Es-Sibsi’nin Ardından Tunus Siyasetinde Muhtemel Gelişmeler

25 Temmuz 2019’da askeri hastanede hayatını kaybeden Baci Kaid es-Sibsi, Tunus’un seçimle göreve gelen ilk cumhurbaşkanı olarak tarihe geçmiştir. Es-Sibsi’nin, devlet töreniyle son durağına yolcu edilen ilk cumhurbaşkanı ünvanını taşıması da ayrı bir husustur. Zira ülkenin kurucu lideri Habib Bourgiba dahi böyle bir törenle son ikametgahına gönderilememiştir. 92 yaşında hayatını kaybeden es-Sibsi ülkenin Fransa’dan bağımsızlığını kazanmasından bu yana siyasette üst düzey görevler almıştır. Habib Bourgiba döneminde İçişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı ve Paris Büyükelçiliği gibi Tunus’un istisnai görevlerinde bulunması es-Sibsi’yi istisnai bir siyasetçi yapmıştır. Zeynel Abidin bin Ali döneminde de önemli görevler alan es-Sibsi devrim sonrasının da en kilit siyasetçilerinden biri olmuştur.

Yarım kalan işler
Tunus siyaseti 92 yaşında bir adamdan cenaze gününde bile çok şey beklemekteydi. Kartaca Sarayından alınan cenazesi, kortej halinde yaklaşık yirmi kilometrelik yoldan yoğun güvenlik önlemleri eşliğinde başkentin güneyindeki mütevazi bir mekâna Tunusluların gözyaşları arasında taşındı. Tunuslular resmî törenle cenazesi kaldırılan ilk cumhurbaşkanının ardından dualarını ve onun ülkesi için yaptıklarını yad ederek cenazeye eşlik ettiler. Bir aile üyesine muhabbetten verilen ‘Babouj’ takma adıyla kendisine hitap eden kalabalık, es-Sibsi’nin ülkenin devrim sonrası normalleşmesine ve Arap Bahar’ının tek başarılı ülkesi Tunus’un bütünlüğüne yaptığı katkıyı teyit ederek yoluna devam etti. Tunuslular, belki de yeniden aday olsa seçmeyi düşünmediği fakat Tunus siyasetine yaptığı olumlu katkılar olan es-Sibsi’ye karşı son vazifelerini yapmanın onuru içinde Kartaca’dan Djellaz mezarlığına doğru bayraklar eşliğinde yol aldılar. Cenazeye Fransa, Katar ve İspanya Devlet Başkanlarının yanı sıra çok sayıda ülke temsilcisi de katıldı.

Geçiş dönemi siyaset adamı
Es-Sibsi, 2010 sonbaharında başlayan ve tüm Arap coğrafyasına yayılan Arap Baharı sürecinde Bin Ali rejiminin başarısız olması için Yasemin devrimine destek vermiş ve devrim sonrasında diğer Arap devletleri gibi ülkesinin param parça olmaması ve bir iç savaşa sürüklenmemesi için de üstün devlet adamlığını ve siyasi ferasetini kullanarak görev üstlenmiştir. Önce devrim anayasası komisyonunun atadığı ilk başbakan ardında da 2014 seçimlerinde Tunus’un halk oyuyla seçilen ilk cumhurbaşkanı olmuştur. 2012 yılında kurduğu Nida Tunus partisini de yine 2014 seçimlerinde parlamentoya birinci parti olarak taşıyan es-Sibsi, devrim sonrası Tunus’un ikinci Bourgiba’sı olmuştur. 2013’te Nahda Hareketi’nin lideri Muhammed Gannuşi ile uzlaşarak uzun yıllar eski rejimin ötekileştirdiği hatta radikal İslamcı kategorisinde mesafe koyduğu siyasal İslam’ın Tunus kamuoyunda normalleşmesinin de önünü açmıştır. Kanaatimce es-Sibsi’nin devrim sonrası Tunus siyasetine yaptığı en kıymetli katkı, Bourgiba ve özellikle Bin Ali döneminde ötekileştirilen siyasal İslam’ın, hatta toplumsallıktan uzaklaştırılan İslam’ın kendisinin, yeniden Tunusluların hayatına girmesini ve normalleşmesini sağlaması olmuştur. Bugüne kadar Tunus demokratikleşmesinde büyük bir kırılma yaşanmamışsa bunun ilk nedeni es-Sibsi’nin uzlaşmacı siyasetidir. Es-Sibsi, devrim sonrası toplumsal huzuru ve zaman zaman da ulusal güvenliği tehdit eder boyuta zorlayan eski rejim kadrosunu kurduğu seküler ve merkezin solunda yer alan partisiyle dizginlemiş ve Bin Ali için duyulan tek adam özlemini etkisiz hale getirerek devrim kazanımlarını korumayı başaran lider olmuştur. Tüm bunları bazen şartların zorlamasıyla yapmış olsa da es-Sibsi Tunus ulusunun uzlaşmacı siyasetçisi unvanına layık görülmüştür. 

