Avrasya Birliği Fikrine Orta Asya’dan Tarihi Bir Bakış

Doç. Dr. Canat Mominkulov, ORSAM Avrasya Danışmanı, Al-Farabi Kazak Ulusal Ü.
Meseleye tarihi ve ideolojik bir yaklaşım
 
Avrasya Birliği veya Avrasyacılık fikri teorik olarak ilk kez rus tarihçileri ve entellektüelleri tarafından Sovyet öncesi dönemde (19.-20. asırlarda) ortaya çıkmıştır. İşte o zamandaki rus düşünürleri gelecekte Avrasya halkları birliğiyle ilgili entegrasyon fikirlerini ortaya koymuşlardır. Ortodoks hristiyanlığına gerçekten bağlı olan rus fikir adamları Rusya’nın insanlık tarihindeki misyon ve sorumluluğuna gönülden inanmışlardır. Avrasya fikrinin esas anlamı Rusya’nın Asya, Kafkasya ve Doğu Avrupa’da bir numaralı süpergüçe dönüşerek bütün bu bölgelere ideolojik, siyasi, fikri, kültürel, ilmi, ekonomik, manevi ve askeri açılardan etki etmesidir. Çarlık Rusya’nın yerine iktidara gelen Sovyetler Birliği zaten Avrasyacılık fikrinin tahrif edilmiş ve oldukça başarısız bir denemesidir. Avrasya fikri başta Rusya olmak üzere sözkonusu bölgenin güçlenmesi anlamına da gelmektedir.
 
Aslında, Avrasyacılık fikrinin çekirdeğini eski SSCB topraklarında yaşayan slav ve türk halklarının tarihi, kültürel ve coğrafi yakınlığı oluşturmaktadır. Rus kültürü tam olarak Avrupalı değildir, aynı zamanda da Asyalı da değildir. Bu fikri geliştiren düşünürler rus kültürünün oluşmasında türk halklarının da büyük katkısı veya tesiri olduğunu net bir şekilde anlıyorlardı. 19. yüzyıldaki büyük rus entellektüellerinin ciddi bir kısmı türk kökenli şahıslardan ibaret olduğu da tarihi gerçektir. Aslında, Rusya’nın 19.-20. asırlardaki cüretli atılımı ve kaliteli gelişiminde kasıtlı ve fiziksel olarak asimile edilen veya zihni açıdan ruslaştırılan tüm etnik grupların da katkısı vardır. Sonuç olarak, tüm SSCB halklarının tarihi başarı ve zaferlerinin hemen hemen hepsi ruslara malolmuştur. Aynı zamanda, ruslar SSCB döneminde yer alan kasıtlı-kasıtsız katliamlar, her türlü baskı ve kısıtlamalar, kısacası insan haklarının ihlallerinden de tamamen muaf olduğu delilsiz bir şekilde kabul edilmiştir. Yeniden yapılandırılan Avrasya Ekonomik Birliği projesinde bu tür veya buna benzer haksızlıklar yer alacaksa, şimdiden böyle bir girişimin nelere götürebileceği detaylı ve net bir şekilde tartışılmalı ve bu konuda daha güvenilir garantiler alınarak konu ve şartlar üzerinde resmiyen anlaşılması şarttır.
 
20. asırda Rusya’nın Doğuyu keşfetme ve fethetme stratejisi
 
Rusya, Orta Asya, Kafkasya,  Karadeniz bölgesi gibi kendi nüfuz alanlarını çok iyi bilmekle kalmaz, Çin, İran, Arap ülkeleri, Türkiye gibi Doğu ülkelerini de derinden tanımak için doğubilimcilik, islam araştırmaları, türkoloji, arap araştırmaları gibi ilim dallarında en ileri seviyeye ulaşmıştır. Bütün bu ilmi araştırma kuruluşları istihbarat ve stratejik planlama dairelerine hizmet ediyorlardı. Rus veya Sovyet doğubilimcileri özellikle, komşu türk dünyasını ve türklerin tarihi mirasını detaylı olarak ilmi açıdan incelemeye büyük güç sarfetmiştir. Ciddi ilmi araştırmalar müstesna olmak üzere, türkleri pek gelişmemiş ve insanlık tarihine önemli bir katkıda bulunmamış bir etnik grup olarak gösterme eğilimi pek yaygınlaşmıştır. Ama şunu da belirtmek gerekir ki türk ve diğer doğu halkları tarihinin önemli sayfaları da Sovyet araştırmacı ve akademisiyenleri tarafından açılmıştır.
 
