Türkiye ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi Arasındaki İlişkilerde Yeni Aşama

24 Haziran 2018 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinde AK Parti yeniden oyların çoğunluğunu kazandı ve Recep Tayyip Erdoğan ilk turda Cumhurbaşkanı seçildi. Partiler ve adaylar arasındaki sıkı rekabetten dolayı, Türkiye dışındaki çoğu gözlemci ve düşünce kuruluşu Erdoğan’ın ilk turda galip geleceğinden emin değildi. Bu nedenle, bu seçimler Türkiye tarihindeki diğer tüm seçimlerden farklılık gösterdi. Aynı zamanda bu seçimler, meclis hükümeti sisteminden Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine doğru başarılı ve büyük bir değişiklik teşkil etti.

Seçim sonuçlarının ve Erdoğan’ın kazandığı zaferin duyurulmasının ardından yaşanan en önemli gelişmelerden biri Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı yemin töreni oldu. Bu öncelikle uluslararası toplumun, komşu ülkelerin ve bölge ülkelerinin beklediği bir gelişmeydi. Pek çok lider, cumhurbaşkanı ve başbakan Cumhurbaşkanlığı yemin törenine davet edildi. Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başbakanına da, törene katılması için resmi davet gönderildi. Bu davet, tüm dikkatleri Türkiye-IKBY ilişkilerinin üstüne çekti ve ilişkilerde yeni bir dönemin mi başladığı, yoksa sadece Türkiye’nin mi IKBY ile ilişkileri normalleştirmek istediği yönünde pek çok soruyu akıllara getirmeye başladı. Bu çalışmada dikkat çekilmesi gereken en önemli husus, Erdoğan’ın zaferinden sonra, uluslararası toplumun Türkiye’nin gelecekteki dış politikası ile ilgili tahminlerde bulunmaya başladığıdır.

Bilindiği üzere IKBY, uluslararası toplumun tüm itirazlarına rağmen, Irak’tan tamamen ayrılmak ve kendi devletini kurmak amacıyla 15 Eylül 2017 tarihinde referandum gerçekleştirdi. IKBY için pek çok yönden büyük öneme sahip ülkelerden biri olan Türkiye de ne pahasına olursa olsun referanduma karşı çıktı ve IKBY’yi bu karardan caydırmak için tüm yolları denedi ancak tüm çabalar boşa gitti. Bu nedenle, referandumun ardından ilişkilerin çok açık bir şekilde kötüleştiği fark edilebiliyordu ve ortak menfaatlere dayalı güçlü ilişkilerin ardından IKBY toplumu böyle bir durum beklemiyordu. Sözlü olarak ifade edilenin aksine, Türkiye’nin henüz bölge karşıtı bir tutumla somut ve uygulamaya yönelik hiçbir adım atmadığını ve çoğu Türk siyasetçinin Kürt toplumunu cezalandırmak gibi bir dertleri olmadığını ısrarla dillendirdiğini belirtmek önemlidir. Her şeye rağmen, ilişkilerde kötüleşme olduğu, ancak gemilerin yakılmasını amaçlanmadığı sonucuna varabiliriz.

Bağlayıcı Ortak Menfaatler
İki taraf arasındaki ilişkileri anlamak için, iki taraf arasındaki yakın arka plana ve gelişmelere dönmek ve taraflar arasında tutarlı bir bağ oluşturan önemli ortak hususları ortaya koymak gerekir. İlişkilerin geçmişine bakacak olursak, diğer komşu ülkelerde yaşayan diğer Kürt kesimlerine kıyasla, Türkiye Irak’taki Kürt nüfusu ile her zaman daha iyi ilişkilere sahip olmuştur. Bu durum, Turgut Özal döneminde daha açık bir şekilde görülüyordu. 

Ancak 2002 yılında AK Parti iktidara geldikten sonra, o zamana kadar çoğunlukla müdahaleci olmayan, Batı merkezli ve güvenlik odaklı politikalarla tanımlanan Türk Dış Politikasında yeni bir dönemin başladığı açıkça görülmektedir. Özellikle Ahmet Davutoğlu’nun genel olarak “komşularla sıfır soruna” odaklanan “Stratejik Derinlik” doktrininin ardından değişiklik daha da görünür hale geldi. Bu doktrin Türk Dış Politikasını etkiledi, bölge ilişkilerini yeniden düzenlemeye ve dikkatleri Ortadoğu ya çevirmeye başladı. Bu durum, aynı zamanda uluslararası toplumu ve araştırmacıları Türkiye’nin Batı ile ilişkilerini gözden geçirmek ve daha çok Ortadoğu’ya odaklanmak mı istediğini düşünmeye sevk etti.