Örneğin es-Sibsi, Tunus’un 2019 sonunda yapacağı parlamento ve başkanlık seçimleri için istikrarlı bir yol izlemiş ve seçimlerin ertelenmesini kabul etmemiştir. Seçimleri, devrim sonrası Tunus için demokratikleşmenin en önemli şartı olarak görmüştür. Zaman zaman terör olaylarıyla toplumsal kırılmalar oluşturulmaya çalışılsa da  ve özellikle güvenlik bürokrasisinin endişeleri kamuoyunda belirginleşse de es-Sibsi’nin seçimlere ve demokratik katılıma olan bağlılığı, olası sıra dışı beklentileri boşa çıkarmıştır. Anayasal sürecin prensipte işliyor olması dahi Tunus siyasetinde bir başarı sayılmalıdır.

Es-Sibsi sonrası
Tunus, anayasası gereği, cumhurbaşkanının ölümünden sonra en az 45 gün ve en fazla 90 gün içerisinde seçime gitmek zorundadır. Cumhurbaşkanlığına vekaleten atanan Meclis Başkanı Muhammed el-Nasır seçim sürecinin başladığını ve anayasanın 84. maddesinin öngördüğü şekliyle seçimlerin planlandığını duyurmuştur. Seçimlerin anayasanın tanımladığı çerçevede  gerçekleştiriliyor olması dahi Tunus demokratikleşmesi için önemli bir başarıdır. Henüz onaylanmamış olsa da es-Sibsi’nin de itiraz ettiği yardım kuruluşu sahiplerinin ve Bin Ali rejimi taraftarlarının cumhurbaşkanı adayı olmasını yasaklayan maddeleri de içeren seçim yasasıgüncellenmiş ve partiler adaylık çalışmalarını çoktan başlatmıştır.

Seçimlerin devam eden ekonomik krize ve kronikleşerek büyüyen işsizlik sorununa çözüm bulması Tunuslular için seçimlerden çok şey beklemek manasına gelebilir. Buna rağmen, seçimlerin demokratik kurallar içerisinde gerçekleşiyor olması dahi Tunus’un bir hukuk devleti olma yolunda atacağı en değerli adımlardan birisi olacaktır. Bu minvalde seçimlerin zamanında yapılması Tunusluların ortak temennisidir.

Vurgulandığı üzere Es-Sibsi’nin kurduğu seküler parti bir taraftan eski rejim bürokrasisini muhafaza ederken diğer yandan ulusalcı kanadın temsilciliğini üstlenerek devrim sonrası geçiş sürecini yönetmeye çalışmaktadır. Nida Tunus bu minvalde devrim sonrası radikal kırılmaların önündeki birkaç frenleme vasıtasından biri olmuştur. Ancak bu süreç, es-Sibsi’nin oğlunun başını çektiği Nida Tunus’un parlamentoda gücünü yitirmesine neden olmuş ve bu bölünmelerden güçlenen aynı zamanda da Nahda Hareketi’nin desteğiyle iktidarını koruyan Başbakan Yusuf Şahid’e seküler  Tunusluların yeni lideri olma fırsatını sağlamıştır. Yaşasın Tunus partisinin lideri Şahid cumhurbaşkanlığı için adı geçen en iddialı liderlerdendir. Muhammed Gannuşi’nin de muhtemel adaylar arasında olacağı yine başkentte konuşulan konulardandır. Fakat, Gannuşi ile birlikte Tunus’ta hükümet krizini aşan Şahid, es-Sibsi’nin mirasından en fazla yararlanacak aday olarak karşımıza çıkmaktadır. Yolsuzluk soruşturmalarıyla başı dertte olan es-Sibsi’nin oğlu Hafız Kaid es-Sibsi ise babasının çizgisini devam ettirebilecek kudrette görünmemektedir. 

Tunus yeni bir krize kapalıdır
Sonuç olarak, Tunus bugün geçiş döneminin önemli uzlaşmacı liderini kaybetmiştir ancak onun yokluğunun Tunus siyasetinde radikal kırılmalar yaratmayacağı görülmektedir. Hatta bu geçiş döneminde anayasal ve demokratik sürecin etkili işletilmesiyle Tunus’un güçlü hukuk devleti niteliğinin uluslararası kamuoyu tarafından da teyit edilmesi beklenmektedir. Tunus eğitim seviyesi yüksek ve toplumsal kırılmalara daha dirençli ülke olması ile diğer Kuzey Afrika ülkelerinden farklılık arz etmektedir. En köklü kırılmasını sekülerlik-muhafazakarlık düzleminde yaşamış olmasına rağmen Yasemin devrimiyle beraber demokratikleşme sürecinde uzlaşının mümkün olduğunu göstermiş ender Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerindendir. Hem kıtanın geri kalan kısmıyla hem de Avrupa’yla sıkı bağı bulunan Tunus’un kısa zamanda komşusu Libya gibi iç savaşa sürüklenmesi beklenecek gelişme değildir. Tunus, demokratikleşmesi zaman alsa da güçlü kadın örgütlenmeleri, sendikaları ve çok renkli siyaseti ile devrim kazanımlarına hızlıca ve bütünüyle zarar verebilecek bir ülke olarak görünmemektedir.  Bu durum Es-Sibsi’nin bıraktığı yerden işlerin usulünce fakat yavaş yavaş devam edeceğine işaret etmektedir.