Fas-Türkiye Ekonomik İlişkilerinde Suudi Arabistan Gölgesi

Suudi Arabistan ile birlikte BAE’nin, Batı Sahra krizinde Fas’a olan desteklerini açıklamasından sonra 29 Ekim tarihinde Veliaht Prens Şeyh Muhammed bin Zayid An-Nehyan, Batı Sahra bölgesinde Fas’ın egemenliğini tanıdıklarını ve bölge sınırları içindeki Layun kentinde bir konsolosluk açmaya hazırlandıklarını ifade etti. Fas Kralı VI. Muhammed ise BAE’nin uluslararası krizlerdeki duruşunu takdirle karşıladığını ve bu kararın iki ülke arasındaki ilişkilerin önünü açtığını vurguladı. Bu açıklamanın ardından BAE, 5 Kasım tarihinde Fas Dışişleri Bakanı Nasır Bourita ve mevkidaşı Abdullah Bin Zayed’in de katıldığı tören ile birlikte Batı Sahra’da konsolosluk açan ilk Arap ülkesi olmuştur. Diğer taraftan, Fas’ın 1975 senesinden itibaren ulusal güvenlik meselelerinden biri hâline gelen bu bölgesel krizde ilk defa Afrika kıtası dışından bir devletin desteğini alması, isyancı Polisario Örgütü ve Cezayir’e karşı uluslararası alanda elini güçlendirmesine olanak sağlamıştır.

Son iki haftada yaşanan bu gelişmeler, Fas hükûmeti tarafından Serbest Ticaret Anlaşması (STA)’da yapılan değişiklikler ile gerilen Türkiye-Fas ilişkilerinin arka planını anlamak açısından dikkate değerdir. Suudi Arabistan, ülke içinde Türk ürünlerine karşı uyguladığı gayriresmî uygulamaları ve boykotu tüm Arap ülkelerine yayma eğiliminde ve arzusundadır. Türkiye’nin yoğun ticari ve ekonomik ilişkiler içinde olduğu Fas, Suudi Arabistan tarafından yürütülen boykot kampanyasının son adresi olmuştur. Suudi Arabistan-BAE bloku tarafından ekonomik ve siyasi yönden Türkiye karşıtı bir çizgiye çekilmek istenen Fas’ın, STA üzerinde yaptığı değişiklikler bu anlamda Türkiye-Fas ilişkilerini Suudi blokunun istediği noktaya getirmiştir.

Türkiye-Fas Serbest Ticaret Anlaşması ve Yapılan Değişikliklerin Etkileri
Türkiye ile Fas arasındaki STA, iki ülke arasındaki ticaret hacmini artırmak ve ekonomik ilişkileri geliştirmek amacıyla 2006 yılında yürürlüğe girmiştir. Anlaşma yürürlüğe girmeden önce iki ülke arasındaki ticaret hacmi 2005 senesinde 513 milyon dolar iken 2019 itibarıyla bu rakam 3 milyar dolar seviyelerine ulaşmıştır. Türkiye ve Fas arasındaki karşılıklı ticaret tekstil, gıda ve çeşitli sanayi ürünleri başta olmak üzere pek çok alanı kapsamaktadır.  Ancak, 14 Ekim tarihinde Fas Bakanlar Kurulu tarafından değişikliği onaylanan yeni STA ile sanayi, gıda ve tekstil sektörlerinde 150 farklı kategorideki 1.200 kadar Türk menşeli ürüne 5 yıl süreyle %90 oranında ek gümrük vergisi getirilmiştir.  

Türkiye ve Fas arasındaki STA’da değişikliğe gidilmesinin gündeme gelmesi geçtiğimiz yıl itibarıyla ülke içinde çeşitli tartışmaların ortaya çıkmasına sebep olmuştu. Anlaşmanın tekrar gözden geçirilmesini ve yenilenmesini savunanlar, anlaşmanın imzalandığı tarihten günümüze Fas’ın Türkiye karşısında kademeli olarak artan ticaret açığını ön plana sürmüştür. Bazı yerel kaynaklar tarafından kaliteli Türk markalı ürünlerin düşük fiyat politikasıyla Fas pazarlarına girerek yerel üreticinin payını işgal ettiği ve bu sayede çok sayıda iş kolunun kaybolduğu da iddia edilmiştir. Bu meseleyle alakalı olarak değişiklik öncesinde Sanayi Bakanı Moulad Elalamy, 2018 yılında Türkiye’ye karşı verilen 1.217 milyar dolarlık ticaret açığını kayıp olarak nitelendirmiş ve gerekli düzenlemeleri bir an önce yapacaklarını ifade etmiştir.

Ancak unutulmamalıdır ki Fas’ta operasyonlarını sürdüren Türk tekstil firmalarının birçoğu üretimlerinin büyük bir kısmını Fas sınırları içerisinde yapmaktadır. Büyük gıda zinciri mağazalar ise satış yaptıkları ürünlerin yarısından fazlasını yerel üreticilerden temin ederek ülke ekonomisine önemli katkı sağlamaktadır. Öyle ki ülke içinde en çok eleştirilen Türk markalarından BİM’in finans sorumlusu, konuyla alakalı olarak mağazalarında sattıkları ürünlerin %85’ini Fas’tan, geri kalan %15’ini Türkiye üzerinden temin ettiklerini ifade etmiştir. Fas genelindeki 500 mağazada toplam 3.000 kişiye iş imkânı yarattıklarını ifade eden firma yöneticisi, çalışanların tamamına yakının Fas vatandaşı olduğunun altını çizmiştir.

