Esad Ne Yapmak İstiyor?

Doç. Dr. Mehmet ŞAHİN, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Gazi Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü
Ağustos 2011’den beri her geçen gün gerginleşen Türkiye-Suriye ilişkileri, Suriye tarafından 22 Haziran’da Türk Askeri keşif uçağının Akdeniz’in uluslararası sularında düşürülmesiyle ciddi bir boyut kazandı. İlk gün Suriyeli yetkililer tarafından uçağın Türk uçağı olduğu bilinmediği, Suriye’nin egemenlik alanına giren yabancı, kimliği tanımlanamayan bir uçağın vurulduğunu söylense de, olaydan iki gün sonra Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun detaylı bilgilendirmesiyle Türk askeri uçağının bilinçli olarak vurularak düşürüldüğü anlaşılmaktadır.
 
Bu aşamada sorulması gereken kritik soru şudur; yaklaşık olarak on altı aydır hem Suriye içinde hem de buna bağlı olarak bölgesel ve uluslararası alanda ciddi sorunlarla karşı karşıya olan Esad/Baas Yönetimi niye böyle ciddi sorunlara neden olacak bir girişimde bulunsun?
 
Olayın gerçekleştirildiği günden bugüne elde edilen verilere dayanarak uçağın bilinçli olarak düşürüldüğü söylenebilir. Ciddi sorunlar yaşayan Esad Yönetimi gergin ilişkiler yaşadığı güçlü komşusu Türkiye’ye karşı böyle ciddi bir eylemle birçok kesime mesaj vermek isteyebilir. Bunun emareleri rahatlıkla görülebilir.
 
1- Esad Yönetimi, Suriye içinde on altı aydır destek bulduğu kesimlerin-ki bunların başında Nusayriler gelmektedir-çözülmemeleri ve rejime desteklerinin sürmelerinin sağlanması için güçlü olduğu mesajını vermek isteyebilir. Olayın, Suriyeli bir pilotun kullandığı savaş uçağı ile birlikte Ürdün’e sığınmasından kısa bir süre sonra gerçekleşmesi manidardır.  Bunun yanında, Esad Yönetimi muhalif güçlere de rejimi yıkamayacaklarını, çabalarının boşuna olduğu mesajını vermek isteyebilir.
 
2-Söz konusu girişimiyle Esad Yönetimi bölgesel anlamda da bir mesaj vermeyi amaçlamış olabilir. Nitekim yaklaşık bir yıl önce yapmış olduğu bir konuşmasında Beşar Esad “yönetimi bırakmayacağını”, zorlanması durumunda “bölgeyi ateşe vereceğini” ifade etmişti. Öyle anlaşılıyor ki, Esad artık Suriye’de kontrolü kaybetme korkusunu iyice hissetmeye başlamıştır. Bölgesel anlamda mesaj vermek için Türkiye’nin seçilmesi de anlamlıdır. Rejim muhalifleri Türkiye’de örgütlenmektedir. Türk karar alıcılar açıkça ve sıklıkla Esad’ın gitmesi konusunda iradelerini ortaya koymuş durumdalar. Rejimden kaçanların önemli bir kısmı Türkiye’ye sığınmaktadır. Esad Yönetimi’ne karşı tavrını en net biçimde ortaya koyan bölge ülkesi Türkiye’dir. Bundan dolayı Türk uçağının düşürülmesiyle Esad Yönetimi kuvvetli bir mesajla bölgeyi ne hale getirebileceğini göstermek istemiş olabilir.
 
3-Üçüncü olarak uluslararası anlamda da mesaj vermiş olabilir. Nitekim, olayın aldığı mahiyet düşünüldüğünde bu mesajın verilmek istendiği görülebilir. Bugün olay uluslararası gündemin neredeyse en sıcak gündemi haline gelmiştir. Bölgesel ve uluslar arası argümanlarından dolayı Suriye/Esad Yönetimi geniş alanda etki yaratacak potansiyele sahip olduğunu göstermek isteyebilir, ki bunu göstermiştir.
 
Türkiye’nin Tavrı
 
Türk uçağının Suriye tarafından düşürüldüğünün anlaşılması üzerine, Türk Hükümeti iç ve dış kamuoyunu bilgilendirmek için yoğun bir diplomasi faaliyetine başlamıştır. Türk Hükümeti, olayı bir hükümet meselesi olarak değil, Türkiye meselesi olarak görmüş ve bunun için mecliste temsil edilen partilerin yöneticileriyle görüşmeler yapma gereği hissetmiştir. Bu arada Türk uçağının Suriye tarafından düşürülmesinden sonra Türk  karar alıcılar en yüksek  profilde gerekenin kararlılıkla yapılacağını açıkladılar.
 
Türkiye içerisinde bunlar yaşanırken dışarıda da bütün imkânların kullanılmaya çalışıldığı görülmektedir. Başta BM, NATO olmak üzere Türkiye, uluslararası ve bölgesel örgütleri harekete geçirerek Suriye’ye karşı baskıyı artırma amacındadır. Tabii şimdiden Türkiye’nin bu kuruluşlardan nasıl bir cevap alacağı, beklentilerinin karşılanıp karşılanmayacağı, karşılanırsa ne oranda karşılanacağını şimdiden kestirmek zordur. Her şeye rağmen, Türkiye bütün diplomatik yolları kullanmak istediğini ilk baştan itibaren göstermiş bulunmaktadır.  Çünkü Suriye’nin söz konusu saldırısı kolayca üstü örtülecek bir olay değildir. Bölgesel güç olan ve bunu zaman zaman dile getiren Türkiye’nin kendisini tatmin edecek bir sonuç olması gerekmektedir. Aksi halde, Türkiye’nin inandırıcılığı ciddi şekilde yara alacaktır. 1998 yılında Baba Esad’a karşı uygulanan “güç politikası” Türkiye’nin istediği şekilde sonuçlanmıştı. Oğul Esad’a karşı Türkiye’nin nasıl bir sonuç alacağını zaman gösterecektir. 2003 yılında gerçekleşen “çuval olayı”, 2010 yılında gerçekleşen “Mavi Marmara” olayının izleri hala tazeliğini korurken, Suriye’nin Türk uçağını düşürmesi Türkiye açısından tatmin edici bir sonuçla netice bulmazsa, Türkiye’nin “yükselen güç”, “bölgesel güç” imajı ciddi şekilde tartışılacaktır ve yara alacaktır. Bunu göz önünde bulundurarak Türkiye elindeki tüm diplomatik araçları kullanarak istediği sonucu almaya çalışacaktır. En son seçenek olarak sıcak bir çatışmanın gündeme gelmesi ise bölgeyi içinden çıkılmaz hale sokabilir. İşte o zaman bölgede “Tanrılar çıldırmış olmalı” sözünü hatırlatacak gelişmeler yaşanabilir.