Bahreyn Krizi ve Körfez Birliği

Nebahat Tanrıverdi O, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı, nebahattanriverdi@orsam.org
Körfez İşbirliği Konseyi’nin Riyad’da gerçekleştirilen toplantısına Suudi Arabistan tarafından masaya getirilen Körfez Birliği projesi damgasını vurdu. Körfez Birliği tartışması gölgesinde kalan toplantıdan ise somut bir sonuç çıkmadı ve projenin daha derin tartışılması amacıyla bir komisyon kurulması ve Riyad’da toplanacak Olağanüstü KİK toplantısında yeniden ele alınması hususlarında fikir birliğine varıldı. Bir önceki KİK Bakanlar toplantısında da gündeme gelen Körfez Birliği projesinin hayata geçirilmesine yönelik bir fikir birliğine henüz varılamamış olması, projenin geleceği açısından belirsizlikler oluşturmaktadır. Öte yandan son KİK toplantısında tüm Konsey üyelerini kapsayacak birlik adımının Bahreyn ve Suudi Arabistan arasındaki birlik ile başlaması fikri bu yönde değerlendirilmelidir. Bu bağlamda Suudi Arabistan ikinci kez gündeme getirdiği Körfez Birliğini Bahreyn, Suudi Arabistan ve üçüncü bir KİK üyesi arasında başlatarak ileride genişletmek gibi alternatif bir proje ileri sürmektedir. Ancak görüldüğü kadarıyla Bahreyn ve Suudi Arabistan monarşileri tarafından desteklenen bu fikir KİK’te arzu edilen desteği bulamamıştır. Bunu yanı sıra hâlihazırda gümrük birliği ve para birliği gibi önemli projelerde uzlaşı sağlayamayan KİK üyeleri için Körfez Birliği zor bir hedef olarak görünmektedir.
 
Esas itibari ile Körfez ülkelerinin İran’ın artan bölgesel gücüne karşı çeşitli arayışlar içerisine girdiği gözlenmektedir. Bu bağlamda büyük ölçekli silah alımlarına ağırlık veren Körfez ülkeleri diğer yandan ise İran’ın etkinliğini azaltmaya çalışmaktadırlar. İran bağlamında hissedilen bu güvenlik algısına ek olarak Yemen’deki KİK inisiyatifi de bu güvenlik algılarında önemli bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu tabloya son olarak da 2011 Körfez Baharı ile etkisini gösteren değişim dalgası da eklenmelidir. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki cumhuriyetlerin içine girdiği bu değişim süreçlerinin Körfez monarşileri için bir tehdit potansiyeli taşıdığı görülmektedir. Bahreyn dışındaki üye ülkelerin sınırları içerisinde Mısır ya da Tunus gibi büyük ölçekte kitlesel muhalif grupların eylemselliği henüz söz konusu olmasa da Şubat 2011’de Bahreyn’de başlayan olaylar ciddi bir refleksin gelişmesine neden olmuştur. Mart 2011’de KİK’e bağlı Körfez Kalkanı birliklerinin Bahreyn’e girmesi ve muhalefeti bastırmaya çalışarak Bahreyn’e istikrar getirmeye çalışması bu refleksin belki de en görünür karşılığıdır. 2002 yılında beri anayasal monarşinin geçerli olduğu Bahreyn’deki siyasi kriz buna rağmen çözülebilmiş değil. Halen KİK’in askeri varlık gösterdiği Bahreyn’de Formula 1 yarışları esnasında yükselen protesto dalgası da bunu doğrular niteliktedir. Hak ve Vefak gibi önde gelen muhalif hareketlerin pek çok ismi tutuklanmış, pek çok eylemci işlerinden kovulmuş ve ülkede Şii-Sünni kutuplaşması da derinleşmiştir. Eylemlerin başladığı Şubat ayında daha geniş bir katılımcı yelpazesine sahip olan muhalefet, Şii ve İran tehdidi gibi söylemlerle marjinal hale gelmiş, bir yandan bu grupların devlet ile, diğer yandan Sünni ve seküler muhalif gruplarla aralarında çatlaklar oluşmuştur. Muhalif grupların bölünmesi monarşi lehine gibi görünmekte ise de monarşi ile Şii muhalefet arasındaki bu gerilim krizin çözümü adına olumlu görünmemektedir.
 
