Cezayir’de değişen ne oldu?

Cezayir’de yaklaşık 8 aydır ertelenen Cumhurbaşkanlığı seçimleri nihayet 12 Aralık’ta yapıldı. Yoğun protestolar arasında gerçekleşen seçimlerin ilk turu sonucunda gelen ilk bilgilere göre adaylardan Abdulmecid Tebun birinci çıktı. Ülkede bir yıldır siyasi kriz yaşanıyordu. Geçtiğimiz yılın sonlarında ekonomik sıkıntılar yüzünden özellikle ülkenin en büyük şirketler grubu Cevital işçileri tarafından başlatılan grev ve eylemler, 1999’dan beri Cumhurbaşkanı olan ve 6 yılı aşkın süredir hasta şekilde ülkeyi yöneten Abdulaziz Buteflika’nın yeniden aday olması üzerine ülkede yönetim karşıtı kitlesel gösterilere dönüştü. Bu gösteriler Aralık 2019 ayı itibarıyla 42. haftasını geride bıraktı.

Hasta olmasına rağmen ülkedeki yönetim eliti içindeki hassas dengelerin tam ortasında oturan Buteflika’nın protestoların etkisi ve Ordunun müdahalesiyle görevden uzaklaştırılması, yönetici eliti yeni bir siyasi düzen kurmaya itmiştir. Ordunun kontrolünde olduğu açıkça görülen yeni düzen yaşanan krizi zamana yayarak kendisini korumaya çalışmış ve görünen o ki başarılı olmuştur.

Süreç içerisinde seçimler üç kez ertelenmiştir. Bu süreçte, siyaset ve istihbarattaki yönetici tabakada bazı değişimler olsa da sokaktaki gösteriler zaman içinde yoğunluğunu kaybetmesine rağmen uzun zamandır devam etmektedir. Buna karşılık Cezayir yönetimi bir yandan göstericilerin hedefindeki yolsuzlukla suçlanan siyasetçileri tasfiye ederek hapse atmış, diğer yandan yönetim içinde paylaşılan güç merkezlerini Ordunun elinde toplamıştır. Bununla birlikte gösterilerin barışçıl devam etmesi noktasında hem Cezayir ordusu hem de göstericiler oldukça hassas davranmıştır. Yer yer meydanlara müdahale edilerek güvenlik güçleri bazı göstericileri gözaltına alsa da bunların birçoğu daha sonra serbest bırakılmıştır. Ancak, aylardır gözaltında tutulan protestocular da vardır. Buna rağmen bir yıldır devam eden gösterilerde herhangi bir şiddet olayı görülmemiştir.

Buteflika sonrası süreci Ordu yönetti
Cezayir’de doksanlı yıllar boyunca devam eden ve binlerce insanın ölümüne sebep olan iç savaş sonrası adı konulmamış bir devlet-halk uzlaşısıyla Ordu ve İstihbaratın etkili olduğu yeni bir siyasi düzen oluşturulmuştu. Bu denge üzerine kurulan Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Buteflika, bir taraftan etrafında bir siyasi güç odağı oluşturarak kendisini sağlama almaya çalışmış diğer taraftan bu dengeyi gözetmiştir. Ancak, 2013’te geçirdiği beyin kanaması yüzünden etkinliğini kaybetmesi ve ardından İstihbarat Başkanı Muhammed Medyen’i görevden alarak ekibini tasfiye etmesi dengeyi ordu lehine değiştirmiştir. Geçtiğimiz yıldan beri devam eden sokak gösterileri ise orduyu daha fazla güçlendirmiştir.

Buteflika’ya yakınlığıyla bilinen ve onun sayesinde hızla yükselerek Genelkurmay Başkanı ve Savunma Bakanı olan Ahmed Kayed Salih, gösterilerin başlamasının ardından Buteflika’nın dolayısıyla mevcut dengenin daha fazla sürmeyeceğinin anlaşılmasıyla ipleri ele almıştır. Halkın “Fesadçılar” olarak hedef tahtasına oturttuğu eski Başbakan Ahmed el-Uveyhi, FLN Başkanı Muaz Buşarib ve Cumhurbaşkanı’nın kardeşi Said Buteflika’nın oluşturduğu siyasi güç mihrakı hasta olan Cumhurbaşkanını görevde tutmak istese de ordunun müdahalesi sonucu seçimler ertelenmiş ve Buteflika görevinden el çektirilmiştir.

Bu gelişmeden sonra bir yandan karşısındaki güç odaklarını eriten Ahmed Kayed Salih, diğer yandan sokağın itirazlarını yükseltmesine imkan tanıyarak ve yaptığı açıklamalarda, sokağın hedefinde olan siyasi elitleri sorumlu tutarak süreci zamana yaymış ve gösterilerin etkisini yitirmesini sağlamıştır. Cuma günleri çok da yoğun katılım olmayan gösteriler, seçimlerin 12 Aralık’ta yapılacağının ilan edilmesiyle yoğunlaştı. Protestocuların seçimleri boykot etmesine ve seçim merkezleri önünde gösteriler yapmasına rağmen Kayed Salih liderliğindeki Cezayir rejimi bu itirazlara kulak tıkayarak seçimleri yaptı.

