Söyleşi

Büyükelçi AMREYEV: “ORTADOĞU’DA SAVAŞ DÖNEMİ GERİDE KALMALI”

Ortadoğu ülkelerindeki görevlerinden sonra geçtiğimiz Temmuz ayında Ankara’daki yeni görevine başlayan Kazakistan Büyükelçisi Bagdad Amreyev, ORSAM’ın sorularını yanıtladı. Kazakistan’ın Orta Asya’da üstlendiği bölgesel inisiyatiflerden, Ortadoğu meselelerine yaklaşımına kadar bir dizi konuda değerlendirmelerde bulunan Büyükelçi Amreyev, uluslararası sistemde yıldızı hızla yükselen Kazakistan’ın öncelikleri hakkında bilgi verdi. Amreyev, AGİT Başkanlığını devralmaya hazırlanan ülkesinin jeopolitik önemi, Türk dünyası içindeki işbirliği çabaları ve Ortadoğu barış süreci hakkında önemli noktalara dikkat çekti.      ORSAM: Türkiye-Kazakistan ilişkilerinin genel seyrini nasıl değerlendiriyorsunuz?   Bagdad AMREYEV: Türkiye-Kazakistan ilişkileri stratejik bir niteliğe sahiptir bütün işbirliği alanlarını içinde barındırmaktadır. Bu ilk günden bu yana böyleydi ve bugün de aynı şekilde devam ediyor. Halklarımız dostane ilişkilere sahiptir. Siyasi ilişkilerimiz yüksek düzeydedir ve çok sıkıdır. Ekonomik ilişkilerimiz de keza yoğun bir şekilde devam etmektedir. Kültür ve eğitim konusundaki işbirliğimiz ise artarak devam ediyor. İlişkilerde hiçbir pürüz bulunmamaktadır ve her alanda gelişmeye devam etmektedir. Türkiye-Kazakistan arasında karşılıklı olarak büyük bir güven söz konusudur. İşte tüm bu nedenlerle ikili ilişkilerin stratejik boyutundan söz edebiliyoruz.   Kazakistan’ın Orta Asya ülkeleriyle ne tür bir işbirliği süreci geliştiriyor?   Orta Asya ülkeleri tabii ki Kazakistan’a en yakın olan ülkeler ve hepsiyle iyi ilişkiler içerisindeyiz. Gelenekler ve aynı toprağı paylaşmak gibi ortak noktalarımız var. Bir Orta Asya birliği kurulması için girişimimiz oldu. Böyle bir birliğin kurulacağına dair inancımız tamdır. Ülkemiz Tacikistan ile Kırgızistan’ın ekonomik kalkınması ve içi istikrarının sağlanması için bu ülkelere yardım etmiştir ve etmeye devam etmektedir. Ortak bir geleceğimiz olduğunun farkındayız.   Türk Dili Konuşan Devletler Parlamenter Asamblesi kurumsallaşıyor. Kazakistan’ın sürece ilişkin perspektifini paylaşır mısınız?   Türk dünyasının durumu göz önünde bulundurulduğunda, bu ülkelerin ilişkilerinde bir şeyler eksik kalıyordu. Siyasi ve ekonomik alanlarda işbirliğimiz var. Fakat tüm bu ülkeleri bir araya getirecek ve bütünleştirecek bir yapı yoktu ortada. Cumhurbaşkanımız üç inisiyatif geliştirdi. Bunlar, Türklere ait ortak yapılarının kurulmasıyla ilgiliydi. Birincisi, Parlamenterler Asamblesi idi ve gerekli imzalar atıldı. İkincisi, Aksakallılar Konseyi’dir. Her bir Türki Cumhuriyet’ten birer kişi seçilecek. Bunlar “aksakal” dediğimiz en bilge insanlar olacak. Önümüzdeki bir ya da iki ay içinde bu konseyin ilk toplantısı gerçekleştirilecek. İnisiyatiflerin en önemli olan üçüncü ise, Türk Dili Konuşan Devlet Başkanları Zirvesi’nde bir konsey oluşturulmasıdır. Tüm bunlar, ilişkilerin geleceği konusunda sağlam bir yolda