Ülke içinde Suudi Arabistan yanlısı medya tarafından yaratılan algının tam tersine Fas’taki Türk malı algısı “kaliteli ürünü” çağrıştırmakta ve önemli ölçüde talep almaktadır. Hatta Bakan Elalamy’nin bazı Türk gıda zincirlerini kapatmakla tehdit etmesi ülke içinde ciddi tepkilerle karşılanmış; Bakan’ın açıklamasının hemen ardından sosyal medya üzerinden pek çok kullanıcı Elalamy’i uygun fiyatlı ve kaliteli Türk ürünleriyle mücadele edemeyen Faslı hipermarketlerin çıkarlarını korumakla suçlamıştır. STA’da yapılan değişiklikler ile birlikte yalnız Türk markaların önü kesilmemiş aynı zamanda Fas halkının düşük fiyatlı ve kaliteli ürünlere ulaşması engellenmiştir.

Suudi Arabistan’ın Türk Ürünlerine Boykot Kampanyaları ve Fas’a Yönelik Beklentiler
Uzun zamandır gümrük kapılarında ve yerel marketlerde Türk ürünlerine karşı yürüttüğü boykotu diğer Arap ülkelerine yaymak isteyen Suudi Arabistan, aynı zamanda Fas gibi güçlü bir pazarda Türk markalarından ve ürünlerinden doğan boşluğu değerlendirmek istemektedir. 3 Ekim tarihinde Suudi Arabistan Ticaret Odası Başkanı Ajlan al-Ajlan Twitter mesajında, Türk hükûmetinin ülkelerine ve vatandaşlarına karşı devam eden düşmanlığına cevap olarak Türkiye’nin ithalat-ihracat, turizm ve yatırım gibi tüm alanlarda boykot edilmesinin tüm Suudi tüccar ve tüketicinin sorumluluğu olduğunu vurgulamıştır. Daha sonrasında Türk ürünlerine karşı agresif bir karalama kampanyası benimseyen Suudi Arabistan, “sinek” hesaplar aracılığıyla Twitter üzerinden “Türk Mallarına Boykot” başlığının kısa zamanda hızlı bir şekilde yayılmasına sebep olmuştur. Bu durum Fas ve Cezayir gibi komşu Arap ülkelerinde sürekli gündem hâline getirilerek tartışmanın sıcaklığının korumasına yol açmıştır.

Katar krizinde Fas’ın mesafeli tavrı, Yemen’deki Suudi müdahalesine karşı eleştirel duruşu ve Suudi TV kanalı Al-Arabiya’da yayınlanan Batı Sahra belgeseli iki ülke arasındaki siyasi ilişkilerin gerilmesine yol açmıştır. Ancak zaman içerisinde Suudi Arabistan’ın Fas’a yönelik yatırımlarını artırmasının ve bazı devlet projelerine finansal destek sağlamasının ardından iki ülke arasındaki ekonomik ilişkiler önemli oranda ivme kazanmıştır. Batı Sahra krizinde Cezayir’in bazı Afrika ülkelerinde yürüttüğü kampanyaların ardından uluslararası destek arayışına giren Fas’ın bu arayışına Suudi Arabistan’dan karşılık gelmesi, iki ülke arasındaki siyasi ilişkilerin de ilerlemesine neden olmuş ve pek çok kişi tarafından Fas’ın Suudi-BAE kampına katılacağı şeklinde algılanmıştır. Suudi Arabistan’ın boykot kampanyalarının hemen ardından gelen Ticaret Anlaşması değişiklikleri bu algının bir tezahürü olarak gösterilmektedir.

Zamanlama olarak bakıldığında, Suudi-BAE blokunun Fas ile İsrail arasındaki bir normalleşme anlaşmasının gerçekleşmesi adına adımlar attığı söylenebilir. Öyle ki 29 Ekim tarihinde İsrail İstihbarat Bakanı Eli Cohen, 5 Arap ülkesiyle daha ilişkileri normalleştirmeye çalıştıklarını ve çalışmaların kısa süre içerisinde resmiyete kavuşacağını açıklamış, bu ülkeler arasında Fas’ı da saymıştır. Bu açıdan bakıldığında BAE’nin 4 gün sonra Layun’da konsolosluk açması bazı tartışmaları beraberinde getirmektedir.

Sonuç
Fas’ta ekim sonunda STA üzerinde yapılan değişiklikler ile Türkiye-Fas ilişkileri gergin bir döneme girmiştir. Önce kendi sınırları içerisinde daha sonra tüm Arap ülkeleri üzerinde Türk mallarına karşı yürüttüğü kampanyalar ile Türkiye’ye ekonomik zararlar vermek isteyen Suudi Arabistan, Fas’taki kamuoyunun dikkatini Türkiye’nin sözde genişlemeci politikalarına çekmeye çalışmıştır. Halkta karşılığı olmayan bu tartışmanın ve tamamen siyasi çıkarlar neticesinde alınmış bu kararın sonucunda Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın genelinde kaliteli mal ile eş anlama gelen Türk ürünlerinin düşük fiyatlarla Faslı tüketiciyle buluşması engellenmeye çalışılmaktadır.