Cezayir yönetimi bir taraftan da sokağın hedefindeki fesadçıları yargılayarak, sokağa taleplerinin yerine getirildiği mesajı vermektedir. Yargılananlar arasında halkın büyük öfke duyduğu Ahmed el-Uveyhi, Muaz Buşarib ve Said Buteflika’nın yanı sıra, çok sayıda eski bakan ve yetkili de bulunuyor. Canlı yayınla halka gösterilen yargılamalarda, sanıkların verdiği ifadelerin büyük bölümü okları Buşarib’e yöneltmiştir. Yolsuzlukla suçlanan eski bakanlar, kendilerini aklamaya çalışırken emirleri Buşarib’den aldıklarını ima etmişlerdir.

Ahmed Kayed Salih ise yargılanan siyasi eliti sık sık eleştirmiştir. Yaptığı çeşitli açıklamalarda, bu kişilerin uzantılarının sokağı kaosa sürüklemek istediklerini ima ederken, bir yandan da protestoculara provokatörlerin oyunlarına gelmemeleri uyarısını yaparak seçimlerin ilan edilen tarihte gerçekleştirileceğini vurgulamıştır. Buna karşılık protestocuların dikkat çektiği reformların hiçbiri yapılmamıştır. Öyle görülüyor ki, Cezayir’de ipleri elinde tutan taraflar artık seçimler için uygun ortamın geldiği kanaatine ulaşmıştır.

Sokak alternatif üretemedi
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 12 Aralık’ta yapılacağı bildirilmesine ve adayların belirlenmesine rağmen meydanlarda protestolarını sürdüren halk kitleleri, seçimleri reddetmeye devam etmektedir. Protestocular, genel grev çağrıları yaparken taşıdıkları pankart ve dövizlerle “Fesadçılar” olarak niteledikleri rejim yetkililerini hedefe oturtmakta ve seçimlerin bu şartlarda özgür bir ortamda yapılmayacağını belirterek seçimleri boykot etmektedir. Ayrıca Başbakan Nureddin Bedevi’nin istifasını isteyen protestocular, seçimlerin yapılmamasını talep etmektedir.

Buna rağmen uzun zamandır devam eden sokak hareketliliğinin herhangi bir alternatif çıkaramadığı görülüyor. Buteflika’nın 4 Nisan’da istifa etmesiyle birlikte yapılan ulusal diyalog çağrısı meydanda ve rejimde her ne kadar geniş bir kabul görmese de, diyaloğun seçimlerden önce yapılmasını isteyen protestocular, bu diyaloğu sürdürecek temsilciler çıkarmak adına Temmuz-Ağustos-Eylül ayları boyunca birtakım istişareler gerçekleştirmiş ancak öne çıkan isimlerin hiçbiri meydanın güvenini kazanamamıştır.

Sonuçta, diyalog fikri şimdilik tamamen rafa kalkmış gözüküyor. Zira Cezayir’deki meydanları dolduran protestocular, bir taraftan değişim isterken diğer taraftan bu değişimi yapabilecek bir kadro olduğuna inanmamakta ve kendileri de alternatif çıkaramamaktadır. Hal böyle olunca protestoların uzun vadeye yayılması, Ordunun kendini güçlendirmesinden başka bir şeye yaramamış görünüyor.

Tablo bu haldeyken 12 Aralık’ta gerçekleşen seçimlere itiraz eden halk kitleleri meydanları doldurmasına rağmen Cezayir Yüksek Seçim Kurulu’nun katılım oranının %41 olduğunu söylemesi çok inandırıcı gelmiyor. Zira Rejimin özgür seçimler yapılacağına dair garantiler vermesi ve şeffaflık adına ülke tarihinde ilk kez gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı adaylarının katıldığı bir canlı yayın gerçekleştirilmesi de halkın ilgisini çekmekte başarısız olmuştur.

Öte yandan, Cezayir anayasası, seçimlere katılım noktasında herhangi bir sınır ön görmemektedir. Bu sebeple katılımın az olmasına rağmen seçimlerin anayasaya göre meşruiyetine herhangi bir zarar gelmeyecektir. 2014 seçimlerinde yüzde 51 olan katılım, 2009 seçimlerinde yüzde 37’de kalmıştır. 2019 seçimlerini boykot çağrıları sokakta geniş bir kabul gördü. Bu durum katılımın 2009 seçimlerinden az olmasını beraberinde getirmesine rağmen rejim bu konuyu pek de sorun etmiyor gibi gözüküyor. Zira, Ahmed Kayed Salih yaptığı son açıklamada göstericileri seçim merkezlerine herhangi bir müdahaleden uzak durma uyarısı yaptı. Buna rağmen Cezayir’in doğusundaki Becaya kentinde göstericiler bazı seçim merkezlerine saldırarak sandıkları kırmıştır.

