Dünya Bankası ve Sınıraşan Su Havzalarına Müdahale Stratejileri

Dünya Bankası, Stockholm Uluslararası Su Enstitüsü’nün (SIWI) düzenlediği Dünya Su haftasında “Reaching Across the Waters” başlıklı bir rapor yayınlamıştır. Raporun esasen mart ayında tamamlandığı ancak yayınlanmasının Dünya Su Haftası’na bırakıldığı belirtilmiştir.

 

Raporda Dünya Bankası’nın sınıraşan su havzalarındaki müdahalelerinden çıkarılan dersler ele alınmaktadır. Bilindiği gibi Dünya Bankası’nın sınıraşan sulara ilişkin ilk müdahalesi Hindistan ile Pakistan arasında, Hindistan’ın İngiliz sömürge yönetiminden ayrılması ile birlikte gerek sınır anlaşmazlıkları gerek sınıraşan suların tahsisine ilişkin bir anlaşmazlık sırasında ortaya çıkmıştır. Dünya Bankası’nın uyuşmazlığa dahil olması ile birlikte müzakereler hız kazanmış ve bankanın sunduğu fonlar iki ülke arasındaki gerilimin sona ermesine ve 1960 tarihli İndus Suları Andlaşması’na giden yolu açmıştır. Söz konusu anlaşma günümüzde bir takım sıkıntılar zaman zaman dile getirilse de halen yürürlüktedir.

 

Raporda sınıraşan su havzaları ile ilgili olarak, 1997-2007 yılları arasında, 40 tanesi Global Çevre Fonu tarafından desteklenen 123 projenin, Dünya Bankası tarafından desteklendiği belirtilmektedir.

 

Çalışma sınıraşan sular konusunda işbirliğinin ekonomik faydalarının ve maliyet analizinin birçok defa ele alındığını ve oldukça iyi analiz edildiği vurgulamaktadır. Ancak karar vericilerin, işbirliği konusunda algıladığı siyasi risklerin pek fazla gündeme gelmediği belirtilmektedir.

 

Ülkelerin müzakerelere başlarken çekincelerinin veya müzakereye direnişlerinin anlaşılması için söz konusu kıyıdaş ülkeler tarafından algılanan risklerin iyi analiz edilmesi gerektiği belirtilmektedir. Bu algılamada kapasite ve bilgi ile ilgili risk iki şekilde ortaya çıkmaktadır. Bunların ilki, ülkelerin müzakere kapasitelerinin diğer kıyıdaşlara göre düşük olduğunu düşünmeleri; ikincisi ise havza hakkında yeterli ve doğru bilgiye sahip olmadıklarını düşünmeleridir.

 

Bir diğer konu ise hesaplama riski adı altında toplanan algılamalardır. Bu grup içindeki algılamalar ise diğer kıyıdaşlar, üçüncü taraflar ve bölgesel kuruluşların kendi ülkeleri için bir çıkar sağlamayacağı düşüncesi ve ülke çıkarlarının ortak karar alma süreçlerinde yeterince dikkate alınmayacağı endişesi olarak özetlenmiştir.

 

Ülkelerin bir diğer algılaması ise egemenliklerine getirilecek sınırlamalar konusundadır. Ülkelerin ulusal kalkınma hedefleri konusunda mutlak kontrol istekleri ve bu konudaki kararları tek başlarına alma istekleri, karar vericilerin algıladığı bir diğer risk grubunu oluşturmaktadır.

 

Ülkeler ve karar vericilerinin işbirliği sonucunda elde edilecek fayda ve üstlenilecek maliyetlerin göreceli olarak eşit olması ve nehirden faydalanma hakkının sağlanması konusunda farklı düşünmeleri de bir risk grubu olarak değerlendirilmektedir. Faydalanma hakkına ilişkin olarak bir takım ülkelerin tarihi kullanım hakkına atıfta bulunması, diğerlerinin ülkelerinden geçen ya da ülkelerinde doğan nehirlerden faydalanma haklarının tanınması gibi çatışan isteklerinin tamamı adil faydalanma kapsamında ileri sürülen iddialar olarak ortaya konmaktadır.

Son risk grubunu ise ülke içinde etkili olan grupların, havzada bir anlaşma durumunda kendilerini bu anlaşmaya bağlı hissedip hissetmedikleri ile doğru orantılı olarak ortaya çıkmaktadır. Ülke içinde farklı grupların yakın güçlere sahip olması da bu riski artırmaktadır.

Raporda yukarıda sayılan risklerin azaltılmasına ilişkin de öneriler getirilmektedir. Risklerin azaltılması ülkeleri müzakerelere başlama konusunda cesaretlendirici bir faktör olarak görülmektedir. Raporda bu konuda Dünya Bankası’nın önemli bir rol üstlenebileceği ifade edilmektedir. Yöntemler ise

 

- Uygun ölçekte (ülke, alt havza ya da tüm havza) hamlede bulunmak,

- Detaylı risk analizlerinin yapılması,

- Risk azaltıcı stratejilerin planlanması,

- Önemli risklere yönelik mali garantiler verilmesi,

- Uzun dönemli taahhütlerde bulunulması şeklinde sıralanabilir.

 

Dünya Bankası’nın sınıraşan su havzalarında karşılaşılan sorunlara ve çözümlerine ilişkin büyük bir tecrübesi bulunmaktadır. Bunun yanı sıra bankanın sınıraşan sular konusunda önümüzdeki dönemde daha aktif bir rol oynama isteği de bu raporla göze çarpmaktadır.