Rusya, ekonomik ve askeri gücünden ziyade, sahip olduğu ilmi potansiyeli, rasyonel kültürü ve maddi imkanlarının sayesinde Avrasya’nın çekirdeğini oluşturduğuna veya oluşturacağına inanmaktadır. Yani, Avrasyacılık fikrini besleyen veya destekleyen düşünce adamları Rusya’nın bir yumuşak güç olmasa bile, ona benzer bir şekilde tüm asyalıları fikir, ilim ve kültür açılarından kucaklayabileceğine, onları daha güvenli ortak bir geleceğe götürecek bir lider ülke olabileceğine kuşkusuz inanmaktaydılar.
 
Avrasya fikrinin yeniden canlandırılmasındaki Nazarbayev’in rolü
 
SSCB’nin dağılmasıyla birlikte Avrasyacılık fikrinin de yokolacağı bekleniyordu ve artık bu konunun mantıksız bir ütopi olduğuna inanılmaktaydı. Ancak, bağımsızlık döneminde Avrasya Birliği fikri N. Nazarbayev tarafından 1994 yılında Moskova Üniversitesinde yaptığı konuşmasında yeniden dile getirildi. Böylece, eski türkler tarihini detaylı bir şekilde inceleyen ve olumlu olarak değerlendiren rus bilim adamı Lev Gumilev`in fikirlerinden etkilendiği söylenen N. Nazarbayev Yeni Avrasyacılığın en büyük temsilcilerinden biri olmuştur. Kazakistan`ın Avrasya Birliği projesine girmesini açıklamak için SSCB döneminin son yıllarını hatırlamamız gerekmektedir. SSCB dağılması aşamasında 1991`te Nazarbayev Gorbaçev ve Yeltsin`le yeni Birlik kurma Sözleşmesini imzalamıştır. Belgeye göre N. Nazarbayev`in yeniden kurulması düşünülen Birlik Hükümetinin başkanı olacaktı. Rusya`daki düzensizlikler buna engel olmasaydı Nazarbayev yeni SSCB’nin başbakanı olabilirdi. Zaten BDT kurma fikri de kazak liderine aittir. Çünkü o dönemde N. Nazarbayev diğer sovyet politikacılarına göre çok daha güçlü komünist önder olduğundan SSCB devletini sonuna kadar muhafaza etmede çok ısrar ediyordu. Bundan dolayıdır ki Nazarbayev SSCB’yi kolaylıkla dağıttığı için M. Gorbaçev`i çok tenkit etmiştir, hatta kınamıştır.
 
Aslında, kazak lideri Nazarbayev’in entegrasyon konusunda bir idealist olduğu söylenebilir. Çünkü o hemen hemen bütün bölgesel entegrasyon imkanlarından istifade ederek birçok uluslararası entegrasyon projelerine aktif bir oyuncu olarak katılmıştır ve birçok uluslararası kuruluşun da temelini atmıştır. Mesela, KC cumhurbaşkanı farklı dönemlerde Orta Asya Birliği, ŞİÖ, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü, Türkçe Konuşan Ülkeler Konseyi, Gümrük Birliği, Avrasya Ekonomik İşbirliği örgütü, AGİT, İKÖ, CICA gibi birçok kuruluşlarda aktif bir rol üstlenmiştir. Bundan dolayı Kazakistan dış politikada çok yönlü siyaset yürütmüştür. Böylece, N. Nazarbayev’i Yeni Avrasyacılık fikrinin motoru ve başlıca propagandacısı diyebiliriz.
 
Avrasya Birliği projesinin gerçekleştirilmeye başladığı dönem
 
Ekim 2011 tarihinde bu konu Vladimir Putin tarafından tekrar gündeme getirilmiştir. Doğrusu, bu fikir daha çok Rusya`yı ilgilendirmelidir. Çünkü 2011 Parlamento ve 2012 Cumhurbaşkanı seçimleri öncesi konuşmalarında Putin Güçlü Rusya fikrini kuvvetlendirmek ve seçmenlerin dikkatini çekebilmek için Rusya ve Avrasya Birliği konusuna özel vurgu yapmıştır. Avrasya Ekonomik Birliğinin amacı katılımcı ülkelerin engelsiz, istikrarlı ve verimli gelişmesini sağlamaktır. Kasım 2011`de Avrasya Ekonomik Alan anlaşmaları imzalanmıştır.
 
