Tuzhurmatu'da Neler Oluyor?

2003 sonrası yaşanan terör saldırılarıyla sıkça gündeme gelen ve özellikle 2012 – 2014 yılları arasında Türkmenlere yönelik yapılan saldırılarla uluslararası kamuoyunun da dikkatini çeken  Irak'ın Selahattin vilayetine bağlı, Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı, Tuzhurmatu ilçesi 12 Kasım 2015 günü Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'ne (IKBY) bağlı peşmergeler ve Haşdi Şaabi birliklikleri arasında çıkan çatışmayla yeniden gündeme gelmiştir. IŞİD'in de Selahattin vilayetindeki ilk hedef noktalarından biri olan Tuzhurmatu'ya bağlı Bastamlı nahiyesine görev değişimi için giden Haşdi Şaabi güçlerine Kürt peşmergeler tarafından ateş açılması sonucu 3 Haşdi Şaabi üyesinin hayatını kaybetmesi üzerine başlayan ve daha sonra tüm ilçeye yayılan çatışmalar halen devam etmektedir. Türkmenlerin daha fazla zarar görmemesi için Irak Türkmen Cephesi'nin (ITC) de dahil olduğu taraflar arasında birkaç kez yapılan görüşmeler sonucu anlaşma yapılmış olsa da çatışmaların kesilmediği, hatta sivil halkın da çatışmalardan zarar gördüğü gelen haberler arasındadır. Çatışmaların sivil halka yansıyacak biçimde bir eğilim göstermesi, çatışmaların boyutunu genişletebileceği gibi, Tuzhurmatu'nun sosyal ve siyasal yapısı dikkate alındığında başka bölgelere sıçrama ihtimalini ortaya çıkarmaktadır. Bu noktada Tuzhurmatu'daki olayların ve ortaya çıkarttığı tehdidin daha iyi anlaşılması açısından Tuzhurmatu'nun stratejik öneminin ve çatışma dinamiklerinin ortaya konması yerinde olacaktır.
 
Tuzhurmatu'nun Önemi
Tuzhurmatu hem stratejik konumu hem de karmaşık sosyal ve siyasal yapısıyla özel bir durum arz etmektedir. Tuzhurmatu ise Türkmen, Arap ve Kürtlerin bir arada yaşadığı yaklaşık 150 bin nüfuslu bir ilçedir. Tuzhurmatu, coğrafi olarak Kerkük-Bağdat yolu üzerinde ana geçiş noktasını oluştururken diğer taraftan IKBY ile Irak merkezi hükümetinin sınır hattını oluşturmaktadır. Bu anlamıyla Tuzhurmatu’nun batısında kalan Hemrin Dağları bu sınırın orta noktasıdır. Bu nedenle zaman zaman Tuzhurmatu’da IKBY ve Irak merkezi hükümeti arasında idari ve siyasi kontrol açısından gerginlik meydana gelmektedir. Özellikle ihtilaflı bölgeler arasında gösterilen Tuzhurmatu’da tartışmalı olan 140. Maddenin uygulanmasına ilişkin sorunlar ortaya çıkmaktadır. Kürt peşmergeler ve Kürt partilerine bağlı silahlı güçler 2003 sonrası Tuzhurmatu’da konuşlanmış, ayrıca diğer bölgelerden ciddi oranda bir Kürt nüfusu kaydırılmıştır. Böylece Tuzhurmatu üzerinde hakimiyet sağlanarak Kerkük üzerinde baskı kurulması hedeflenmiştir. IKBY, siyasi hedef olarak ihtilaflı bölgeler üzerinde denetim kurmak suretiyle sınırlarını genişletme çabası içerisinde Kerkük'ün etrafını çevirmek ve Tuzhurmatu sınırları içerisinde kalan Hemrin Dağları'nın petrol bulunan Pulkane gibi bölgelerinde hakimiyet kurma stratejisini geliştirmiştir. Nitekim Hemrin Dağları bölgesine peşmergeleri konuşlandırmıştır. IŞİD'in Irak'ta bazı bögelerde hakimiyet sağlaması sonrasında Irak merkezi hükümetinin IŞİD'le mücadelesinden faydalanarak, merkezi hükümetin hakimiyetinin zayıfladığı bölgelerde kontrol sağlama çabasına girmiştir. Bu noktada Tuzhurmatu önemli bir hattın bağlantı noktasını oluşturmaktadır. Peşmergeler, Irak'ın orta bölgesindeki İran sınırında Hanekin'den başlamak üzere Celevle, Karatepe ve Kifri'den geçerek kuzeybatıya doğru devam eden ve Kerkük'e ulaşan hattın tam merkezinde yer almaktadır. IKBY'nin bu hatta kontrol sağlaması Kerkük'ün Irak merkezi hükümeti ile bağlantısını daha fazla koparacağından son derece stratejik bir adım olacaktır. Ancak bu çaba pekçok çatışma dinamiğini de beraberinde getirmektedir.
 