Yukarıda genel olarak tarif edilmeye çalışılan siyasi bir ortam içerisinde, Bahreyn ile Suudi Arabistan’ın birleşmesini kapsayan bir Körfez Birliği önerisi, hem bölgesel gelişmelere hem de Bahreyn’de yaşanan siyasal krize karşı atılan bir adım olarak görünmektedir. Bir önceki KİK Bakanlar toplantısında Fas ve Ürdün monarşilerini de içine alarak bir Birliğe dönüşmesi önerisi rağbet görmemiştir. Fas’ın Körfez’e olan coğrafi uzaklığı, siyasi yaklaşımlardan, kültürel farklılıklara, güvenlik algılamalarından bölgesel güç dengesi içerisindeki konumuna kadar pek çok değişikliğe neden olmaktadır. Bu nedenle Fas’ın, diğer monarşiler ile işbirliğine gitmesi muhtemel iken ortak para, istihbarat paylaşımı, yakın güvenlik işbirliği, gümrük birliği, serbest dolaşım ve ortak para gibi amaçları bulunan KİK’in bir parçası olması uzak bir ihtimaldir. Öte yandan Ürdün’ün de KİK içerisinde erimek gibi kaygılardan ötürü daha temkinli hareket ettiği gözlenmektedir. Birlik yönünde atılan bu ilk adımın somut gelişmeler ile sonuçlanmamasının ardından, Bahreyn-Suudi Arabistan Birliği önerisi masaya getirilmiştir. Öte yandan Fas ve Ürdün monarşilerinin aksine Bahreyn kralı bu öneriyi fazlasıyla desteklemektedir. Diğer Körfez ülkeleri Suudi Arabistan içerisinde erimekten çekinirken ve hatta KİK içerisinde ortak para ve KİK kuruluşlarının merkezi gibi konularda Suudi Arabistan’a alternatif olmaya çalışırken Bahreyn’in izlediği bu siyasetin çeşitli belirleyicileri göze çarpmaktadır.
 
Öncelikle ekonomik olarak derin bir dönüşüm içerisinde olan Bahreyn’de ciddi anlamda yükselen bir taban baskısı bulunmaktadır. Petrol kaynaklarının tükenmesi ve mevcut petrol kaynaklarının büyük bir kısmının işletmesi Suudi Arabistan’da bulunan Bahreyn, rantiyer ekonomiden zorunlu bir çekilme yaşamaktadır. Öte yandan ekonomideki çeşitliliği, turizm ve bankacılık gibi istikrar isteyen kırılgan sektörler üzerinden sağlamaya çalışması son olaylarda görüldüğü gibi ciddi ekonomik sorunları da beraberinde getirmektedir. Ülkenin bir yandan ekonomik anlamda Suudi Arabistan’a bağımlı hale geldiği diğer yandan protesto dalgası ile ekonomideki petrol dışı gelirlerin hasar aldığı ve nedenle de Suudi Arabistan’a bağımlılığının daha da arttığı görülmektedir. Bugün gelinen noktada Bahreyn ile Suudi Arabistan arasındaki ekonomik ilişkiler önemli bir belirleyici olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu belirleyiciye ek olarak ekonomisini büyük oranda yabancı iş gücüne dayandıran Bahreyn’in nüfusunun neredeyse yarısı yabancılardan oluşmaktadır. Bu durum da kötü giden ekonomi ile birlikte adanın yerli nüfusu için ekonomik sorunları beraberinde getirmektedir.
 
Ekonomik bağımlılığın yanı sıra siyasi anlamda da Bahreyn ve Suudi Arabistan arasındaki ilişki dikkat çekicidir. Mart 2011’de KİK’e bağlı Körfez Kalkanı Birliklerinin ülkeye girmesinin ardından alt şurada 18 vekili bulunan Vefak Partisi parlamentodan çekilme kararı almıştı. Ardından gerçekleştirilen seçimlerde de Vefak boykot kararını uyguladı. Sonuç olarak alt şurada ülkenin önemli bir muhalefet grubu çekilmiş oldu. Buna ek olarak alt şuranın El Asala gibi Selefi gruplar tarafından domine edildiği görülmektedir. Nüfusun p’şini oluşturan Şiiler böylece siyasi mekanizmaların dışında kalırken Şiilere karşı radikal bir tutum içerisinde olan Selefilerin konumu güçlenmiştir. Bu durumda şüphesiz grupların birbirinden uzaklaşmasına ve marjinal hale gelmesine neden olacaktır. Bahreyn’deki bu siyasi durum kuşkusuz monarşi açısından büyük bir meşruiyet sorununu da beraberinde getirmektedir. Tabansal anlamda desteği azalan Bahreyn monarşisi rejim güvenliği için Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri ile yakın bir işbirliği içerisine gitmektedir. Körfez Birliği bu nedenle Bahreyn monarşisi için kendi rejim güvenliği açısından hayati bir önem taşımaktadır. Bu noktada Bahreyn’deki rejim için Suudi Arabistan içerisinde erime tehlikesine karşılık rejimin düşmesi ihtimali bulunmaktadır. Bu nedenle bir sonraki Riyad toplantısında da Bahreyn monarşisinin birliğe destek vermesi beklenebilir.
 
Fakat bu noktada diğer Körfez ülkelerinin tutumu da oldukça önem taşımaktadır. KİK Bakanlar toplantısı ve ardından gerçekleşen KİK’in Riyad’daki toplantısı göstermektedir ki diğer üye ülkeler Suudi Arabistan’ın birlik içerisinde güçlenmesinden çekinmektedirler. Henüz kendi rejimleri için hayati bir tehlike hissetmeyen bu ülkelerin birlik önerine daha mesafeli durdukları görülmektedir. Bu nedenle projenin çeşitli komisyonlarda tartışılması, görüşülmesi ve acele edilmemesi taraftarı oldukları açıktır. Sonuç olarak birlik yönündeki gelişmeler somut sonuçlar ortaya çıkarmaktan henüz çok uzaktır.