2012 yılından itibaren Avrasya Ekonomik Alanı çalışmaya başlamıştır. İmzalanan evraklara göre Birliğe üye üç ülke daha derin ekonomik entegrasyon sürecine girecektir. Avrasya Birliği temelde üye ülkeler arasında ekonomik entegrasyonu sağlamaya yönelik bir projedir. İleride, ekonomik entegrasyon ile birlikte siyasi ve güvenlik entegrasyonları da ister istemez gündeme gelebilir. Bu aslında, daha çok kazakları ve özellikle kazak liderlerini düşündürmelidir. Bu uluslararası yapıya giren ülkeler arasında imzalanan entegrasyon anlaşmaları Temmuz 2012 tarihinden itibaren tam olarak uygulanmaya başlayacaktır. Böylece, Kazakistan yirmi senelik uzun bir serüvenden sonra Rusya`yla tekrar birleşmeye karar vermiş bulunuyor. Önce Gümrük Birliği, Avrasya Ekonomik Alanı olarak adlandırılan yapının 2015`e doğru Avrasya Ekonomik Birliğine dönüşeceği beklenmektedir. SSCB yeniden doğmasa da onun yerine biraz daha demokratik ve yenilenmiş ekonomik yapı oluşturulacaktır. Bu olguyu bazı uzmanlar Rusya'nın geleneksel nüfuz bölgelerine yeniden dönmesi olarak açıklamaktadırlar.
 
Bağımsız iktisatçılara göre Avrasya Ekonomik Birliği projesinin hayata geçirilmesiyle birlikte Rusya üreticileri kazak piyasalarına rahatça girebilecektir, yerel işletmelerin zayıf ve rekabet edemeyenleri piyasadan çekileceklerdir, birçok yerel şirketler faaliyetini sona erdirecektir, birçok rus şirketleri Kazakistana taşınacaktır.
 
Türkiye’nin Avrasya Birliği’yle ilgili tutumu ve şimdiki durumu
 
Avrasya Birliği fikri gelecekte Türkiye, Kafkasya bölgesi, Orta Asya, Ukrayna,  Karadeniz bölgesinin geleceği için olumlu bir ideolojik yük taşıyabilir. Çünkü, bu bölgelerde Türkiye’nin de kendi ekonomik çıkarları bulunmaktadır. Çünkü Rusya ve Orta Asya piyasası Türkiye’nin yeni güç kaynağı kazanması için büyük ekonomik ve ticari imkanlar vaad etmektedir. Rusya’da iktidara yeni gelen Putin de zaten Türkiye ile ilgili olumlu bir görüşe sahiptir. Rus liderine göre türklerin güvenilir oldukları ortadadır. Avrasya Birliği projesi Türkiye için de yeniden değerlendirme dönemidir.
 
Bize göre, bölgesel bir güç sayılan Türkiye`nin eski süpergüç Rusya`yla rekabet edemeyeceği sahalarda onunla işbirliği yapması gerekir. Türkiye’nin Rusya’yı doğru anlaması ve Soğuk Savaş döneminden kalma endişe ve korkularından kurtulması gerekmektedir. Avrasya projesinin bölgesel güce dönüşmekte olan Türkiye için de siyasi ve iktisadi önem taşıdığını söyleyebiliriz. Bilindiği gibi son iki yıl içerisinde Kazakistan’da orta kaliteli türk malları ithalatı azalarak rusyalı düşük kaliteli malların oranı hızlıca artmıştır. Kısacası, Avrasya Birliği fikri aslında Türkiye`yi de ilgilendiriyor.
 
Bazı uzmanlar Avrupa Birliği’ne girmeyi başaramayan Ankara’nın ister istemez Rusya veya Avrasya’ya doğru yön değiştirdiğini söylemektedirler. Türkiye Dışişleri Bakanı A. Davutoğlu’nun Avrasya bölgesinin gelecekte dünyanın çok önemli ekonomik gücüne dönüşebileceğini söylemesi çok manidardır. Aslında, Rusya, Çin, Türkiye, İran, Orta Asya, Kafkasya gibi bölgelerin ekonomik birleşmesi veya daha yoğun işbirliği yapması dünya düzeninde yeni bir yapının oluşmasını sağlayabilirdi. Ancak, Suriye gibi bazı uluslararası meselelerle ilgili Rusya ve Türkiye’nin bazı anlaşmazlıkları, Türkiye’nin bir NATO üyesi olması, ABD ile stratejik ilişkileri bu fikrimizin şimdilik imkansız olduğunu göstermektedir. Şimdiki dönemde Suriye meselesi üzerine Rusya, Çin ve İran’ın birleşmiş olması ABD başta olmak üzere Batı bloğuna karşı yeni bir kutubun oluşturulmasını ifade eder. Kazakistan gibi Türkiye de kendi dış politikasında bazı konularda net bir gelişim yolunu seçme konusunda zorlanmaktadır.
 
