Başbakan Erdoğan'ın Kuzey Afrika Turu

Nebahat Tanrıverdi O, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı, nebahattanriverdi@orsam.org
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Arap Baharı'nın etkisiyle rejim değişikliklerinin yaşandığı Mısır, Tunus ve Libya’yı 12-15 Eylül tarihleri arasında ziyaret edecek. Başbakana Kuzey Afrika turunda bakanlar, üst düzey bürokratlar, iş adamları ve gazetecilerden oluşan kalabalık bir heyet de eşik ediyor. Yeni bir sürece girmiş bulunan ülkelere Türkiye'nin verdiği destek ve işbirliği mesajlarının vurgulanacağı bu ziyaretler pek çok açıdan önem teşkil etmektedir. Başbakan’ın Gazze ziyareti tartışmaları gölgesinde gerçekleşen bu ziyaretlerde, yeniden yapılanan bölgede Türkiye’nin daha aktif bir aktör olarak yer almasını sağlayacak adımların atılacağı söylenebilir. Mısır ve Tunus’ta yaklaşan seçimler, Libya’da Ulusal Geçiş Konseyi’nin vereceği iktidar sınavı ve ülkede istikrarsızlık olasılığının halen devam ediyor olması bu gezileri daha da önemli hale getirmektedir. Öte yandan Tunus’ta Nahda Partisi’nin ve Mısır’da Müslüman Kardeşlerin sık sık Türkiye’yi model olarak aldıklarını ifade etmeleri Türkiye’nin Kuzey Afrika bölgesinde artan nüfuzunu göstermektedir.  Bu bağlamda ziyaretlerin çok yönlü olacağı görülmektedir. Türkiye’nin verdiği desteğin devamı, işbirliği ve Akdeniz güvenliği gibi konular her ülkede görüşülecek ortak temalar olarak karşımıza çıkarken, Mısır, Libya ve Tunus’a özel hususların gündeme geleceği de kesindir. 

Gezinin İlk Ayağı Mısır

Öncelikle Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin kurulması için öngörülen Ortak Siyasi Bildirge'nin ve ekonomi, ticaret, eğitim, kültür, spor, basın, kamu yönetimi alanlarında teşvik edici anlaşmaların imzalanması Kahire’de gündeme gelmesi beklenen en önemli hususlardan biridir. 2007 tarihinden beri “stratejik diyalog” çerçevesinde yürütülen ilişkilerin bir üst düzeye çekilebilmesi için görüşmeler 2010 yılı içerinde devam etmekteydi. Kasım 2010 tarihinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Mısır Dışişleri Bakanı Ebul Geyt, 3. Dışişleri Bakanlar toplantısının ardından Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin kurulması için mutabakata vardıklarını açıklamışlardı. İmzaların ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yapacağı Mısır ziyaretinde atılması beklenmekteydi. Ancak Arap Baharı’nın ülkeyi sarması, Mübarek’in devrilmesi ve ülkede kökten değişikliklerin yaşandığı yeni sürece girilmesi bu süreci aksatmıştır. Hâlihazırda Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan ve Rusya ile Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi çerçevesinde oluşturulan mekanizmaların Türkiye- Mısır arasında da geliştirilmesini kapsayan Ortak Siyasi Bildirge pek alanda işbirliğinin geliştirilmesi için önem ihtiva etmektedir. Türkiye’nin uzun süredir emek harcadığı sürecin sonuçlanması hem Türkiye’nin bölgede geliştirmek istediği siyasi ve ekonomik ilişkiler için hem de Mısır’ın Mübarek sonrası dönemde karşılaştığı ekonomik sorunların üstesinden gelmesi için önemli bir aşama olacaktır.

Gezi öncesinde Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın geziye yönelik özellikle Mısır bağlamında yaptığı açıklama ise Başbakan ve heyetinin gerçekleştireceği ziyaretlerin ekonomik yönüne vurgu yapmaktadır. Başbakanın 7 bakan ve 100`ün üzerinde işadamının Mısır`a yapacağı ziyaretlerin Türkiye`nin Mısır ile ekonomik anlamda her türlü işbirliğine hazır olduğunu ve Mısır`la birlikte bölgesinde barış ve huzurun sağlanması konusunda önemli hedefleri olduğunu ortaya koyağını belirten Bakan Çağlayan, diplomasinin yanı sıra ekonomik işbirliği hedeflerinin de altını çizmiştir. Özellikle Türkiye-Mısır arasında gündemde bulunan vizelerin kaldırılması ve İskenderiye ile Mersin limanları arasında RoRo seferlerinin başlatılması gibi hususların konuşulacağı düşünülmektedir.

