Fırat’ın Doğusunda Yer Alan Kamp ve Gözaltı Merkezlerinin Genişletilmesinin Anlamı

Terör örgütü IŞİD ile mücadele kapsamında ABD öncülüğünde oluşturulan Uluslararası Koalisyon Güçleri, Suriye’nin kuzeyinde bulunan kampları ve gözaltı merkezlerini önemli ölçüde genişletmek ve bakım yapmak üzere bir fon ayrıldığını duyurmuştur. Koalisyonun Strateji Komutan Yardımcısı İngiliz Tümgeneral Kevin Copsey’e göre, içinde 5 bin tutuklu bulunan 3 okulu da içeren yeni genişletme çalışması ile el-Hol Kampı büyütülecek ve elden geçirilecektir. Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı Sözcüsü de Tümgeneral Copsey’in “gayet önemli bir genişleme” olarak tanımladığı el-Hol Kampı’ndaki çalışmaları İngiltere’nin fonladığını doğrulamıştır. Copsey ayrıca, şu an aşırı kalabalık ve döküntü hâlinde bulunan tesisin, çalışmaların ardından Kızıl Haç standartlarına ulaşacağını belirtmiştir. Copsey, koalisyonun aynı zamanda kadınlar için daha fazla kamp alanı oluşturmak ve bölgedeki kamplarda bulunan gençler için bir rehabilitasyon merkezi kurmak üzere fon sağlama çalışmalarının olduğunu, genişlemeler neticesinde ayrıştırılacak radikal grupları geri kazanma (deradikalizasyon) çabalarının daha başarılı olacağını belirtmiştir. ABD Koalisyon Komutanı Korgeneral Paul Calvert ise “genişletme çalışmalarında amacın SDG'nin tesisler üzerindeki kontrolünü sağlamak olduğunu” ifade etmiştir. Hâlihazırda SDG’nin kamplardaki hâkimiyeti incelendiğinde, SDG’li gardiyanlar bazen kaçak bir şekilde içeriye sokulmuş telefon, bıçak ve benzeri eşyaları toplamak için içeri girse de mahkûm yoğunluğu gardiyan sayısı ile kıyaslandığında bu durumun kamplara girecek gardiyanlar için tehlike oluşturduğu görülmektedir. Daha çok İngiltere öncülüğünde yürütülen genişletme çalışmalarında ABD’nin de özellikle dış güvenlik ve istihbarat için ayrılan bir bütçesinin olduğunu belirten Calvert, içerideki ilişki ağlarını daha iyi anlamanın dışarıdaki hedeflere ulaşmak için bir araç olarak kullanılabileceğini söylemiştir.

IŞİD karşıtı koalisyon tarafından oluşturulan bu fon; kampları genişletecek, yoğunluğu azaltacak, kamplardan kaçış ihtimallerini düşürecek ve istihbari açıdan önlemler alınmasını sağlayacak gibi görünse de kamplarda yaşayan Suriyeli ve yabancı terörist savaşçılar (YTS) ile aileleri için daha iyi bir çözüm bulunamadığı anlaşılmaktadır. Daha önce saha tecrübesi olan YTS’lerin ve ailelerinin, harap hâldeki bu hapishanelerde sonsuza dek tutulamayacağı belirtilirken bugün itibarıyla oldukça kalabalık ve içeride mahkûmların söz sahibi olabildiği, başta Haseke’de bulunan el-Hol Kampı olmak üzere bölgedeki kampların daha uzun süre kullanılacağı kabul edilmiştir. Genişletme ve bakım çabası, bir anlamda IŞİD’in yenilgisi sonrası dönemde gündemi meşgul eden kamplardaki radikalleşme, IŞİD’den dönenler ve Suriye’nin kuzeyinde devletleşme/devletleştirme çabaları sorunlarının kalıcılığını artıracak niteliktedir.

Bölgedeki Kampların Genel Durumu
Fırat’ın doğusunda, nüfusu 60 binden fazla olan el-Hol Kampı başta olmak üzere 10’un üzerinde mülteci kampı bulunmaktadır. Bunlar sırasıyla; Ebu Haşab Kampı (Deyr ez Zor), el-Hol Kampı (Haseke), Arişe Kampı ve uzantısı (Haseke), Ayn İsa Kampı ve uzantısı (Rakka), Mabruka Kampı (Haseke), Doğu Menbiç Kampı ve uzantısı (Halep), Nevruz Kampı (Haseke), Roj Kampı (Haseke), Serekaniye Kampı (Haseke), Mahmudli Kampı (Rakka), Washokani Kampı (Haseke), Tel Elsamen Daham Kampı (Rakka) ve Twahina Kampı (Rakka)’dır. Nisan 2017’de Haseke’nin doğusunda, on bin kişilik kapasiteye göre açılan el-Hol Kampı’nda, YPG/PKK terör örgütü tarafından alıkonan siviller ve IŞİD mensubu teröristler/aileleri barınmaktadır. IŞİD ile mücadele kapsamında bölgede çıkan çatışmalarda evini terk etmek zorunda kalan on binlerce kişi, YPG/PKK’nın zoruyla el-Hol Kampı’na yerleştirilmiştir. On bin kişilik kapasiteye sahip olan kamp, 100 gün içinde 65 bin sığınmacıya ev sahipliği yapmaya başlayarak aşırı kalabalık bir ortama dönüşmüş ve kampın yaşam koşulları o dönem itibarıyla zorlaşmaya başlamıştır.  Bugün bölgedeki en büyük kamp konumunda olan el-Hol Kampı’nda, sığınmacıların yaklaşık %92'isini kadın ve çocuk, %15'ini ise yabancı ülke vatandaşları oluşturmaktadır.

