Bakış

ABD Irak’ın İran’a Enerji Bağımlılığını Sonlandırabilir Mi?

Bilhassa İran’a karşı yaptırımların başladığı 2018’den bu yana, Amerikan yönetiminin Ortadoğu’da İran’ın gücünün baskılamak amacıyla pozisyon aldığı ülkelerin başında Irak gelmektedir. ABD’nin 2003’te Irak’ı işgalinin ardından Irak’taki başat aktörlerden biri konumuna gelen İran; siyasi, askerî, toplumsal ve ekonomik anlamda Irak’ta ciddi etki gücüne sahip olmuştur. 2018’den bu yana bakıldığında ise Trump yönetiminin, Irak’taki söz konusu İran gücünü baskılamak amacıyla pek çok alanda girişimde bulunduğu hatta Irak’ta sıcak çatışmaya varacak ölçüde adımlar attığı görülmektedir. İran’ın Ortadoğu’daki milis yapılanmasını kontrol eden İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve “Süleymani’nin Irak’taki eli” denebilecek Haşdi Şaabi Heyeti Başkanı Yardımcısı Ebu Mehdi Mühendis’i Bağdat Havalimanı’nda öldürmesi; Trump yönetiminin İran’ın genelde Ortadoğu’daki, özelde ise Irak’taki askerî gücüne vurduğu darbenin en somut örneği olmuştur.

Toplumsal etkinin kırılması bağlamında bakıldığında ise Ekim 2019’da başlayan protesto gösterilerinin zaman içerisinde İran karşıtlığının rahatlıkla görülebildiği bir protesto dalgasına evirilmesi, Irak halkının ülkedeki İran etkisinden duyduğu rahatsızlığı artırmıştır. Nitekim protestolar sırasında eylemcilerin İran etkisindeki milis gruplara yönelik öfkesi ve Necef’te bulunan İran Başkonsolosluğunun ateşe verilmesi de söz konusu toplumsal huzursuzluğun somut emareleri olmuştur. Son dönemde her ne kadar koronavirüs sebebiyle protesto gösterilerine ara verilmiş olsa da gelecek dönemde ABD’nin toplumsal anlamda İran’a karşı elinde bulundurduğu kozlardan biri, Irak sokaklarından yükselen İran karşıtı sloganlar olacaktır.

ABD’ye yakınlığı ile bilinen Mustafa Kazımi’nin başbakan olarak göreve gelişinin diğer yönetimlere göre siyaseten ABD’nin elini daha fazla güçlendirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Zira Kazımi’nin daha önce İran baskısıyla görevden alınan Abdülvahap Saadi’yi Terörle Mücadele Kurumunun başına tekrar ataması gibi İran’ı hoşnut etmeyecek adımları peş peşe atmış olması, ABD’nin Bağdat’ta siyaseten elinin güçlendiği argümanını kuvvetlendirmektedir. Bu bağlamda mutlaka altı çizilmesi gereken husus, Mustafa Kazımi’nin 21 Temmuz’da İran’a gerçekleştirdiği ziyaret esnasında yaptığı “İranlı kardeşlerime şu hususu vurgulamak istiyorum; Irak halkı iki ülkenin içişlerine karışılmaması temelinde İran ile çok iyi ilişkilerden yanadır” açıklaması olmuştur. Açıklamadaki “iç işlerine karışılmaması” vurgusu, Kazımi’nin İran ile ilişkilerini Irak’ın iç işlerine müdahale edilmemesi koşuluyla sürdürmek istediğini açıkça ifade etmiştir. Diğer yandan Irak toplumunda özellikle Ekim 2019’da başlayan hükûmet karşıtı gösterilerle birlikte alevlenen İran karşıtlığını da diplomasi masasında ifade ederek eylemcilerin taleplerini bizzat Tahran’da dile getirmiştir. Kazımi’nin takındığı bu tavrın, Irak’taki İran yanlısı milis grupların varlığından öfke duyan eylemcilerin gözünde itibarını arttıracağını söylemek yanlış olmayacaktır. Kazımi’nin İran ziyaretinde yaptığı ve üzerinde durulması gereken diğer bir husus, iki ülkenin karşılıklı çıkarları doğrultusunda bir ilişki kurması gerektiğini dile getirirken çıkarlar üzerinden bir karşılaştırma yapması olmuştur. Kazımi “Terörizme karşı İran ile birlikte savaştık; Irak da ekonomik sorunlardan kurtulması için İran’ın yanında yer aldı ve Irak, İran için büyük bir pazar hâline geldi” ifadelerini kullanarak bir nevi Irak’ın İran’a IŞİD sebebiyle olan “diyet borucunu” ödediğini, ilerleyen süreçte söz konusu “borçluluk duygusundan” uzak bir ilişki zemininin oluşturulması gerektiğini diplomatik bir dille ifade etmiştir.