Avrasya Birliği’nin doğuracağı bazı soru ve sorunlar
 
Avrasya Birliği Rusya, Beyaz Rusya ve Kazakistan arasında ekonomik entegrasyon ve işbirliğini güçlendirmek için kurulmakta olan ulus-üstü yapıdır. Avrasya Ekonomik Alanı’nın üyeleri Rusya ve Beyaz Rusya’nın şimdiye kadar kardeş ülkeler konfederasyonunu oluşturduğu bellidir. Kazakistan halk sayısının ancak yüzde kırkının slav halklarını teşkil etmesine rağmen, Astana 2015 yılına doğru Rusya’yla ekonomik açıdan entegre olmak amacıyla Avrasya Birliği‘ni kurmaya başlamıştır. Şu anda entegrasyon için gerekli tüm hukuki evrak ve belgeler imzalanmıştır. Ortak çalışma grupları daha aktif bir şekilde ekonomik birleşmenin bütün şartlarını yerine getirmektedirler. Bundan böyle, Kazakistan kendi makroenonomik politikasını, tekeller faaliyetinin denetimi ve gümrük teknik düzenleme kurallarını Rusya ile koordine etmek zorundadır. Zaten bu konularda Rusya ile mukayese edilecek başka bir güç de henüz ortada yoktur. Avrasyacılık fikrinin N. Nazarbayev’in önderliğinde tekrar gündeme getirilmesi bu düşüncenin daha çok Rusya için yararlı ve verimli olması arasında hiç bir terslik yoktur. Oluşturulması düşünülmekte olan Avrasya Birliği projesinde rus ekonomisi, kültürü ve düşüncesinin alacağı rolün de esas teşkil edeceği şimdiden kesindir. İşte bu noktayla ilgili olarak karşımıza birkaç soru çıkıyor. Bu sorulara kısaca net bir şekilde cevap vermeye çalışalım.
 
1. Kazakistan bağımsızlığının 20. senesinde tekrar Rusya`yla ekonomik olarak birleşmesi Kazakistan`ın gelişmesi adına ne verecektir?
 
N. Nazarbayev’in dediği gibi bu entegrasyon süreci Avrasya Birliği’ne üye olacak ülkelerin barışçıl bir ortamda kaliteli gelişimini sağlayabilir. KC cumhurbaşkanına göre kazak işadamları bu entegrasyon sayesinde 170 milyonluk büyük bir piyasaya çıkacaktır. Sovyet döneminden itibaren Kazakistan ekonomisi Rusya’ya çok bağlı olduğu bilinmektedir. İşte bu boşluğun yerini doldurmak üzere kazak ekonomisinin Rusya’yla birleştirilmesi planlanmaktadır. Ama şu ana kadar gördüğümüz olaylar farklı yönde gelişmektedir. Mesela, gıda fiyatlarının hızla artarak Rusya‘daki fiyatları yakalaması, rus şirketleriyle rekabet edemeyen kazak işadamlarının zor duruma düşmesi, ucuz çinli ve orta kaliteli türk malları fiyatlarının artışı, rusların psikolojik ve moral açısından kuvvetlenerek eski kültürel tutumlarını güçlendirmesi (burada demek istediğimiz kazak kültürü ve dilinin ruslar tarafından açıkça önemsenmemesi ve ihmal edilmesidir. Moskova’nın desteği ile yerli ruslar kendilerini daha güvenli hisseder ve hatta biraz daha agresif davranabilirler) gibi kazak milli çıkarları açısından olumsuz olaylar yer almaktadır. Rus şirketlerinin birçoğunun Kazakistan’a taşınmaya başlaması, rus malları ve ürünleri kazak piyasasını işgal etmesi, yerel işadamları ve işletmecilere baskı yapmaya başlaması durumunda nelerin yapılması gerektiği meselesi Kazak Hukümeti’nin düşünmesi gereken başlıca problemlerdir.
 
