2003 Sonrası Irak Ordusunda İşlevsel Askerî Doktrin Açığı

“Askerî doktrin”e dair tanımlamalar, askerî düşünce okullarına ve aynı zamanda bir ülkenin karşı karşıya kaldığı ulusal güvenlik tehditlerinin doğasına göre değişmektedir. Askerî doktrine dair en öz tanımlama “bir ülkenin ulusal güvenlik hedeflerini gerçekleştirmede silahlı kuvvetlerini yönlendiren temel ilkeler bütünüdür” şeklinde yapılabilmektedir. Bir başka deyişle, askerî doktrin, askerî imkânları etkin ve etkili kılan, onları askerî yeteneklere dönüştüren olgudur. 2003 sonrasında Irak Ordusuna bir askerî doktrin oluşturma misyonu, Irak’ın askerî kurumunun karşılaştığı zorlukların başında yer almaktadır.

Askerî Doktrinin Kavramsal Çerçevesi
Askerî doktrinin gelişimi, askerî tarihte temel bir unsur oluşturmuş, silahlı çatışmaların ve güvenlik tehditlerinin araçları genişleyip çeşitlendikçe, askerî doktrin geliştirme ihtiyacı da artmıştır. “Askerî doktrin” terimi, askerî literatür hakkında kapsamlı bilgi gerektiren karmaşık ve çok boyutlu bir kavramdır. Askerî doktrin, her zaman siyasi doktrin, dinî doktrin ve düşünsel doktrin gibi kavramlar yanında, askerî strateji ve savunma politikası gibi diğer askerî kavramlarla da karıştırılmaktadır.

Askerî doktrine dair tartışmalar, çoğu zaman askerî seçkinler ve yüksek rütbeli komutanlar arasında gerçekleşmektedir. Sıradan askerler ve hatta küçük rütbeli subaylar mensup oldukları ordunun askerî doktrinini tam olarak anlamamakta ve kavrayamamaktadır. Ancak askerî doktrin uygulamaları, temel olarak en basit askerin hem savaş hem de barış zamanlarındaki performansına etki etmekte ve ondan etkilenmektedir. Tam da burada askerî doktrinin ordular için önemi öne çıkmaktadır.

ABD’nin ordusunda askerî doktrin “ulusal hedefleri desteklemek için askerî kuvvetlerin ve bağlı unsurlarının eylemlerini yönlendiren temel ilkeler” olarak bilinmektedir. Öte yandan, Rusya Federasyonu’nun ordusunda askerî doktrin, “Rusya Federasyonu'nun silahlı savunma ve silahlı korumasına hazırlıklı olma konusunda devletin resmen onaylanmış vizyonu” şeklinde tanımlanmaktadır. NATO ise askerî doktrini, “ulusal hedefleri desteklemek için silahlı kuvvetlere eylemlerinde rehberlik eden temel ilkelerdir. Bu ilkeler sabittir ancak uygulamaları sırasında sürekli olarak muhakeme ve değerlendirme gerektirir” diye açıklamaktadır.

Yani askerî doktrin, salt entelektüel bir doktrin olmayıp rehberlik ve danışmayı amaçlayan, pratik deneyimler temelinde askerî yeteneklerin en iyi şekilde kullanılmasını sağlayan bir eylem rehberidir. Rasyonel ordularda askerî doktrin teşkili ve geliştirilmesi, askerî deneyimleri, güvenlik tehditleriyle ilgili ihtiyaçları, mevcut ve muhtemel yetenekleri ve askerî teknoloji alanındaki gelişmeleri dikkate alan daimî ve yaratıcı bir süreç gerektirmektedir. Askerî doktrin oluşturma süreci, belirli bir ordunun ana askerî kolları tarafından uygulanan politika ve prosedürlerden, acemi askerlerin eğitimleri sırasında öğretilen taktik ve tekniklere kadar uzanan geniş kapsamlı bir süreçtir. Askerî doktrin oluşturma süreci, savaşları ve silahlı çatışmaları yönetme seviyelerine dayanmaktadır. Bu nedenle askerî doktrin, stratejik seviye, operasyonel seviye ve taktiksel seviye olmak üzere üç seviyede inşa edilmektedir.

Stratejik seviyede, bir askerî doktrin oluşturmak, ulusal politikanın (iç ve dış) sabit yönelimlerini içeren ve ülkenin ulusal güvenliğine yönelik tehlike kaynaklarının tespitini gerektiren devletin kapsamlı doktrininin belirlenmesine dayanmaktadır.

Operasyonel seviyede, bir askerî doktrin oluşturmak, stratejik seviyede önceden belirlenmiş hedeflere ulaşmak için silahlı kuvvetlerin ana birimlerinin tüm askerî faaliyetlerini yönlendirmede uymaları gereken temel ilkeleri belirlemeye dayanmaktadır.

Taktiksel seviyede, bir askerî doktrin oluşturmak, ordunun ana birimlerine bağlı askerî oluşumların ve birliklerin, silahlı kuvvetlerin bir parçası olarak yükümlülüklerini ifa etmek ve kendilerinden istenen görevleri yerine getirmek için izledikleri temel ilkeleri belirlemeye dayanmaktadır.

Bir ordunun askerî doktrini, silahlı çatışma sırasında o ordudan beklenen performansı ve davranışı belirlemelidir. Bu, ordunun ana muharebe kolları düzeyinde, muharebe birimleri düzeyinde, subay ve askerlerin muharebe alanındaki bireysel savaş performansları düzeyinde olmalıdır. Askerî doktrinin ahlaki işlevi, muharebelerdeki bireysel davranış düzeyinde açıkça görülmektedir. Askerî literatürde bazı kaynaklar, orduların savaş performansını ve davranışını belirleme sürecini “savaş doktrini” veya “askerî doktrin” gibi terimlerle adlandırmakta ve bunu askerî doktrinin önemli bir bileşeni olarak kabul etmektedir.

Bir ordunun askerî doktrininin formülasyonu şu soruların yanıtlarını içermelidir: Kiminle savaşıyoruz (düşmanın açıkça tanımlanması), neden savaşıyoruz (silahlı çatışmanın hedefleri), neyle savaşıyoruz (silahlar ve teçhizat), nasıl savaşıyoruz (komuta kademesinin yapısı ve kuvvetlerin kontrolü, ordunun düzeni, muharebe seferberliği, angajman kuralları, gerekli eğitim, askerî planlar, destek kuvvetleri), nerede savaşıyoruz (ülkenin ulusal güvenlik çıkarlarına göre silahlı kuvvetlerin eylemlerinin coğrafi sınırları).

Fiziksel çerçevede askerî doktrin oluşturmak devletin maddi, beşerî ve teknolojik yeteneklerine bağlıyken, teorik çerçevede aşağıdaki unsurlara dayanmaktadır:

  1. Ülkenin ulusal çıkarlarının belirlenmesi.
  2. Ülkenin ulusal güvenliğine yönelik tehdit kaynaklarının belirlenmesi.
  3. Askerî kurum ile ülkenin siyasi yönetimi arasındaki ilişkinin doğasının belirlenmesi.
  4. Askerî kurumun geçmiş tecrübe ve deneyimlerinden yararlanma.
  5. Askerî doktrinin konusuna dair önceki askerî düşünce literatüründen yararlanma.
  6. Geçmişteki silahlı çatışmaların incelenmesi ve analizi.
  7. Askerî operasyonların komuta, planlanma ve uygulanmasında katılım ve istişare ilkesinin benimsenmesi.

2003 Sonrasında Irak Ordusu İçin Sağlam Bir Askerî Doktrin Oluşturmanın Önündeki Engeller
ABD'nin 2003 yılında Irak'ı işgalinden sonra, ABD’li işgal güçleri, o dönemdeki Irak Ordusunu dağıtmıştır ancak bu, Irak’ın menfaatlerine uygun ve düzenli bir şekilde değil, daha çok ordunun fiziki, beşerî ve ahlaki yapısının yok olmasına ve kaosa neden olacak şekilde gerçekleşmiştir. Dolayısıyla oluşturulan yeni askerî kurum, askerî doktrin teşkilinin önemli bir unsuru olan kurumsal birikimden ve geçmiş tecrübelerden yararlanmaktan mahrum bırakılmıştır. Yeni askerî kurum, eski Irak Ordusunun deneyimlerinden ancak yeni orduya hizmet etmek üzere göreve alınan eski subaylar aracılığıyla bireysel ve istisnai düzeyde yararlanabilmiştir.

2003'ten sonra Irak’ın askerî kurumu, Irak Ordusunu teşkilat, silah ve teçhizat açısından yeniden inşa edip geliştirmeyi başarmıştır ancak Irak Ordusunun askerî doktrinini oluşturma çabaları hâlâ engellerle karşı karşıyadır. 2003 yılından sonra Irak Ordusu, El Kaide, IŞİD, diğer terör örgütleri, kontrolsüz milisler ve organize suç çetelerine karşı tüm Irak coğrafyasına yayılmış savaş alanlarında çeşitli güvenlik tehditleriyle yüz yüze gelmiştir. Bu tehditler, Irak Ordusunu, 2003 öncesinde karşılaştığı çatışmalardan farklı nitelikteki silahlı çatışmalara girmeye zorlamıştır ve bu durum askerî eğitim ve planlamada yeni usul ve esasların belirlenmesini zorunlu hâle getirmiştir. Ancak mevcut görevlerin yoğunluğu ve üzerindeki yük nedeniyle Irak’ın askerî kurumunun, ülkede ortaya çıkan yeni muharebe türleri konusunda üst düzey eğitim vermek ve ordunun muharebe yeteneklerini geliştirmek için yeterli zamanı olmamıştır. Ayrıca, kurum yöneticileri de askerî bir doktrin oluşturmak için önemli unsurlar olan geçmiş, mevcut ve potansiyel silahlı çatışmaları yeterince inceleme ve analiz etme imkânı bulamamıştır.