Başta el-Hol Kampı olmak üzere Fırat’ın doğusunda bulunan kamplarda, 2 bini YTS olan 12 bin dolaylarında IŞİD mensubu olduğu tahmin edilmektedir. Kamplarda ayrı bölmelerde tutulan IŞİD mensupları ve ailelerinin içinde, 2 bini yabancı uyruklu olmak üzere 50 farklı ülkeden militanlar yer almaktadır. Bölgedeki kamp ve hapishanelerin güvenliğinden kendini sorumlu tutan YPG/PKK, kendisine bağlı iç güvenlik birimi olan Asayiş Güçleri’nden 400 kişi ile el-Hol Kampı’nı kontrol altına tutmaya çalışmaktadır. Kampın yönetimi ve insanların rehabilitasyonu hakkında herhangi bir eğitimi bulunmayan Asayiş Güçleri, sayılarının da yetersiz olması nedeniyle kamptaki durumun kontrolden çıkmasına engel olamamaktadır. PYD/YPG’nin siyasi şemsiyesi konumunda olan Suriye Demokratik Konseyi, kamplardaki durumun daha da kötüleşmesi üzerine 5 Ekim 2020’de aldığı bir karar ile el-Hol Kampı’nda bulunan yaklaşık 25 bin Suriyelinin genel af kapsamında serbest bırakılacağını duyurmuş, alınan karar bağlamında terör örgütü kamp içinden kalabalık aileleri zaman zaman serbest bırakmış, kamptan çıkarılan kişilerin “silahlı çatışmalarda yer almadığı için ellerine kan bulaşmamış ve IŞİD’e katıldıkları için pişman olan gruplar olduğunu” savunmuştur.

Kamplarda ve hapishanelerde tutulan kişilere yönelik başlatılan af ve tahliye girişimlerinin, ülkenin kuzeydoğu ve doğusunda yer alan aşiret liderlerinin talepleri doğrultusunda gerçekleştiği belirtilmiştir. Planlanan af ve tahliyelerin hızlıca uygulamaya geçirilmesinin temel sebebi ise IŞİD’lilerin tutulduğu kampların kendi kapasitelerinin çok üzerinde olması ve Covid-19 salgını ile genel durumun daha da kötüleşmesi olmuştur. Bu bağlamda açıklanan kampları genişletme kararı, daha önceki uygulamaların yetersiz kaldığını gösterirken serbest bırakmalar yolu ile ülke geneline yayılabilecek potansiyel IŞİD militanı sayısını arttırmış, ilk etapta ortaya atılan kamplardaki yoğunluğun azaltılması düşüncesinin de başarısız olduğunu göstermiştir.

Sonuç
Mevcut nüfus zaten ileri derecede radikalleşmiş olmasına karşın kamplardaki insani koşulların son derece kötü oluşu bu kampların birer radikalleşme merkezine dönüşmesine neden olmaktadır. Kamplardaki mekân yetersizliği nedeniyle radikalleşmenin yayılması açısından bir arada durması uygun olmayan kişileri birbirinden uzak tutmak da teknik açıdan mümkün olmamaktadır. Yıllarca birlikte yaşamış bu insanları, önümüzdeki yıllarda dünyanın birçok yerine dağılmış ve güçlü bir ağ kurmuş şekilde bulmak, yani küresel terörizmi kendi elleri ile canlandırmak istemeyen hükûmetler her ne kadar iç hukuk düzenlerini elden geçirmek, geri kazanma (deradikalizasyon) programları geliştirmek gibi girişimlerde bulunsalar da bu çabalar sorunun büyüklüğü karşısında son derece yetersiz kalmaktadır. IŞİD’in kontrol ettiği son toprağı kaybetmesinin ardından neredeyse 4 yıl geçmesine rağmen hâlen bu insanlar bir arada durmakta ve hatta bir arada durmaya devam etmeleri yeni genişleme çabaları ile tescil edilmektedir. Suriye’nin kuzeyindeki kamplar problemini bitirmek için atılması gereken temel adımlardan birisi, kaynak ülkelerin kendi vatandaşlarını geri almaları ve radikalleşme sorununa kendi sistemleri içinde çözüm bulmalarıdır. Buna karşın özellikle Batı ülkeleri bu konuda oldukça isteksiz davranmaktadır. İngiltere’nin genişleme çalışmalarını fonlamada başat ülke olması bu durumu örnekler niteliktedir.

Öte yandan kamp genişletme çalışmaları, Suriye’nin kuzeydoğusunu kontrol eden SDG’ye alan açmakta; onu bir aktör olarak muhatap almak istemeyen ülkelerin siyaset yapma alanını daraltmaktadır. Birçok ülke kendi vatandaşlarını geri alma konusunda ulusal sebeplerle isteksiz davransa bile aynı zamanda uluslararası sebeplerle de bu konuda gelişmeleri uzaktan izlemektedir. Bu konuların başında ise uluslararası bir aktör olarak tanınmayan SDG’nin statüsü bulunmaktadır. Suriye’nin kuzeyindeki kamplardan kendi vatandaşlarını alabilmek için bu kampları kontrol eden SDG ile muhatap olmak zorunda olan ülkeler bu durumun siyasi sonuçlarından kaçınmak istemektedir. Ancak genişletilerek ve bakım yapılarak kampların kalıcılığının artırılması, bu kampların kontrolünü elinde bulunduran SDG’nin muhatap alınması ihtimalini artırmaktadır. IŞİD sonrası dönemde en büyük problemler arasında gösterilen Suriye’nin kuzeyindeki kampların kalıcılığının güçlendirilmesi, radikalleşme, geri dönenler ve bölgedeki devletleştirme politikaları gibi faktörler sorunun derinleştiğini ve çözüm bulunamadığını göstermektedir. Bu durum Türkiye açısından var olan tehdidi artırıcı niteliktedir.