2. Avrasya Birliği’ni eski SSCB sisteminden ayıran farklılıklar ve özellikler nelerdir?
 
Eski Sovyet devleti totaliter ve otoriter bir sisteme sahip olduğundan dolayı devlete ait tüm kararları Moskova veriyordu. Önemli kararların alınması sürecinde Kazakistan gibi diğer cumhuriyetlerin fikirlerini hesaba pek katmazlardı. Stratejik öneme sahip üretim yerleri, büyük sanayi tesisleri, hazır ürünleri üreten fabrikalar genellikle Rusya, Beyaz Rusya ve Ukrayna’da inşa ediliyordu. Orta Asya’da ise bazı pek önemi olmayan maddeler, yedek parçalar ve ufak-tefek ürünler üretilmekteydi. Oysa ki, SSCB’nin et, süt, kurşun, kömür, deri, buğday, ham maddeler gibi ihtiyaçlarının önemli bir kısmını Kazakistan gibi ülkeler sağlıyordu. Avrasya Birliği’nin hayata geçirilmeye başlamasıyla bu tür haksızlık ve adaletsizliklerin de tekrar yer almayacağının net garantileri var mıdır? N. Nazarbayev’e göre Avrasya Birliği’ne üye ülkeler ekonomik işbirliği alanında eşit şartlar altında hareket edeceklerdir. Bununla ilgili anlaşmalar da hazırlanarak bazıları imzalanmış durumdadır. Yine de bu nokta, çok dikkat edilmesi gereken kazak milli çıkarlarıyla ilgili hassas bir meseledir.
 
3. Bu entegrasyon projesi yaşanabilirlik ve hayatiyetinin olmadığı tarihçe ispat edilen, gerçekleştirilmesi imkansız bir fikrin tekrar mecburi bir şekilde diriltilmeye çalışılması mıdır?
 
Birçok sosyolog SSCB kurma fikrinin zaten bir ütopi olduğunu söylüyor. Putin’in dediği gibi, Avrasya Birliği eski SSCB’nin yeniden canlandırılması değildir. Bu arada Putin’in SSCB ile ilgili söylediği meşhur sözünü de getirelim. Onun dediği gibi, kimin SSCB’nin dağılmasıyla ilgili bir üzüntüsü yoksa, onun kalbi yoktur. Kim SSCB’nin dirileceğine inanıyorsa, onun aklı yoktur demek. Ama, buna rağmen şimdi Putin Avrasya Birliği’ni tamamen destekleyen bir liderdir. Avrasya Birliği’ne üye devletler eşit ve dengeli bir ilişki sistemini kurmalıdır. Yoksa, başka devletin hesabına daha büyük süpergüç olma arzusu tarihin defalarca gösterdiği gibi olumsuz bir gelişim yoluna sürükleyecektir.
 
4. Avrasya Birliği fikri türk halklarının gelişimi ve birleşmesinin perspektifi açısından nasıl bir olumlu veya olumsuz etkiler yaratabilecektir? Peki bu durum Kazak-Türk ilişkilerini nasıl etkileyecektir?
 
Teorik olarak, Avrasya’da yaşayan halkların ekonomik ve kültürel birleşmesi olarak bilinen avrasyacılık fikri aslında türk birliği düşüncesini beslemelidir. Ama, pratik sonuçlara bakıldığında, Rusya türk halklarının birleşmesi konusunda oldukça tedirgindir. Türkçe Konuşan Ülkeler Zirveleri, Türk Kurulu’nun ilerideki çalışmalarında hep Moskova tarafına mı bakılacak? Türkiye’nin itiraf ettiği gibi türk dünyasının lideri konumundaki Kazakistan bu konuda iyi ilişkiler atmosferini yaratma ve dengeli bir politika yürütme yolunda büyük çaba sarfetmelidir. Bu konuda Astana, Moskova ile açık ve net bir şekilde konuşmalıdır. Yani, demek istediğimiz şudur ki Türkiye, türk birliği konusunda liderlik dizginini kazaklara resmen vererek onların türk halkları arasındaki itibar ve şöhretini arttırma politikasını ustaca yürütmelidir. Aksi halde, BDT topraklarındaki türklere ulaşmak ve oralarda kalabilmek için Türkiye’nin gereğinden fazla güç sarfetmesi gerekebilir, hatta bir hayal kırıklığına uğrayabilir. Topraklarının büyüklüğü, ekonomi ve uluslararası politikadaki bazı başarıları, eski türklerin coğrafi vatanı olması gibi avantajlara sahip Kazakistan gerçekten türk dünyasının merkezi yapılabilir. Yani, türk birliği konusunda Türkiye’nin lider olması halinde artık Avrasya Birliği için dış ve yasaklanan bir unsur olacaktır. Ama, bu konuda Kazakistan’ın lider yapılması durumunda türklük faktörü Avrasya Birliği’nin kendine ait iç ve organik bir unsuruna dönüşecektir ve ister istemez meşruiyet kazanacaktır.
 