olunduğunun işaretleridir. Türk dünyasının tarihinde ilk defa Türki devletleri bir araya getirecek ortak bir kurumsallaşma gerçekleşiyor. Bu gelişmeler tüm Türki Cumhuriyetlerin ve halklarının çıkarınadır; tarihi öneme sahiptir. Dünya geneline bakıldığında tüm akraba toplulukların çeşitli zeminlerde biraraya gelip kurumsallaştıkları görülür. Etnik zeminde bir araya gelenlerin yanı sıra Amerika ya da Latin Amerika ülkelerinde olduğu gibi coğrafi kriteri temel alanlar; Şangay İşbirliği Örgütü gibi stratejik ve jeopolitik koşular göz önünde bulunduranlar ya da EKO gibi ekonomik amaçlı olna örgütler var. Türk Dili Konuşan Devlet Başkanları Konseyi’nin kurulmasının ardından buna paralel ekonomik işbirliği yapılarının da ortaya çıkacağını düşünüyorum. Kazakistan olarak bu süreci destekliyoruz ve inanıyorum ki tüm Türk kardeşlerimiz de bizi bu konuda desteklerler.   Kazakistan önümüzdeki dönemde AGİT Başkanlığı’nı devralacak. Ülkenizin Avrupa vizyonu hakkında neler söyleyebilirsiniz?   AGİT tarihinde ilk defa Avrupalı olmayan, eski Sovyetler Birliği üyesi ve Müslüman bir nüfusu olan bir devlet, AGİT gibi çok önemli Avrupalı kuruluşunun başına geçecektir. Böyle bir durum AGİT için çok büyük bir artıdır. Bu durumun uluslararası kuruluşların çalışmalarına yeni bir yaklaşım getireceğine inanıyoruz. Mesele, Kazakistan için de çok tarihi bir olaydır. Kısa bir süre önce, AGİT başkanlığı çerçevesinde, Kazakistan’da “Avrupa Yolu” isimli resmi bir program kabul edilmişti. Ama pek tabii, gelişmeler Kazakistan’ın Avrupa Birliği’ne üye olması anlamına gelmiyor ya da Kazakistan’ın kendini bir Avrupa ülkesi olarak gördüğünün göstergesi değildir. Öncelikle, Kazakistan topraklarının büyük bir bölümünün coğrafi olarak Avrupa kıtasının içinde yer aldığını belirtmeliyim. Kazakistan’ın Avrupa’daki toprakları neredeyse Fransa’ya denk gelen bir alanı kaplamaktadır. Tarihi açıdan bakıldığında ve Sovyetler Birliği’nin içindeki durum göz önünde bulundurulduğunda ülkemizin yine Avrupa kıtasında yer aldığı görülmektedir ve Avrupa ile de derin bir entegrasyonu vardır. Kazakistan’ın en önemli dış ticaret ortaklarından biri Avrupa Birliği’dir. Ülkemiz, Avrupa güvenlik sisteminin önemli bir parçasıdır. Dünyada en büyük yüzölçüme sahip sekizinci ülkedir. Bir Avrasya ülkesidir. Petrol gibi çok önemli enerji kaynaklarına sahiptir. Ayrıca, gelişmiş ulaştırma ve komünikasyon bağlantılarına sahiptir. Kazakistan’ın “Medeniyetler Arası Diyalog” çerçevesinde çok önemli bir aktör olduğu söylenebilir. Diyebiliriz ki, Kazakistan kuzeydeki en büyük Hıristiyan, doğudaki en büyük Budist ülkelerden biridir ve coğrafi konum olarak da çok büyük bir Müslüman ülkedir. Müslüman ülkeler içerisinde yüzölçümü en büyük olanıdır. Bu durumda, Kazakistan Avrasya istikrarının korunması açısından hayati bir role sahiptir. Dolayısıyla Avrupa da Kazakistan’ın öneminin farkındadır. Pek tabii biz de aynı şekilde bu önemin farkındayız. Avrupa ile olan ortak noktalarımızdan biri de budur. Avrupa bizi işte bu nedenlerden dolayı destekledi ve AGİT başkanlığı görevi için onay verdi.   