Etiyopya’nın Büyük Rönesans Barajı Üzerinde Varılan Anlaşma: Nil Havzası İşbirliğinde Yeni Bir Sayfanın Habercisi mi?

Yrd. Doç. Dr. Vakur Sümer, ORSAM Danışmanı, Selçuk Üniversitesi
Mısır’ın resmi haber ajansına göre, Mısır, Sudan ve Etiyopya Nil Nehri sularının paylaşımı ve Etiyopya’daki Büyük Rönesans Barajı’nın işletilmesi konularında ön anlaşmaya varmışlardır.  Mısır Dışişleri Bakanı Sameh Shoukry, üç ülkenin Doğu Nil Havzası’ndaki işbirliğinin ve Büyük Rönesans Barajı’nın idaresi konusundaki ilkeler üzerinde anlaşmaya varıldığını ifade etmiştir. Etiyopya Dışişleri Bakanı Tedros Adhanom ise buna ek olarak anlaşmanın ülkeler arasındaki ilişkilerde yeni bir sayfa açacağını söylemiştir. Atılan bu son olumlu adıma rağmen, Nil Nehri üzerindeki tartışmaların, özellikle de Mısır ve Etiyopya arasında, sona erdiğini söylemek için oldukça erkendir.
 
Nil Nehri’nin en büyük kolu Mavi Nil üzerinde inşa edilmekte olan Büyük Rönesans Barajı’nın 74 milyar metreküplük bir rezervi olacaktır. 600 megavatlık gücüyle Baraj, tahminlere göre Afrika’nın en büyük hidroelektrik enerji santrali olmasa bile en büyüklerinden biri olacaktır. Barajın 4.2 milyar dolarlık maliyeti, Afrika şartlarında muazzam bir rakamdır. Etiyopya’nın 2013’te Mavi Nil’in yatağını değiştirmesiyle başlayan baraj inşaatı, her şey yolunda gittiği takdirde 2017 yılında tamamlanacaktır. Mısır,  aşağı kıyıdaş olan ülkelerin yani Mısır ve Sudan’ın zarara uğrayacağını öne sürerek bugüne kadar Baraj’ın yapımına karşı çıkmıştır. Öte yandan Etiyopya, aşağı kıyıdaşların hiçbir zarara uğramayacağını savunmuştur.
 
Mısır’ın iddiasına göre, Mısır’ın Nil Nehri üzerinde tarihi hakları vardır, zira Mısır Medeniyeti Nil sularından faydalanılmasıyla ortaya çıkmıştır, ve bu haklar 1929 ve 1950 yıllarında imzalanan uluslararası antlaşmalarla korunmaktadır. Bu nedenle, kıyıdaş ülkelerin bugünkü ilişkilerini daha iyi anlayabilmek bağlamında bu iki antlaşmayı daha detaylı bir biçimde incelemek yerinde olacaktır.
 
1929 Antlaşması özetle, şu şartlara bağlı olarak, Mısır ve Sudan’ın sırasıyla 48 ve 4 milyar metreküplük suyu kullanmasını öngörmektedir: Nil Nehri’nin kurak mevsimlerdeki akımı, Mısır’ın kullanımı için saklanacaktır; Mısır, yukarı kıyıdaş ülkelerde de su akışını izleyebilecek ve çıkarlarını olumsuz yönde etkileyebilecek her türlü baraj inşaatına müdahale etme hakkına sahip olabilecektir.
 
1959 Antlaşması ise, Nil Nehri’nin yıllık ortalama akışının Mısır ve Sudan’a, sırasıyla, 55.5 ve 18.5 milyar metreküp şeklinde paylaştırılmasını şart koşmuştur. Antlaşmaya göre Mısır, 80 milyar metreküplük su saklama kapasitesi olan Aswan Yüksek Barajı’nı inşa edebilecektir. Anlaşma aynı zamanda Sudan’a Mavi Nil üzerinde Roseries Barajı’nı inşa etme hakkını vermiştir. Son olarak da iki ülke arasındaki teknik diyalog ve işbirliğinin sürdürülmesi amacıyla Daimi Ortak Teknik Komisyon kurulması kararlaştırılmıştır. 1959 Antlaşması, diğer kıyıdaşların haklarını açıkça yok sayması nedeniyle oldukça ilgi çekicidir. Örneğin, Nil’in toplam akımının üçte ikisinden fazlasına katkı sağlayan Etiyopya’nın hakları hiçe sayılmıştır. Etiyopya, 1990lardan itibaren 1959 Anlaşmasını daha yüksek sesle eleştirir hale gelmiştir.
 
Mısır’ın güvence altına alınmış ve yalnızca Etiyopya tarafından itiraz edilen haklarının yanında, Nil Havzası İnisiyatifi’nin (NBI) kurulmasıyla sonuçlanacak olan yeni bir işbirliği 1990larda ivme kazanmıştır. Resmi olarak 1999’da yılında çalışmalarına başlayan NBI, “Nil Nehri’ni işbirliği çerçevesinde geliştirmenin, önemli sosyoekonomik faydaların paylaşılmasının ve bölgesel barış ve güvenliğin teşvik edilmesinin yollarını arayan bölgesel bir hükümetlerarası ortaklık” olarak tanımlanmıştır. Burundi, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Mısır, Etiyopya, Kenya, Ruanda, Sudan, Tanzanya ve Uganda’nın üye olduğu İnisiyatif’e, Eritre gözlemci olarak katılmıştır. Görünen o ki Nil Havzası İnisiyatifi, kıyıdaş ülkelerin dağınık biçimde direniş gösterdiği Mısır’ın hegemonik söyleminin aksine, Nil üzerindeki çatışmaların çözümü hakkında havza çapındaki ilk işbirliği platformu ve ortak girişimdir. Bu nedenle İnisiyatif, Nil Nehri suları üzerinde daha dengeli bir yapıya işaret etmektedir. Buna rağmen NBI, kıyıdaşların görüşmelerini takiben kalıcı bir kurumun oluşturulmasına kadar sürecek bir “geçiş kurumu” olarak görülmelidir. NBI’nın yetkisi de çok güçlü değildir.
 
Bununla birlikte, Etiyopya’nın artan talepleri, Rönesans Barajı’nı devam ettirme iradesi, ve NBI’nın gelişen yapısı nedeniyle Mısır, Etiyopya ile ve aynı zamanda diğer kıyıdaşlarla da işbirliğine daha yatkın duruma gelmiştir. Nil Nehri sularının paylaşımı konusundaki bu son anlaşma bu bağlamda ele alınabilir. Bir diğer faktör de, Mursi’nin Etiyopya’nın Büyük Rönesans Barajı’na yönelik sert eleştirilerinin aksine, Mısır hükümetinin tavırlarının değişmesi ve daha işbirlikçi bir ton benimsemeye çalışmasıdır. Son olarak da Etiyopya’nın Baraj ve sonrasındaki sulama projeleri için Mısır’ın -desteğini olmasa bile- rızasını almak istemesi de söz konusu olabilir. Anlaşmanın detaylarını henüz bilmiyoruz. Ancak unutulmamalıdır ki, son anlaşmanın kaderi hala bir netlik kazanmamıştır, zira hükümet başkanları tarafından onaylanması gerekmektedir.