Kazakistan için Türkiye’nin çok büyük önemi vardır. İlk önce, Kazakistan’daki Türkiye algısı oldukça pozitiftir. Türkiye’yi kazaklar kardeş (hem de büyük) ülke, ekonomik gelişim modeli, cazip kültür ülkesi, güzel coğrafya, çok uygun turistik yer, Kazakistan’ın uluslararası inisiyatiflerinin destekleyicisi, yumuşak islamın modeli, dilin geliştirilmesi konusunda örnek, milli vatanseverliğin misali olarak da algılamaktadır. Kazak politikacılarına göre Avrasya Birliği, Kazakistan’ın dış politikadaki tercih ve seçimlerini etkilemeyecektir.
 
5. Bu durumda entegrasyon kazakların elde ettikleri siyasi bağımsızlığı nasıl etkileyecek? Manevi veya milli açıdan kazakların entegrasyonla ilgili düşündükleri de hesaba katıldı mı? Ekonomik birleşmenin ardından siyasal birleşmenin de olacağı ihtimali nedir? Kısacası, jeopolitik tercihlerden dolayı kazak bağımsızlığı zarar görmeyecek mi?
 
N. Nazarbayev’in konuşmasına dayanacak olursak, yeni yapılandırılan kuruluşa üye olan devletler kendi bağımsızlıklarını muhafaza edeceklerdir ve hiç bir ülke başka bir ülkenin iç işlerine karışma hakkına sahip değildir. Birliğe üye devletler eşit düzeyde işbirliği yapacaktır. 2015`te Avrasya Birliği yürürlüğe gireceği sırada Kazakistan Rusya`nın ekonomik alanına daha çok entegre olacaktır, hatta onunla aynı para birimini paylaşabilecektir. Gelecek veya olası entegrasyon yapısında önemli ekonomik kararların alınmasında Rusya`nın oyu belirleyici olacağı kesindir. Tabii kazakların arasında bu fikri benimsemeyenler de bulunmaktadır. Hatta ekonomik olarak birleşme konusunda ekonomik süpergüçler Japonya veya Almanya`yla entegre olma fikrini savunanlar da bulunmaktadır. Kazakların birçoğu entegrasyon fikrini benimsemediler. Çünkü tekrar Rusya’ya bağlı olma fikri zaten çok sıkıntıları baştan geçiren kazak dili, düşüncesi ve kültürünü tekrar kısıtlayarak, kazakların milli gelişimini olumsuz etkileyebilir. Ama bunlara rağmen alınan jeopolitik kararlar faaliyete geçerek artık uygulanmaya başlamıştır. Tarihe bakarsak milli görüşlerin göz ardı edilmesi iyi neticelere götürmediğine şahit oluruz. Avrasya Birliği projesi gelecekte böyle bir olumsuz sonuçlara neden olmayacağını umut ederiz. Yeter ki rus ve kazak siyasetçileri SSCB’nin dağılmasının ana sebeplerini unutmasınlar.
 
6. Önceleri SSCB’ye üye olmasına rağmen iki slav ve hıristiyan ülkesi arasında türk halklarından biri sayılan kazaklar kendini rahat ve hür hissedecekler mi? Onların görüş ve haklarını da hesaba katacaklar mı? Bir türk halkı olan kazak halkının kendi dili, kültürü ve düşüncesinin geliştirilmesi için sarfettiği çabaları eskisi gibi hür ve dinamik bir şekilde gelişmeye devam edecek mi?
 
Kazakistan için şu anda en önemlisi siyasal bağımsızlığını korumak ve garanti altına almaktır. Avrasya Birliği’nin bazı ekonomik avantajlar sunacağı gerçeği bir türk halkı olan kazakların siyasal bağımsızlığıyla karıştırılmamalıdır. N. Nazarbayev’in dediğine göre dünyada ancak devletler ekonomik birlikler halinde canlı kalabilecektir. Kazakların ruslar ve Beyaz ruslarla olan ilişkileri son iki yüzyılda farklı dönemleri baştan geçirmiştir. Diyebiliriz ki birçok konuda bu halklar birbiriyle anlaşmış durumdadır. Sovyet dönemi içerisinde kazaklarda olumlu veya olumsuz bir rus düşüncesi oluşmuştur. Kazaklar rus kültürü ve düşüncesinde tamamen eriyip gitmeyip büyük demoğrafik ve ideolojik kayıplarla birlikte bazı önemli ilmi ve kültürel kazançları elde etmiştir. Yani, demek istediğimiz şu, kazak-rus ilişkileri bazı çelişkilerin olmasına rağmen genel olarak iyidir. Kazak halkı tarih boyunca her türlü baskı ve kısıtlamalara karşı bir psikolojik dayanıklılık gücünü kazanmıştır. Ama kazaklarda tarihi şuur ve hafıza oldukça güçlüdür. Kazaklar gerçek manada bağımsızlığı hakkeden bir türk halkıdır. Kazaklar kendi dili, kültürü ve düşüncesinin geliştirilmesi konusunda daha güvenli ve açık bir şekilde hareket etmelidirler. Kısacası, kazaklar Avrasya Birliği’nin önemli ve özel bir unsuru olacaktır.
 