IKBY de şüphesiz bu doktrinden payını aldı ve iki taraf arasındaki ilişkiler, en büyük payı oluşturan ekonomi, siyasi ve kültürel bağlar gibi pek çok alanda önemli ölçüde gelişme kaydetti. Bu gelişmeleri anlamak için iki tarafın tutarlı ortak menfaatlere sahip olmasını sağlayan ve ilişkileri güçlü tutan ana hususlara bakmak gerekir. Örneğin;

  • Ekonomi Türk Dış Politikası için önemli noktalardan biri olduğundan, IKBY Türkiye için önemli ekonomi ortaklarından biri olmuştur. Irak, Türkiye’nin üçüncü en büyük ihracat pazarını oluşturmaktadır. Daha önemlisi, Irak’ın diğer bölgelerine kıyasla, Türk şirketler IKBY bölgesinde önemli oranda artış kaydetmiştir.
  • İlişkileri daha da güçlendiren ikinci önemli husus ise Enerji sektörüdür. Türkiye’nin enerji ihtiyacı, bu alanda karşılaşılan tüm engellere rağmen iki tarafı işbirliğine yöneltmektedir.
  • En önemli noktalardan biri, özellikle Ahmet Davutoğlu’nun doktrininden sonra, coğrafi olarak Ortadoğu ülkelerine doğru bir inceleme başlatılması ve IKBY’nin bu açıdan daha çok odak noktası haline gelmesidir. Ayrıca, İran’ın Irak’taki hegemonyasını dengelemek için Türkiye Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile iyi ilişkiler kurmayı her zaman tercih edilebilir bulmuştur. Öte yandan, Türkiye IKBY için jeopolitik açıdan her zaman önem arzetmiş ve IKBY Irak’ın diğer komşu ülkelerinden ziyade Türkiye ile daha iyi ilişkiler kurmayı tercih etmiştir. Türkiye’yi Batıya ve dünyanın geri kalanına açılan bir yol olarak görmektedir.

İleriye Giden Yol
İki taraf arasındaki bağlar hiçbir zaman yukarıda bahsedilen hususlarla sınırlı kalmamıştır. İki tarafın ortak menfaatlere ve diplomatik ilişkilere sahip olmasına neden 8şan başka pek çok husus vardır. AK Parti döneminde ilişkilerde tutarlı ve açık bir gelişme kaydedildiğinin ve zaman zaman zirve noktasına ulaşarak altın çağ olarak adlandırıldığının görülebildiği doğrudur. Ancak, IKBY’nin referandum kararı Türk makamlarını ilişkilerini yeniden değerlendirmeye itmiştir.

Referandum sonrasında ilişkileri normalleştirmek için, IKBY makamları pek çok kez ziyarette bulunma ve ilişkileri onarma talebinde bulunmuş ve ifadelerinde defalarca referandum öncesindeki şartlara dönmek istediklerini belirterek bu yönde pek çok aracı kullanmaya çalışmışlardır. Diğer yandan, referandumun ardından Türkiye ilişkileri normalleştirmek için bazı ön koşulları olduğunu ve bu kez sonraki adımların daha ihtiyatlı bir şekilde atılacağını belirtmiştir. Türkiye her zaman birleşmiş bir Irak ve toprak bütünlüğü  konusunda ısrarcı davranmış ve IKBY’nin Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden bir eylemden kaçınması durumunda ilişkilerin normalleşmesi için daha yakından adım atılabileceğini ifade etmiştir. Aynı zamanda, Türkiye’nin Başbakan Neçirvan Barzani’yi yemin törenine davet etmesi IKBY tarafından büyük memnuniyetle karşılanmıştır. Ziyaretinin hemen ardından, Türkiye ile yeni bir başlangıç yapma konusunda ısrarcı davranmış ve ziyareti ilişkileri geliştirmek için her iki taraf adına atılmış olumlu bir adım olarak değerlendirmiştir. 

Daha önce bahsedildiği üzere, bu seçimlerle birlikte Türkiye halihazırda yeni bir döneme girmiş ve yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminin uygulanması için yeni bir adım atılmıştır. Bu nedenle, Recep Tayyip Erdoğan yemin törenindeki konuşmasında hem yurtiçinde hem de uluslararası düzeyde yeni bir başlangıç yapmayı ve pek çok alanda çok sayıda reform gerçekleştirmeyi vurgulamıştır. Ayrıca, hükümetinin daha büyük bir coğrafyaya hitap edip tarihi bağlarla daha çok ilgileneceğini ısrarla dile getirmiştir. Daha önemlisi, bu kez Türkiye’nin dünyadaki en büyük 10 ekonomiden biri olmayı ve bu hedefe ulaşmak için her çabayı göstermeyi amaçladığını söylemiştir. Konuşmasında dış politika ve ülkelerle ilişkiler dahil olmak üzere, pek çok yönün yeniden dikkate alınacağının sinyallerini vermiştir.

İlişkilerin mevcut durumundan hareketle, yakın gelecekte ilişkilerin normalleştirilmesinin beklenenden daha zor olacağının görüldüğü sonucuna varabiliriz. Bu nedenle, Türkiye IKBY içindeki tüm tarafların ortak konum almaları ve Türkiye'yi terörize eden PKK ile mücadele gibi bazı konuları açıklığa kavuşturmalarını istemektedir. Bu yüzden referandum öncesi döneme dönmek için Türkiye’nin adım atması kolay değildir ve ilişkilerin iyileşmesi zaman ve çaba gerektirecektir. Her şeyden önce, iki tarafın da yararına olacak şekilde daha iyi sonuçlar elde etmek için, bu kez ilişkilerin güven temelleri üzerine kurulması ve yanlış hesaplamalardan uzak olması gerekir. Öte yandan, unutulmaması gereken diğer bir önemli husus Türkiye’nin daima Irak’tan ziyade IKBY ile daha iyi ilişkilere sahip olmayı tercih etmiş olmasıdır. Bu nedenle daimi komşularla ilgilenmek özellikle yatırımlar ve ülke içi etkileri açısından daha iyi bir seçim olmuştur.