Filistin Dostluk Grubu’nun İran Ziyaretinden Gözlemler

Doç. Dr. Mehmet ŞAHİN, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü
1-4 Ocak 2012 tarihinde İran-Filistin Dostluk Grubu’nun davetlisi olarak çeşitli temaslarda bulunmak üzere İran’a bir ziyarette bulunduk. Davetliler arasında Türkiye-Filistin Dostluk Grubu’ndan Çorum Milletvekili Murat Yıldırım, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi, Tokat Milletvekili Zeyid Aslan, Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı, İstanbul Milletvekili Harun Karaca, ben ve Mazlumder’den Üzeyir Yiğit vardı. Bu ziyaret çerçevesinde İran-Filistin Dostluk Grubu’nun başkanı ve üyeleriyle, Parlamento Dış Politika ve Güvenlik Komitesi Başkanı Alaaddin Brucerdi, Parlamento Dış İlişkiler Danışmanı Hüseyin Şeyhülislam, Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Said Celili, Meclis Başkanı Ali Laricani, Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi ve Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’la görüştük. Bunun yanında Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Araştırma ve Eğitim Merkezi Başkanı Hadi Süleymanpour’la da detaylı bir görüşme yapma imkânımız oldu.
 
Ziyarette öne çıkan konular

İran’da yaptığımız tüm görüşmelerde Filistin meselesi doğal olarak ilk ele alınan konu oldu. Davet edilen grubun Filistin Dostluk Grubu olmasından dolayı görüşmelere Filistin meselesiyle başlanıldı. Her iki ülkenin Filistin ve Kudüs hassasiyeti üzerinde duruldu. İki ülkenin de Filistin ve Kudüs konusunda paralel hassasiyetler paylaşıldığı dile getirildi. Filistinlilerin yaşadığı dram konusunda neler yapılabileceği konuşuldu. Tabiî ki, Filistin konusun İsrail konuşulmadan ele alınması imkansız olduğundan, İsrail’in hukuk ve kural tanımaz politikalarından da bahsedildi.

Filistin konusundan sonra konu iki ülke ilişkilerine geldi. Son dönemde İran’ın rahatsız olduğu iki konu neredeyse gerçekleşen tüm görüşmelerde önemle ele alındı. İran tarafının rahatsız olduğu ve gündeme getirdiği konulardan birincisi, Türkiye’ye yerleştirilmesine karar verilen Füze Radar Sistemi idi. Görüştüğümüz İranlı üst düzey yetkililer tarfından Füze Radar Sistemi konusunda Türkiye’nin acele karar verdiği konusu dillendirildi. Bu konunun müzakere ve görüşmelerden sonra karar verilmesinin daha doğru olacağı söylendi. İranlı yetkililer bu sistemin “Siyonist rejim”i korumak için Batılılar tarafından ortaya atıldığını düşünmektedirler. Bunun yanında, son yılarda Türkiye-İran arasında artan yakınlığı baltalamak için böyle bir girişimin gündeme getirildiğini söylemektedirler. Buna karşı, Türkiye-Filistin Dostluk Grubu’nun başkanı Çorum Milletvekili Murat Yıldırım, Füze Savunma Sisteminin Türkiye’nin hiçbir komşusunu hedef almadığını, NATO çerçevesinde savunma amaçlı bir girişim olduğunu dile getirdi. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun bu konudaki açılamasına atıfta bulunarak, Türkiye’nin İran’a karşı yapılacak bir dış müdahalenin ne yanında ne de içinde olacağını söyledi. Buna karşı İranlı yetkililer “biz Türkiye’ye güveniyoruz ama ABD’ye güvenmiyoruz” diyerek bu konuda ikna olamadıklarını göstermekten çekinmediler. Burada garip olan bir şey vardı; İran saldırı amaçlı uzun menzilli füze geliştirip ve deneme yaparken Türkiye rahatsız olmuyor, fakat Türkiye’ye savunma amaçlı füze radar sisteminin yerleştirilmesinden İran rahatsız olduğunu ve bunun iki ülke ilişkileri açısından sorun yaratacağını söyleyebiliyordu.

Görüşmelerde İranlı üst düzey yetkililer tarafından önemle üzerinde durulan ve gündeme getirilen diğer bir konu ise Suriye’de yaşan gelişmeler oldu. Suriye konusunda Türkiye’nin takip etmekte olduğu Esad karşıtı muhalif güçleri haklı gören politikasından İranlıların rahatsız olduğu müşahede edildi. İranlı yetkililer Esad karşıtlarını başkaları tarafından eğitilmiş ve silahlandırılmış bir kısım şiddet yanlısı gruplar olarak görmektedirler. Tunus, Mısır, Libya, Bahreyn ve Yemen’deki halk isyanı “İslami uyanış” olarak görülürken, Suriye’deki gelişmeler başta ABD olmak üzere Batı’nın komplosu olarak görülmektedir.
 İran Suriye konusundaki takip ettiği politikayla aslında dış politikada bir sınav vermektedir. İran Suriye konusunu Ortadoğu’nun diğer ülkelerinde yaşananlardan ayrı tutmaktadır. Suriye’yi HAMAS, Hizbullah gibi “Siyonist rejime” karşı direniş zincirinin bir halkası olarak görmektedir. Hatta, İranlı yetkililer Esad yönetimindeki Suriye’yi “Siyonist rejime” karşı direnişin en önemli ve güçlü kalesi olarak tanımlamaktadırlar. İran, Suriye’ye İslami ve ahlaki kaygılarla değil, tamamen İran’ın güvenlik ve stratejik kaygıları açısından yaklaşmaktadır. Dini/idealist İran, Suriye konusunda tam anlamıyla realist bir politika takip etmektedir. Bundan dolayı, seküler Esad’ın/Baas’ın Müslüman kardeşleri öldürmesine rehber/dini lider Veliyi Fakih’in yönetimindeki İran destek vermektedir. Dini İran’ın güvenliği büyük ölçüde seküler Esad/Baas yönetimindeki Suriye’ye bağlı gözükürken, Seküler Esad/Baas ise kendi geleceğini ve güvenliğini dini İran’ın desteğiyle sağlamaya çalışmaktadır. Yine bir Musa-Firavun hikâyesi, Garip değil mi?