Tuzhurmatu Olayları ve Çatışma Dinamikleri
Tuzhurmatu'da son dönemde çıkan olayların, ilk görünüş itibariyle peşmergeler ve Haşdi Şaabi arasındaki çatışma gibi görünmekle birlikte birden fazla çatışma dinamiğini içerisinde barındırdığı görülmektedir. Görünüş itibariyle peşmergeler ve Haşdi Şaabi arasındaki çatışmanın Tuzhurmatu dışında her iki gücün de birlikte IŞİD'e karşı savaştığı, Hanekin, Celevle, Kerkük'ün çevresi gibi noktalarda gerginlik yaratma ihtimali göz ardı edilmemelidir. Zira Haşdi Şaabi içerisinde Bedir Örgütü, Hizbullah, Asaib Ehlul Hak, Saray El-Selam gibi farklı milis grupları bulunmaktadır. Bu gruplar farklı bölgelerde IŞİD'e karşı mücadele etmekte ve peşmergelerle ortak hatlarda savaşmaktadır. Haşdi Şaabi içerisindeki grup bağlılığının son derece yüksek olduğu düşünüldüğünde çatışmaların diğer ortak hatlara sıçrama ihtimali bulunmaktadır. Bununla birlikte, Tuzhurmatu'daki ateşkese rağmen dışarıdan peşmergelere ve Haşdi Şaabi'ye bağlı güçlerin Tuzhurmatu'ya girdiği görülmektedir. Bu durum çatışmanın boyutunu da genişletecek niteliktedir.
 
 
Öte yandan Tuzhurmatu'daki çatışma, bir Kürt-Türkmen çatışması olarak da ifade edilebilir. Zira Tuzhurmatu'daki Haşdi Şaabi üyelerinin neredeyse tamamı Türkmenlerden oluşmaktadır. Bu nedenle daha önce de Tuzhurmatu'da karşı karşıya gelen Türkmenler ve Kürtler yeniden çatışma dinamiği içerisine girmiştir. Nitekim son olaylarda Türkmen evleri ve iş yerleri Kürtler tarafından yakılmış, askeri çatışma Tuzhurmatu'daki sosyal gerginliğe dönüşmüştür. Tuzhurmatu'da yaşanan Kürt-Türkmen gerginliğinin başta Kerkük olmak üzere Erbil'den Hanekin'e kadar Türkmenler ve Kürtlerin bir arada yaşadığı bütün coğrafyalara yansıma ihtimalini göz ardı etmek mümkün değildir.
 
Ayrıca Tuzhurmatu'nun Erbil ve Bağdat arasında yeni bir gerginlik noktası olarak ortaya çıkması da muhtemeldir. Bilindiği gibi halen Erbil ve Bağdat arasındaki başta bütçe olmak üzere pekçok konuda anlaşmazlıklar devam etmektedir. Irak merkezi hükümeti IŞİD'le mücadelede Haşdi Şaabi'yi desteklemekte hatta kurumsallaştırmaya çalışmaktadır. Haşdi Şaabi, Irak Başbakanlığı'na bağlı Ulusal Güvenlik Müsteşarlığı'na bağlanmıştır.  Bu nedenle Tuzhurmatu'daki Haşdi Şaabi gücünün Irak merkezi hükümetine IKBY karşısında pozisyon almaya zorlaması muhtemeldir. Nitekim Bağdat'tan bir Haşdi Şaabi ekibinin Tuzhurmatu'ya giriş yaptığı bilinmektedir. Bu durum çatışmadaki aktörlerin de artmasını beraberinde getirmektedir. Zira Tuzhurmatu'daki yerel güçler arasında başlayan çatışma, dışarıdan gelen güçlerle aktör açısından da genişlemektedir. Bu noktada terör örgütü PKK üyelerinin de peşmergelere yardım etmek amacıyla Tuzhurmatu'ya girdiği gelen haberler arasındadır.
 
Son olarak Tuzhurmatu'daki çatışmaların bu bölgede daha önce etkili olan ve zaman zaman eylemler gerçekleştiren IŞİD'in yeniden bölgede etkin olmasına zemin hazırlayacabileceği endişesi yaratmaktadır. Böyle bir durumun ortaya çıkmasının IŞİD'le mücadelenin bütüncül stratejisine olumsuz olarak yansıması muhtemeldir.
 
Bu noktada, Tuzhurmatu'da çatışan tarafların çatışmanın yayılmasının önüne geçilmesi ve daha fazla genişlemesinin önünü geçilmesi için sorumlu davranması gerekmektedir. Çatışmanın yayılması IŞİD'e karşı mücadeleyi sekteye uğratacağı gibi, sivil halka zarar verdiği/vereceği için için ciddi bir insani krize de neden olacaktır. Nitekim daha önce de ifade edildiği gibi özellikle Türkmenler bu çatışmadan en fazla zarar gören taraf olmaktadır. Türkmen evleri ve işyerleri yakılmakta, Türkmen siviller keskin nişancılar tarafından hedef alınmakta, Türkmenler kaçırılmaktadır. Ancak Tuzhurmatu'da yaşayan Türkmenler, yıllardır terörle mücadele etmekte ve kimliklerini, varlıklarını korumaktadır. Bu nedenle Tuzhurmatu ya da Kerkük gibi bölgeler üzerinde   atılan tek taraflı adımlarla bir sonuç alınamayacağı akıllarda tutulmalıdır. Bu adımların sivil halka zarar vermenin ötesine gitmediği de görülmektedir. Bu nedenle çatışan ya da çatışmayan, Irak merkezi hükümeti ya da IKBY, ITC, Kürt partiler ya da Haşdi Şaabi farketmeksizin bütün tarafların sorumlu davranması gerektiği ve siyasi uzlaşı ve anlaşma yoluyla sorunlara çözüm bulmasının en doğru yol olduğunu söylemek yerinde olacaktır.