İkinci İstanbul Su Forumunun Ardından – 2

Tuğba Evrim MADEN, ORSAM Danışmanı ,Hidropolitik, ORSAM Su Araştırmaları Programı - Aksaray Üni
3-5 Mayıs 2011 tarihleri İstanbul’da gerçekleştirilen 2. İstanbul Su Formu’nda ele alınan ve tartışılan bir diğer konu ise su konusunda bölgesel işbirlikleridir. İşbirliği konusu doğrudan sınıraşan suları ilgilendirmektedir. Dünya üzerinde 263’ten fazla nehir birden fazla ülkenin sınırları içinden geçmektedir ve toplam su kaynaklarının `’ını oluşturmaktadır. Dünya nüfusunun @’nından fazlası da doğrudan sınıraşan sulara bağımlıdır.(1) Sınıraşan su havzalarında kıyıdaş ülkenin su arzı bir diğer kıyıdaşın su kullanımı ile doğrudan ilgilidir. Hidrolojik, ekonomik, devletlerin dış politikasını ve iç dinamiklerini etkiler bu durum, su kaynaklarının az olduğu bölgelerde ülkelerin ilişkilerini etkileyen önemli bir faktördür. Su kaynakları, barış için de, savaş için de itici güç olabilmektedir. Devletlerin izleyeceği politikalar ile sonuç işbirliği ya da çatışma da olabilmektedir.

Sınıraşan su havzalarında, su kaynaklarından faydalanma konusu çatışma ile bugüne kadar çözülememiştir. Su kaynaklarından faydalanmanın en ideal çözümü kıyıdaş ülkelerin işbirliği sağlanabilmektedir. Dünya üzerinden işbirliği yapılan çok kıyıdaşlı sınıraşan su havzalarına en iyi örnekler 19 kıyıdaş ülkesi ile Tuna Nehri ve 9 kıyıdaşı ile Ren Nehri’dir. Tuna nehri ve Ren Nehri su kaynakları, kıyıdaş ülkelerin işbirliği ile oluşturulan komisyonlar ile uzun yıllardır yönetilmektedir. İşbirliği sağlanan bu iki nehir havzasında ana iki problem su kalitesi ve taşkınlardır. Sanayi ve evsel atıklar, tarım ilaçları, nehirde canlı varlığını tehdit eder bir hale gelmiştir. Kirliliğin sınır tanımadığı bu durum her bir kıyıdaşı doğrudan etkilemektedir. Her anlamda (sulama, içme, taşımacılık, enerji, vb…) bu suların kullanımına bağımlı olan devletler, su kaynakları ile ilgili sorunların üstesinden gelebilmek ve söz konusu su kaynaklarından faydalanabilmek için işbirliği yapmayı tercih etmişlerdir.

Kalite sorununun yaşandığı havzalarda kıyıdaşların işbirlikleri söz konusu iken su miktarının sorun olduğu havzalarda işbirliği nadiren gerçekleşmektedir. Az su miktarının, ülkelerin çıkarlarını etkilediği bölgelerde, geçmişten günümüze su kaynaklarının kullanımına dair çatışmalar boy göstermiştir. Güç dengelerinin doğrudan etkilediği bu çatışmalar sonucu havzada ki dominant güç su kaynaklarının kullanımını şekillendirmektedir. Su kaynaklarının ülkelerin rekabet sebebi olduğu ve güç dengelerinin egemen olduğu bu ortamda işbirliği konusu kim daha fazla kazanacak kaygısı ile ilişkilendirilmektedir. Söz konusu güç kaynakları kimi zaman coğrafi konum, askeri güç veya ekonomik güç olabilmektedir. Fakat yaşam için vazgeçilmez bir kaynak olan su kaynağının kıyıdaşlarınca işbirliği ile yönetilmesi herkes için kazançlı olabilecek bir durumdur. Öncelikle devletler iyi niyet çerçevesinde çözüme odaklanmalı ve işbirliğine açık olmalıdır.

Kurumsallaşmanın zayıf, çatışmaların yoğun, etnik ve tarihsel düşmanlığın yaşandığı, hızlı nüfus artışının ve buna karşılık su kaynaklarının az olduğu Ortadoğu’da işbirliğinin çok az sayıda olduğu görülmektedir. Çatışmalar ile bir çözüme ulaşılmadığı net bir şekilde ortadadır. Kıyıdaşlarca oluşturulacak teknik kurumlar ülkelerin işbirliği için çalışırken, her su damlasının çok değerli olduğu bu bölgede mevcut tüm su kaynaklarının hem miktar hem de kalite olarak korunması için çalışmalar yapılmalıdır.

İşbirliğinin çok kolay gerçekleşmediği Ortadoğu’da, öncelikle ülkelerin işbirliğine açık bir tutum içinde olması gerekmektedir. Örnek olarak, Türkiye sınıraşan su havzalarında kıyıdaş ülkelere karşı her zaman işbirliğine açık bir tutum sergilemektedir.  Su havzalarında işbirliği için atılan her adım, her kıyıdaş ülke için su kaynaklarından faydalanma yollarını arttırmaktadır.

İşbirliği, su kaynağından faydalanmanın yanında sürdürülebilir kullanımı ve korunmasına ilişkin sorumluluğu da beraberinde getirmektedir. Gıda güvenliği kaygısı taşıyan Ortadoğu ülkeleri su kaynaklarının büyük bir kısmını tarımsal sulama amacıyla kullanmaktadır. Çoğunlukla geleneksel sulama tekniklerinin kullanıldığı bölgede buharlaşmanın fazla olması nedeniyle sulama esnasında su kaybının yoğun olduğu bilinmektedir.  Su kaybını en aza indirmek, suyu verimli kullanarak ürün kalitesini arttırmak ve toprağı korumak amacıyla işbirliklerinin teknik boyutuna modern sulama teknikleri, bitki deseni oluşturulması boyutları da dahil edilmelidir. Ayrıca, gün geçtikçe artan su kirliliğini önlemek için çalışmalar yapılmalıdır. Yüzey sularının yetersiz olduğu durumlarda aşırı kullanıma maruz kalan yeraltı sularının da durumlarının tespit edilip, kontrollü kullanımı sağlanmalıdır. Bir önceki analizde de belirtildiği gibi doğru veriler ile tüm havzayı kapsayacak modellerin hazırlanması ile havzanın mevcut ve gelecekteki durumu ortaya konulmalıdır. Bu doğrultuda havza ülkelerin işbirliği ile su kaynaklarının hakça, makul kullanımı, korunması ve sürdürülebilir kullanımını sağlanabilecektir.

Kaynakça

(1) Swain, A., (2004), Managing Water Conflict; Asia, Africa And The Middle East, London, Routledge, s.25; A. T.Wolf, “Transboundary Waters: Sharing Benefits, Lessons Learned,” Secretariat of  The International Conference on Freshwater, Bonn, 2001, s.59.