Öte yandan Başbakan Erdoğan ülkenin geçici cumhurbaşkanı Ordu Yüksek Konseyi Başkanı Mareşal Hüseyin Tantavi ve Başbakan İssam Şerif'le görüşecektir. Bu görüşmelerin yanı sıra Başbakan’ın Kahire Üniversitesi’nde Türkiye’nin dış politika vizyonuna dair bir konuşma yapacağı açıklanmıştır. Geçiş süreci yaşayan ve seçimlere hazırlanan ülkeye verilen desteğin devamının vurgulanması ile birlikte üst düzey görüşmelerde bölgede yaşanan son gelişmelerin ele alınacağı da öngörülebilir. Özellikle Türkiye-İsrail ilişkilerindeki gerilim geçici hükümet üzerinde baskı oluşturucu bir iç siyasi zemine katkıda bulunmuştur. Geçtiğimiz günlerde sınırda altı Mısır askerinin İsrail tarafından öldürülmesi de bu gerginliğin tırmanmasını sağlamış, Mavi Marmara’ya dair BM Raporu’nun açıklaması da tepkinin iyice şiddetlenmesine neden olmuştur. Kahire’deki elçilik saldırısı tüm bu gelişmelerin ışığında değerlendirilmelidir. Seçim öncesi gerilen ve yeni seçim yasası ile hareketlenen ülkenin siyasi partileri, Mısır’ın İsrail’e karşı daha sert politikalar izlemesi yönünde baskı yaparken, İsrail temsilcilikleri önünde yapılan eylemler de devam etmektedir.

Ayrıca Başbakan Erdoğan ile Mısır geçici cumhurbaşkanı Ordu Yüksek Konseyi Başkanı Mareşal Hüseyin Tantavi ve Başbakan İssam Şerif arasında gerçekleşecek görüşmede Filistin ile ilgili güncel gelişmelerin de gündeme geleceği kaçınılmazdır. Filistin Yönetimi BM'ye 20 Eylül'de başvurarak, Filistin devletinin 194. devlet olarak tanınmasını isteyecek. Türkiye, Filistin’in tanınması ve BM’de evet oyu çıkması için aktif bir politika izliyor. İç siyasi yapının hareketlendiği ve eylemlerin devam ettiği Mısır ise Mübarek dönemindeki politikaları izleyemeyeceği ise bir gerçektir. İsrail ve Filistin bağlamında Mısır ve Türkiye arasında daha yakın bir ittifak ihtimali ise bölgesel dengelerin yeniden şekillenmesi açısından önem taşımaktadır.

İkinci Durak Tunus

Türkiye Başbakanı Erdoğan, Mısır'ın ardından 14 Eylül'de Tunus'a geçecek ve burada Cumhurbaşkanı Vekili Fuad el Mebazza, Başbakan El Baci Kaid el Sebsi ve önde gelen siyasi parti liderleri ile görüşmelerde bulunacak. 23 Ekim’de sandık başına gidecek ülkenin önünde siyasi sorunların yanı sıra ciddi ekonomik sorunlar da bulunmakta. 2010 yılı sonunda başlayan eylemler ve Bin Ali’nin ülkeden kaçması sonrası geçici hükümetin istikrarı sağlamakta zorlanması ülke ekonomisini durma noktasına getirmiştir. ABD Başkanı Obama’nın tarihi Arap Baharı konuşmasında da ana başlık olarak yer alan Tunus ve Mısır ekonomilerinin yeniden yapılandırılması ve desteklenmesi hala gündem maddesi olarak tartışılmakta. 10 Eylül’de gerçekleşen ve ''Arap baharını'' yaşayan ülkelerin geçiş sürecine yardımcı olmak için G-8 ülkeleri tarafından oluşturulan ''Deauville Ortaklığı'' sürecinin ilk toplantısında Mısır, Tunus, Fas ve Ürdün'e 2013 yılına kadar 38 milyar dolar yardım yapılması konusunda görüş birliğine varıldığı açıklanmıştır. ABD ve Avrupa ülkeleri tarafından bölge ekonomisinin yeniden şekillendirilmesine yönelik çabalar mevcuttur. Türkiye’nin aktif dış politikası göz önünde bulundurulduğunda bu sürecin dışında kalması beklenemez. Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kuveyt'in de G-8 toplantısında yer alması bu bağlamda not edilmelidir. Ancak ABD ve Avrupa’dan salınması beklenen kredi ve hibelere yönelik prosedürün uzun olması ve şartların bu ülkeler tarafından sıcak karşılanmaması, Türkiye başta olmak üzere bölge ülkeleri açısından bir avantaj olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye’nin Libya’ya yaptığı nakdi yardım ve yardımın hızı, Suudi Arabistan ve Kuveyt’in Mısır, Ürdün ve Bahreyn gibi ülkelerde üstlendiği hibe ve kredi programları bu bağlamda çarpıcı örnekler olarak karşımıza çıkmaktadır. 2010 yılı ile başlayan değişim rüzgârları Kuzey Afrika ülkelerinde, bölgesel aktörlere daha aktif bir alan yaratmıştır.