Kazakistan’daki demokratikleşme çabalarını ve mevcut durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?   Demokratikleşme konusunda Kazakistan çok büyük başarı kaydetti. Ancak halen çözümlenemeyen meseleleri vardır. Bazıları ülkemizde İngiltere ya da Fransa’da olduğu gibi bir demokrasi olsun istiyor. Tabii ki biz de bunu istiyoruz. Komşularımızda da bu yönde istekler vardı ancak görüyoruz ki çok büyük girdapların içine girdiler. İç savaşlar oldu, etnik gruplar arasında çatışmalar meydana geldi. Kazakistan olarak şunu düşündük: Biz de aynı şekilde hızla bu yola girersek benzer durumlara düşebiliriz. Çünkü devletimiz henüz tam olarak ayağa kalkmadı. Ekonomi henüz tam istediğimiz seviyede değil. Aynı şekilde sosyal hayat da henüz tam olarak oturmuş değil. Hatta bağımsızlığımızın ilk yıllarında ulusal sınırlarımız tam olarak belirlenmemişti. Halkımızın bu tür sorunlardan zarar görmesini engellemek için önce ekonomik ve sosyal meseleler ile sınır sorunlarının çözülmesini istedik. Önümüzde iki seçenek vardı: Demokrasi ve çatışma ya da barış ve ekonomik istikrar. Biz ikincisini seçtik. Ama aynı zamanda da demokratikleşme sürecini de başlatmıştık. Sonuç olarak, Kazakistan Asya’nın en istikrarlı ülkelerinden biri oldu. Ülkemizde hiçbir savaş ve çatışma yaşanmamıştır ve bu sebeplerle hiç kimse yaşamını yitirmemiştir. Eski Sovyetler Birliği’nin diğer 14 ülkesi, bazı Asya ülkeleri, Avrupa’daki Balkan ülkeleri bu savaşları yaşadılar çünkü demokratikleşme için çok acele ettiler. Biz de tabii ki acele ediyoruz ama önceliklerimizi de ortaya koyuyoruz. Kazakistan bugün en gelişmiş ekonomilerden; en istikrarlı toplumsal yaşama sahip ülkelerden ve “Medeniyetler Arası Diyalogun” en önemli halkalarından biridir. Bir dizi meseleyi çözüme kavuşturduktan sonra Avrupa ve Batı standartlarında bir demokrasinin inşası için adımlar atmaya başladık. Bu alanda çok önemli başarılar elde ettik. Şu anda basın yayın araçlarının yüzde 90’ı özel teşebbüse ait. Tüm siyasi partiler çalışmalarına devam ediyor. Seçim süreçleri tamamen şeffaf ve demokratik. Artık Kazakistan’ı demokratikleşme eşiğini geçen bir ülke olarak adlandırabiliriz. Sizce demokrasi Kazakistan’da tam olarak yerine oturmasaydı Avrupalılar bizi AGİT Başkanlığı’na seçer miydi? Tabii ki hayır.   Kazakistan’ın nasıl bir Ortadoğu perspektifi var. Bölgenin temel meselelerine yaklaşımınız hakkında bilgi verir misiniz?   Kazakistan’ın Ortadoğu halklarıyla özellikle Araplarla ve İranlılarla tarihi ilişkileri vardır. Ortadoğu’daki gelişmeleri dikkatle takip ediyoruz. Kazakistan ve Arap ülkeleri arasında son derece iyi ilişkiler kurulmuştur. İran’la münasebetlerimiz yüksek düzeydedir. İsrail ile de iyi ilişkilerimize sahibiz. Zaman zaman Ortadoğu’daki gelişmelere müdahil olmak istiyoruz. Kazakistan olarak Ortadoğu’da biran evvel barışın tesis edilmesini istiyoruz. Artık dünyanın