Irak'ta 2003'ten sonraki siyasi sistem, mezhepsel ve milliyetçi “kotalar” esası üzerine kurulmuştur ve bu kota sistemi, ülkedeki (iç ve dış) siyasi karar alma mekanizmalarını ve güvenlik makamlarını etkisi altına almış, birden fazla güç merkezinin ortaya çıkmasına neden olmuş ve o dönemden sonra birbirini izleyen hükûmetler, merkezî yönetim yerine her biri kendi güç merkezini sağlamlaştırma yoluna gitmiştir. Neticede art arda gelen hükûmetler, orduyu 2003 sonrasında Irak'ta gücü ve nüfuzu paylaşan tarafların etkilerinden ve müdahalelerinden koruyamamış dolayısıyla askerî doktrin oluşturmak için bir gereklilik olan ordu-siyaset ilişkisinin doğasının netleştirilmesi mümkün olmamıştır.

2003'ten sonra Irak'ın (iç ve dış) siyasi karar alma mekanizmalarını etkileme kabiliyetine sahip birden fazla tarafın varlığı, devletin genel doktrininde bir dengesizlik oluşmasına yol açmıştır. Nitekim bu taraflar, ülkenin ulusal çıkarlarını ve ulusal güvenliğine yönelik tehdit kaynaklarını belirleme konusunda kendi aralarında ihtilafa düşmüştür. Bu ihtilaf, Irak’ın askerî kurumunun sağlam bir askerî doktrin formüle etme çabalarını boşa çıkarmaktadır.

Siyasi süreçte benimsenen mezhepsel ve milliyetçi kota sistemi, 2003'ten sonra Irak Ordusunda da pozisyonların dağılımı ve rütbe tahsisinde benzer bir kota sistemi uygulamasını dayatmıştır. Bu yaklaşım, askerî terfilerin etkinlik esasına göre yapılmasını engellemektedir. Diğer yandan askerî liderlerin kota sayesinde bazı makamları elde etmesi, ordunun ulusal çıkarların korunmasını sağlayacak ve ulusal güvenlik tehditlerini bertaraf edecek birleşik bir vizyon oluşturma imkânını zayıflatmaktadır. Bunun neticesinde askerî doktrin oluşturmanın önemli unsurlarından biri olan “askerî operasyonların komuta, planlanma ve uygulanmasında katılım ve istişare ilkesi” zarar görmektedir.

2003'ten sonra Irak, ordunun yanı sıra birçok silahlı oluşum ve fraksiyonun varlığına tanık olmuştur ve bunların bazıları yasal ve idari olarak devletin çatısı altında olsa da siyasi açıdan başka tarafların kontrolü altına girmiştir. Bu silahlı fraksiyonlar artık askerî operasyonları kontrol etmekte ve Irak'ın güvenlik planları bakımından belirli görevler icra etmektedir. Bu durum, Irak Ordusunun bu gruplarla iş birliği yapmasını, onlarla koordinasyon içerisinde bulunmasını ve Irak Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığının askerî planlar ve stratejiler geliştirme sürecinde onları destek kuvvet olarak kabul etmesini gerektirmektedir. Ancak bu silahlı fraksiyonların farklı siyasi arka planları, emir ve kararlarda komuta, kontrol ve koordinasyon unsurlarını ve Irak Ordusu ile bu fraksiyonlar arasındaki bilgi alışverişini zayıflatmaktadır. Bu unsurların yokluğu askerî doktrin oluşturmanın önündeki engellerden sayılmaktadır.

Sonuç olarak, Irak’ın ordusunun askerî doktrin oluşturmak amacıyla fiziksel ve manevi gereklilikleri sağlama çabalarının başarılı olması için aşağıdaki unsurlarla güçlendirilmesi gerekmektedir:

- Ulusal çıkarlara ve güvenliğe yönelik tehditlere dair vizyonların birleştirilmesi.

- Askerî kurum içerisinde ulusal kimlik duygusunun güçlendirilmesi ve ordu içinde alt (ulusal ve mezhepsel) kimliklerin etkili olmasının engellenmesi.

- Askerî kurumun tam bağımsızlığa kavuşması ve çeşitli siyasi partilerin etki ve müdahalelerinden korunması.

- Kadro dağılımında ve askerî terfilerde liyakatin temel ilke olarak benimsenmesi.

- Devletin çatısı altında faaliyet gösteren tüm silahlı kuvvetler için emir ve talimatların verilmesinde ve bilgi alışverişinde komuta, kontrol ve koordinasyon sisteminin birleştirilmesi.