Dışişleri Bakanı Davudoğlu'nun İran Ziyareti

Doç. Dr. Mehmet ŞAHİN, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü
4 Ocak 2012 tarihinde başlayan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun İran ziyaretinin iki gün sürecek olması gündemin çok yoğun olduğunun bir göstergesidir. Bu ziyaret, hem iki ülke arasındaki ilişkilerde hem de bölgesel ilgili acil çözüm bekleyen konuların olmasından dolayı her iki taraf açısından da önem arzetmektedir.
           
1-4 Ocak 2012 tarihinde Filistin Dostluk Grubu’yla birlikte yaptığımız İran ziyaretinde yapılan önemli görüşmelerde başta Suriye’de yaşanan gelişmeler ve füze radar sistemi konusu olmak üzere iki ülke arasında görüşülmesi gereken ciddi konuların olduğunu açıkça gözlemledik. Suriye ve füze radar sistemi konularının dışında iki ülke arasında konuşulan/konuşulması gereken Irak, Filistin, İran’ın Batı’yla yaşamakta olduğu gerilim ve genel olarak “Arap Baharı”nın doğurduğu bölgesel gelişmelerin Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun İran Ziyaretinin ana gündem maddeleri olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
 
Suriye Meselesi: Mart 2011’den bu yana Suriye’de yaşananlar sadece Suriye’yi etkilemekle kalmadı, aynı zamanda başta Türkiye-İran ilişkileri olmak üzere bölgesel dengeler üzerinde de ciddi etkiler yapmaktadır. Suriye konusunda Türkiye’nin Esad’a olan güvenini kaybetmesinden sonra Arap Birliği ile birlikte Esad/Baas karşıtı olan Halk hareketlerinin yanında yer alması, buna karşın İran’ın Esad yanlısı tutumu İran ile Türkiye’yi karşı karşıya getirmiştir. Gelinen nokta itibariyle, Suriye konusunda iki ülke farklı yerlerde durmaktadır. Bundan dolayı, Davutoğlu’nun İran ziyaretinin ana konularının başında Suriye’de yaşanan gelişmelerin olacağından şüphe yoktur.
 
Füze Radar Sistemi Meselesi: NATO çerçevesi içinde karar verilen Füze Kalkanı diye adlandırılan füze radar sistemi’nin Malatya Kürecik’e yerleştirilmesine karar verilmesi İran’ı oldukça rahatsız etmektedir. İran bu sistemin doğrudan kendine karşı kurulmak istendiğini düşünmekte, Türkiye ise söz konusu sistemin her hangi bir ülkeyi hedef almadığını, NATO üyesi ülkeleri füze tehdidine karşı korumak için savunma amaçlı bir sistem olduğunu dillendirmektedir. Ayrıca, İran söz konusu füze radar sisteminin İran’ı takip etmek ve İsrail’i korumak amaçlı olduğunu dillendirmekte, buna karşın Türkiye NATO üyesi olmayan İsrail’in bu sistemden faydalanamayacağını söylemektedir. Bugüne kadar yapılan bütün görüşmelere rağmen her iki ülkede birbirini ikna edebilmiş değildir. İran ziyaretimiz sırasında İranlı en üst düzey yetkililerinde açıkça söyledikleri gibi, bugün İran’ın en rahatsız olduğu konuların başında füze radar sistemi gelmektedir. Buda göstermektedir ki, Davutoğlu’nun İran ziyaretinde İranlı yetkililer tarafından gündeme getirilecek konuların başında Suriye konusu ile birlikte füze radar sistemi meselesi olacaktır.
 
Irak Konusu: Amerikan askerlerinin Irak’tan çekilmesinden hemen sonra Irak’ta yaşanan siyasi krizin her geçen gün derinleşerek devam etmesi ve bir Sünni-Şii çatışmasına doğru evirilmesi, başta İran ve Türkiye olmak üzere bölgesel etkiler doğuracak nitelikler taşımaktadır. Maalesef yukarıda saydığımız Suriye ve füze radar sisteminde olduğu gibi, Irak’ta yaşanmakta olan krizde de Türkiye ile İran’ın farklı düşüncelere sahip oldukları görülmektedir. Türkiye istikrarlı ve bütünlüğünü koruyan bir Irak isterken, İran Irak’ı kendi güvenliğinin bir aracı olarak değerlendirmekte ve bu yönde bir politika yürütmektedir. Irak’taki krizin aşılmasında her iki ülkenin tutumunun belirleyici olacağından şüphe yoktur. Her zaman olduğu gibi, bugün de yarında Irak konusu Türkiye-İran  görüşmelerinin/ilişkilerinin önemli konularından biri olmayı sürdürecektir
 
İran’ın Batı’yla Yaşamakta Olduğu Gerginlik: İran uzun zamandır Nükleer faaliyetleri başta olmak üzere, yürütmekte olduğu bölgesel politikasından dolayı başta ABD olmak üzere Batı’yla ciddi sorunlar yaşamaktadır. 1979’dan beri İran’ın Batı’yla yaşamakta olduğu sorunlar sürekli bölgede gerginliğin yaşanmasına sebep olmakta ve bölge ülkeleri açısından ciddi sorunlar doğurmaktadır. Türkiye’de bu ülkelerin başında gelmektedir. Nitekim, İran’a karşı yeni yaptırım kararlarının alınması Türkiye’nin ticari, ekonomik ve siyasi olarak ciddi maliyet ödemesine sebep olmaktadır.
 
Filistin: Ortadoğu’nun kronik sorunu olan Filistin konusunun bir türlü çözüm sürecine girmemesi yıllardır bölge ülkelerinin maliyet ödemelerine sebep olmaktadır. Son dönemde İsrail’in başta Kudüs olmak üzere Filistinlilere ait yerlerde yeni yerleşim yerleri açması ve İsrail’in Kudüs politikası her iki ülke içinde hassasiyetle takip edilen konuların başında gelmektedir.
 
“Arap Baharı”: Aralık 2010 tarihinde başlayan ve Arap Baharı diye tanımlanan Arap halk hareketleri Ortadoğu’yu derinden etkilemektedir. Söz konusu halk hareketleri hem İran’ı hem de Türkiye’yi bir kavşağa taşımıştır. Bazı ülkelerde yaşanan halk hareketleri konusunda ortak görüş paylayan İran ve Türkiye, Suriye örneğinde görüldüğü gibi bazı ülkelerdeki gelişmelerde farklı tutum içerisindedirler.
 
Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun İran ziyaretinin gündemi yukarıda saydığımız ana konular etrafında olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Konuların hem bölge hem de iki ülke için aciliyeti ve önemi gözönüne alındığında ziyaretin önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Fakat bu kadar yoğun ve önemli konuların kısa ve bir-iki görüşmeyle çözülemeyeceği ortadadır. Bunun için, sorunların çözüm sürecine girmesi veya en azından kontrollü şekilde yürütülebilmesi için iki ülke arasında üst düzey diyalogların ve ziyaretlerin sıklaştırılması faydalı olacaktır.