7. Bu arada muhalefete yakın gazetelerde çok rastlanan soruyu da getirelim. Acaba, N. Nazarbayev bu birleşme projesini ülkenin kaliteli gelişimi adına mı destekliyor, yoksa kişisel tercih ve güdülerinden dolayı mı bu fikri hiç kuşkusuz benimsiyor? Bu entegrasyonun kazaklar için müspet ve menfi etkilerinin münasebet ve oranı nasıldır? Hangileri daha ağır basıyor?
 
Biraz tarihi inceleme yaparsak, KC cumhurbaşkanının Rusya’yla birleşme fikrini hiç bir zaman aklından çıkarmadığını kolaylıkla anlarız. Kazakistan’ın tek başına ekonomik olarak uzak bir yere varamayacağını söyleyen Nazarbayev Rusya’yla tekrar birleşme kararını çok düşündükten sonra yaptığı da kesindir. Ayrıca, kazak liderinin gençliğinde aldığı eğitim ve kültürün rusça olması da hesaba katılabilir. Bize göre bu entegrasyon projesi 21 asır şartları altında kazaklar için büyük yeni perspektifler açabilir. Entegrasyon sonuçlarının olumlu veya olumsuz olacağını tarih gösterecektir. Ama bize göre müspet sonuçların yaratılması için gerekli nedenler şimdilik yeterli sayılmaz.
 
8. Avrasya projesi Kazakistan’ın ABD ve AB ile ilişkilerini nasıl etkileyecektir?
 
Kazakistan’ın Rusya’yla birleşmesi ABD başta olmak üzere Batı dünyasının stratejik amaçlarına zıttır. Ama, Suriye sorununda olduğu gibi Avrasya Birliği meselesinde de Batı’nın karışamayacağı ince konular veya aşamayacağı yasak limitler vardır. Rusya için Kazakistan ve Orta Asya doğal nüfuz alanıdır ve bu bölgeye agresif kimseyi sokmak istemeyeceği de apaçıktır. Bununla ilgili olarak N. Nazarbayev’in Batıdaki itibar ve otoritesinin büyük zarar görmeyeceği söylenmektedir. Elbette, Batı liderleri Astana’nın Moskova’nın lehine yaptığı seçimini açıkça kınayamaz ama ülke yönetmenleriyle ilgili görüşlerini olumsuz yönde değiştirebilir ve bölgeye bazı değişiklikler ve yenilikler getirmek için gizli tedbirler düzenleyebilir.
 
9. Batı ülkelerinin Rusya’yla ilgili Soğuk Savaştan kalma biraz eskimiş görüşlerinde her hangi bir önemli değişiklikler yer alacak mı? Yani, uluslararası politikada Rusya için eski dönemlerde biçilmiş Kötü Aktör rolü Moskova’nın iradesiyle değiştirilebilir mi? Rusya kendine karşı yapılan bilgisel saldırılar etkisiyle kendini tenkit edebiliyor mu? Çağdaş Rusya’nın siyasal yenilenmesi, gelişimi ve perspektifiyle ilgili rus düşünürleri ne diyorlar?
 
