Çatışmalarda ve Savaşlarda Su Kaynaklarının Bir Silah Haline Gelmesi Örnek Olarak IŞİD Hamleleri

Dr. Tuğba Evrim Maden, Araştırmacı ORSAM Su Program temaden@gmail.com
Su kaynaklarının kullanımı, devletlerin, kentlerin veya toplulukların arasında bir çatışma nedeni olabilirken, bunun yanında savaş ve çatışma sürecinde karşı tarafı zayıf düşürmek için kontrol edilmeye çalışılan ve saldırılan ilk hedeflerden biri olabilmekte ve bu dönemlerde stratejik bir öneme sahip olabilmektedir. Geçmişte örneklerini de gördüğümüz gibi çatışma ortamlarında özellikle baraj ve su taşıma boru hatları öncelikli hedeflerden birkaçıdır.
 
Arap baharı sürecinde bunun örneklerini ayaklanmaların yaşandığı ülkelerde gözlemlenmiştir. Libya’da, Eylül 2011’de Trablus’a su taşıyan boru hattının Kaddafi’yi destekleyen grupların kontrolü altında olduğu ve su akşının boru hattına yapılan sabotajla bu gruplar tarafından kesildiği bildirilmiştir. O dönemde, BM raporları ve uzmanlarının ifadelerine göre Kaddafi,  her zaman bir başarı tablosu olarak gösterdiği İnsan Yapımı nehir projesini, Trablus halkını susuz bırakmak amacıyla sabote etmektedir. Pompaların bozulduğu ve boru hattına zarar verildiği haberler arasında yer almaktadır.
 
Buna benzer bir durum Suriye’de 2012 yılı Eylül ayında çatışma sürecinde Halep içme suyu ana boru hattı zarar görmüş ve Halep’te yaşayan insanlar uzun süre suyu erişim konusunda sorun yaşamıştı. Mayıs 2014’te ise Suriye ordusuna ait uçaklar Halep içme suyu ana arterlerine doğrudan bomba saldırısı gerçekleştirmiştir. Suriye’nin en büyük şehri olan Halep boruların patlaması nedeniyle taşkın meydana gelmiş sonrasında ise şehir susuz kalmıştır. İç savaşın devam ettiği Suriye’de bu tür saldırıların yaşanan insani krizin boyutunu arttıracaktır ve bu durum hem ülke içinde hem de ülke dışına gerçekleşen göçleri etkileyecektir.
 
Irak’ta ise Nisan 2014’te Irak Şam İslam Devleti / IŞİD, Fırat nehri üzerinde bulunan ve kontrol altına aldığı Felluce’de, Nuamiye  barajının kapaklarını açarak, Irak ordusunun şehre yaklaşmasını engellemiştir.
 
Suriye ile birlikte Irak’ta da ilerlemeye devam eden IŞİD, Fırat ve Dicle nehrinin,  Türkiye’den çıktığı noktalardan sonra her iki ülkede de üst kısımlarını kontrol altına almıştır. Fırat ve Dicle nehirleri Suriye ve Irak için hem gıda, hem enerji, hem de içme suyu ihtiyacını karşılamak amacıyla kullanılan iki önemli nehirdir. IŞİD, özellikle Bağdat’ın ve ülkenin güneyinde yaşayan Şiilerin suya erişimini engellemek için bölgeye su sağlayan su yapılarını bir araç olarak kullanmaktadır. IŞİD,  Suriye sınırları içerisinde, Fırat nehri üzerinde bulunan Tişrin barajını kontrol ederken, Irak sınırları içerisinde Fırat nehri üzerinde Nuamiye barajını, Dicle nehri üzerinde ise Musul barajı çevresini ve Bağdat’ın batısında yer alan Samarra barajını kontrol etmektedir.
 
Geçen hafta yine Fırat nehri üzerinde bulunan ve hidroelektrik enerji üretiminde büyük önem taşıyan Haditha barajı, IŞİD’in eline geçmemesi için Irak güçlerince yoğun bir şekilde korunmuştur.  Irak’ın elektrik enerjisinin yüzde 30’unun karşılayan bu barajda meydana gelecek herhangi bir tahribat, Bağdat’ı elektriksiz bırakacak ve arkasında barındırdığı büyük su kütlesinin bir anda serbest kalmasıyla ortaya çıkacak sel ile ülke büyük bir yıkıntı yaşayacaktır.
 
Fırat ve Dicle nehirleri, Türkiye’den doğup, devamında Suriye ve Irak’a akmaktadır. Her üç ülkenin de hem hidroelektrik, gıda ve sanayisi için önem arz eden bu iki nehir, 1960’lardan itibaren havza sularının geliştirilmeye başlamasıyla her üç ülkenin birbiri ile olan ilişkilerinde önemli bir role sahip olmuştur. Bu iki nehrin sularının kontrolü IŞİD’e büyük stratejik bir güç kazandırırken,  hem Irak hem de Suriye’nin yaşayanların suya erişiminde büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Bölgede, suya en fazla ihtiyaç duyulan kurak yaz dönemlerinde su kaynaklarının kontrolü, en az enerji hatlarını ve petrol kuyularını yönetmek kadar büyük bir önem arz etmektedir. Su kaynaklarının kontrolünün hem Suriye hem de Irak’ta su güvenliğini tehdit etmesinden endişe duyulmaktadır.