Adaylar güven vermiyor
Seçimlerin 12 Aralık’ta yapılacağının ilan edilmesinin ardından yapılan adaylık başvuruları sonucunda 5 kişinin adaylığı kabul görmüştür. Bu adaylar arasında en dikkat çekeni daha önce Buteflika ile bir seçim yarışına girerek yenilmiş eski Başbakanlardan Ali Ben Felis’tir. Adaylar arasında Ben Felis’in yanı sıra Abdulmecid Tebun, İzzeddin Meyhubi, Abdulkadir Ben Karina ve Abdulaziz Belid vardır.

Adayların hiçbirinin halkta bir karşılığı olmadığı açıkça görülmektedir. Geçtiğimiz yıl adaylığını açıklayan ancak Buteflika’nın adaylığının ilan edilmesinden sonra adaylıktan çekilerek protestolara katılan Ali Ben Felis’in bile sokakta karşılık bulmadığı söylenebilir. Zira, geçtiğimiz hafta destek talep etmek amacıyla başkent Cezayir’deki protestolara katılmak isteyen Ben Felis, protestocular tarafından kovulmuştur.

Sokağın bu tavrına rağmen adaylar Kasım ayı sonunda bir araya gelerek “Seçim propagandasında ahlaka bağlılık” vesikası imzalamıştır. Ardından yakın zaman önce Cezayir devlet televizyonunda yayınlanan tartışma programına adayların tamamı katılmıştır. Gözlemciler, her iki girişimin de ordu tarafından sokağa “şeffaf ve özgür seçim” yapıldığı mesajı vermek için organize edildiğine dikkat çekmektedir.

Adayların tamamının katıldığı tartışma programı adeta bir askeri nizam şeklinde gerçekleşmiştir. Kamusal özgürlükler, seçim kanunu, ekonomik, toplumsal ve siyasi sorunların yanı sıra, halkın beklentilerine nasıl karşılık verilebilir başlıkları altında adaylara 14 sorunun yöneltildiği programda her bir adaya cevap için 2 dakika tanınmış ve soru sırası kurayla belirlenmiştir. Adaylar sorulara çoğunlukla seçim kanunu değiştirmek ve halkın yönetime katılmasını sağlamak için çalışacakları yönünde cevap vermiştir. Ülkenin en önemli gündemi olan ekonominin düzeltilmesi konusunda ise turizm, tarım ve öz kaynakların kullanılmasına dikkat çeken adaylar, verilen süre içinde politikalarını net olarak anlatma fırsatı yakalayamamıştır.

Adayların öne çıkan ortak özelliği ise yaşlı olmalarıdır. En genç aday Abdulaziz Belid 1963 doğumluyken en yaşlı aday 1944 doğumlu Ali Ben Felis olmuştur. Diğer adaylardan İzzeddin Meyhubi 1959, Abdulkadir Ben Karina 1962, Abdulmecid Tebun ise 1945 doğumludur. Bu durum bir yandan 82 yaşındaki Buteflika’ya karşı meydanlara dökülen Cezayir halkının taleplerinin göz ardı edildiğini ortaya koyarken, adayların bu denli yaşlı olması Fransız sömürgesine karşı savaşan kadroların alttan yeni kadrolar yetiştiremediğini ortaya koymaktadır. Bir başka özellik ise bu adayların tamamının geçmişte rejim tarafından görevlendirilmiş olmasıdır. Abdulaziz Belid bağımsızlıktan beri ülkeyi yöneten Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin (FLN) eski üyesiyken, İzzeddin el-Meyhubi ise eski Kültür Bakanı, Abdulkadir Ben Karina da eski Turizm ve Sanayi Bakanıdır.

Sonuç olarak, yaklaşık bir yıldır siyasi kriz yaşayan Cezayir’de rejimin kendini koruduğunu buna karşılık siyasi elitin yargılanması ve seçimlerin nispeten daha özgür bir ortamda yapılması gibi bazı tavizler verdiğini söyleyebiliriz. Ancak bağımsızlıktan beri ülkeyi yöneten FLN rejimi, hala Fransa sömürgesine karşı savaşan ve bağımsızlık sonrası General olan eski gerillalar tarafından yönetiliyor. Yaşlılık ve hastalık yalnızca Buteflika’nın değil rejim liderlerinin neredeyse tamamının ortak özelliğidir. Şu an ipleri elinde tutan Genelkurmay Başkanı Kayed Salih’in de yaşı bir hayli ilerlemiştir. Hal böyle olunca rejimin alttan kadro yetiştiremediği söylenebilir. Bu da Cezayir’deki mevcut siyasi düzenin ömrünün çok uzun olmayacağını düşündürmektedir. Özellikle iç savaş atmosferinden çıkan ve bazı itirazları dillendirme cesaretini kendinde bulmaya başlayan halk yığınının ulaşılan sonuçtan memnun olmaması krizin hala bitmediğini açıkça göstermektedir. Ortadoğu’daki değişim rüzgarının etkisi de unutulmamalıdır. Bu rüzgar Cezayir’deki değişim taleplerinin de devam etmesini sağlayacaktır.