Öte yandan Tunus, 23 Ekim’de gerçekleşecek seçimlere hazırlanmakta. Şuana kadar 70’e yakın partinin kurulduğu tahmin edilmektedir. Bu siyasi atmosfer içinde Türkiye’nin önemli roller üstlenebileceği söylenebilir. Gerçek manada özgür seçimlerin gerçekleşeceği ülkede seçim sonrası durumdan tatmin olmaması ihtimali bölgesel istikrar açısından risk taşımaktadır. Bu nedenle Tunus’ta siyasi dönüşümün sağlıklı gerçekleşmesi ve yeni aktörler ile yakın ilişkiler geliştirmek hem bölgesel bağlamda hem de ikili ilişkiler bağlamında stratejik öneme sahiptir.

Ve Libya

Başbakan Erdoğan 15 Eylül'de ise Libya'ya geçecek. Bu görüşmelerde Başbakan’ın Libya'da Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı Mustafa Abdülcelil ile görüşeceği ve Libya'daki siyasi dönüşüm, kurumsal yeniden yapılanma ve ekonomik kalkınma sürecine Türkiye'nin sağlayabileceği katkıların konuşulacağı açıklanmıştır. Kaddafi’nin devrilmesi ile birlikte ülkenin hem siyasi hem de ekonomik yapısının hızlı bir şekilde yeniden yapılandırılması için Libya Temas Grubu başta olmak üzere çeşitli görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Türkiye de bu görüşmeler de öne çıkan ülkelerden birisi olmuştur. Öte yandan Libya’ya bayram öncesi yapılan nakdi yardım da büyük önem taşımaktadır. Libya’daki Ulusal Geçiş Konseyi’ne Türkiye tarafından üç yüz milyon dolar verilmiştir. İlk yüz milyon dolarlık kısım TİKA bütçesinden proje finansmanı için kullanılması şartına bağlanmış, ikinci yüz milyonluk dilim maaşların ödenmesi gibi öncelikli harcamalarda kullanılması amacıyla kredi olarak verilmiştir. Son yüz milyonluk dilim ise gıda, ilaç, yakıt gibi ihtiyaçlar için karşılanması amacıyla kredi olarak verilmiştir. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın yaptığı açıklamaya göre nakdi yardımlar karşılığında Libya’nın Türkiye’deki hesaplarını teminat olarak alınmıştır. Siyasi ve ekonomik dönüşüm içerisinde olan ve istikrasızlığı hala geride bırakamamış Libya’ya verilen destek bununla sınırlı kalmamış, Türkiye Libya Temas Grubu toplantısına ev sahipliği yapmış ve ayrıca G-8 ülkeleri tarafından oluşturulan ''Deauville Ortaklığı'' görüşmelerinde Libya’nın da yardım kapsamına alınması için çalışmalarda bulunmuştur.

Libya Türk yatırımları açısından Tunus ve Mısır’dan farklı bir konumda bulunmaktadır. . Henüz bir devlet yapısının yeniden tesis edilemediği Libya, Türk yatırımları açısından büyük önem taşımaktaydı. Ancak ülkenin yedi aylık bir iç savaşa sürüklenmesi ile birlikte ülkedeki tüm yatırımcılar geri çekilmek zorunda kalmıştı. TURAB tarafından Libya’da yatırımları bulunan Türk yatırımcıların hak edişlerinin 1,5 milyar dolara ulaştığı ve 1 milyar dolar civarında da yatırımcıların makine ve ekipmanları bulunduğu açıklanmıştır. Türkiye Şubat 2011 tarihine kadar ülkede 27 milyar dolarlık bir iş hacmi yakalayarak burada önemli bir konum elde etmişti. Altyapı çalışmalarının büyük kısmını yürüten Türk firmalar bölgeyi yakından tanımları açısından avantajlı konumda bulunmaktadırlar. Türk yatırımcıların alacakları için bir formül bulunması ve Libya’daki projelerin yeniden başlatılarak çalışmalarına geri dönmeleri hedeflenmektedir.

Sonuç

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 12-15 Eylül tarihleri arasında, reform ve yapılanma süreci yaşayan Mısır, Tunus ve Libya’ya gerçekleştireceği ziyaretler bölgesel ve ikili ilişkiler bakımından önem taşımaktadır. Siyasi bağlamda “model ülke” olarak öne çıkan Türkiye’nin daha yakın ilişkiler geliştirmek ve reform sürecine katkıda bulunmak maksadıyla yapacağı bu önemli görüşmelerde ekonomik işbirliği de önemli bir gündem maddesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye, Kuzey Afrika bölgesinde önemli bir güç olma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir.