mu?

Orhan: Bu soruya yanıt için yeni Türk hükümetinin Başbakanı Binali Yıldırım’ın ifadeleri le de yanıt verebiliriz. Yıldırım yakın zaman önce 'istemesek de Esad Suriye’de bir aktördür' şeklkinde bir ifade kullandı. Esad'ın bireysel olarak olarak belki Suriye'nin geleceğinde yeri olmayacaktır, ancak Esad'ın temsil ettiği siyasi yapı ve toplumsal gruplar Suriye'nin geleceğinde varlığını sürderecek gibidir. Ülkenin belli bölgelerinde kontrol sahibi olacakları da anlaşılıyor.

 

DW Türkçe: MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın Suriye'ye gittiği söyleniyor. Eğer Hakan Fidan gittiyse Esad'la görüşmüş olabilir mi, görüştüyse de ne görüşmüş olabilir?

Orhan: Böyle bir iddia var ama şu aşamada bu kadar üst düzeyde bir ismin Esad'la gidip görüşme yapabileceğine ihtimal vermiyorum. Dolaylı yollardan Türkiye ile Esad rejimi arasında çok sınırlı düzeyde kontaktlar olabilir. Resmi değil, Türkiye'den bazı kesimler, farklı siyasi partilere mensup temsilciler zaman zaman Şam'a giderek Esad rejimi ile ya da Beşar Esad'la görüşmeler gerçekleştirdi. Bu heyetler Türkiye'ye mesajlar iletmiş olabilirler. Ancak Türkiye'nin son 5-6 yıllık Suriye politikasına baıldığında Türkiye ile Esad rejimini aynı fotoğraf karesi içinde görmemizin çok fazla mümkün olmadığını, ancak Rusya ve İran üzerinden dolaylı şekilde ilişki kurulabileceğini düşünüyorum.

 

Bu röportaj “Suriye'nin kuzeyinde yeni denge arayışı” başlığıyla Deutsche Welle Türkçe internet sayfasında yayınlanmıştır.