değiştiğini düşünüyoruz. Artık 70’li yıllardaki savaş döneminin geçtiğine inanıyoruz. Tabii ki, günümüzde bu savaşların bir manası yok. Bazı mücadeleler söz konusu olabilir ancak olayın siyasi olarak çözümlenmesi gerekmektedir. Ortak noktaları bulmak gerekiyor. Çözüm için ufak tavizler vermek gerekebilir. Biz bunları herkese anlatıyoruz. Gayet tabii ki, Filistin halkının yasal haklarının korunmasını destekliyoruz. Şunu biliyoruz ki, tüm dünya bu konuyu sempati ile karşılıyor. Tabii ki, Filistinliler de bu mücadelede zafer kazanmak isteyebilirler ancak tüm gelişmelerin yasal çerçevede meydana gelmesi gerekmektedir. Filistin halkının barış mücadelesini kazanacağına olan inancımız tamdır. İsrail de şunu anlamalı, artık dünya ve halkların mantalitesi değişmiştir; bu sorunu askeri yöntemler ile çözemezler. İsrail’deki aşırı sağcı grupların söylemleri gerçekçi değildir. Bunların unutulması gerekmektedir. Zaman onların aleyhine işlemektedir. Biran önce bölgede barışın tesis edilmesi İsrail’in de çıkarınadır. Zorluklar ile kurulmuş bir devlet var ve İsrail yönetiminin hem halkını hem de devletini korumak için bu söylemlerden vazgeçmesi gerekmektedir.   Kazakistan’ın enerji kaynakları yönetimindeki stratejik tercihleri nelerdir?   Enerji politikaları, Kazakistan için yaşamsal öneme sahip. Kazakistan’daki mevcut petrol üretimi 1 milyon 200 bin varil düzeyinde ve bu rakam Libya’nın üretiminin üzerinde. 2015 için öngörülen 2 milyon 500 bin varil üretim de Kuveyt’tekinden fazla olacak. 2020’lerde ise belki 4 milyon varile yaklaşmış olacağız ve bu da yaklaşık olarak İran’ın mevcut üretimine yakın. Biz Kazakistan petrollerinin dünya piyasalarına ulaştırılması noktasında çeşitliliğe önem veriyoruz. Bugünlerde, Hazar boru hattı konsorsiyumu ve Çin tarafına gidecek bir boru hattı inşaatı başladı. Ayrıca BTC’ye Kazakistan da katıldı. Ticari planda Kazakistan’ın çıkarına olan bütün projelere açığız.   Değerlendirmeleriniz ve verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederiz.   Ben de ORSAM’a başarılarının devamını diliyorum.             Büyükelçi Bagdad AMREYEV’in Diplomatik Görevleri   1982-1985 SSCB Şam Büyükelçiliği görevlisi    1988-1991 SSCB Bağdat Büyükelçiliği görevlisi.    1992-1994 Kazakistan Dışişleri Bakanlığı Yakın ve Orta Doğu Bölümü Başkanı.   1995-1996 Kazakistan Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu (Türkiye, İran, Afganistan),   Ortadoğu (Arap ülkeleri, İsrail) ve Afrika ülkeleri Genel Müdürü.   1996-2002 Kazakistan'ın Suudi Arabistan Büyükelçisi; Kuveyt, Bahreyn, Oman ve Birleşik Arap Emirlikleri akredite Büyükelçisi; İslam Konferansı Örgütü’nde Daimi Temsilci.   2002-2008 Kazakistan Cumhuriyeti’nin Mısır Büyükelçisi; Kazakistan Cumhuriyeti’nin Suriye, Ürdün, Lübnan, Fas ve Libya akredite Büyükelçisi ; Afrika ülkeleriyle ilişkilerden Sorumlusu Elçi; İSESCO Kazakistan Cumhuriyeti Daimi Temsilcisi.   Temmuz 2008 - Kazakistan Cumhuriyeti’nin Türkiye Büyükelçisi (Devam ediyor)