Bağdat, Rus Petrol Şirketlerine Yeşil Işık Yakmadı

Dr. İlyas Kamalov, ORSAM Avrasya Danışmanı
8 Eylül 2009 tarihinde Rusya Federasyonu Enerji Bakanı Sergey Şmatko, Irak’ı ziyaret etti. Şmatko’nun Irak ziyaretinin gündemini, Moskova’nın Irak'ın işgalinden önce 1997 yılında Bağdat'la imzalanan Batı Kurna-2 bölgesi petrol yatırımları ile ilgili anlaşmanın yenilenmesi konusu oluşturmuştur. Batı Kurna-2 bölgesinde 12,9 milyar varil petrol rezervinin olduğu tahmin edilmektedir.

BM’nin 1997 yılında Irak’ın petrol ihracatı yapmasına müsaade etmesi, en çok Rusya’nın işine yaramıştır. Ancak İkinci Irak Savaşı, Rusya’nın Irak’a yönelik planlarını bozmuştur. Nitekim 1997 yılında taraflar Batı Kurna-2 petrol yataklarının Ruslar tarafından işletilmesi konusunda anlaşmaya varsa da 2002 yılında, ABD’nin Irak’a müdahalesinden birkaç ay önce Irak hükümeti, Rus petrol şirketi Lukoil ile olan anlaşmasını feshetmiştir. Saddam Hüseyin iktidarına son verildikten sonra Moskova, yeni Irak hükümetinden anlaşmanın yenilenmesini istese de sonuç alamamıştır. Moskova’nın, 1997-2006 dönemine ait Irak’ın kendisine olan borcundan 40 milyar dolarlık bir bölümü silmesi de netice vermemiştir.

Rusya Federasyonu Enerji Bakanı Sergey Şmatko’nun Irak ziyaretinin de Ruslar açısından pek olumlu geçmediğini söylemek mümkündür. Şmatko’nun ikili görüşmeler gerçekleştirdiği Irak Başbakanı Hüseyin El Maliki, Irak ile Rusya arasında tarihî bağlar olduğunu ve ilişkilerin daha fazla geliştirilmesi gerektiğini vurgulasa da, Rus şirketlerine ayrıcalık tanınmayacağını ve diğer ülkelerin şirketleriyle birlikte ihaleye katılmaları gerektiğini dile getirmiştir.

Irak Başbakanının bahsettiği ihaleler Aralık ayında yapılacaktır. Başta Lukoil olmak üzere Rus şirketleri ihaleye katılmak için gereken başvuruları şimdiden yapmıştır. Aslında Rus şirketleri Haziran ayında gerçekleşen ihaleye de katılmış, ancak o tarihte Irak hükümetinin ileri sürdüğü şartlar, yabancı yatırımcılar tarafından uygun görülmemiş ve bir sonuç elde edilememişti. İkinci ihale sürecinde ise Bağdat, bazı şartları yumuşatmıştır. Irak tarafı, ilk ihalede kazanacak şirketin Irak hükümetine 2,6 milyar dolar ekstra para ödemesi gerektiğini ileri sürerken, şimdi bu rakam 1,2 milyar dolar seviyesine indirilmiştir. Ayrıca Bağdat yönetimi, bölgedeki petrol yataklarının işletilmesi sürecine Iraklı yetkililerin katılımı konusundaki şartı da kaldırmıştır. Bununla birlikte Bağdat’ın ileri sürdüğü en önemli şart olan “yabancı şirketlerin çıkarttıkları petrolü, Irak hükümetinin istediği gibi kullanacağı ve yönlendireceği” talebi yeni ihalede de geçerli olacaktır.

Irak yönetimi, Batı Kurna-2 yatağını da faaliyete geçirerek petrol üretimini arttırmayı planlamaktadır. Günde 2,5 milyon varil petrol çıkaran Irak, Batı Kurna-2 sayesinde üretimini günde 4 milyon varile çıkarmayı düşünmektedir. Bundan dolayı ihaleyi kazanmaları için şirketlerin, en fazla üretimi öngören tekliflerde bulunmaları gerekmektedir.

Dünyada gaz alanında hâkimiyeti elinde bulunduran Moskova, petrol alanında da aynı başarıyı elde etmek ve enerji kaynakları sayesinde uluslararası arenada gücünü pekiştirmek istemektedir. Nitekim 2009 yılının ikinci çeyreğinde Rusya, S. Arabistan’ı geride bırakarak günde 7,4 milyon varil ile en fazla petrol üreten ülke konumuna gelmiştir. Irak petrolleri bu açıdan Moskova için büyük önem arz etmektedir. Dolayısıyla Rus petrol şirketi Lukoil’in ihaleyi kazanmak için en uygun teklifi yapacağı öngörülebilir. Bununla birlikte Lukoil’in ihaleyi kazanmasının çok da kolay olmayacağı görülmektedir. Zira Rusya’nın Irak’ın borçlarını silmesine, Rusya’nın Irak’ta bütün taraflara barış çağrısında bulunmasına ve ülkenin istikrara kavuşması için arabulucu olmaya hazır olduğunu ileri sürmesine rağmen, Irak Devlet Başkanı Celal Talabani, Rusya’yı ülkesine dostane olmayan politikalar uygulamakla suçlamaktadır. Devlet Başkanı olmadan önce de Rusya’ya karşı sert açıklamalarıyla tanınan Talabani, Rusya’nın Saddam Hüseyin rejimini destekleyerek büyük hata yaptığını ve bugün de Rusya’nın Irak ile ilişkilerine ABD ile ilişkilerinde kullandığı gözlükle baktığını dile getirmektedir. Ayrıca Talabani, Rusya’nın politikasının dostane olması halinde Rus işadamlarının Irak’a dönebileceklerini belirtmiştir. Nitekim “Amerikan askerleri Irak’tan çekilmeli” diyen, Irak parlamento seçim sonuçlarına şüpheyle yaklaşan ve “Irak’taki gibi demokrasi istemiyoruz” ifadesiyle Irak’a dokunduran, ama aslında ABD’ye taş atan Rus yetkililer, Rus şirketlerinin Irak’ta faaliyet göstermesini zorlaştırmaktadır.

Iraklıların büyük kısmı uzun süre, sadece Rusya’nın kendilerini ABD saldırısından koruyabileceği görüşündeydi. Ancak Rusya, Irak’ı ABD’den koruyamadığı gibi, yabancı güçlerin Irak’a konuşlandırılmasını da desteklemiştir. Bunun neticesinde ülke içindeki bütün etnik ve dinî çevrelerin Rusya’ya yaklaşımları olumsuz yönde değişmiştir. Nitekim Rus diplomatların, işçilerin kaçırılması ve öldürülmesi, bu değişimin bir göstergesidir. Bölgede ABD’nin işini zorlaştırmayı amaç edinen Rusya’nın Irak’a ekonomik alanda da olsa dönmesine ABD ve ABD destekli Irak Hükümeti kolay izin vermeyecektir. Irak, Rusya’nın Ortadoğu politikasında en zayıf halkadır. Dolayısıyla Rus şirketlerin Irak’a dönmeleri için ihale sürecinde sadece en uygun tekliflerde bulunması yeterli olmayacak, Kremlin’in Irak politikasını gözden geçirmesi gerekecektir.