AB'nin Mısır İnisiyatifi

Nebahat Tanrıverdi Yaşar ORSAM Ortadoğu Uzman Yrd.
Son iki haftada AB, mevcut krizin çözümüne katkıda bulunmak için ikinci kez Mısır’a ziyaret gerçekleştirdi. Ancak Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton’ın gerçekleştirdiği ikinci ziyaretten de henüz krizin çözümüne yönelik somut bir sonuç çıkmış görünmüyor. AB’nin Mısır konusunda izlediği aktif politikanın çözüme yönelik pozitif bir katkısının olup olmayacağı henüz netlik kazanabilmiş değil, ancak Mısır’da AB’nin baskı araçları ve etki gücü oldukça sınırlı. Bu nedenle de AB’nin Mısır inisiyatifinin başarı şansı oldukça düşük görünüyor.
 
 
Mısır’da darbenin üzerinden bir ay geçti ancak darbenin yarattığı tartışma hala sona ermiş değil. Mısır ordusu tarafından desteklenen geçici hükümet “yol haritasını” uygulamaya çalışırken Müslüman Kardeşler darbe karşıtı eylemlerine devam ediyor. Askerin 27 Temmuz’da gerçekleştirdiği operasyon ise Mısır’da krizin çözümünün kanlı bir yola sapabileceğini net bir şekilde gösterdi. Darbe sonrası süreçte daha temkinli politikaları tercih eden küresel aktörler ise devam eden sürece dahil olmak için çeşitli inisiyatifler yürütüyor. Bu inisiyatifler arasında en aktif katılımcılardan biri de Avrupa Birliği. Ashton’un ülkeyi son iki haftada iki kez ziyaret etmesi ve Mursi de dahil olmak üzere önemli aktörlerle görüşmeler gerçekleştirmesi bu aktifliğin en görünür yüzü oldu.
 
Bir süredir küresel anlamda etki ve güç kaybına uğradığı yönünde eleştirilere maruz kalan Avrupa Birliği, Mısır’da üstlendiği daha aktif pozisyonla dikkat çekmeye başladı. Avrupa Birliği her ne kadar darbe konusunda sert bir pozisyon takınmadığı için eleştirilmeye devam etse de Mısır’da devam eden krizde “arabuluculuk” misyonu ile aktif bir şekilde devam eden sürece dahil oluyor. Avrupa Birliği’nin Mısır’daki pozisyonu yapılan darbenin kabulü üzerine kurulmuş durumda. Bu da beraberinde yol haritası üzerinde müzakere edilmesi siyasetini getirmektedir. Yani Avrupa Birliği girişimleri Müslüman Kardeşlerin ikna edilmesini hedef alıyor ki şu ana kadar herhangi bir başarı elde edilemediğinin altını çizmek gerekiyor.
 
Peki, Avrupa Birliği Mısır’da üstlendiği arabuluculuk misyonunu hangi esaslar üzerinden yürütmeye çalışıyor? Görüşmelerden sızan bilgilere göre Avrupa Birliği’nin sunduğu çözüm stratejisi, temel olarak Müslüman Kardeşleri, eylemlerin sonlandırılması karşılığında Mursi ve Müslüman Kardeşlere yönelik kovuşturma ve tutuklamaların düşürülmesini kapsayan bir güvenli çıkış önerisi üzerine kurulu. Bu güvenli çıkış önerisi ile Avrupa Birliği, Mısır’da sokağı ikiye bölen ve dozu gittikçe artan kutuplaşmanın sona erdirilmesini amaçlıyor.
 
Öncelikle Avrupa Birliği, 3 Temmuz öncesi döneme geri dönüşün mümkün olmadığı kabulünden hareket ediyor. Bu nedenle de mevcut geçici hükümet ve Mısır ordusu karşısında sert söylemlerden kaçınarak süreç üzerindeki etki kanallarını korumayı hedefliyor. Ayrıca Avrupa Birliği’nin bu kabuller üzerinden ürettiği politikanın aşamalı bir stratejiye dayandığı da söylenebilir. Bu aşamalı stratejinin ilk ayağı Müslüman Kardeşlerin eylemlerini sona erdirmesi için ikna edilmesini içeriyor. Çünkü Mısır Ordusu’nun devam eden protesto gösterilerini ulusal güvenlik sorunu olarak kabul ettiğini açıklaması, müdahalenin kanlı ve sert olacağının da habercisi. Bu bakımdan Avrupa Birliği tarafından Mısır Ordusu’nun ikna edilmesinden ziyade Müslüman Kardeşlerin ikna edilmesi daha olası bir strateji olarak benimsenmiş durumda. Bu yolla Avrupa Birliği, ülkede krizin şiddet sarmalına girmesini engellemeyi hedefliyor. Kısacası ilk aşama krizin sokakla bağını koparılmasıdır. Böylece sosyal hayat normalleşerek, hem siyasi aktörler üzerindeki tabansal baskı azaltılmasının önü açılabilir hem de aktörlerin taban üzerindeki etkisi sınırlandırılabilir.
 
Avrupa Birliği’nin benimsediği stratejinin bir sonraki aşaması ise Müslüman Kardeşlerin meşru siyasi alana yeniden dahil edilerek siyasi krizin sona erdirilmesidir. Krizin sokakla bağının koparılmasının ardından krize taraf olan aktörlerin siyasi mekanizmalar ve müzakereler yoluyla sistem içine çekilmesi bu strateji açısından büyük önem taşıyor. Bu sayede Avrupa Birliği ve diğer küresel aktörlerin manevra alanı da genişleyebilecek ve sürece etkileri de artabilecek.
 
Avrupa Birliği tarafından benimsenen sokak siyasetinin sona erdirilmesi ve siyasi krizin çözülmesinden oluşan bu iki aşamalı stratejinin başarıya ulaşma şansı şimdilik çok düşük görünmekte. Hedeflerin gerçekleştirilmesinin önündeki en ciddi engel Mısır’da siyasi krizin sıfır toplamlı bir mücadeleye dönüşmüş olmasıdır. “Kazan ya da kaybet” üzerine kurulu sıfır toplamlı mücadelede tarafları uzlaştırmanın zor olmasının yanı sıra, Avrupa Birliği girişimlerinde Mısır ordusuna karşı doğrudan tavır almaktan kaçınmaktadır. Öte yandan Mısır ordusuna karşı kullanabileceği baskı araçları da oldukça sınırlı. Bu nedenle de krizin diğer tarafı olan Müslüman Kardeşlerin ikna edilmesi Avrupa Birliği girişiminin esas eksenini oluşturuyor. Lakin taraflardan sadece birinin geri adım atmasını esas alan bu girişim, kazan ya da kaybet üzerine kurulu sıfır toplamlı bir mücadelenin tarafı olan Müslüman Kardeşleri ikna etme konusunda zayıf bir yaklaşım olarak görünmektedir.
 
Mısır’da krizin barışçıl yöntemlerle çözümü, öncelikle krize taraf olan aktörlerin kazan ya da kaybet üzerine kurulu sıfır toplamlı bir mücadele algısını değiştirmekten geçiyor. Bu algı değişmediği sürece aktörler açısından geri adım atmak acziyet ve kaybetmek olarak kabul edilmeye devam edecektir. Bu şartlar altında da uzlaşıya varılması oldukça zor bir hedef olarak görünmektedir.