Barzani, Türkiye-PKK Geriliminin Neresinde?

2013 yılı her açıdan Kürtler için bir kazanım yılıydı. 2011’de Arap Baharı referansıyla başlayan hareketlilikleri fırsat bilen Suriye’de Kürtler, ülkenin kuzeyinde güçlerini tahkim etme arayışına girdi. PKK’nın Suriye kolu olarak bilinen Demokratik Birlik Partisi (PYD) öncülüğünde başlayan ittifakın çabaları sonucunda Esed güçleri bölgeden çekilmiş, Türkiye’yi Suriye sınırında PYD ile baş başa bırakmıştı. Esed’in bu taktik hamlesi bir yandan Türkiye’nin yürüttüğü çözüm sürecine bazı yönleriyle olumlu yansırken diğer yandan PKK’nın bölgede meşruiyetini artırmasına yol açtı. PYD’nin Rojava’da statü elde etmesinin Türkiye’nin Kürt politikasında önemli bir etken olduğunu da söyleyebiliriz.
 
IŞİD’in Irak’ta Musul’a saldırmasıyla Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) peşmergelerine askeri destek veren PKK, dünya kamuoyundaki ‘terör örgütü’ imajını kısmen aklama fırsatı buldu. Ekim 2014’te ise PYD’nin Suriye’deki Kürt kenti Kobani’yi IŞİD’e karşı savunması, Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü PYD ve PKK’nın dünya kamuoyunda popülerleşmesine neden oldu. PKK Türkiye’nin IŞİD’le mücadelede küresel koalisyona desteğine rağmen, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “güneyimizde bir Kürt yapılanması istemiyoruz” şeklindeki mesajlarını Türkiye’nin IŞİD’i desteklediği yönündeki propagandalarında kullanmaktan imtina etmedi.
 
PYD neden Esed’i seçti?
Türkiye’nin IŞİD’i desteklediği yönündeki iddialar geçtiğimiz günlerde örgütün Kilis’te bir askeri öldürmesi ve Suruç ilçesinde gerçekleşen saldırıda 32 kişinin hayatını kaybetmesiyle kadükleşti. IŞİD eylemi olduğu düşünülen Suruç olayının yankıları devam ederken, PKK Türkiye’deki saldırılarını yoğunlaştırdı. PKK’nın iki yıldır devam eden çatışmasızlık halini fiili olarak sona erdirmesi Ankara’nın Kandil’deki PKK mevzilerini bombalamasına neden oldu. PKK’nın tekrar silahlı eylemlere başlaması ise paradigmal bir değişime işaret ediyor.
 
PYD’nın Tel Abyad’ı alarak Cezire ile Kobane kantonlarını birleştirmesi, Ankara nazarında ülkenin güney sınırlarında bir Kürt koridoru kurulması ihtimali nedeniyle ciddi rahatsızlığa neden oldu. Bunun üzerine PYD’nin olası ikinci hamlesini engellemek isteyen Ankara, Mare-Cerablus hattında 90 kilometrelik alana tampon bölge kurmak istediğini açıkladı. Tampon bölge açıklaması Kürt kamuoyunda ciddi tedirginliklere neden oldu.
 
Suriye sınırında yaşanan gerginlik ve çözüm süreci birbiriyle bağlantılı olduğu için Türkiye’nin Rojava politikası PKK’yı rahatsız ediyor. PKK, aradığı meşruiyet zeminini Rojava’da bulduğu için bölgeye fazlasıyla önem veriyor. Hatta bölgenin bekası için PKK’nın Türkiye’deki çözüm sürecini dahi gözden çıkarabileceği bir gerçek.
 
Türkiye, PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde koridor kurma ihtimali sonrası, ABD’nin IŞİD’le mücadelede koalisyona katılması için yaptığı ısrarlarına olumlu cevap verdi ve askeri üslerini ABD öncülüğündeki koalisyona açtı. Bunun karşılığında ise Türkiye ABD’yi tampon bölgeye ikna etti. Suriye tarafından IŞİD militanlarının Türkiye sınırına açtığı ateş sonucu bir askerin hayatını kaybetmesiyle birlikte Türkiye, IŞİD mevzilerini bombalamaya başladı. Ankara eşzamanlı olarak IŞİD’e yönelik içeride de operasyonlar gerçekleştirdi.
 
Böylesi bir atmosferde Şam rejiminden önemli bir hamle geldi. Esed rejimi asker kaçakları ve muhalif saflara katılan eski askerler için af kararnamesi yayınladı. Rejimin asker bulma sıkıntısı yaşadığı yönündeki iddialara PYD beklenmedik bir hamleyle karşılık verdi. PYD lideri Salih Müslim, “Suriye ordusu yeni bir anlayış ve şartlar doğrultusunda bölgeye dönebilir. O zaman YPG, Suriye ordusunun bir parçası haline gelir. Ancak ordunun dönüşümünün Baas mantığı ve istihbaratıyla olması asla kabul edilemez.” diyerek Tahran-Şam ittifakındaki yerini tahkim etmek istediği yönünde sinyal verdi. PYD’nin Suriye’deki kazanımlarından asla vazgeçmeyeceğini belirten Müslim, “Doğrusu demokratik ve federal bir Suriye için mücadele ediyoruz.” sözleriyle de Esed’in kalması gerektiğine işaret etti.
 
