ABD Ortadoğu’da Kılavuz Kaptanını Değiştirmeli

Doç. Dr. Mehmet ŞAHİN, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü
Arap Baharı ile birlikte Amerika Birleşik Devletleri(ABD) Ortadoğu’da ABD karşıtlığını azaltma yönünde iyi bir fırsat yakalamışken her zaman olduğu gibi yine İsrail engeli ile karşı karşıya geldi. 2001’den 2011 yılına kadar geçen on yıllık sürede Afganistan’a müdahale, Irak’ın işgali, İsrail’e verilen sınırsız destekten dolayı ABD karşıtlığı Ortadoğu’da tavan yapmıştı. Arap Baharı diye tanımlanan Arap Ortadoğusu’ndaki halk hareketlerine ABD’nin destek vermesiyle birlikte, başta ABD olmak üzere Batı Dünyası, bölgedeki ABD/Batı karşıtlığını azaltma yönünde hayati bir fırsat yakalamıştı. Görünen o ki, söz konusu fırsat İsrail’in kontrol edilememesinden dolayı kısa zamanda heba edilecek gibi gözükmektedir. Halk hareketleri konusunda ABD/Batı desteğini açıklasa da, Filistin/İsrail meselesinde sorgusuz sualsiz İsrail’e destek verilmesi Ortadoğu’da yeni oluşan ümitleri sonuçsuz bırakmaktadır.
 
23 Eylül 2011 tarihinde Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın Birleşmiş Milletlere Filistin’in tam üye olması için başvurusuyla yeni bir sürece girildi. Başta ABD olmak üzere “mahşerin dört atlısı” gibi hareket eden içinde hiç Ortadoğu ülkesi olmadığı halde “Ortadoğu Dörtlüsü” diye adlandırılan Quartet (ABD, AB, Rusya, BM), Filistinlilerin yeni girişimini engellemek ve barış müzakerelerinin yeniden başlamasını sağlamak için çaba gösterdiği bir anda İsrail hükümetinin Filistinlilere ait Doğu Kudüs topraklarında 1.100 yeni konut yapımına onay verdiği haberi geldi. İsrail hükümetinin bu hareketiyle İsrail-Filistin arasındaki barış müzakerelerinin başlaması için çaba gösteren Ortadoğu Dörtlüsü’nün çabaları anlamsız hale gelmiştir. İsrail-Filistin konusundaki barış görüşmelerinden sonuç alınmak isteniyorsa baskı tek taraflı yapılmamalı. ABD, Filistinlileri barış masasına çekmek amacıyla Filistin Yönetimine yaptığı yardımı kesebiliyorsa,[1] İsrail hükümetine de barışı zora sokacak yeni yerleşim yerleri inşa etme girişimlerinin bir maliyetinin olduğunu gösterebilmeli.
 
Her ne kadar İsrailli yetkililer ve İsrail destekçileri,[2] ABD’nin askeri, politik ve stratejik alanda Ortadoğu’daki en önemli müttefikinin İsrail olduğunu söyleseler de, İsrail-ABD ilişkilerinde bir fayda-maliyet analizi yapıldığında, İsrail’in ABD’ye inanılmaz zararlar verdiği apaçık görülecektir. İsrail’in hukuk tanımaz davranışlarından dolayı ABD, Ortadoğu’daki müttefikleriyle dahi sorun yaşar hale gelmiştir. Nitekim, sorunların her geçen gün arttığı Ortadoğu’da, ABD’nin hayati çıkarlarını korumak için müttefiklere ciddi ihtiyaç duyduğu bir zamanda, İsrail’in davranışlarından dolayı bölgedeki en iyi iki müttefiki olan Türkiye ve Suudi Arabistan’la dahi ilişkileri olumsuz etkilenebilmektedir. ABD’nin istememesine rağmen, hem Türkiye hem de Suudi Arabistan Filistin’in BM’ye tam üyelik girişimini desteklediklerini açıktan beyan ettiler. Hatta Suudi Arabistan yetkilileri ABD’nin Filistin Devleti’ni veto etmesi durumunda ABD ile ilişkilerinde kırılma yaşanacağını açıklamaktan çekinmedi.[3]
 
ABD’nin İsrail için siyasi, ekonomik, askeri her alanda ödediği maliyet ortaya konduğunda, yıllardır iddia edildiği gibi Ortadoğu’da ABD ile İsrail’in çıkarları tam olarak örtüşüyor yaklaşımının koca bir yalan olduğu anlaşılacaktır.
 
Mevcut haliyle İsrail’i artık ne ABD’nin iç siyaseti, ne dış politikası, ne de oluşmakta olan yeni Ortadoğu taşıyabilecektir. ABD-İsrail ilişkilerindeki yanlış ezber bozulmadıkça veya diğer bir değişle söz konusu iki ülke arasındaki ilişki rasyonel bir zemine oturtulmadıkça, Ortadoğu’da barışın maya tutması imkansız gibi gözükmektedir.
 
Afganistan ve Irak’ın durumu/geleceği, İran’ın nükleer programı ve Arap  Ortadoğusu’nun yaşamakta olduğu süreci gözönüne aldığımızda, Ortadoğu’nun geleceği neredeyse tamamen belli olmayan siyasi bir çalkantıdan geçtiği görülmektedir. Bu durumda, ABD için bölge sorunlarına yapıcı katkılar sağlayacak devletlerle ilişkilerini geliştirme zorunluluğu ortaya çıkmaktadır-ki bu durumda Türkiye öne çıkmaktadır. İsrail ise Ortadoğu otobanında hızla yol almak isteyen ABD’nin önüne çıkan iş makinesi gibi hareket etmektedir. Bugün itibariyle, mevcut haliyle İsrail’in ABD’ye savaş yapma dışında Ortadoğu’da verebileceği hiç bir şey kalmamıştır.
 
Ortadoğu’nun sorunlu/dalgalı denizinde ABD yol almak istiyorsa, bugüne kadar inandığı ve yanında olduğu maliyetli kılavuzunu değiştirmek zorundadır.
           

Kaynaklar
[1]“AB, Filistin’e 200 milyon dolar yardımı askıya aldı”, http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1186008
  [2] Michael Singh, “Obama and Israel: Hot or Cold?”, http://www.washingtoninstitute.org/templateC06.php?CID=1725
  [3] “Bir devleti veto et, bir müttefiki kaybet”, http://www.dunyabulteni.net/?aType=yazarHaber&ArticleID=16637