22 Mart 2014 Dünya Su Günü - “Su ve Enerji”

Dr. Tuğba Evrim Maden, Araştırmacı, ORSAM, temaden@gmail.com
Suyun önemine dikkat çekmek ve su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimini desteklemek amacıyla 22 Mart günü her yıl “Dünya Su Günü” olarak kutlanmaktadır. 22 Aralık 1992 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, bu günü  “Dünya Su Günü” olarak ilan etmiştir.  1993 yılından itibaren kutlanan Dünya Su Günü, 1992 yılında Rio de Janerio’da düzenlenen Çevre ve Kalkınma Konferansı sonuç belgesi olan ve su kaynaklarının kalitesi, korumasını ve su teminini konusunu içeren Gündem 21’in 18. Bölümüne dayanmaktadır.  Bu belge ile devletler Gündem 21’in tavsiyelerinin uygulanabilmesi ve su kaynaklarının korunması, geliştirilmesi için toplantılar düzenlenmesi, yayınlar yapılması ve halkın bilincini arttırılması için bir dizi etkinlik yapmaya teşvik edilmiştir. Dünya su günü 1995 yılından itibaren her yıl bir tema ile kutlanmaktadır. Birleşmiş Milletler 2014 yılı Dünya Su Günü temasını “Su ve Enerji” olarak ilan etmiştir.
 
Enerjinin her türünün üretilmesinde, soğutma ve çıkarılmasında su önemli bir yer teşkil etmektedir. Aynı şekilde, suyun çıkarılması, arıtılması ve iletilmesi içinde enerji gerekmektedir. Su ve enerji arasındaki bu bağ, iki kaynağın güvenliğinin sağlanmasını gerekli hale getirmektedir.
 
Günümüzde dünya nüfusu yaklaşık 7 milyardır. 2,5 milyar insan elektriğe ulaşamazken, 768 milyon insan içme suyuna ulaşamamakta ve 2,8 milyar insan su kıtlığının yoğun olarak hissedildiği bölgelerde yaşamaktadır. Suyun her amaca yönelik kullanımı sağlanabilirken, insanların su kaynağına erişiminde halen problemler devam etmektedir. Dünya nüfusunun yüzde 63’ü gelişmiş sanitasyona erişim sağlayabiliyorken, yüzde 89’u gelişmiş su kaynağına erişebilmektedir. 1990 ve 2010 yılları arası 1,8 milyar insan gelişmiş sanitasyona sahip olurken, günümüzde 2,5 milyar insan gelişmiş sanitasyondan mahrumdur. BM istatistiklerine göre 2015 yılında da 2,4 milyar insanin gelişmiş sanitasyona hala sahip olmayacağı da ifade edilmektedir.
 
Enerji üretimi için önemli bir kaynak olan su, ayrıca diğer enerji kaynaklarının (petrol, kömür ve doğalgaz)  elde edilmesinde de kullanılmaktadır.  EIA’nın tahminlerine göre, 2007 ve 2035 yılları arasında enerji tüketimi yüzde 49 oranında artacaktır. Ham petrol üretiminde su birçok aşamada kullanılmaktadır. Ham petrol için ortalama 1 GJ/ gigajul ( 1 metreküp = 35,17 GJ) başına 1,058 metreküp su kullanılmaktadır.  Doğalgaz için ise bu rakam 1 GJ için 0.109 metreküptür.
 
Dünyada üretilen elektriğin yüzde 15’i sudan elde edilmektedir ve halen de sudan elektrik üretiminde değerlendirilmemiş potansiyeller söz konusudur. Gelecek dönem tahminleriyle birlikte 2013 yılında 66 milyar metreküp su enerji için kullanılırken, 2035 yılı için bu sayı 135 milyar metreküp olacaktır.
 
Nüfus, gıda üretimi gibi baskılar su kaynaklarının varlığını olumsuz yönde etkilerken, iklim değişimi ve sonuçları da su kaynakları ve enerji üretimi üzerinde baskı yaratmaktadır. 2035 yılı için yapılan projeksiyonlarda enerji tüketiminin yüzde 35 oranında, su tüketiminin ise yüzde 85 oranında artması beklenmektedir. Bu baskılar sonucunda enerji sektörü üzerinde ortaya çıkması beklenen riskler ise sırasıyla; su sıcaklığının artması, su kalitesinin bozulması, deniz seviyesinin yükselmesi, iklim değişimi, su yokluğu ve mevzuata ilişkin yetersizliklerdir. Bu riskler yaratacağı sonuçlar ise sırasıyla; enerji santrallerin kapatılması veya üretim kapasitelerinin azaltılması, hidroenerji üretim kapasitesinin azaltılması, finansal kayıplar, yeni enerji santrallerinin kurulmasının engellenmesi ve sosyal ve politik istikrarsızlık yaratmasıdır.  
Enerji ve su planlamalarının entegre edilmesi, suya bağlılığın azaltılması ve verimliliği artırmak çözüm olarak sunulmaktadır. Barajların sadece hidroenerji için değil birden fazla amaçla kullanılması, enerji ve su yapılarının politik, ekonomik ve teknolojik olarak birbirine entegre edilmesi, termik santrallerde soğutma için alternatif kaynak yaratılması, kullanımdan sonra suyun tekrar kullanılması, su ve enerjiyi koruyan teknolojilerin geliştirilmesi, mevzuatlarda bu doğrultuda bu düzenlemeler yapılması, yenilenebilir enerji kaynaklarının arttırılması, acı ve denizsuyu arıtılması gibi geleneksel olmayan kaynaklarında değerlendirilmesi, enerji santrallerinin verimliliğin arttırılması örnek adımlar olarak sıralanabilir. Ayrıca, geleceğe yönelik projeksiyonlarda, su ve enerji güvenliğini doğrudan etkileyen iklim değişimi ve sonuçlarının da hesaba katılması gerekmektedir.