Son günlerde PKK’ya karşı girişilen mücadele ve Suriye topraklarında kurulması planlanan tampon bölge hamlesi PKK/PYD’yi açıktan Şam rejimi ile ittifaka sürükledi. Mevcut kazanımlarını kaybetme riskini dahi göze alan PYD, İran’ı seçerek yeni bir maceraya atıldı. Zaten İran’ın PKK ile arasında 2011’den bu yana ittifakın olduğu da biliniyor. Rojava’da konsolide olmuş İran etkisi düşünüldüğünde Müslim’in açıklamaları daha anlamlı bir zemin kazanıyor.
 
PKK konusunda Türkiye ile ABD’nin yeni bir paradigma geliştirmek istediğini söylemek abartı olmaz. ABD Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Brett McGurk’un PKK’nın saldırılarını kınaması ve Türkiye’nin kendini savunmasının haklı olduğunu belirtmesi ittifakın bir göstergesi. Fakat ABD aynı politikayı PYD konusunda yürütmeyebilir. Zira PKK, ABD’nin terör örgütü listesindeyken PYD değil. Bundan dolayı PYD’ye yönelik politikalar lokal bazda ayrışabilir. Bundan hareketle ABD, Türkiye'nin Kandil ve Türkiye içinde PKK'yı hedef alan politikalarını destekleyip, PKK’nın İran ve müttefiklerinden yardım talep etmesini minimize etmek amacıyla Rojava’daki olası bir harekâta sıcak bakmayabilir.
 
ABD bölgesel politikalarda çok hızlı taktik/strateji yapma yeteneğine sahip. ABD'nin Suriye'deki Kürtlere yardım edip, PKK'yı 'terörist örgüt' olarak nitelemesi Türkiye’nin bölgedeki politikalarında problemlere neden olabilir. Suriye'deki PYD militanlarının bir kısmının Türkiye'ye karşı savaşmak için PKK saflarında yer alması mümkün. Zira PKK’nın militan kadrosunun önemli kısmını IŞİD’in Kobani saldırısı sonrası bölgeye kaydırdığını biliyoruz. Bu senaryo hâkim konjonktürde Türkiye’nin elini güçsüzleştirebilir.
 
Barzani, Türkiye’yi destekliyor
Mesud Barzani, Türkiye’nin son dönemde PKK ve IŞİD’e yönelik gerçekleştirdiği operasyonları desteklediğini belirtti.
 
Barzani, Irak'ın kuzeyinde Saddam yönetimine karşı özerklik mücadelesi verirken, PKK'nın Irak'taki varlığını kimi zaman desteklemiş kimi zaman da Türkiye'nin etkisiyle PKK ile çatışma haline girmişti. Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokrat Partisi (KDP)’nin 2003 Irak savaşında ABD ve koalisyon güçlerine katkısı, savaş sonrası hem kuzeyde özerk yönetime kavuşmalarına hem de Irak merkezi hükümetinde güç sahibi olmalarına imkân verirken, Barzani uluslararası arenada öne çıkarak Kürt siyasi hareketinde lider konumuna geldi. Bu durumun PKK’yı rahatsız ettiği bilinen bir gerçek.
 
Arap baharına kadar PKK'nın geri planda kaldığı rekabette, Barzani, IKBY Başkanı olarak, özellikle 2008 sonrasında Türkiye ile iyi ilişkiler kurmuş; Türkiye ve PKK arasında arabulucu faaliyetler yürütmüştü. Suriye'deki iç çatışmaların başlamasına müteakip ülkenin kuzeyindeki yönetim boşluğundan yararlanan PYD, Öcalan'ın demokratik özerklik fikrini gerçekleştirmeye çalışmış, bunu yaparken de tekelci bir üslup benimsemişti. Barzani, Rojava’nın bağımsızlaşma sürecine destek sunsa da PYD’nin tekelci tavrından dolayı Türkiye’nin Rojava politikasına daha yakın durdu.
 
Bu geçmiş ışığında, Barzani’nin Türkiye’de son dönemde PKK ile yaşanan gerginlik hakkında yaptığı açıklamalarda, AK Parti ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsının Türkiye’de geçmişteki partilerden farklı olarak Kürtlere karşı bir yaklaşım ve siyasete sahip olduğunu belirterek, Türk Ordusu’nun IŞİD’e karşı koalisyona katılımının önemli sonuçlar doğuracağını ifade etti. Kandil’e yönelik operasyonlar konusunda ise, PKK’nın bu süreçte Öcalan ve HDP'yi egale ederek kibirli davrandığını iddia eden Barzani, PKK’nın Rojava’da tekel olmaya çalıştığından şikâyet etti.
 
Barzani Türkiye’de devam eden çözüm süreci konusunda Ankara politikasına çok yakın duruyor. PKK ile KDP arasında yaşanan tarihsel ve ideolojik gerginliğin yanında çözüm sürecinde Barzani’nin arabulucu olma çabaları örgüt tarafından istenmiyor. Hâlihazırda PKK’nın üst düzey yöneticileri ile KDP arasında yoğun gerginlik yaşanıyor. Barzani’nin çözüm sürecinde HDP ve Öcalan figürünün öne çıkmasını desteklemesi Kandil’i rahatsız ediyor.
 
Yukarıda da belirttiğimiz üzere Barzani’nin Rojava politikası Türkiye ile çok yakın seyrediyor. Hatta Türkiye Suriye’nin kuzeyinde PYD yerine Barzani gibi aktörlerin bölgede güçlenmesini istiyor. Ayrıca, PKK’nın Kuzey Irak’ta KDP’ye muhalif Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve Goran (Değişim) Hareketi’ne yakın duruşu Barzani’yi Türkiye politikasına yakınlaştırıyor. Şüphesiz KYB ve PKK’nın İran politikalarını benimsemesi de Erbil-Ankara hattını güçlendiriyor.