Yukarıdaki soruları yanıtlamak üzere meseleye daha spesifik açıdan ve derinden bakalım. Rusya’da son aylarda ülkenin siyasal gelişimiyle ilgili olumlu değişiklikler yer aldığı söylenebilir. Kazakistan’da da üç partili siyasi bir sisteme geçilmesinin ardından Rusya’da yeni partilerin kurulmasıyla ilgili talepler ciddi bir şekilde kolaylaştırıldı. Rusya son Cumhurbaşkanı seçimlerinde seçimler sürecinin kontrol edilmesinde bazı orijinal teknolojilerin kullanılması Batı standartlarına uygun yenilikçi bir çözümler sunmuştur. Bize göre, Batı ülkelerinin Rusya’la ilgili görüşlerinde bazı pozitif değişimler yer almaya başlamıştır. Çünkü birçok Batılı bilirkişi ve uzmanın Rusya hakkındaki bazı sert anlayışları oldukça yumuşamaya başladı. Mart ayının sonunda NATO temsilcilerinin Suriye’ye karşı askeri saldırı veya müdahalenin yapılmayacağını ilan etti. Bu durumda Moskova’nın Suriye meselesi üzerindeki görüşünün kabul edildiği ve Rusya’nın dünya çapındaki itibarının arttığı söylenebilir. Rusya kendisiyle ilgili olumsuz imajı yoketmek için bazı uluslararası konularda barışçıl ve hoşgörülü olmak zorundadır. Rusya önce kendine karşı söylenen kınama, tenkit ve kritikleri dinleme kültürünü öğrenmelidir. Çünkü, ruslar eskiden süpergüç olma psikolojisinin gereği kendi aleyhine söylenen tenkitleri dinlemek şöyle dursun, kritiklere karşı çok tedirgin ve sinirli bir tepki gösterirler. Esneksizlik rusların başlıca zayıflıklarından biridir. Rusların bu konuda kazaklardan öğreneceği çok şeyler vardır. Türk soyadlı rus düşünürü Karaganov’ın dediği gibi rus kültürünün, üstesinden gelemediği konularda daima sert güç kullanma geleneği sözkonusudur. Zaten, Putin bir-iki ay önce yayınlanan makalesinde soft power olgusunu tamamen reddederek tenkit etmiştir. Bu da rusların diğer bir zayıf noktasıdır diyebiliriz. Çağdaş Rusya’nın gelişimi ve geleceğiyle ilgili söylenenlere gelirsek, modern rus aydınları ve entellektüelleri şu anda gerçekten bir arayış içerisindelerdir. Bu son sorunun cevabını 10. sorunun cevabından bulabilirsiniz.
 
10. Moskova, kazak lideri Nazarbayev başta olmak üzere kazakların Rusya’yla Birlik kurma konusundaki böyle bir referans, saflık ve alçakgönüllüğünü hakkıyla ve yeterince doğru anlayacak mıdır? Yoksa, SSCB döneminde olduğu gibi “bize kendileri bizzat itaat etmeye (bizimle tekrar birleşmeye) mecbur oldular” düşüncesiyle kazak fikri ve kültürüne yine baskı uygulayacaklar mı?
 
Bütün bu soruları cevaplandırmak için Rusya devletinin geleceğiyle ilgili çağdaş rus entellektüellerin aktardıkları yeni düşüncelerinden bazılarını misal olarak sunalım. Örneğin, çağdaş rus düşünürü Wasserman’a göre Avrasya kıtası onların (rusların) olacaktır. Rusya’nın şu dönemdeki en çok okunan ve dinlenen tarihçisi Fursov’a göre Rusya’nın geleceği rus milliyetçiliğindedir. Yani, Rusya’nın çok iradeli ve güçlü bir oyuncuya dönüşmesi fikri yaygındır. Peki, bu perspektif açısından Kazakistan’ın kaderiyle ilgili nasıl bir stratejik plan ve projeler tasarlanmaktadır? Rusya’nın küçük bir kopyası olmaktan başka Kazakistan için nasıl bir tasarımlar düşünülmektedir? Hangi planların gerçekleştirilmesi daha mümkündür veya kazaklar için daha kabul edilebilirdir? Kazakistan Avrasya Birliği’ne Rusya’nın bir uydusu (satellite) olarak mı, yoksa, bağımsız stratejik görüşe sahip önemli bir oyuncu olarak mı giriyor? Ortak para kullanma aşamasından sonraki dönemde ne gibi siyasi değişiklikler olabilir? Gelecekte entegre edilecek yeni kuruluşta Rusya’nın alacağı rolün belirleyici olacağından kazak çıkarları Birlikte çoğunluğu temsil eden halkın çıkarları adına kurban edilmeyecek midir? Bu sorunlar ise diğer bir araştırma konusudur.
 
Yazımızın sonucu olarak şunu belirtmek isteriz. Yukarıdaki düşüncelerden belli olduğu gibi Kazakistan’ın Avrasya Birliği’ne girmesiyle ilgili henüz cevaplandırılmayan soruların sayısı o kadar çok ki onların hepsini bir makale kapsamında yanıtlamak imkansızdır.