Analiz

Türkiye’nin Hava Savunma Şemsiyesi ve S-400

Suriye’deki iç savaş sırasında Türkiye’nin bu ülkeyle sınırı boyunca bulunan çeşitli kentlerine gerçekleşen roket ve füze saldırıları, hava ve füze savunması konusunu kamuoyunun gündemine tekrar getirmiştir. Konunun daha önce 1980-1988 İran Irak Savaşı, 1991 Körfez Savaşı ve 2003 Körfez Savaşı’nda da kamuoyunun gündemine gelmiş olması göz önüne alındığında, bu alanda yaşanan zafiyet daha net bir şekilde görülecektir.

Neredeyse tüm komşuları gelişmiş balistik ve seyir füzelerine sahip olan Türkiye, 1990’ların başlarından bu yana modern hava ve füze savunma sistemi tedarik arayışı içerisindedir. Başlangıçta hazır alım formatında ele alınmış bu ihtiyaç için, süreç içinde yerli savunma sanayiinin kaydettiği gelişmelerin de sağladığı özgüvenle millî geliştirme modeli ağırlık kazanmıştır. Yerli savunma sanayiinin, hava savunma alanında ortaya koyduğu ürünler ve üzerinde çalıştığı, olgunlaştırma aşamasına getirdiği projeler, daha gelişmiş ve yüksek performanslı hava savunma sistemlerinin ulusal imkânlarla üretilmesi açısından umut vericidir. Ancak çok sayıda ve farklı nitelikte kriz ve tehditlerle karşı karşıya bulunan Türkiye’nin, ulusal çıkarlarını koruması amacıyla elde etmesi hayati öneme haiz hava savunma kapasitesinde ciddi zafiyetler bulunmaktadır. Ülkenin hava sahasının korunması için yeterli ve etkili bir sistem hâlihazırda envanterde mevcut değildir. Acil ihtiyaçların planlanması ve temini bu bakımdan önem arz etmektedir. Ancak bu arayışların, dış politika, ekonomi, savunma sanayii gibi alanlarla eşgüdüm içinde ele alınması gerekmektedir.

Bu çalışmada, hava savunma sistemlerine dair genel bir çerçeve çizildikten sonra Türkiye’nin mevcut kapasitesi ve ihtiyaçları analiz edilmiş, güncel gelişmeler ışığında değerlendirme ve öneriler sunulmuştur.